Atlantis'in Beş Kurucusu (Düz...

Od whysoserious46

1.1M 56.6K 6.4K

--En yüksek: Bilim Kurgu #1, Fantastik #1, Aksiyon #3 -- Claire hafızasını kaybetmiş bir biçimde kendisini y... Viac

Atlantis'in Beş Kurucusu
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 4.5
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 9.5
Bölüm 10
Bölüm 0 (Claire'in uyanmasından önce)
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm Değil Yazar Soruyor
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Karakter Panosu
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 48 - Part 2
Bölüm 48 - Part 3
Bölüm 49
Bölüm 49 - Part 2
Bölüm 49 - Part 4
Bölüm 50
Bölüm 50 - Part 2
Bölüm 50 - Part 3
Bölüm 50 - Part 4
Çok özür dilerim
Bölüm 50 (Final)
Hikaye Adı
Ikinci kitap

Bölüm 49 - Part 3

1.4K 103 11
Od whysoserious46

Ertesi sabah bir eli ağzımda hissetmemle ses çıkarmaya çalışarak uyandım. Teresa'yı uyarmaya çalışarak. Bizi burada nasıl bulmuşlardı? Karşımda Tom'u görmek hiç de rahatlatıcı değildi.

Başıyla onu banyoya takip etmemi işaret ettiğinde edecek bir çift lafımla onu takip ettim. "Sen kafayı mı yedin?" dedim kapıyı kapatır kapatmaz. "Elini niye ağzıma kapatırsın ki!" Korktuğumu, kabuslar gördüğümü biliyordu neden böyle bir aptallık yapmıştı?

"Şşşş, sessiz ol. Claire, güçlerini ne kadar iyi kullanabiliyorsun?" Gözlerimi kırpıştırdım.

"Bir- bir sorun mu var? Bizi buldular mı? Gölge-"

"Bir saniye bir saniye. Çok yanlış anlıyorsun. " Eğilip buzdolabından bir kutu çıkardı. Kapağını açınca içinde karamelli bir pasta olduğunu gördüm. "Mumları yakmana ihtiyacım var. Yapabilir misin? Her yeri yakmadan."

"Çok güven dolusun bana bakıyorum da. " dedim kollarımı göğsümde kavuşturarak. Bir cevap vermedi.

"Bugün Ethan'ın doğum günü. " dedi Tom.

"Ah, Bilmiyordum. " Tabi ki de bilmiyordum bugün hangi gün olduğunu, hangi ayda olduğumuzu da. Tom'un gerçekten bu kadar düşünceli olması...arkadaşı olmak istemiştim.

"Çakmak almak için başka bir yere gitmeyi riske edemezdim. Yanık halde getirirsem moleküllerimi toplarken kendimi ateşe verebileceğimi düşündüm. O yüzden-" Parmaklarımın ucunda küçük bir alevin belirmesine izin verdim. Tom hafifçe güldü. Mumları pastaya dizdi. Sonra gergin bir şekilde mumları yakmamı izledi.

"Korkma, suratını yakmam. "

"Güçlerin konusunda- Bu konuda asla emin olamıyorum. Kişisel algılama. " Tabi, güçlerim hakkındaki düşüncesini ne diye kişisel olarak algılayacaktım ki. Benim yerime Christina alınabilirdi.

Pastayı şaşkın ellerimin arasına bırakınca neredeyse düşürüyordum. "Ne yapıyorsun?" dedim neredeyse ciyaklamıştım.

"Pastayı ona sen ver."

"O kadar riske girip sen alıp getirmişsin sen versene."

"Sevgilisi olan ben değilim. " Şu anda ne olduğumuzu bilmediğimizi belirtmek için ağzımı açtığımda Tom laflarımı geri tıktı. "Sakın sevgili değiliz deme bana değişik sularda yüzüyor olabilirsiniz ama sevgilisiniz. Birbiriniz için yaptıklarınıza bakılırsa hiç ayrılmamış gibisiniz. " diye kızdı bana o küçük banyo/mutfakta şimdiye kadar yaptığımız en samimi konuşmayı yaparken kendisi. "O yüzden pastayı al. Ağzını kapa-" Tam sinirlenecekken gerçekten ağzım açık ona baktığımı fark etmiştim. Dudaklarımı birbirine bastırdım. "İçeri git ve onu uyandır. "

"Ama Teresa-"

"Ethan'ın mumları onsuz üflemesi kimseyi öldürmez. Hadi git Claire. "

Başka itiraz edecek bir şey bulamayarak banyodan çıktım. Ethan'ın uyuduğu koltuğun önünde diz çöktüm pasta elimde hafifçe sallanırken. Umarım berbat etmezdim. Tom'un geride kaldığını fark ettim. Uyuyan bedenlerin arasında yalnızca ben vardım. Adını seslenerek Ethan'ı uyandırdığımda yerinden fırladı. "Ne- Ne oldu? Uyan-uyandım!" Sonra beni gördü. Bakışları yumuşarken gözleri parladı. "Nasıl? Sen biliyor muydun?" Ayağa kalktım pasta dirsek hizamda duruyordu Ethan'ın yüzünün karşısında.

Alevler bir anda renk değiştirdi, mor hale geldi. Ethan güldü. "Şunları artık üfler misin? Tom'a bir yerleri yakmayacağıma dair ufak bir iddiada bulunmuş olabilirim. " Ethan üfledi. Ama onun kaç yaşında olduğunu bile bilmediğimi fark ettim. Gözlerim dolsa da bu anı gözyaşlarıyla mahvetmek istemedim. Pasta ellerimden havalanıp bir köşeye doğru giderken Ethan ellerini belime doladı. Beni kendine çekmeden önce başını yukarıya kaldırdı. Benden izin istiyordu. Başımı salladım. "Bugün biraz daha iyiyim. " dedim bir krampın geçmesini beklerken. Ethan'ın elleri anında geri çekilecekken onları tutup aşağıya indirdim. Böylece yaralarıma dokunmuyordu. Bir şekilde kendimi dizinde otururken buldum. Kalbim o kadar hızlıydı ki tam odaklanamıyordum.

"Şu an bana izin versen- dedi alnını benimkine bastırırken, parmakları bacaklarımın üzerinde tembelce geziniyordu. Hızla dizinden koltuğun boş tarafına indim. "İyi ki doğdun öpücüğü bile alamayacak mıyım?" dedi dudaklarını büzerek. Hayalkırıklığına uğramıştı belli ki. Gözlerimi kapatarak dudaklarımı yanağına sürttüm. Bu kadarını verebilirdim şimdilik. Bunu anlamak zorundaydı. Eli yanağıma çıktı, dokunmaya korkar gibi bir hali vardı. Daha öncelerdeki sert tutuşları, kalbimin daha hızlı atmasına sebep olanlar, şimdi daha nazik çekingen versiyonlarıyla değişmişti. "Buna razı olabilirim. " dedi sakallarını çenemi gıdıklarken.

Banyo kapısı açıldı, büyük bir gıcırtıyla hem de. Ethan gülümsedi. Tom dışarı çıkarken elinde bir şişe vardı. Ethan'a uzattı. "Bunları almak için kendini riske mi attın?" diye sordu Ethan Tom'la sarılmak için ayağa kalkarken.

"Geçen seneki doğum günün biraz ilginç bir hediyeyle sonuçlanmıştı. En azından bu sene pasta yiyip kafayı bulmak gibi bir şımarıklık yapabiliriz bence. " dedi Tom arkadaşının kolları arasından sıyrılırken.

"Ya yakalansaydın?"

"Yemek almaya zaten gidecektim. "

"Teşekkür ederim. Her şey için." dedi gözleri bana kayarken. Tom gülümsedi. Ethan ise ellerini ovuşturdu. "Kekin tadı güzel olsa iyi olur. " dedi havada asılı durmakta olan kek tekrar bize doğru hareketlenirken.

Tess, mum üfleme safhasında uyuduğu için biraz kırıldığını belirtse de Ethan'la uzun süreli bir sarılmadan sonra pastanın yarısı karşılığında bizi affetmeye karar vermişti. Ben şaka yaptığını sansam da dilimleri bize dağıttıktan sonra geri kalanına çatalla girişmişti. "Sahi, " dedim başım Ethan'ın omzundayken. "Kaç yaşındasın?"

"On dokuz. " dedi Ethan pastasının bir kısmı hala ağzındayken.

"Daha önce hiç sormak aklıma gelmemişti. Sence ben kaç yaşındayımdır?" diye sordum mide bulantımı bastırmaya çalışırken. Miles yüzünden midemde de hasar oluşmuş olmalıydı pek doğru düzgün sindiremiyordum. Ethan duraksadı. Daha önce bunu hiç düşünmemiş miydi?

"On dokuz değil kesinlikle. " dedi Teresa. Onun Ethan'dan büyük olması şaşırtıcıydı. Tom ona bakış attı. "Ne var? Vücudu tam tersini söylüyor olabilir ama yüzüne bakar mısınız? En fazla, en fazla, on yedi derdim. "

"Ben on altı için iddiaya girebilirim. " dedi Christina uzun zamandır ilk kez konuşarak.

"Ethan?"

"On altı olmadığını umuyorum. " dedi Ethan. Başımı kaldırıp ona döndüm.

"Neden?"

"Yaş farkı- Bilmiyorum tuhaf... tuhaf olmaz mı sence?"

"Üç yaş mı?"

"Eğer üç yaşsa." diye yorum yaptı Christina. Teresa kendi pastasından başını kaldırdı.

"Oldu olacak beş yaşında de de rahatlayalım. " Tom gülmemek için kendini zor tuttu. Ethan bir kolunu omzuma attı.

"Prenses, şu ana kadar yaş ile alakalı bir sorun olmadı değil mi? "

"Bana öyle hitap etme. " diye hatırlattı.

"Bugün benim doğum günüm birazcık kıyak geçsen?"

"Bana dokunmana izin verdim ya. " Christina ağzındaki pastayı püskürttü.

"Ummm, Claire- " dedi Teresa belli bir kahkahayı bastırmaya çalışırken. "Bunu farklı bir şekilde ifade etmeye başlamak isteyebilirsin. " Herkes niye gülüyordu ki şimdi? Ethan'ın da gülmemek için titrediğini hissedebiliyordum başımın altında.

Dokunmama kuralı kaldırmıştık biliyorum ama-

Komik olan şeyin bu olduğunu mu düşünüyorsun şu an?

Nasıl yani?

Tamam, bu şekilde kalmana izin vereceğim. Bir sorun yok.



Burada yapabilecek hiçbir şey yoktu. O kadar sıkılmıştık ki Ethan beyaz duvara pastanın kalan karameliyle Teresa'nın yüzünü çizmişti. Benimkini çizmeye kalkışmıştı ilk ama ona engel olmuştum. Christina bir anda ayağa kalktı. Hepimiz ona döndük.

"Benim size söylemem gereken bir şey var. " dedi korkarak. Gözlerini Ethan'dan ayıramıyordu. Ethan'ın eli farkında olmadan kolumu sıkıyordu. "Ama beni dinleyeceğinize söz verin. " dedim eli cebine inerken. Teresa öne doğru eğildi.

"Dökül. "

"Harekete geçmeden beni dinleyeceğinize söz verin. " dedi inatla. Ethan'ın sinirini bildiği için hala ona bakıyordu.

"Christina kendine iyilik yapmıyorsun. " dedi Teresa daha sert bir sesle. Sonra bana doğru yürüdü. Ne oluyordu? Christina avcumun içine soğuk bir şey bastırdı. Buz. İçinde... içinde bir şey vardı. Birkaç şey vardı.

Ethan parmaklarımı daha da ayırdı avcumdaki buza bakarken. Erimiyordu. Buz değil miydi yoksa? "Bu ne?" diye sordum.

"Chris-"

"Chris'le mi görüştün?" diye bağırdı Teresa. Tom bir kolunu onun omuzlarına doladı. Öne atılmasını engellemek için.

"Bakın, bunu ona vermemi söyledi. Claire'in anlayacağını-" Ethan elimdekini alıp yere fırlattı.

"Ne zaman?" dedim dişlerimin arasından.

"Patlamadan önce. "

"NE KADAR ÖNCE?" dedi Tom sakinliğini korumaya çalışırken.

"Tiyatronun önünde beni buldu. " dedi Christina. Teresa tekrar Tom'un tutuşundan kurtulmaya çalıştı. "Bana öyle bakmayın! O benim kardeşim! "

"Nasıl erimedi bu kadar zamandır?" dedi Ethan yere attığı şeyi geri alırken.

"Aiden. " dedim göğsüme oturan bir ağrıyla birlikte. Ethan kasıldı. Ben karnıma giren bir başka krampla başa çıkmaya çalışırken o buzu inceledi.

"Bu çiçeği daha önce görmemiştim. " dedi Ethan mavi çiçeği incelerken. Elimi açtım bana vermesi için.

Bu çiçek-

Hayır. Kafamdaki ses gücünü arttırdı. Hayır. Hayır. Hayır.

Oturduğum halde başım dönmeye başladı. Ethan'ın kolunu yakaladım. Beynim zonkluyordu.

"Fleur de lys. " dedim Ethan korkuyla bakarken. "Zambak çiçeği. Mavi zambak. " Zihnim koşturdu, çiçeğin anlamını düşünmek için. Aiden neden bunu bana ulaştırmıştı ki?

"İki aydır bunu bizden saklıyorsun öyle mi?" dedi Teresa, Christina geriye çekilirken.

"Patlama." dedim odaklanmaya çalışarak. "Patlamayı onlar yaptı değil mi?" Buz elimden düşmüştü. Kendimi bir anda Christina'nın üzerinde onu duvara yapıştırmış halde bulmuştum. Kontrolü kaybediyordum içimde çıkmak için yalvaran bir şeyler vardı. Ethan'ın bana doğru geldiğini hissettim. "Yaklaşma! " dedim ışıklar titrerken. "Christina, patlamayı biliyor muydun?" diye sordum karnımdaki ağrı dik durmamı imkansız hale getirmeye çalışıyordu. Ama bir elimi duvara dayadım. "Miles'ı nasıl yaktığımı hatırlıyorsun değil mi?" dedim gözüm dönmüş bir şekilde. "Konuş. "

Christina anlatmaya başladı. Nasıl ikiziyle gizli gizli buluştuklarını, bazen ona olan bitenleri anlattığını... Ama patlamadan haberi olmadığına yemin ettiğinde Ethan'la ona inanmayı seçtik. Sadece kardeşini özlüyordu. Bu tolere edilebilirdi. Ama bizim hakkımızda bilgi vermesi... Teresa'yı iki kişi tutmak zorunda kalmıştı.

"Bu şey her neyse ben gidip incelemek istiyorum. " dedi Tom.

"Nerede? Bizim bilmediğimiz bir de yer altı laboratuarın yoksa-"

"Gece, büyük lab'a giderim. Kimse olmaz, olursa da hemen çıkabilirim. Belli ki bir mesaj var." Bir süre tartışıldıktan sonra Tom'a izin çıkmıştı.

"Hafızamı kaybettiğimi biliyor bunu nasıl anlayacağımı düşünmüş olabilir?" dedim buzu Tom'a fırlatarak.

"Aiden'ın her hareketinin çok zekice olduğunu düşünmüyorum. " dedi Teresa uzun zamandır ilk defa ağzını açarak. "İlk seferde de seni bulduk. Yakalandı. "

"Benden istediği şey her ne ise-"

"Alamayacak. " dedi Ethan sert bir şekilde. "O güçlü olabilir ama senin de ondan aşağı kalır yanın yok." İlk defa güçlerime böyle bir güven yüklemişti. Neredeyse ağlayacaktım. Tom saatine baktı. Gece yarısı olmuştu neredeyse.

"Gitme zamanım geldi."

"Dikkatli ol." dedi Ethan Tom gitmeden önce.


Yatağa yatar yatmaz uyku beni kollarına alsa da rahatsız edici rüyalar geri dönmüştü. Bu sefer kızıl saçlı bir kız önümde eğiliyordu. İlk başta Sandra sansam da onun altın rengi teni yerine benimki gibi hastalıklı bir beyazdı.

Önümde eğildi. O an ancak dizlerimin üzerinde dizlerimin üzerinde kollarım iki yandan duvara zincirli halde olduğumu fark ettim. Çenemi kaldırdı. Turkuaz gözleri benimkilerle buluştu.

"Sana yardım edebilirim Claire. Seni buradan çıkarabilirim. "

"Hayır. " dedim istemsizce. Neden hayırdı? Gözlerimi kırptım. Şimdi o da benim karşımda aynı pozisyonda zincirlenmiş duruyordu. Ama o hırplanmış kanlar içindeydi. Kafasını güçsüzce kaldırdı.

"Buradan çıkman gerekiyor. "

"Lys bleu." dedim bir şeyler kafamın içinde canlanırken. "Mavi zambak. " Başını salladı.

"Gitmen gerekiyor. "

"Gidemem. Ethan-" Bu bir anı değildi. Şükürler olsun ki sadece bir rüyaydı.

"Onsuz daha iyi değil misin sence de? Sana zarar vermek-"

"Onsuz daha iyi olmak istemiyorum. Onunla olmak istiyorum. "

"Ama geliyor. O peşinden gelirken, Ethan'la olmak-"

"Kim? Kim geliyor?"

"Aradığı şeyi ona veremezsin. "

"Aiden?"

"Onun da değil. O da senden alamaz. "

"Anlamıyorum. " Karşımdaki kız çığlık attı sanki birisi kemiklerini kırıyor gibiydi.

"Claire, beni dinle. Sana çıkış yolunu gösterebilirim. " Tekrar çığlık attığında ona ulaşmak için çırpındım.

"Claire." Ethan beni sarsıyordu. Yatağa diz çökmüştü. Yan tarafıma baktığımda Tess yoktu. Neredeydi. "Rüya görüyordun."

"Evet. Sen de-"

"Gördüm. Evet. " Kalkmak için hareketlenirken onu durdurdum.

"Yanıma yat. " dedim. Kibar olmak için fazla uykuluydum. İtiraz edecek gibi oldu. "Günlerdir orada uyuyorsun. Hadi ama. "

Yanımda yeteri kadar boşluk bırakarak yatağa uzandı. Küçük bir kahkaha boğazından yükseldi. "Ne oldu?" dedim tek gözüm uykudan kapanırken.

"Kadınlardan da hoşlanıyorsun değil mi?" dedi dirseği üzerinde başını yükseltirken. Yutkundum. "Erkeklerden hoşlandığın gibi. " diye devam etti. Bu konuşmayı yapmak için gecenin bir saati olmasını mı beklemişti?

"Ethan. " dedim hemencecik onaylarsam yanımdan kalkıp gideceğinden korkarak. Ama o cevabımı bekledi ısrarla. "Evet. " diye fısıldadım biraz ötede uyuyan iki insan daha olduğunu hatırlayarak. Tom henüz dönmemişti. "Bu- Bu bir sorun mu?"

"Bir şeyleri değiştireceğinden değil. " diye fısıldadı yüzünü bana yaklaştırarak. "En azından benim açımdan. Sadece merak ettim. Şimdiye kadar tanıştığımız her kadına hayranlık duyuyorsun ama hiçbir erkeğe- Ben hariç..."

"Ethan bunu bu saatte yapmak zorunda mıyız? Nereden çıkıyor bunlar? Gerçekten dön de uyu hadi. " dedim gözlerimi açık tutmaya çalışırken. İç çekti. Başka bir şeyler söylemeye hazırlanıyor olsa da onu durdurdum. "Bak, hem erkeklerden hem kadınlardan hoşlanıyorum. Ama kadınlara daha kolay crush besliyorum, seçecek olsam bir kadını seçerdim büyük ihtimalle. Ama bu konuda kalbim bana fazla seçme şansı bırakmıyor tamam mı? Sevdiğim kişi sensin çünkü. Şimdi bu tarafa gel de beni öp ve şu bakışı yüzünden sil." Buna ihtiyacı vardı. Neden bilmiyorum ama bunu ona vermek istemiştim.

Emin misin? dedi zihnimden dirsekleriyle kendini üzerimde tutuyordu.

Tek seferlik teklif. Kabul et ya da arkanı dönüp uyu. Dedim karanlıkta yüzünü zar zor seçerken. Dudakları hafifçe benimkilere sürtündü. Sonra geri sırt üstü şilteye düştü. Ve beni dudakları ayrılmış, nefes nefes daha fazlasını isterken bırakıp arkasını döndü.

Rahatlamamış değildim ama biraz da hüsrana uğramıştım açıkçası.

Lanet rüyalardan bir türlü kurtulamıyordum. Kulaklarımda silah patlaması yankılanırken Teresa'nın kanlı vücudunun yere yığıldığını gördüm.

Uyandım. Bağırmadan. Çırpınmadan. Sadece uyandım. Benim rüyam değildi. Ethan'ın rüyasıydı. Yanımda seğiren vücudunu fark ettim. Onun üzerine atmış olduğum kolumu çektim ve onu sarsarak uyandırdım. "Rüya-"

Tom içeri ışınlandı. Panik yüzünün her tarafından okunuyordu. "Sandra'yı gördüm. Bayağı kötü hırpalanmış haldeydi. "

"Kim, ne?" dedi Teresa bir anda uykusundan uyanarak. Ethan da anında ayaklandı.

"Ne demek Sandra'yı gördüm? Laboratuara gitmedin mi sen?"

"Size yalan mı söyleyeceğim nereye gittiğime dair? Oraya gittim. Şu lanet şeyi incelerken birden Sandra içeri girdi. Yerimizi öğrenmek için-"

"Miles mı?" dedi Ethan yumruklarını iki yanında sıkarken.

"Kendi karısına yapmaz. " dedi Christina gözlerini ovalarken.

"Çok fazla konuşma şansım olmadı. " dedi Tom ama belli ki sarsılmıştı. "Miles değil. Miles'ın haberi olduğunu bile sanmıyorum. Diğer kurucular da eşit derecede sinirliler. Bir çoğu Claire patlamadan sorumlu tutuyor. Gördükleri yerde- Gördükleri yerde Claire'i öldürme izinleri var. "

"İntikam istiyorlar. " dedi Teresa başını ellerinin arasına alarak. "Neden?"

"Bu kadar öğrendiğime dua edin. " dedi Tom. Karnıma bir ağrı saplanırken kendimi ayağa kalkmaya zorladım. "Neden kafayı yemiyorsun?" diye sordu Tom bana bakarak.

"O da biliyor onu öldürürlerse bizimle işleri kalmaz. Kendini feda-"

"Christina. " diye uyardı Ethan.

"Değişen bir şey yok ki. " dedim içten içe devasa bir korku fırtınasında sürüklenirken. "Zaten sırtımda bir hedef tahtası vardı. Aiden. Şimdi de arkadaş sandığınız insanlar beni öldürmek istiyor. "

"Keşke biri yapsa. " dedi Christina. İçimde yine bir şeyler koptu. Işıklardan biri patladı. Christina iki büklüm olurken bana bağırdı. "Görmüyor musunuz? Chris beni onun kontrolsüz bir canavar olduğu konusunda uyarmıştı. " Elimi yukarı kaldırdım kalp atışlarını elimde hissederken. Onu oracıkta öldürebilirdim ama-

Karnıma giren kramp beni hazırlıksız yakaladı. Kusacaktım. Christina'yı öldürme işini sonraya bırakıp banyoya koştum. 

Pokračovať v čítaní

You'll Also Like

778K 28.9K 43
"Tüm gökyüzünü gözlerine taşımışsın. O maviliği bazen kara bulutlar örtmüş, bazen sağanak almış; hiç utanmadan akmış gözlerinden bir bir..." "Sana h...
200K 11.5K 59
Tamamlandı;) Her şey Eski sevgilisi diye yazdığı adam Yüzbaşı çıkınca başladı 🤭
136K 6.4K 16
Felaketlerle başlayan bir gece kaç Bedel ödettirdi? 🕯️
784K 50.4K 47
Yakın gelecekte öngörülebilen teknolojilerin peşine düşen ülkeler, bir güç yarışına girer. Ülkelerin tehlike getiren icatları, dünyaya sunulması konu...