Atlantis'in Beş Kurucusu (Düz...

By whysoserious46

1.1M 56.6K 6.4K

--En yüksek: Bilim Kurgu #1, Fantastik #1, Aksiyon #3 -- Claire hafızasını kaybetmiş bir biçimde kendisini y... More

Atlantis'in Beş Kurucusu
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 4.5
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 9.5
Bölüm 10
Bölüm 0 (Claire'in uyanmasından önce)
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm Değil Yazar Soruyor
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Karakter Panosu
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 48 - Part 2
Bölüm 48 - Part 3
Bölüm 49
Bölüm 49 - Part 3
Bölüm 49 - Part 4
Bölüm 50
Bölüm 50 - Part 2
Bölüm 50 - Part 3
Bölüm 50 - Part 4
Çok özür dilerim
Bölüm 50 (Final)
Hikaye Adı
Ikinci kitap

Bölüm 49 - Part 2

1.5K 100 19
By whysoserious46

Teresa

Ethan'ın kendini bizden uzak bir köşeye doğru yalpalayarak taşımasından biraz sonra olacakları anlamıştım. Bir hastaya daha bakmak zorunda kalırsak şayet kafayı yiyecektim. Tom ona doğru hareketlenirken onu durdurdum. "Biraz kendi kendine atsın. Üzerine gitme. "

"Yine mi panik atak?" diye sordu Claire dirseklerinin üzerinde doğrulmaya çalışırken. Ona yardım etmek için arkasındaki yastığı dikleştirdim. Onu dik tutacak kasları parçalamayı başarmıştı Miles. Kafası şimdiye elimde sallanıyor olmalıydı.

"Daha önce olmadığına şaşırdım. " dedi Tom bir yandan öne arkaya hafifçe sallanan Ethan'a bakarken.

"Sen de bizi götürecek başka bir yer bulamadın mı? " dedim Tom'a bakarak. "Tercihen pencereleri olan bir yer."

"Pencereleri olsa da fark etmeyecekti ki. Hem bulabildiğim tek yer burasıydı o anda. "

"Bizim mahsur kaldığımız baraka buradan daha iyiydi." diye belirtti Claire yüzünde Ethan'a gitmek istediğini belirten bir ifade vardı. "Orada daha sakindi. "

"Orada sadece sen vardın da ondan." dedim Claire'den bakışlarımı Ethan'a çevirerek.

"Hem kalabalık değildi hem de istediğinde çıkabilecek olması, şu görüntüyü engelliyordu." diye daha mantıklı bir açıklama belirtti Tom. Ayağa kalkıp Ethan'a doğru yürümeye başladım. Bu tarafa doğru esen tatlı bir serinlik vardı. Yer altında?

Ethan'ın titreyen vücudunun önünde diz çökerken Claire'e baktım. Serin hava bizi okşamaya devam ederken onun işi olduğunu anladım. Orada hiç ses çıkarmadan yatsa da Ethan'a ulaşmanın bir yolunu bulmuştu. "Ethan," dedim çenesini ellerimin altına alarak. "Bana bakar mısın?" Yüzü sırılsıklam olmuştu terle. "Buradan çıkamayız. Ama yalnız değilsin. Yalnız değilsin. " Nabzını buradan hissedebiliyordum damarları patlayacak gibiydi. Tırnaklarımın derisinin bütünlüğünü bozmasına izin verdim. Zihnini belki böylece odaklayabilirdim.

"Nefes- Nefes alamıyorum. " Koluyla beni yüzünün yakınından itti. Kendi toparlayıp o momentumla yanına oturmayı başardım. Işe yaramamıştı. İşe yaramamıştı. Ama başka bir çaresizslik duygusunun beni yıkamasına izin veremezdim şu anda. İki aydır yeterince elim kolum bağlı oturmuştum Claire'in başında o acıdan kıvranırken, içini tırnaklarıyla oymaya çalışırken. Ethan'ın sorununa çözüm bulabilirdim. Daha önce de bulmuştum. "Burada çürüyüp gideceğiz. Bunu biliyorsun değil mi? Eğer Miles'a-" Durdu. Sonunda Miles'la aralarında olan şeyi söyleyeceğini sanmıştım ama durdu.

"Ethan, Miles'a ne yaptın?" dedim buranın ne kadar küçük bir alan olduğundan dikkatini almam için gereken her şeyi denemeye razıydım. "Miles'la ne oldu?"

Gözleri kocaman açıldı sanki beyni uzun süredir çalışmıyor da yeni çalışmaya başlamış gibi etrafa bakındı. "Bunu- Bunu sana söyleyemem." dedi sert bir sesle. Söyleyip söylememesi şu anlık umrumda değildi. Panik ataklarını burada çekemezdik. Buradan ne zaman çıkabileceğimiz belli değilken hele de. Ama işe yarıyordu sanırım nabzını ölçmek için bileğini kavradığımda daha yavaş attığını hissettim. Vücudumun başka bir yerde ona değmemesi için uğraşarak biraz daha kenara kaydım. Boşluğa, mesafeye ihtiyacı vardı. Claire'in yarattığı küçük akıntının onu serinletmesine izin verirken konuşmaya devam ettim.

"Neden? Neyi söyleyemezsin?"

"Hepiniz benden nefret edersiniz. " dedi boş bulunarak henüz tamamen bilinci yerinde değildi sanırım.

"Tamam. Tamam anlatmak zorunda değilsin. Başka bir şey anlat bana. "

"Ne anlatayım? Bütün anılarıma sahipsin zaten. Bilmen gereken her şeyi-"

"Ethan hiç yardımcı olmuyorsun ki. Tiara'yı ormana getirdiğimiz günü anlat. " O gün ilk defa birini vurduğum gündü. O gün ilk defa birini öldürmüştüm.

Ethan anlatmaya başladı nasıl sirkte Tiara'nın annesine işkence ettikleriyle başladı. O zamanlar dev kaplanım sadece bir yavruydu ama kırbaç annesiyle buluştukça yalvarışlarını hissedebiliyordum. Aiden- Aiden tutuşturmuştu silahı elime. 'Ne yapmak istiyorsan yap.' diyerek. Gece çoktan çökmüştü ve birinin kaplanı beslemesi gerekliydi. Eğiticisinin. 'Sadece kaplanı salabilirsin. ' demişti ağabeyim. 'Ama başka bir hayvana yapmayacaklarının garantisi olmaz. Ya da sorunu kökten çözebilirsin. ' Ben onun dediklerine kulak asmayarak sadece kafesi açıp serbest bırakmak için gitmiştim. Atlantis'te kaplanların nesli tükenmişti. Neredeyse bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar şelalenin bulunduğu ormanda ve bir tane de şimdi Yerleşke'de vardı. Ama o zamanlar diğerlerini bilmiyorduk. Tüm bilgim o iki kaplanın son kaplanlar olduğuydu. Beni kafesleri açmaya çalışırken yakalamışlardı, Ethan ve Tom benimle gelmekte ısrarcı olsalar bile kaplan kafesinin içine girmeyi göze alamadıklarından dışarıda bekliyorlardı. Bir şekilde birisi silahı elimden almayı başarmıştı, o zamanlar elimdeki metalin ağırlığından başka bir şeyin farkında değildim. Geri almaya çalışırken panikle, birisi kafamı kafesin içine geçirmişti anne kaplanı acımasızca vururken beni izlemeye zorlamıştı.

O anda yeni yeni kontrol sahibi olduğum güçlerim patlak vermişti. Tiara parmaklıklar arasından bir şekilde geçip beni tutan adamın bacağını ısırırken ben de silahı geri almıştım.

Ethan ve Tom ikinci el silah sesinde koşarak içeri girmişlerdi. Ölü kaplanı, alnının ortasında delikle yatan adamı, üzerimdeki kanı, Tiara'nın boynunu kopardığı adamı görmüşlerdi. Ama hiçbiri yüzüme nasıl bir canavar olduğumu söylememişlerdi. Ethan silahı yavaşça elimden almış beni kollarının arasına almıştı. Ethan diğerlerine sadece buraya kadar anlattı. Anlattıkça şaşkınlık seslerini duysam da Ethan sakinleşiyordu.

Geri kalan kısmı anlatmamıştı.

O gece cesetleri ateşe verirken Tiara'yı kucağıma almıştım, Ethan'ın bacakları arasında otururken o kaplanın benim hislerim yüzünden öldüğünün farkına varmıştım. Onun da bizim gibi bir ailesi yoktu artık. O gün kendi etrafımda bir duvar örmüştüm. Tüm hisleri de çöpe atmıştım. Ve o maymunu serbest bırakırken yakalanana kadar da nesli tükenen hayvanları serbest bırakmaya devam etmiştim.

"O acımasız görüntünün altında," dedi Christina ıslık çalarak. "Yumuşak bir kalp saklı sanıyordum ama için de en az görüntün kadar merhametsizmiş. " Ethan yanımda kasıldı. Belki de fazla iyi hissediyordu kendini.

"Kaç yaşındaydın?" diye sordu Claire.

"Ondan pek emin değilim işte. " dedim gerçekten hatırlamya çalışarak. "Aiden kendine ait anıları değiştirirken sanırım zaman algımla da oynamış ama düş-"

"Gölge olduğunu anlamamızdan önceydi. "

"Hadi ama üzülmeyin. " dedi Claire gözleri hepimizin üzerinden geçerken. "Aiden anılarınızla oynamış olabilir ama en azından anılarınız var. Hem de güzel olanlar. "



Claire'in hareket edebilecek kapasiteye gelmesi üç gün sürmüştü. İkinci günün sonunda Claire'ın yatağında uyuyakalmıştım. Bu sabah bize sonunda yiyecek bir şeyler almak için dışarı çıkan Tom'un bize gülmesiyle uyanmıştım. Kolumu Claire'in üzerinden çektim onu uyandırmamaya dikkat ederek. Ethan da hala uyusa da Christina banyodan çıkıyordu. "Tanrım, sonunda yiyecek." dedi başını geriye atarak.

Tom'un yakalanması en güç olanımız olduğuna karar vererek bu sabah erken saatte dışarı çıkmasına karar vermiştik. "Bazen Teresa ile neden anlaşamadığınıza aklım ermiyor." dedi Tom ona karton bardaklardan birini ve bir hamur işi uzatırken. Aynısını bana da yaptığında onu öpebilirdim. Claire bir şey yemeden nasıl dayanıyordu? Elinde bir karton çanta daha vardı. "Akşam ve öğle yemeği." diye belirtti. "Mikrodalgada ısıtıbiliriz diye düşündüm."

Bu tuhaf yerin 'mutfağı' da oldukça mantıklı hijyenik ve güvenli bir yerdeydi. Banyoda. Tabi mutfağı bir mini buzdolabının üzerinde bir mikrodalgadan ibaret olduğunu kabullenebilirseniz. Claire ve Ethan'ınkileri bir köşeye ayırdıktan sonra biz kendimizinkileri sessizlik içinde yemiştik.

Claire kendine geldiğinde ona zorla birkaç parça yutturmayı başarsam da midesinin bulandığını söyleyerek daha fazla yemeyi reddetmişti. Christina da elbisesinin cebindeki her ne ise onunla uğraşmayı sürdürüyordu.

Claire hızla kalkıp banyoya koşunca mide bulantısı hakkında yalan söylemediğini fark ettim. Banyodan yükselen kusma sesleri durunca ancak onun yanına gidebilmiştim. Elbisesini çıkarmış ıslattığı havluyla üzerini temizliyordu. Sırtına ulaşmaya çalışırken iki büklüm oldu.

"Yardım etmemi ister misin?" diye sordum banyo kapısını arkamdan kilitleyerek. Yerinden sıçradı. Geldiğimi fark etmemiş miydi? Elbiseyi almak için hızla yere eğildi. Tekrar acı dolu bir ses yükseldi. Rahatsızlığını anlayarak içeri daha fazla ilerlemesem de onu tek de bırakamadım.

"Sınırlar hakkında konuşmuştuk. "

"Seni iç organların olmadan bile gördüm, Claire. Sınırların pek kaldığını sanmıyorum. En az yarasının içindeki kırmızı kas kitleleri kadar kızardı bir anda. Hala utanıyor muydu? Çıplak vücudunun üzerine oturduğumu hatırlayınca benim de yanaklarım alev aldı. Belki de gerçekten sınırlar hakkında konuşmalıydık.

"Sürekli bakıma muhtaç olmaktan sıkıldım. " dedi inatla kurumuş kanları kendisi silmeye çalışırken. Miles o aptal hareketlerde bulunmasa çoktan iyileşmiş olurdu belki de. "Buraya geldiğimden beri bana bakıyorsunuz. Kendime geldiğimde hastane odasındaydım. Sonrasında da pek uzak duramadım. "

"Bu bizim suçumuz. Seni güvende tutmalıydık." Ethan'ın sesi arkamdan gelince ben de yerimden zıpladım. Kapıyı kilitlediğime yemin edebilirdim.

"Kapının kilidi çalışmıyor." diye açıkladı benim kalbim hala ağzımdayken. "Dün Tom'la pek de hoş olmayan yakınlaşma sonucunda öğrendik. " Güldüm ama Claire hala gergindi.

"Sizin ciddi sorunlarınız var. " dedi Claire elbiseyi giyerken. "Kapının kilitli olmasına gerek var mı? Kapalı işte. "

"Bir sorun var sandım." dedi omuz silkerek. "Banyoya çok hızlı koştun."

"İçeride kusmamı yeğler miydin?" diye sordu Claire. İkisi arasındaki bakışma çok uzayınca nefesimin altından bir bahane sunarak dışarı çıktım.

Claire

Teresa çıktıktan sonra onu takip etmek için hamle yaptığımda Ethan daha uzun bir adımla önüme geçip kapıyı kapattı. Biraz önce sinirle lavabonun içine fırlattığım ıslak bezi eline aldı. "Dön. "

"Ne?"

"Arkanı dön. Hadi." dedi kesin bir sesle. Şaşkınlıkla dediğine uydum. Elbisemin askılarını omuzlarımdan iterken kollarımı ön kısmına sardım, en azından sadece arkasının düşmesine izin vermek için biraz olsun aramızdaki edep çizgisini korumak için. Ethan gülse de yorum yapmadı. Elbisenin ince kumaşı belime kadar dökülmüştü. Soğuk bezi sırtıma değdirince ürperdim. "Neden bu kadar sıcaksın?" diye sordu sırtımdaki kan lekelerini ovalarken.

"Beni geriyorsun da ondan. " dedim aynada halimize bakarken. Beni hafif öne itince düşmemek için lavabonun kenarını kavramak zorunda kaldım. "Ne yapıyorsun?" dedim gözlerim aynadan onunkilerle buluşunca. Banyonun yarı karanlık olduğuna o kadar seviniyordum ki şu an vücudumu ateş basmış halde kıpkırmızı görmediği için.

"İnsanlar genelde kendi kanlarında yatınca sadece kürek kemiklerine kan bulaşmaz. " dedi bandajların hemen üzerini silmeye başlarken. "Aramızda şu şey olmasa daha kolay olurdu biliyorsun değil mi?" Üzerimden eğilerek bezi yıkadı. Akan kanlar benim olsa da midemi bulandırdı.

Elbiseyi biraz daha yukarı çektim tek kolumla. "Hayır. " dedim sırtımı işkence edici bir yavaşlıkta silerken. Bezi tutan elinin eklemleri omurgama öyle bir sürtünüyordu ki soğuk bezle birlikte- Kendimi durdurdum düşüncelerimi duyabildiğini hatırlayarak. "Acele eder misin?"

"Niye?" dedi dudaklarında utanmaz bir gülümseme yerleşirken. Nefesimi ayarlayamıyordum. Titrek nefeslerimi fark etmemesini ummaktan başka bir şey yapamadım. Aynı anda hem kafasını aynaya çarpmak hem de dudaklarına yapışmak istesem de kendimi toparladım. Bilerek yapıyordu bezi düzgün tutsa bunlar olmayacaktı.

"Ayakta duramıyorum da ondan! Sersem! Hepimizin tüm karın kasları intakt değil."

"Pardon. " dedi şaşırarak. Gerçekten flört ettiğimi sanmış olabilir miydi en başta? "Gerçekten, yaraların nasıl?" dedi işini hızlandırarak.

"İyileşiyorlar. " dedim kaba bir kahkaha boğazımı yararken. Dokunduğu yer gıdıklanmıştı. Tekrar yaptığında dirseğimle onu ittim. "Bence birkaç güne hiç ölmemiş gibi olurum. " İşte o zaman ıslak bezi şlap sesiyle birlikte mikrodalganın üzerine fırlattı. Bir elini köprücük kemiklerimin hemen altına bastırarak beni doğrulttu ve kendine döndürdü. O kadar hızlıydı ki başımı döndürmüştü.

"Onu- Öldüğünü-"

"Öldüğümü fark etmediğimi sanıyor olamazsın. " dedim doğrudan gözlerine bakarak. Bana doğru kamburlaştı. Biraz daha geri çekildim. Bacaklarım lavabonun soğuk seramiğinin üzerine çıktı. Yarı oturur bir halde olsam da ondan daha fazla uzaklaşamıyordum.

"Peki ya-"

"Beni bırakman için, ölmeme izin vermeniz için yalvardığımı hatırlıyor muyum?" Doğrudan gözlerine baktım, herhangi bir duygu belli etmemek için uğraşarak. " Evet. " Yüzüme gelen nefesi kesildi. Aramıza banyoda kalan soğuk havanın hücüm etmesini sağladım. Burada nasıl panik atak geçirmiyordu? Burası kaldığımız her yerden daha dardı ama gergin değildi. Tuhaf. Ama kendi kibirli halinden de eser kalmamıştı. Sanki konuşmayı unutmuş gibi bana bakıyordu. Bana acıyarak bakmasından nefret ediyordum. Gözündeki o ışığın solup da kendini olmadığı bir yumuşaklığa bürümesinden de.

"Büyük ihtimalle izleri kalacaktır. " dedim sırf bir şey söylemiş olmak için. Ama ondan çatılan kaşlar ve iğrenir gibi buruşan bir yüz dışında bir tepki almadım. En sonunda uzanıp elbisemin askılarını düzeltti. Yaralarımı istemiyor muydu? Vücudumun bir kısmının sonsuza dek çirkin kalacak olması fikri mi onu bu kadar iğrendirmişti.

Beni nefes nefes bırakmayı başarmıştı. Sonra üzerimden çekilip kapıyı açtı. Benim dışarı çıkmamı beklediyse de bacaklarım tutmuyordu yarı oturur halde olduğum lavabodan tamamen doğrulursam düşecektim. Ethan iç çekip kendisi çıktı. 

Continue Reading

You'll Also Like

ANKA By Ç.T.

Science Fiction

811K 49.5K 41
Bir yaz günü su ve toprak elementlerini kullanabildiğini öğrenen Anka yeni okul yılında kendi gibi beyni gelişmiş insanların olduğu Akademeia'da okum...
YANSIMA By Gizme

Science Fiction

6.1K 483 29
İKİ AYRI YAŞAM AMA TEK BİR NOKTA : RUH Amelia kendini hiç bilmediği bir dünyada bulmuştu. Bir anda 19. yüzyıl İngiltere'sine gitmişti. Bu bir rüya m...
205K 11.9K 59
Tamamlandı;) Her şey Eski sevgilisi diye yazdığı adam Yüzbaşı çıkınca başladı 🤭
505K 26.7K 34
81 milyon alem vardır. Biz sadece belli başlı olanları biliriz. Melekler, insanlar, hayvanlar, bitkiler, cinler ve şeytanlar. Peki ya bilmediklerimiz...