Amir (Avukat Kitabı Serisi)

By eminenurcannn

202K 10.3K 1K

Canını vatan uğruna feda eden, kalleş saldırılar sonucu hayatını kaybeden bütün aziz şehitlerimize saygı, sev... More

AVUKAT - 1.Bölüm : Çocuksu Bir İnat
2.Bölüm : Denize Çıkan Yollar
3.Bölüm : Bir Yere Ait Olmak
4.Bölüm : Küçük Sürprizler
5.Bölüm : Bağlanmak
6.Bölüm : Siren Sesi
7.Bölüm : Akıl ile Kalbin Savaşı
8.Bölüm : Beni Bırakma
9.Bölüm : Rüyalar ve Gerçekler
10.Bölüm : Bir Parça Mutluluk
11.Bölüm : İtiraflar
12.Bölüm : Masal Gibi
13.Bölüm : Bir Küçük Aslancık
14.Bölüm : Vicdan Azabı
15.Bölüm : Sonsuza Kadar
17.Bölüm : Uyanmak
18.Bölüm : Kalbin İçindeki Buz
19.Bölüm : Her Şeye Rağmen
20.Bölüm : Aileden Biri
21.Bölüm : Tuz Buz
22.Bölüm : Geçmeyen Yara
23.Bölüm : Son Bakış
24.Bölüm : Geride Kalanlar
25.Bölüm : Sevdaya Çıkan Yollar (Final)
SAVCI - 1.Bölüm : İki İnatçı Keçi
2.Bölüm : Kimsesiz Kalmak
3.Bölüm : Ölümün Kokusu
4.Bölüm : Sönmeyen Ateş
5.Bölüm : Yaramaz Çocuk
6.Bölüm : Kadın
7.Bölüm : Sil Baştan
8.Bölüm : Yeni Hayatımın İlk Günü
9.Bölüm : Tatlı Bela
10.Bölüm : Görevimiz Tehlike
11.Bölüm : Sevgilim
12.Bölüm : Komşu Kızı
13.Bölüm : Gidersen Ölürüm
14.Bölüm : Çoban Yıldızı
15.Bölüm : Liseli
16.Bölüm : Pisliğin İçindeki Adam
17.Bölüm : Aşk Olsun
18.Bölüm : Bir Ömür
19.Bölüm : Ona Dokunma
20.Bölüm : Bul Beni
21.Bölüm : Binboğanın Kızı
22.Bölüm : Sen Ağlama
23.Bölüm : Köstebek
24.Bölüm : Prens ile Prenses
25.Bölüm : Senden Vazgeçmem (Final)
AMİR - 1.Bölüm : Aklım Fikrim Sen
2.Bölüm : Koparılan Çiçekler
3.Bölüm : Tek Başına
4.Bölüm : Yuva

16.Bölüm : Uyumak

3.1K 183 17
By eminenurcannn

Mahir'in teklifini hiç düşünmeden kabul etmiştim. Zaten düşünmemi gerektirecek bir şey yoktu. Hayatımda ilk defa aşık olmuştum ve bugüne kadar yaptığım en doğru şey Mahir'i sevmekti. Gözlerim dolmaya devam ederken memnuniyetle gülümsüyordum fakat cevabımı duyan Mahir yaklaşık yarım dakikadır gözlerini kırpmadan bana bakıyordu ve bu yarım dakika içerisinde nefes aldığından da emin değildim. Ellerimin arasındaki yüzü gözyaşlarımdan olsa gerek bulanık görünmeye başladığındaysa elimin tekini Mahir'in yüzünden çekip gözlerimi sildim. Ancak bunun pek bir faydası olmadı ve yüzü gitgide soluklaşmaya devam etti.

"Sevgilim.."

"Hımm.." diyerek halsiz bir şekilde mırıldanırken saçlarımda gezen elleri hissederek gözlerimi açtığımda ilk olarak gökyüzündeki yıldızları gördüm.

"Çok güzel uyuyorsun ama artık uyanma vakti." diyen sesin geldiği yöne doğru kafamı çevirirken yukarıdan bana bakan Mahir'i görerek gözlerimi kırpıştırdım. Ardından az önce yaşananları hatırlarken kaşlarım çatıldığında telaşla kafamı Mahir'in dizinden kaldırıp bir süre yüzüne baktım.

"Hayır ya!" diye bağırdığımda Mahir şaşkınlıkla bana bakarken ben delirmiş gibi kendimi cimcikliyordum. "Hayır! Rüya görmüş olamam, hayır!" dediğimdeyse Mahir kolumu cimcikleyen elimi tutup endişeyle bana baktı.

"Hop! Sakin ol önce. Anlat bakayım ne gördün rüyanda?" deyip merakla bana baktığında hayal kırıklığı ile Mahir'e baktım. Gördüğüm her şey rüyaydı ve bu defa Mahir benimle dalga da geçmiyordu. Evlilik teklifi, mutluluktan ağlamam, junior Mahir ile junior Yıldız... Hepsi benim bilinçaltımın eseriydi.

"Boş ver. Önemli bir şey değildi zaten. Kalkalım mı artık? Geç oldu." dedikten sonra suratım asık bir şekilde oturduğum yerden ayağa kalktığımda Mahir kaşlarını çatarak bana bakarken kendisi de ayağa kalktı ve üstümüze örttüğümüz battaniyeyi katlarken gözlerini üzerime dikti. Bir süre sonra katladığı battaniye ile yerdeki minderleri eline alıp köftecinin yanına gittiğinde ben de gözlerimi kapatıp derin nefesler aldım. Neredeyse ağlayacaktım fakat bu defa mutluluktan değil sinirden olacaktı. O esnada kolumda hissettiğim el nedeniyle irkilerek gözlerimi açtığımda refleksle geri çekildim ancak Mahir tuttuğu kolumu bırakmadı.

"Yıldız neyin var senin? Rüya yüzünden mi bu haldesin?" diye soran Mahir kolumu tutan elini aşağı indirirken elimi tuttu. "Ne gördün de bu kadar etkiledi ki seni?" diyerek üstelediğindeyse Mahir'e döndüm ve çocuk gibi yanaklarımı şişirdim.

"Ne önemi var? Alt tarafı bir rüya işte. Gerçekleşmesi imkansız bir rüya." deyip surat asarak önüme dönmüştüm ki Mahir bir anda ikimizi de durdurdu ve tam karşıma geçerek kollarımı tuttu.

"İmkansız mı? Emin misin?" derken imalı bir ses tonuyla sorduğunda anlam veremeyerek yüzüne bakarken Mahir bilmişçe gülümseyerek bana baktı. "Uyurken gülümsediğine göre kesin güzel bir rüya gördün ve madem güzel bir rüya, onun gerçekleşmeme ihtimali yok. Çünkü ben varsam hayatında imkansıza yer yok. Anlaştık mı?" dediğinde onun gülümsemesi bana da geçerken hafifçe gülümsedim ama tepki vermedim. "Anlaştık mı dedim!" diyerek belimi gıdıklamaya başladığındaysa gülerek geriye çekildim ancak Mahir bırakmadı.

"Tamam! Anlaştık dur!" derken gülerek Mahir'den kaçmaya çalıştığımda cevabımı duyduktan sonra elini belimden çekti ve kollarımdan tutup beni kendine çekerek sımsıkı sarıldıktan sonra derin bir nefes verip konuşmaya başladı.

"Ne zaman imkansızı seversen işte o zaman gerçek seversin demiş Özdemir Asaf." dediğinde sesine karakteristik bir tını takınmıştı ve o kadar etkileyici konuşuyordu ki bu sesle saatlerce konuşsa sıkılmazdım. "Milyonlarca insan içerisinde birbirimizi bulmuşuz, üstüne yetmiyor gibi birbirimize aşık olmuşuz. Mucizeden bahsetmek varken imkansızdan bahsetmek saçma değil mi sence de?" dediği sırada ben hayranlıkla onu dinliyordum.

"Onu bunu boş ver de, sesine çok pis düştüm." diye mırıldandığımda Mahir bir süre tepki vermedi fakat birkaç saniye sonra burnundan sesli bir nefes verdi.

"Kızım bir dur ya! Bütün ciddiyetim gitti." diyerek söylendiğinde sessizce gülerken başımı Mahir'in göğsüne yaslayıp bekledim ancak Mahir bir daha konuşmadı. O sırada gözüm köftecinin uzaklaşan arabasına takılırken epey geç olduğunu fark etsem de saatin kaç olduğu umurumda değildi. Serap'ın olduğu bir evde diken üstünde oturmaktansa Mahir'le sabaha kadar sahilde kalabilirdim.

"Doğru bildin. Çok, çok güzel bir rüyaydı." deyip koluna tutunarak geri çekildiğimde Mahir ilgiyle bana baktı ve o an gözlerine bakarken aklıma gelen ilk şey imkansızlıklar değil mucizeler olmuştu. "Mucize gibiydi ama imkansız değildi. Artık bütün kalbimle inanıyorum. Rüyam bir gün gerçek olacak." dediğimde Mahir gururla bana baktıktan sonra gözüme gelen bir tutam saçı kulağımın arkasına attı fakat eli bir süre yanağımda kaldı. Ardından yaklaşıp yanağıma bir öpücük kondurdu ve geri çekilmeden önce kulağıma eğilip az evvelki etkileyici sesini tekrar kullanarak konuştu.

"Rüyamız Yıldız. Rüyamız gerçek olacak.."

~*~

Yazarın Anlatımıyla:

Oturduğu sandalyede gergin bir şekilde dizlerini sallayan Mahir kollarını göğsünde birleştirmiş beklerken bileğini kaldırıp saatine baktıktan sonra sabırsız bir nefes verdi. Akif müdür önemli bir gelişme olduğunu söyleyerek acil emniyete gelmesini söylemişti ancak Mahir yarım saatten fazladır boş odada tek başına bekliyordu. İçinden bir ses yavaş yavaş sona geldiklerini söylese de bu onu aksine huzursuz ediyordu. Operasyonu başarılı bir şekilde bitirmek, görevine, üniformasına, arkadaşlarına geri dönmek istiyordu ancak bütün bunlar aynı zamanda Yıldız'ın olmadığı bir hayata geri döneceği anlamına geliyordu.

Onu ilk gördüğü andan beri ne aklı ne de kalbi normal çalışmıyordu sanki. Teşkilatta ciddiyeti ve soğukluğuyla bilinen Mahir Yıldız'la tanıştığından beri hiç yapmayacağı şeyler yapıyor, mantıksız hatta operasyonu tehlikeye atacak kararlar veriyordu. Polis akademisinde öğrendiği ilk şeylerden biri duygularını kontrol etmek olmuştu ancak bir çift kahverengi göz onun bütün dengesini alt üst etmiş, ezberini bozmuştu.

Düşündükleri istemsizce gülümsemesine neden olurken az önceki gerginliği kaybolmuştu ki odanın kapısı açıldığında içeri giren Akif müdürü gördüğü gibi üstünü düzelterek ayağa kalktı. Fakat Akif müdür elindeki fotoğrafı eline tutuşturduktan sonra koltuğuna geçerken göz ucuyla Mahir'in vereceği tepkiyi bekledi.

Volkan Aslan'ın Atatürk Havalimanı'nda çekilmiş bir fotoğrafıydı. Her ne kadar kılık değiştirdiğini sansa da yüzündeki yara izi onu ele veriyordu.

"Planımız tıkır tıkır işliyor. Senin polis olduğunu öğrenmiş. Yıldız'ı uyarmak için karşısına çıkmasına ramak kaldı. Bu saatten sonra her zamankinden daha dikkatli ol. Silahını da yanında bulundur. İhtiyacın olabilir." dese de Mahir ne demesi gerektiğini bilemeyerek sessiz kalırken ihtiyaçla ensesini tutup sıvazladı.

"Operasyon bitti mi yani?" diyerek Akif müdüre döndüğünde sesindeki hüzün kendini belli ederken Akif ilk defa Mahir'in haline üzüldüğünü hissetti. O kıza bu kadar mı aşıktı gerçekten?

"Görevine geri döneceksin. Belki terfi alırsın. Adam senelerdir kırmızı bültenle aranıyor. Madalya bile verirler." deyip teselli etmek istercesine gülümsediğinde Mahir sinirle gülerek fotoğrafı Akif müdürün masasına bıraktı.

"Madalya sizin olsun. Benim ne istediğim belli. Bugün gidip Yıldız'a her şeyi anlatacağım. Bizimle iş birliği yapacağına eminim." demesiyle Akif müdürün kaşlarını çatması bir oldu.

"Sen kafayı mı yedin?"

"Henüz değil. Ama yakındır." diyerek umursamaz bir şekilde konuşan Mahir Akif müdürün daha da sinirlenmesine neden olurken ayağa kalkıp işaret parmağını salladı.

"Bu benim operasyonum Mahir. Ve sen de benim kurallarıma uyacaksın. Uymazsan sonuçlarına katlanırsın." derken kesin bir dille konuştuğunda Mahir ona doğru bir adım attı.

"Bu operasyona en az sizin kadar ben de emek verdim. Mesleğimden, itibarımdan oldum. Yetmedi hapis yattım. Annem her gece gizli gizli ağlıyor. Kardeşim yüzüme bile bakmıyor. Şimdi de aşık olduğum kadından vazgeçmemi istiyorsunuz. Neyin bedeli bu?" diyen Mahir duygularını ilk defa dile getirdiği için Akif hayrete düşerek gözlerini büyüttü. "Doğru duydunuz. Yıldız'a aşığım. Ve şimdi de sevgilimin yanına gidip her şeyi itiraf edeceğim. Onu kaybetmeyi göze alamam."

"Ya seni değil de babasını seçerse? Ya bize ihanet ederse? Babanın katilini bir kez daha elimizden kaçırmayı göze alıyor musun?"

"Öyle bir şey olmayacak. Yıldız'ı tanısaydınız siz de aynısını düşünürdünüz." dedi bir an bile tereddüt etmeden. Akif ise Mahir'in kararlılığından endişe ederek masanın arkasından çıkıp yanına giderek anlayışlı bir sesle konuştu.

"Seni anlıyorum evlat. Zor bir şey yaşadığının da farkındayım. Ama bir şey yapmadan önce iyi düşün. Babanla Yıldız'ın arasında kaldığında sen kimi seçtin?" diye sorduğunda Mahir bir an için durup kendini sorguladı. Yıldız'ı üzmek pahasına da olsa babasının katilini bulmayı tercih etmişti. "Sen babanı seçtin. Peki Yıldız neden seçmesin?" deyip tek kaşını kaldırdığında Mahir'in gözlerindeki şüpheden amacına ulaştığını anlayarak derin bir nefes verdi. "Hedefe bu kadar yaklaşmışken Volkan'ı elimizden kaçırırsak ikimiz de sürgün yeriz. Bu yüzden düşün, doğru bir karar ver olur mu?" dediğinde Mahir yalnızca kafasını salladı. Oysa dedikleri bir kulağından girip öbür kulağından çıkmıştı. Genç adam aklını tamamen devre dışı bırakıp önünü görmek için kalbinin ışıklarını yaktı; bütün yollar Yıldız'ı gösteriyordu. Akif müdüre kısa bir baş selamı verdikten sonra odadan çıktığı gibi cebinden telefonunu çıkarıp Yıldız'a mesaj attı. Belki bu yaptığı delilikti ancak sevdiğini kaybetmemek için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdı.

~*~

Yıldız'ın Anlatımıyla:

Heyecandan yerimde duramıyordum. Serap'ın günlerdir evimde olması, babamın yaşıyor olmasına rağmen bana ulaşmaması, hiçbiri umurumda değildi. Çünkü şu an daha önemli bir konu vardı. Mahir iki saat önce kısa bir mesaj atıp beni akşam yemeğine götüreceğini ve hazırlanmamı söylemişti. Tabi ki heyecanlanma sebebim basit bir akşam yemeği yiyecek olmamız değildi. Asya'nın söyledikleriydi.

"Asya bak beni boş yere gaza getirmiyorsun değil mi?" diyerek Asya'ya döndüm fakat o dolabımın içine göz atmakla meşguldü. "Aloo! Kime diyorum!" diye seslendiğimdeyse beni yeni duyuyor gibi kafasını çevirdi ve gözlerini kocaman açarak konuştu.

"Hayır ya. Gözlerimle gördüm kızım! Adam bildiğin kuyumcuya girdi, elinde yüzük kutusuyla çıktı. Hatta dükkandan çıkarken kutuyu yola bile düşürdü. Ne kadar heyecanlı olduğunu sen düşün artık." diyen Asya'yla birlikte karşılıklı gülerken bir süre sonra ciddiye döndüğümde tereddütle konuştum.

"Sence evlilik için biraz acele mi ediyoruz?" dediğimde Asya'nın bakışları beni bulurken ciddiyetle konuştu.

"Bunun cevabını sen verebilirsin. Mahir'le evlenmek istiyor musun?" diye sorduğunda Mahir'in adını duymak bile kalbimi hızlandırırken başımı olumlu anlamda salladım.

"İstiyorum. Hatta geçen gün rüya bile gördüm. Bana evlenme teklifi ediyordu." deyip heyecanla gülümserken Asya da gülümsedi.

"Anlaşılan aynı rüyayı o da görmüş. Bu kadar acele ettiğine göre." dedi ve yeniden dolaba bakarak içinden bir elbise çıkardı. "Ah bak bu elbise çok güzel. Şunu bir denesene." diyerek elindeki beyaz elbiseyi bana uzatan Asya'ya dönerken tereddütle elbiseye baktım.

"Ama daha ilk günden beyaz. Sanki hemen evlenelim der gibi. Yok yok, olmaz bu." dediğimde Asya bir süre bana baktı ve elbiseyi geri askıya astı.

"Tuhaf bir bakış açısı." deyip kendi kendine gülerken başka bir elbise çıkardığında bu defa da siyah olduğunu görerek kafamı salladım.

"Bu da çok kasvetli. Cenazeye mi gidiyorum?" derken Asya bıkkınlıkla ofladığında yatağıma oturarak ona baktım. "Yahu sen de ya siyah ya beyaz seçiyorsun. Anladık Beşiktaşlısın da hayatta başka renkler de var haberin olsun." deyip güldüğümde Asya göz devirse de dediğime kendisi de güldü. Derken bu defa dolaptan yeşil bir elbise çıkardığında ilk defa renkli bir şey çıkardığı için rahat bir nefes verdim. Dizde biten eteği ve yakasındaki detaylarıyla 50'li yıllardaki elbiseleri andırıyordu. "Tamam bu olur. Bunu giyeceğim." diyerek ayağa kalktım ve Asya'nın elindeki elbiseyi elime aldım.

"Siyahla beyazı beğenmeyip bunu beğenmen." diyen Asya bana takılarak dalga geçse de elbiseyi onun da beğendiğine emindim. "Saçlarını da güzel bir topuz yaparız. Şansına kuaförlük deneyimim var. Lise zamanlarımda kuaförde çıraklık yapmıştım." derken çekmecemin önüne gelip makyaj malzemelerine baktığında ben de kenarda elbisemi giyiyordum. Genelde çabuk giyinen bir insan olduğum için hızlıca giyindiğimde Asya da elindeki tarağı alıp yanıma geldi ve beni sandalyeye oturttuktan sonra saçlarımı taramaya başladı. Karşımdaki aynadan saçlarımı tarayan Asya'ya bakarken içimdeki minnet duygusu kabardığında gülümseyerek Asya'ya baktım. İlk defa benim dışımda birisi saçımı tarıyordu ve bu his tuhaf olduğu kadar güzeldi. O sırada tereddütle bana bakan Asya ile aynadan göz göze geldiğimizde tebessüm ederek konuştum.

"Sor hadi." diyerek onu teşvik ettiğimde Asya utangaç bakışlar attıktan sonra çekingen bir sesle konuştu.

"İçerideki kadın kim?" diye sorduğunda bu soruyu geldiğinden beri sormamasına şaşırmıştım.

"Üvey annem." deyip sustum. Ardından üzerimdeki elbisenin omuz kısmı açık olduğu için yara izlerimi gördüğümde Asya'nın da omuzlarıma baktığını fark ettim. "Yara izim desek daha doğru olur." dediğimdeyse Asya'nın saçlarımı tarayan elleri duraksarken şaşkınlıkla bana baktı.

"Nasıl yani? O mu yaptı bunları?" derken bu defa gözlerine bakmadım ve daha fazlası olduğu halde detaya girmeyerek kafamı sallamakla yetindim. Fakat omzumda hissettiğim eller yeniden aynaya bakmama neden olurken Asya'nın yara izlerimi parmak uçlarıyla sevdiğini gördüm. "İstersen kapatıcıyla kapatabiliriz. Ama bence gerek yok. Çünkü bunlar senin ne kadar güçlü olduğunun kanıtı. Onlarla gurur duymalısın.." deyip elini omzumdan çektiğinde hayranlıkla Asya'ya baktım ve böyle düşünüyor olduğu için hayret ettim. Fakat şu an en yoğun hissettiğim duygu onun gibi bir arkadaşa sahip olmanın verdiği gururdu. Asya saçlarımı son kez taradıktan sonra ağzına birkaç tane tel toka alıp pratik bir şekilde saçımı toplarken tebessümle ona baktım.

"Teşekkür ederim. Sen olmasan ne yapardım bilmiyorum." dediğimde minnetim sesime öyle bir yansımıştı ki Asya aynadan bana bakıp gülümseyerek göz kırptı ve saçımı yapmaya devam etti. Dakikalar içerisinde kuaförde yapılmışçasına düzgün fakat bir o kadar doğal duran bir topuz yaptığındaysa ağzındaki son tel tokayı kafama takan Asya ellerini iki yana açarak geri çekildi.

"Eczacılığı bırakıp kuaför mü olsam? Bu ne böyle? Dur, resmini çekeceğim." diyen Asya hevesle masaya bıraktığı telefonunu aldığında ben de benimkini aldım ve Mahir'e mesaj yazmaya başladım.

Ben hazırım.

Mesajı gönderdikten sonra Asya'nın fotoğrafımı çekmesini bekledim. Ardından masadaki makyaj malzemeleriyle kendime makyaj yapacaktım ki Asya onu da kendisi yapmak isteyerek hevesle ellerimi tuttu ve yüzüme hafif bir makyaj yaptı. O sırada telefonuma mesaj geldiğinde heyecan yaparak hareket ettiğimdeyse rujum hafifçe taştı fakat Asya pamukla taşan yerleri silerken bense ekranı açıp Mahir'in mesajını okudum.

Sevgilim: Kapıda bekliyorum.

İstediğin zaman gel.

Hatta biraz geç kalabilirsin çünkü şu an çok heyecanlıyım..

Mahir'in yazdığı mesaj heyecanla gülümsememe neden olurken Asya'nın omzumu dürtmesiyle gülmeyi bıraktım ve sessizce rujumu sürmesini bekledim. Makyajım tamamen bittikten sonra da ayağa kalkıp dolabımdan çıkardığım topuklu ayakkabımı ve paltomu aldım. Asya da eşyalarını toparlamış benimle odadan çıkarken kapıya geldiğimizdeyse mutfakta sigara içen Serap'ı görerek duraksadım. Hayatta en nefret ettiğim şeylerden biri sigara kokusuydu ve evin içerisinde içtiği için koku bütün eve sinmişti. Asya'ya çantamı alıp kapıya çıkmasını söyledikten sonra elimle ağzımı kapatarak mutfağa girdiğimde balkonun kapısını sonuna kadar açtım ve Serap'a dik dik bakmaya devam ederek mutfaktan çıktım.

"Niye açtın kapıyı? Hava buz gibi. Hasta mı edeceksin beni?" diyen Serap'ın sesi ona dönmeme neden olurken yüzüne ifadesizce baktım.

"O zaman git üzerine montunu giy öyle iç. Hatta bir daha evin içerisinde sigara içme." deyip arkamı dönmüştüm ki, Serap'ın adım seslerini duyarak yeniden ona döndüm ve balkon kapısına doğru gittiğini gördüm. "Elindeki bitene kadar o kapı açık kalacak." diye sert bir şekilde seslendiğimdeyse Serap şaşkınlıkla bana bakarken o an gözlerinde ilk defa afallama görmüştüm. Yıllar önce beni acımasızca dövdüğünü, günlerce aç bıraktığını ve bütün bunları yaparken karşısındakinin bir çocuk olduğunu unutmuştu ancak bu evde kaldığı müddetçe her şeyi ona hatırlatacaktım. Asla acımasız bir insan olmamıştım. Lakin bana yapılanları unutacak kadar da duyarsız olamazdım. Ayakkabımı giydikten sonra kapıya çıkıp arkamdan sertçe kapatırken Asya'yla göz göze geldiğimde zorla gülümsedim ve paltomu giyindikten sonra Asya'nın elinde tuttuğu çantamı aldım. Derken Asya koluma girerek benimle birlikte merdivenleri indiğinde kolumdaki eline baktım ve bana destek olmak istercesine sağlam tuttuğu için tebessüm ettim.

~*~

Merdivenlerden inmiş, kapının önüne gelmiştik ki karşı apartmanın önündeki taksisine yaslanmış adam adımlarımın yavaşlamasına neden oldu. Bana doğru ağır ağır yaklaşırken ben de olduğum yerde durdum ve az önce kolumda hissettiğim el varlığını kaybederken bana doğru yürüyen Mahir'e odaklandım. Onu ilk defa böyle görüyordum. İlk defa bu kadar şey olmuştu. Şey..

"Vaay Mahir'e bak sen. Takımlar çekilmiş, traş olunmuş. Güzel, beğendim." diye yanımda mırıldanan Asya'nın sesi kulağımda çınlarken yüzümde istemsizce bir tebessüm oluşmuştu. Ardından Mahir'in yüzünde de aynı şekil bir tebessüm oluştuğunda yavaş adımları tempo kazandı ve bana doğru ilerledi. Aramızda bir adımlık mesafe kala durduğundaysa sanki bilinçli olarak değil de mecburen durmuş gibiydi. O sırada bir süredir nefes almadığımı fark ederek tuttuğum nefesimi verirken Mahir'e baktım ve onun da nefes almadığını fark ettim. Ancak o benim gibi farkına varamadığı için yüzü kızarmaya başlamıştı.

"Mahir nefes al." diye fısıldadığımda Mahir dakikalar sonra ilk kez gözlerini kırptı ve titrek bir nefes aldıktan sonra tekrar gülümsedi. Ben de ona gülümserken ikimiz de ne hareket ediyor ne konuşabiliyorduk. "Nasıl olmuşum?" diyerek çekingen bir sesle sorduğumda Mahir baştan ayağa hızlıca bana baktı.

"Fıstık gibi.." dedi ancak bir anda sustu ve genzini temizledikten sonra parmağıyla elbisemi gösterdi. "Fıstık yeşili mi o?" diye hızlıca sorduğunda aslında ne demek istediğini anlayarak gülümsedim. Beni beğenmişti..

"Sen de çok şıksın." deyip utangaç bir sesle mırıldanırken tebessümle Mahir'i izliyordum.

"Gençler, birbirinizi övme merasiminiz bittiyse ben gidiyorum. Az sonra derbi var, yetişmem gerek." diyen Asya bakışlarımın ona dönmesine neden olurken Mahir bir süre daha bana baktıktan sonra o da Asya'ya döndü.

"Adem'le izleyecektik ama bu gece önemli bir randevum olduğu için onu ektim. Benim yerime sen eşlik edersin artık." derken imayla göz kırptığında Asya'nın utandığını fark ederek keyifle gülümserken bana dönüp elimi tuttu.

"Her şey için teşekkürler." dedikten sonra boşta kalan elimle Asya'ya sarıldığımda Asya da bana sarıldı ve yalnızca benim duyabileceğim bir sesle mırıldandı.

"Arada bir tuvalete gidiyorum deyip beni ara. Meraktan çatlarım yoksa." diyerek geri çekildiğinde yapmacık bir gülümsemeyle bana baktı ve çaktırmadan göz kırptı. Ona gülerek geri çekildiğim sırada Asya'nın arkasından bize doğru gelen Adem'i gördüğümdeyse muzipçe gülerek Asya'ya baktım.

"Oo kemik kadro toplanmış! Nereye böyle cümbür cemaat? Yemeğe mi?" diye sorarak bize doğru gelirken Adem'in sesini duyan Asya arkasına döndü. O esnada göz ucuyla Mahir'e baktığımda gözlerinde sebebini bilmediğim bir korku vardı.

"Biz.." diye lafa giren Asya ne diyeceğini bilemeyerek Adem'e bakarken yüksek ihtimal heyecandan konuşamıyordu ki, Mahir ona yardımcı oldu.

"Cümbür cemaat değil kardeşim. Yıldız ve ben. Sadece ikimiz." dediğinde o kadar baskın konuşmuştu ki Asya ve ben şaşkınlıkla birbirimize bakmıştık. Ama Adem sinsice gülerek Mahir'in üzerine yürüdü ve elini uzatıp Mahir'in gömleğinin yakalarını düzeltirken omuzlarını da elinin tersiyle sildi.

"Niye ya? Hep birlikte gidelim işte. Dördümüz. Geçen günkü gibi." derken bir yandan bıyık altı güldüğünde Mahir işaret verircesine elimi iki kere sıktı ve ona döndüğümde bana bakmadan kafasıyla arabayı işaret etti.

"Hadi sevgilim. Geç kalmadan gidelim." diye mırıldanan Mahir Adem'e tehditkar bakışlar atarken arabaya doğru yürüdüğünde Adem arkamızdan gülmeye devam etmişti. Adem ve Asya'ya el salladıktan sonra önüme dönerek Mahir'in arkasından ilerleyip arabaya geldiğimde Mahir binmem için kapıyı açarken minnetle ona baktım ve gülümseyerek arabaya bindim. Ardından nazikçe kapımı kapadığında kemerimi takarak camdan dışarıya baktım ve o sırada Mahir'in işaret parmağını Adem'e salladığını görerek güldüm. Adem Mahir'le uğraşmaktan büyük bir keyif alıyor olmalıydı. Fakat o anda arkasını dönüp Asya'yı gördüğünde yüzündeki alay kaybolurken bu sefer Mahir Adem'e gülerek arabaya bindi.

Kaçamak bakışlarla Mahir'e bakarken o kemerini takmakla uğraşıyordu ancak nedense kafasını çevirip bakmak yerine yola odaklandığı için deliği bir türlü bulamıyordu. O esnada daha fazla dayanamayarak kemerini tutup hazneye yerleştirdiğimdeyse anahtarı çevireceği sırada hafifçe bana döndü.

"Yalnız bana öyle bakmaya devam edersen kaza yaparız, haberin olsun." dediğinde kıkırdayarak önüme dönerken Mahir'in elini elimde hissettim. "Çok, çok güzel olmuşsun sevgilim." derken hayranlıkla konuştuğunda aynı şekilde ona baktım ve üzerindeki siyah takımı inceledim. Tam tahmin ettiğim gibi kravat takmamıştı ve gömleğinin yakasından iki düğmeyi açık bırakmıştı. Dışarıdan bakıldığında nizami duran kıyafetine bile serseriliğini katmayı başarmıştı.

"Sen de fena değilsin. Takım yakışmış." diyerek muzipçe güldüğümde Mahir utanarak önüne dönüp yakalarını düzeltti. "Aslında fena olmuşsun. Hem de baya fena." diye devam ettiğimdeyse bu defa utanmak yerine gülümsedi ve elini yüzüme uzatıp yanağımı okşarken eğilip bir öpücük bıraktı. Fakat geri çekilmeden önce burnunu saçlarıma değdirip kokumu içine çektiğinde sigara koktuğumu fark ederek hızlıca ondan uzaklaştım.

"Neden sigara kokuyorsun?" derken merakla bana baktığında sinirlendiğimi hissederek ellerimi sıktım.

"Serap yüzünden. Üzerimde söndürdüğü yetmedi şimdi de kokusu üstüme siniyor." deyip sinirle konuştuğumda Mahir sessizce beni izledikten sonra uzanıp ellerimi tuttu.

"Güzelim benim. Bu dünya üzerindeki hiçbir koku senin kokunu bastıramaz. Hala papatya gibi kokuyorsun. Hala başımı döndürüyorsun. Bu geceyi nasıl atlatacağım bilmiyorum." dediğinde içtenlikle gülümserken iltifatı karşısında yüzümün kızardığını hissederek gözlerimi kaçırdım. Ancak Mahir'in sıcak elleri çenemi nazikçe kavrarken yeniden ona döndüğümde gözlerime aşkla baktığını gördüm. "Yıldız'ım.." derken adımı bu kadar duygu yüklü söylemesi tüylerimi diken diken etmişti. "Bu gece bizim miladımız olacak. Hayatımız boyunca hatırlayacağız. 3 Nisan Cumartesi. Bu geceyi sakın unutma olur mu?" deyip bana bakarken gözlerinin içi öyle bir parlıyordu ki bu gece başka hiçbir şey olmasa bile unutamayacağım bir gece olacaktı.

"Asla unutmayacağım."

BÖLÜM SONU

Continue Reading

You'll Also Like

729K 6.3K 21
"Bakışlarındaki isteğe daha fazla dayanamadım, ama bakışlarından çok altındaki asıl harikanın ıslak ve muhtaç isteğine dayanamadım." "Konuşmak yerin...
8.9M 447K 68
"Fazla vaktinizi almayacağım, direkt konuya gireceğim. Birçok şeyin farkındayım. Bana karşı beslediğiniz duygularınızın da, her görev emrinde dönüşüm...
1.2M 52.7K 46
~TAMAMLANDI~ 0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kate...
328K 21.2K 35
Güçlü ve kararlı bir komiser... Hayatını, çocukluğundan kalma acıların telafisi için şekillendirmiş, güçlü, cesur ve bir o kadar zeki bir kadın. Haya...