KELEŞ

Od worldimagine

128K 5K 640

"Senin yüzünden işte! Onun adamları geldi. Evime girdi! Ben hiçbir şey yapmadım! Beni alıp götürdüler! Senin... Více

•1•
•2•
•3•
•4•
•5•
•6•
•7•
•8•
•9•
•10•
•11•
•12•
•13•
•14•
•15•
•17•
•18•
•19•
•20•
•21•
•22•
•23•
•24•
•25•
•26•
•27•
•28•
•29•
•30•FİNAL
\\Özel Bölüm//

•16•

3.3K 172 19
Od worldimagine

"Ya Kemal!"

"Ya bağlarsın beline ya da böyle dururum hep."

Eliyle sweatimi çekiştirirken kızgın gözlerle bana bakıyordu. Geldiğimizden beri rahat bırakmamıştı beni. Sürekli, açılan belim ve göbeğimi kapatmakla uğraşıyordu. Mustafa Abiyle voleybol oynayalım dedik ve şimdi de ceketini belime bağlamamı söylüyordu. Manyaktı bu adam! Manyak!

"Of!"

Hafif sesimi yükseltip elinden ceketi hızla çektim. Belime bağlarken o ise bana gülümseyerek bakıyordu. Dediğini yaptırmıştı sonunda.

Bağladığımda o masamıza oturdu. Biz de Mustafa Abiyle voleybol oynamaya başladık.

Mustafa Abi başta tedirgin olmuştu fakat sonradan alışmıştı. Zaten etrafta tek tük insan vardı onlar da uzaklardı. Mustafa Abi topu alıp biraz dinlenmek istediğinde kafamı Kemal'e çevirdim. Kaşları çatık telefonuna bakıyordu. Sonrasında birini arayıp sinirle bir şeyler söyledi. Ellerini yumruk yapmıştı.

Onun sinirli hallerini bildiğim için korkuyordum. Bana hiçbir şekilde zarar vermiyordu. Kızmıyordu bile. Ama yine de bakışlarından korkuyordum.

"Elis bak! Papatyalar!"

Mustafa Abinin sesiyle ona döndüm. Papatyalara bakıyordu. Ben de yanına gittim. Birlikte eğilip bakındık.

"Papatya taçları çok güzel oluyor ama kopartmaya kıyamıyorum."

Gülümsedim. Kalbi çok güzeldi. Kim bilir neden bu hale gelmişti...

"Elis, Kemal'e bakabilir misin? Çok sinirli gözüküyor."

Mustafa Abinin sorusuyla ayağa kalktım.

"Geliyorum hemen."

Kafasını salladı. Ben de karşımda sinirle telefona bakan adama doğru yürüdüm.

O bankta masaya doğru otururken ben de yanına sırtım masaya dönük oturdum. Hâlâ sinirle bakıyordu. Bedenimi ona doğru çevirip bir ayağımı bacağımın altına sıkıştırdım.

Bakışları hâlâ bana dönmezken dişlerini daha da sıktı. Yumruğu ise ellerini kesecek derecede güçlüydü. Elimi korkarak yumruk yaptığı eline uzattım. Elini tuttuğumda bakışları bana döndü. Siniri yavaş yavaş azalırken yumruğunu sıkmayı bırakmıştı.

"İyi misin?"

Gözlerindeki sinir biraz olsun dinmişti fakat gerginliği hâlâ sürüyordu. Elimi çekecekken izin vermedi ve tutmaya devam etti. Bir bacağını bankın diğer tarafına atarken bana döndü. Telefonunu çoktan bırakmıştı elinden.

"Şimdi daha iyiyim."

Gülümsedim ve aramıza koyduğu ellerimize baktım. Neler olduğunu sormak istiyordum fakat çekiniyordum.

Ben hâlâ ellerimize bakarken onun masadaki telefonu çaldı.

"Bunu açmam gerek güzelim."

Kafamı sallayıp elimi elinden çektim ve ayağa kalktım.

"Mustafa Abinin yanındayım."

Gülümsedim. O da bana gülümsediğinde telefonu açtı.

"Bulamadınız mı hâlâ?"

Ben ilerlerken hâlâ sesi duyuluyordu.

"Hangi şerefsiz verdiyse bulacaksınız onu bana! Siktiğimin şirketine boşuna mı diktim sizi lan!"

Sesi biraz yükselmişti. Sondaki küfürüyle kulaklarımı kapatmak istesem de yapmadım ve Mustafa Abinin yanına gittim.

"Ne oldu?"

"Bilmiyorum. Siniri geçmişti ama telefon geldi yine sinirlendi."

"Siniri geçmez onun. Sen yanındasın diye sakinleşmiştir."

Önce Mustafa Abiye baktım. Sonra Kemal'e... Ben yanındayım diye mi sakinleşmişti? Bana neden iyi davranıyordu ki? Anlam veremiyordum bu kadarına. Ama hoşuma gitmiyor desem yalan olurdu.

Mustafa Abinin canı sıkılmıştı. Farketmiştim. Sağıma soluma baktığımda biraz ilerimizde bir grup ortada sıçan oynuyordu. 6 kişilerdi. 2 si 15-16 yaşlarındaydı. 3 kişi de henü 20-25 arası duruyordu. Bir tane de beyaz atletli amca vardı. Hep vuran taraftaydı.

Heyecanla orayı işaret ettim.

"Mustafa Abi! Hadi onlara katılıp ortada sıçan oynayalım!"

Mustafa Abi önce bana baktı, sonra onlara.

"Ama onlar yabancı."

"Yabancılarla oynamak daha eğlenceli! Tabi istemezsen oynamayız."

Ona baktım. Kararsız duruyordu.

"Tamam ama çok oynamayalım."

Heyecanla kolundan tutup oraya doğru sürüklemeye başladım. Bir adım atacaktık ki Kemal'in sesini duydum.

"Elis!"

Kafamı ona çevirdim. Bize doğru yürüdü.

"Nereye?"

İleriyi işaret ettim.

"Bak onlarla ortada sıçan oynayacağız."

Yaklaşık 1 dakika boyunca oraya baktı. Kaşları çatıktı.

"Olmaz."

Yüzüm düşmüştü.

"Ama neden? Baksana ne güzel oynuyorlar."

Ben onlara hüzünle bakarken Kemal'in gözlerini benim üzerimdeydi. Ona döndüğümde göz göze geldik.

"Tamam ama çok az."

Gülümsedim. Mustafa Abi de aynı şeyi söylemişti.

"Ben şurada sizi izleyeceğim."

Oynadıkları yerin biraz gerisini gösterdi. Kafamı salladım ve Mustafa Abiyle onların yanına gittik.

İzin alıp oyuna dahil olmuştuk. İki tur oynadıktan sonra çekileceğimizi söylemiştik. Onlar da yorulmuş olacak ki 2 küçük çocuk ve atletli amca kendi masalarına ilerlediler. Diğer üç genç kalmıştı.

"Teşekkür ederiz. Çok eğlendik. Değil mi Mustafa Abi?"

Gülümseyerek Mustafa Abiye döndüm. Heyecanla bana bakıp kafasını salladı. Normalde insanlarla konuşmayı ve onlarla aynı ortamda bulunmayı sevmezdi. Ama bugün her şeyiyle kendini aşmıştı.

"Ne demek. Çok güzel oynadın. Tebrik ederim."

Benden uzun olan kız söylemişti bunu. Ve devam etti.

"Bu arada ben Melda."

Elini sıktım.

"Elis. Bu da Mustafa Abi."

Mustafa Abi geride durup kafasını salladı.

"Elis ben Keleş'in yanına gidiyorum."

İnsanların içinde olduğumuz için Keleş demişti.

"Tamam ben de geliyorum şimdi."

"Ben de babama bakayım beni çağırmıştı."

Adını söylemeyen kız konuştu.

"Bekle Masal. Ben de geliyorum. Tanıştığıma memnun oldum."

Kafamı salladım. Onlar giderken sadece ben ve uzun boylu çocuk kalmıştık.

"Ben Melih."

Elini uzattı. Gülümseyip elini sıkacakken benden önce başka bir el uzandı.

Dönüp baktığımda Kemal olduğunu gördüm. Melih'in suratı kızarmıştı. Ellerine baktığımda Kemal çocuğun elini inanılmaz sıkıyordu.

Hemen kolunu tuttum ve elini bırakmasını sağladım.

"Ne yapıyorsun ya?"

Sessizce söylediğim şeyden sonra gözleri hızla bana döndü. Sonrasında belimdeki cekete. Oynarken biraz aşağı kaymıştı. Hemen yukarı çıkartıp sıktı biraz daha.

Melih'e döndüğümde sinirle Kemal'e bakıyordu.

"Tanıştığıma memnun oldum Melih. Gitmem gerek. Hoşçakal!"

Ona gülümseyip Kemal'e döndüm.

"Hadi Keleş!"

Tam gidecekken Melih tekrar konuştu.

"Keleş demek! O nasıl isimmiş öyle?"

Dalga geçer gibi konuşmuştu.

Kemal boynunu sağa doğru kütletti. Evet başlıyoruz. Şu hareketi ne zaman yapsa ciddi anlamda sinir olduğunu anlıyordum.

Kötü şeyleri engellemek adına öksürüp Kemal'in önüne geçtim.

"Göstereyim sana nasıl isim olduğunu."

Ben kenara doğru ittirdi. Melih'e bir adım attı. Melih de ona bir adım atmıştı.

Eğer bir şey yapmazsam kavga çıkacaktı. Düşün Elis! Düşün!

Kemal boynunu tekrar kütlettiğinde aklımdaki planı devreye soktum.

Hemen parmaklarımı Kemal'in parmaklarından geçirip elini tuttum.

"Mustafa Abi bekliyor aşkım! Gidelim hadi!"

Kemal'in kafası hızla bana dönmüştü. Gözlerinde şaşkınlık belirdi. Sonrasında ise farklı bir his gördüm. Anlayamasam da gülümsedim.

Yaptığım hareket sayesinde kavgayı başlamadan bitirmiştim sanırım. Melih de öyle dediğimi duyunca arkasını dönüp gitmişti. Kemal'in ise eli elimde, hâlâ gözlerime bakıyordu. Kısaca etrafı taradım. Mustafa Abi yine papatyaların oradaydı. Etrafımızda kimse yoktu.

Gözlerimi kapatıp derin nefes verdim.

"Kemal ya! Biraz sakin davransana! Kalbime indireceksin."

Ben ona bakarken o daha hiç gözlerini benden ayırmamıştı. Ellerimiz hâlâ birleşikken ayırma ihtiyacı duymuyordum. Ama yine de ayırmam gerektiği için elimi elinden çektim.

Kendine gelmiş gibi oldu. Bir eline baktı bir bana.

"Sen az önce ne söyledin?"

Böyle diyince utanmıştım. Saçımı kulağımın arkadına ittirip ayağımla yerde şekiller çizdim.

"Hiç. Sadece kavga etme diye."

Ben ona bakamazken onun bakışlarının üstümde olduğunu hissediyordum. Kendime gelip boğazımı temizledim ve kafamı ona çevirdim. Yanaklarım alev alevdi. Umarım farkına varmaz.

"Şey gitsek mi? Geç oldu."

Gülümseyip kafasını salladı. Hava hafif esince irkildim. Kemal bunu farkedince belimdeki ceketi çıkartıp üzerime giydirdi. Ceketi o kadar büyük gelmişti ki... kendi kendime güldüm.

"Battal boy torba giymiş gibiyim."

Kıkırdarken kafamı Kemal'e çevirdim. Yine aynı şekilde bakıyordu bana. Çözemiyordum onu. Bana çok iyi davranıyordu. Önemsiyordu belki. Ama neden yapıyordu bilmiyorum. Ben onun için önemli biri değildim.

Abisinin dışarı çıkmasını sağlamıştım sadece. Tamam önemliydi belki onun için bu. Ama yine de yeterli değildi. Bakışları o kadar güzeldi ki... Nasıl anlatabilirim bilmiyorum.

"Elis! Gelsene!"

Mustafa Abi beni çağırınca kendime gelmiştim. Koşup onun yanıma gittim. Kemal de masaya geçti.

"Biraz deniz suyu getirelim."

"Sen bekle abi. Ben getiririm."

Koşup masaya gittim. Burada boşalmış şişe olacaktı.

Bir süre arayıp bulamayınca Kemal'in yanındaki çantaya bakmak aklıma geldi. Hemen yanındaki çantayı açıp karıştırdım ve sonunda bulmuştum.

"Oh be. Nereye kayboldun sen?"

Kemal'in hafif gülüşünü duyunca ona döndüm. O otururken bile neredeyse aynı boyda duruyorduk. 1.59 olmak çok zor arkadaşlar.

"Neden gülüyorsun sen?"

Ellerimi belime koyup sormuştum bu soruyu.

"Hiç."

Kaşlarımı çatıp saçlarımı havalı düşündüğüm bir şekilde geriye doğru attım.

"Hıh! Hiçmiş! Neyse ben gidiyorum. Sen burada kök sal. Özüne dönersin belki."

Tabi yakınlaştık demiştim ama küçük küçük laf sokmaktan asla geri kalmıyordum. Aynı şekilde saçımı savurup ilerledim. Havalı havalı yürürken bir anda önümdeki taşı göremedim. Pardon KAYAYI!

Güçlü kollar beni tuttu diyemeyeceğim. Çünkü o buraya gelene kadar ben çoktan yere amele sümüğü gibi yapışmıştım.

"Elis!"

Mustafa Abi ve Kemal'in seslenmesiyle onlara baktım. Kendimi toparlayıp oturur hale geldim. Üzerimdeki tozları silip yanıma çömelen Kemal'e baktım.

"Hasar tespiti mi yapıyorsun?"

Sorduğum soruyla bana baktı. Ne yani? Şaka da mı yapmayalım?

"Bir yerine bir şey oldu mu?"

Kafamı sağa sola salladım.

"Ben alışığım. Bayağıdır düşmüyordum. Özlemişim."

Mustafa Abi nefes verip gülümsedi. Kemal hâlâ ciddiyetle bana bakıyordu. Gülümseyip konuştum.

"Bir şey yok. Gerçekten. Yardım et de kalkayım."

Doğrulup elini uzattı. Elini tutup kalkmaya çalıştım ama sağ ayağımın ağrımasıyla geri düştüm. Daha doğrusu düşemedim. Kemal beni hafifçe bıraktı.

"Bileğin mi? Hangisi?"

Sağ bileğimi gösterip dişlerimi sıktım. Üstüne basınca ciddi anlamda acımıştı.

Eliyle bileğime dokundu. Dokunduğu gibi de ağzımdan bir inleme çıktı.

"Hay si-"

Küfür edecekken bana bakıp sustu.

"Çok mu ağrıyor güzelim?"

Gerçekten çok acıyordu. İlk başta hissedememiştim. Ama üzerine yüklenince dayanılmaz bir ağrı oluşmuştu.

Gözlerim dolu dolu kafamı salladım.

"Hastaneye gidelim."

Beni bacaklarımdan ve belimden tutup kucağına aldı.

"Gerek yok hastaneye. Buz koyarım eve gidince."

"Olmaz. Kırık veya çatlak olabilir. Şişmeye başladı bile. Abi, gel sen arkaya bin Elis'i yanına bırakayım. Ayağı kucağında dursun."

Ellerimi Kemal'in boynuna dolamıştım. Fırsattan istifade kokusunu da alıyordum.

"Gerek yok diyorum Kemal. Eve gidelim lütfen."

Mustafa Abi hastaneye gelemezdi ki. Nasıl gidecektik?

"Olmaz dedim."

Oflayıp başımı boynuna gömdüm.

Kemal beni arabaya yerleştirirken Mustafa Abi onun arkasında bekliyordu. Kemal beni tam bırakıp doğrulacakken ellerimi boynundan çekmeyip onu biraz kendime çektim.

Fazla yakındık. Bir an kalbim yine hızlanmaya başladı. Aramızda 3-4 cm ya vardı ya yoktu.

Neden yaklaştığımı hatırlayınca tüm düşünceleri kafamdan sildim ve fısıldadım.

"Önce eve gidip Mustafa Abiyi bırakalım olur mu? Hastaneye gelemez."

Tam gözlerime bakıyordu. Dudağının sağ tarafı yukarı doğru kıvrıldı. Sağ elini yavaşça kaldırdı. Yanağımı hafif bir şekilde okşadığında ellerimi gevşettim.

"Sen çok güzelsin. Her şeyinle."

• Merhabalaar! Öncelikle okuyan, oy veren veya vermeyen herkese teşekkürler. Normalde böyle ek olarak yazılar yazmıyorum sadece hikayeyi okumak istersiniz diye. Ama teşekkür etmek istedim. Ben bu hikayeyi sadece yazmak istediğim için yazıyordum. Hiçbir zaman bir oy beklentim olmadı. Hâlâ da yok. Oy vermeseniz veya beğenmeseniz bile bana geri dönüş sağlayın lütfen😍 Nereyi beğenip nereyi beğenmediğinize göre devam ettirelim hikayeyi.
Herkese çooook teşekkür ederim! Birbirimizi tanımasak bile ben sizleri çok seviyorum! Sağlıklı ve mutlu kalın💜

Pokračovat ve čtení

Mohlo by se ti líbit

16.3M 614K 78
Echo wasn't like her sisters. She knew that when people talked about the famous and fabulous Reid sisters, they weren't referring to her. Quiet, hom...
920K 64.3K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
1.1M 39.1K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
76.2K 7.8K 34
HAYAT ~ My life ~ My reason to survive. This story holds a lot of emotions, drama and tragedy. But above all it narrates his love for her. A Navy S...