KELEŞ

By worldimagine

128K 5K 640

"Senin yüzünden işte! Onun adamları geldi. Evime girdi! Ben hiçbir şey yapmadım! Beni alıp götürdüler! Senin... More

•1•
•2•
•3•
•4•
•5•
•6•
•7•
•8•
•9•
•10•
•11•
•12•
•13•
•15•
•16•
•17•
•18•
•19•
•20•
•21•
•22•
•23•
•24•
•25•
•26•
•27•
•28•
•29•
•30•FİNAL
\\Özel Bölüm//

•14•

3.3K 139 21
By worldimagine

"O kız benim annemi öldürdü."

"Yapma Akın. Yetmedi mi artık? Çocuk değilsin."

"Ne yapmayayım Kemal? O doğduktan sonra neler oldu! Annemi kaybettiğim yetmiyormuş gibi bir de babamı elimden aldı!"

Öyle söyleyince çok garip olduğunun farkındayım. Akın'ın annesi, kardeşini doğururken ölmüş. Yani Güneş'i...

Aslında ölmeme ihtimali varmış. Yani doktorlar başta hamileliğin çok riskli olduğunu, doğumda anneyi kaybedebileceğinden bahsetmiş. Akın'ın annesi ise doğurmakta ısrar etmiş. Ve doğurmuş. Ama doğururken maalesef hayatını kaybetti.

Bu olaydan sonra babası bir süre depresyona girmiş. Sadece Güneş'le ilgilenmiş. Çünkü karısı Güneş'i ona emanet etmiş. O psikolojiyle Akın'ı düşünmemiş. Yemeğini falan verip hep Güneş'in yanında olmuş. Daha sonrasında biraz düzelmiş bu durum ama yine de Güneş'e ilgisi Akın'a olandan katbekat daha fazla olmuş. Akın da o zamanlar kardeşinden nefret ediyordu. Büyünce düzelir sanmıştım. Ama öyle olmadı.

Tam tersi oldu. 12 yaşındayken Akın evden kaçmıştı. Daha doğrusu birlikte kaçtık. Ben ve o. Daha sonra yanıma abimi de aldım. Bir takım işlere karıştık.

Güneş ve benim ise tanışmamız, her şeyimiz çok başkaydı.

Ben Akın'ın evine hiç gitmezdim. Onunla hep Sualtı sokakta buluşurduk. 10 yaşlarındayken yine orda buluşmaya karar verdik. Ben biraz geç kalmıştım. Tabi ben normalde bekletilmeyi sevmediğimden Akın'ı hep zorlardım. Ama o gün işte geç kalmıştım. Yolda ona yetişmek için koşarken bir kız çocuğu gördüm. Sarışın, saçları iki yandan toplanmıştı. Ağlayarak yürüyordu. Elinde de 5 lirası vardı.

Koşarken kızı gördüğümde biraz duraksadım. Sonra Akın'ı hatırlayıp tekrar koşacaktım ama kızın iç çekerek ağlaması beni durdurdu. Dayanamayıp yanına gittim.

21 YIL ÖNCE

"Ne oldu? Neden ağlıyorsun?"

Minik elleriyle gözlerini silip kafasını kaldırdı.

Gözleri... O kadar güzeldi ki... Ama o yaşlar o gözlere hiç yakışmıyordu.

Tam bir şey söyleyecekken daha çok ağlamaya başladı.

"Ağlama dur."

Ben ağlama dedikçe daha çok ağlıyordu. Ne desem susmuyordu. Sakinleşene kadar durdum yanında. Kaldırıma oturup ağlamasını dinledim.

Biraz sakinleşince gözyaşlarını sildi.

"İyi misin?"

Bana bakıp kafasını salladı. Daha bir kelime bile duymamıştım ağzından.

"Ne olduğunu anlatacak mısın?"

Birazcık utanıp ellerini dizlerinin arasına sıkıştırdı.

"Senin kardeşin var mı?"

Sesi incecikti. Ağladığı için biraz titrek çıkmıştı sadece. Bu bile güzelliğini perdeleyemiyordu.

"Evet var. Neden sordun?"

"Onu seviyor musun? Hiç kötü davranıyor musun ona?"

Kaşlarımı çattım. Vücudumu ona döndürüp hâlâ dizlerine sıkışmış eline bakan kıza baktım. Yüzüme bakmıyordu. Ama soruları beni iyice meraklandırmıştı.

"Hayır tabiki. Kardeşim o benim. İnsan kardeşini sevmez mi hiç?"

"Sever mi?"

"Sever tabi. İnsan en çok kardeşini sever. Anne baba bile kardeşten sonra gelir."

Kız bakışlarını bana çevirmişti sonunda. Gözü yeniden yaşlanmaya başladı. Ama bu sefer ağlamıyordu. Sadece gözünden bir iki damla yaş akıyordu.

"Ama benim abim beni sevmediğini söylüyor. İstemiyormuş beni."

Hangi abi küçücük kardeşine böyle bir şey derdi ki?

"Seviyordur o seni. Şaka yapıyordur belki."

Kız kafasını sağa sola salladı.

"O beni hiç sevmez ki. Babam beni çok seviyor oradan biliyorum. Sevseydi üzmezdi beni. Hem ben-"

Kız lafını tamamlamadan bir bağırış duyduk.

"Güneş!"

Hemen ayağa fırladı. Ben de ondan sonra kalktım hemen. Bağırana doğru döndüğümde karşımda Akın'ı gördüm.

Nasıl yani? Bu o olamazdı değil mi? Güneş bu muydu?

Sinirle yanımıza doğru geldi. Kaşlarını çatıp bana baktı.

"Senin bununla ne işin var? Acındırıyor mu yoksa kendini?!"

Sinirle kızın suratına baktı.

"Hayırdır lan? Kardeşimi de mi almaya çalışıyorsun benden?!"

Kıza doğru bir adım attığımda önüne geçtim.

"Kendine gel Akın! Ne yaptığını sanıyorsun sen?"

Akın sinirle kafasını kaşıdı.

"Bu o! Annemi babamı benden çalan kız."

Güneş'in ağlamalarını duyunca ona doğru dönmek istedim. Ama bu durumda Akın'ı sakinleştiremezdim.

Akın işaret parmağını sallayarak yine Güneş'e doğru ilerlediğinde omuzlarından tuttum bu sefer.

"Kardeşimi çalamayacaksın! Duydun mu beni?!"

Ağlaması daha da artarken arkasını dönüp koşarak uzaklaştı bizden.

Şimdi

O günden sonra onu bir kaç kere daha görmüştüm. Akın, kendisini bırakmayacağıma emin olduktan sonra benim isteğimle arada bir yanında getiriyordu Güneş'i. Akın pek hoşnut olmasa da benim için daha iyi davranıyordu kardeşine. Tabii biz evden kaçana kadardı. O günden sonra hiç Güneş'i görmemişti. Nerede, nasıl, ne yapıyor bilmiyordu. Aslında ben çok aramıştım onu. Ama Akın inat edip eski evinin adresini söylememişti. Tek bir fotoğrafı vardı elimde. Evinin önünde çekilmiş tek bir fotoğraf... Onunla da bir yere varamazdım.

Şimdi onu hâlâ görmek istiyor muyum? Galiba evet. Ama Elis aklımı da kalbimi de çok karıştırmıştı. Yıllardır aşığım dediğim kızın yerine geçmişti bir anda.

"Kemaal! Koş bak çiçeğim uzamış!"

Elis'in sesini duyduğumda gülümsedim. Hemen ayaklanıp gidecekken kolumda bir el hissettim.

"Vaay! Hayırdır abi? Kemal diyor. O da yetmemiş gibi sen sesini duyunca beni unutup uçtun resmen. Sana bir kanat takalım. Yenge çağırırsa geç kalma."

"Geç dalganı abicim! Oyalama beni!"

Onun kendi kendine gülmesine takmayıp verandaya ilerledim. O arada arkamdan Akın seslendi.

"Ben kaçıyorum! Selam söyle!"

"Eyvallah."

ELİS

Sabah gerinerek uyandım. Artık giyinebileceğim kıyafetler vardı. Hatta makyaj malzemeleri, takılar, cilt ürünlerine kadar her şeyi almıştı Kemal. Anlayamıyordum bu kadar şey yapmasını. Suçluluk psikolojisi miydi bu? Ben sürekli senin yüzünden dediğim için mi yapıyordu bunları? Hiç bilmiyordum ama bazen onun bana davranışları hoşuma gidiyordu.

Uzunca bir duşun ardından nihayet kendime gelebilmiştim. Saçlarımı kurutup fön makinesiyle biraz şekil verdim. Sonrasında dolaba bakındım. Tabi kot giyecektim. Etek çok nadir giyerdim. Yazın tamamını neredeyse şortlarla geçirirdim. Kışın da kot pantolonlar tabi. Hemen bulduğum kot ve kazağı aldım. Bugün belki Mustafa Abiyi pikniğe götürmek için ikna ederdim. Yarın gitmek için. 1 hafta demişti Kemal kimliğim için. Kadın 4-7 gün demişti ama.

Ayağıma da botları geçirdim. Takı kısmını es geçip göz altlarıma biraz kapatıcı sürdüm. Kirpiğime de maskara sürdüğümde hazırdım. Aslında çok fazla şey kullanmak istemiyordum. Makyaj malzemelerini bile kullanmadan önce bir süre düşündüm. Ama sonuçta burada kalacaktım ve gerçekten bunlara ihtiyacım vardı.

Hazırlandığımda odadan çıkıp aşağı indim. Telefonum olmadığı için odamdaki çalar saatten saatin 6 buçuk olduğunu biliyordum. Biraz erken kalkmıştım. Henüz Ferhunde Hanım ve Canan yoktu ortalıkta. 7de gelip 8e kadar kahvaltı hazır oluyordu. Bir tek bunu biliyordum.

Bu evde kalacağım için biraz yardımcı olmak istemiştim. Hemen buzdolabına gidip ne yapabileceğime baktım.

Ne sevdiklerini bilmediğim için biraz kararsız kalmıştım. Öncelikle dolapta şansıma çıkan yufkalara öpücük attım. Hamur yoğurmakla uğraşmayacaktım.

Hemen birazını çıkarıp sigara böreği yaptım. Onları halledince de pankek hamuru hazırlayıp ikiye böldüm. Yarısına tuz atarken yarısına da kakao ve şekerli vanilin koydum. Onlar da piştikten sonra yavaş yavaş çay suyu koydum. Yaptığım şeyler soğumaması için fırını biraz açık bırakmıştım. Fırını kapatıp yaptıklarımı fırına koydum.

Mikrodalganın yanındaki dijital saate baktığımda 07:05 olduğunu gördüm. Neredeyse yarım saatte iyi iş çıkartmıştım.

Henüz daha 8e çok vardı. Kapıdan Ferhunde Hanım girdi. Bana garip bir şekilde bakıp tezgahın yanında durdu.

"Bir şey mi istemiştiniz?"

"Yok hayır. Kahvaltı hazırlayacaktım. Siz biraz daha uyuyun isterseniz. Ben hallediyorum."

Dalga geçer gibi güldü. Gözüyle etrafı taradı.

"Yalnız çay yemeyecekler."

Tavrına sinir olsam da sakinliğimi korudum. Ve samimiyetten uzak bir gülümsemeyle cevap verdim.

"Fırının içindeler."

Anında gülümsememi sildim yüzümden. Bu kadın ne garip davranıyordu böyle. Henüz 40lı yaşlarında, balık etli biriydi. Saçlarını ensesinde topuz yapmış siyah eteği ve beyaz gömleğiyle aslında güzel bir kadındı. Ama geldiğimden beri soğuk davranıyordu bana. Her şeyi Canan ile hallediyordum zaten.

"Yapabileceğinden emin misin?"

Yine aynı küçümseyici tavırla konuşmuştu. Ve 'siz' kalıbını atmıştı.

"Siz çıkabilirsiniz."

'Siz'i bastırarak söylemiştim.

"Keleş Bey ve Mustafa Bey senin yaptığın şeyleri seveceğini pek sanmıyorum. Becerikli birine benzemiyorsun."

Hâlâ siz dememekte kararlıydı. Normalde buna pek takmazdım. Canan'a ben söylemiştim bana siz dememesini. Fakat bu kadına fena gıcık olmuştum.

"Siz öncelikle mesafeyi korursanız sevinirim. Diğer konuya gelirsek... Benim yaptığım her şeyi yiyeceklerdir emin olun. Ve bazen insanlar düşündüğümüzün tam tersi çıkabiliyor. Ben de sizi insana benzetmiştim mesela."

Kadın söylediğim şeyle birlikte kaşlarını çatıp morardı. Elini tezgaha vurup bana doğru bir adım attı.

"Sen kimsin de benimle böyle konuşuyorsun?! Ben yıllardır burada çalışıyorum. Senin gibi paçozları çok gördüm. Keleş'i ayartmaya çalışıyorsun belli! Asabımı bozma benim attırırım seni bu evden!"

Ben sinirle ona laflarımı dizecekken arkadan bir erkek sesi duyuldu.

"Ferhunde Hanım!"

Continue Reading

You'll Also Like

509K 18.7K 49
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
1.8K 355 11
Genç bir kadının yeniden varoluş hikayesine hazır mısınız? !! Yaş farkı içerir!!
2.9K 85 6
Büyük bir intikam yemini... İntikamın bedeli bir genç kız... Büyük pişmanlıklar... 5 BÖLÜMLÜK KISA BİR HİKAYEDİR!
178K 10.9K 25
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...