MAHKUM

By yamurblog

1.8M 98K 44.2K

Azılı bir suçlu. Masum bir doktor. Ve bu onların aşka düşüş hikâyesi. (01.08.2019) More

1. Bölüm: "Yeni Mahkûm"
2. Bölüm: "Ceza"
3. Bölüm: "Hücre"
4. Bölüm: "Tehdit"
5. Bölüm: "Anlaşma"
6. Bölüm: "Kalp"
7. Bölüm: "Telefon"
8. Bölüm: "Basketbol"
9. Bölüm: "Para"
10. Bölüm: "Plan"
12. Bölüm: "Eren"
13. Bölüm: "Yemekhane"
14. Bölüm: "Kedi"
15. Bölüm: "Aşık"
16. Bölüm: "Hırsız"
17. Bölüm: "Suçlu"
18. Bölüm: "İtiraf"
19. Bölüm: "Öpüşme"
20. Bölüm Part 1: "İsyan"
20. Bölüm Part 2: "İsyan"
21. Bölüm: "Acı"
22. Bölüm: "Sevgilim"
23. Bölüm: "Zaman"
24. Bölüm: "Katil"
25. Bölüm: "İntikam"
26. Bölüm: "Kimlik"
27. Bölüm: "Plan"
28. Bölüm: "Kadeh"
29. Bölüm: "Balo"
30. Bölüm; "Final"

11. Bölüm: "Fotoğraf"

61.9K 3.3K 1.2K
By yamurblog


Nf; Sasha Sloan


🕯️

"Ne yapacağız?" Dedim dehşetle irikeşmiş gözlerimle Talhaya bakarken.

Eğer olur da içeriden bir mahkumun kaçması için yardım ettiğim anlaşılırsa değil işimden olmak, yardım ve yataklıktan hapse bile girebilirdim.

Yakalanmaktan korkuyordum.

Yaptığım anlaşmanın benim için ne denli zorlayıcı olduğunu şu an daha iyi anlıyordum.

"Sakin ol," diye konuştu Talha otoriter bir sesle. Mavi gözlerini gözlerime dikti. "Ve şu suratında beliren 'eyvah yakalandık!' ifadesinide sil."

Hızlıca kafamı salladım. "Tamam."

Talha çattığı kara kaşlarının altından düşünceli bir ifade ile kısaca etrafa bakındı. Ardından elinde bulunan telefonumu masamın üzerine bıraktı ve tam yanında ki sedyeye uzandı. "Bana serum tak,"

Dediğini yaparak hızlıca odanın bir köşesinde olan dolaba ilerledim ve içinden bir serum çıkararak Talha'nın uzandığı sedyenin başına koşar adımlarla gittim. Serumu alete takarken ellerim titremişti. Serumun ucuna Talha'nın çıplak kolunun dirseğinin iç kısmına koydum üzerine de beyaz bir bant taktım. Serum derisine bağlı değildi ama bakıldığı zaman bunu kimse anlamazdı.

"Sakın renk verme." Dediğinde ona baktım. "Ben rahatsızlanan bir mahkumum sende doktor." Bir kaç dakika bir birimizin gözlerine baktık. Neden bilmiyorum ama gözlerinden gözlerime uzanan ifade beni sakinleştiriyordu şu anda. Yavaşça yutkunarak gözlerimi gözlerinden çektim. 

Ondan uzaklaştım ve masama geçtim. Tam sandalyeme oturduğum sıra revirin tahtadan kapısı çalınmadan, ani bir şekilde açıldı. Gelmelerini zaten bekliyordum ama ani bir şekilde açılan kapı beni irkiltmişti.

Akif müdür önde hemen arkasında iki gardiyanla içeri girdiklerinde, yüzümde ki ifadeyi sabit tutmaya çalışarak onlara baktım. İçeriye doğru adımladıkları sıra Akif müdürün gözleri sedyede yatan Talhaya kaydı. Bende onun gibi Talhaya baktığımda gözlerini kapatmış olduğunu gördüm.

Baygın hasta numarası yapıyordu ve bunda oldukça başarılıydı.

Tekrar Akif müdüre baktığımda o bana değilde, sedyenin başında durmuş çattığı kaşları ile Talhaya bakıyordu.

"Bir sorun mu var müdür bey?" Diye sordum normal tutmaya çalıştığım sesimle. Revirin içini aniden kaplayan gergin bir hava vardı. Ve gerginlik beni en az yakalanmak kadar geriyordu şu an.

Akif müdürün Talhayı izleyen gözleri hafifçe kısıldı. Ardından sakin bir şekilde nefes alıp verdi ve yavaşça masada oturan bana doğru döndü. Dudaklarını bir anda kaplayan gülümseme beni duraksattı.

"Bir sorun yok doktor..." Diye konuştu tuhaf bir ses tonuyla. "... sadece seni ziyaret etmeye geldim."

Yalandı.

Buraya aniden gelmesinin bir nedeni vardı. Ama bu neden bazı şeyleri anladığı ve şüphe duyduğu için miydi bilmiyordum. Bunun düşüncesi bile içimin korkuyla dolmasına neden oldu. Zira karşımda ki adam böyle bir durumda asla acımazdı.

Düşüncelerime tezat olarak gülümsedim. "Gördüğünüz gibi hastam var. Ziyaret falan kabul edemem yani."

Gözlerinin içinde beliren siniri an be an gördüm. Ama oda tıpkı benim gibi hissettiklerine nazaran bana kısa yalandan bir gülüş sundu. Ardından gözlerini kapının yanında dikilen iki gardiyana çevirdiğinde suratında ki yalancı gülüş silinmişti. Başıyla ufak bir işaret yaptı ve gardiyanlar onun işaretiyle harekete geçtiler.

Ne olduğunu anlamayarak gardiyanları izledim. Biri revirin köşesinde duran dolabı karıştırmaya başladı. Diğeri ise iki sedyenin arasında kalan küçük çekmeceyi.

Aniden oturduğum yerden ayaklandım ve şaşkınlıkla irileşmiş gözlerimle etrafı karıştıran gardiyanlara baktım. "Ne yapıyorsunuz siz!"

Dolapların içinde ki tıpbi malzemeleri rasgele çıkarıp yere atmaya başladılar. Sinirle masadan ayrılırken bana alayla bakan Akif müdürün karşısına dikildim. "Bu ne demek oluyor!"

"Şş, çok bağırıyorsun doktor hasta rahatsız olacak." Bir eliyle sedyede ki Talhayı gösterdi alayla.

Öfkeyle dişlerimi sıkarak ellerimi yumruk yaptım. "Reviri karıştırmak gibi bir hakkınız yok!" Ses tonumu ne kadar düşük çıkarmaya çalışsamda öfkeme hakim olamıyordum.

Güldü. "Benim her şeye hakkım var doktor." Bir iki adım atarak bana yaklaştı. Gözlerini gözlerime sabitlediğinde suratında ki gülümseme silindi. Yüzüne sert bir ifade yerleşti.

Aynı ifadeyle ona baktım. "Yanılıyorsunuz."

"Sen hala benim kim olduğumu anlamamış gibisin. Kendine çeki düzen ver." Sıktığı dişlerinin arasından kısık çıkan sesi öfke doluydu. "Unutma ki hayatın avucumın içinde. Gözüme batan tek hareketinle hayatını yok ederim."

O an onun suratına karşı haykırmak istediğim bir çok şey vardı. Ama sustum. Eğer sesimi çıkarırsam daha ileri giderdi. Bunu daha önce de yaşamıştım.

Sadece bir süre daha dayanmalıydım. Sonra bu iğreç yerden de bu iğreç insanlardan da kurtulacaktım. Bundan güç bulmaya çalışarak, Sertçe yuktundum ve bir adım geri giderek gözlerimi beni tatmin olmuş bir ifadeyle izleyen müdürden çektim. İki gardiyan benim masam olmak üzere revirin her yerini aradı. Niyetleri neydi bilmiyorum ama herhangi bir şey bulamadan Akif müdürün karşısına geçtiler.

"Herhangi bir şey yok müdürüm." Diye konuştu uzun olan gardiyan.

Akif müdür ağır ağır kafasını salladı. Ellerini arkasına alıp birleştirdiğinde gözleri revirin içinde kısaca dolanıp en sonunda Talha da durdu. Dudağının sol köşesi bıyık altından kıvrıldı. "Eh daha fazla burada kalıp hastamıza rahatsızlık vermeyelim."

Gardiyanlarla beraber revirden çıkarkan bana kısaca gülerek bakmıştı.

Onlar kapıyı kapatıp revirden çıktıklarında ellerimi sıkıca yumruk yaptım. İçimde yükselen öfkeyi dindirmek için gözlerimi sıkıca kapayarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

"Oruspu çocuğu." Arkam Talhaya dönük olsa da öfkeyle dişlerinin arasından ettiği küfürü çok net duymuştum.

Yumruk yaptığım ellerimi açarak ellerimi saçıma götürdüm. Sıkıca yaptığım at kuyruğunu tokayı saçlarımdan çekerek bozduğumda siyah saçlarım omuzlarımdan belime doğru döküldü. Siyah lastik Talhaya bakmadan masama bıraktım. Ardından revirin dört bir yanına rastgele atılan tıbbi malzemeleri toplamaya koyuldum. Talha'nın bakışlarını üzerimde hissetsemde ona doğru bakmadım. Zira şu an içimdeki hislerle boğuşuyordum.

Revirde bir süre sesszilik oluştu. Ben gardiyanların yerlere attıklarını geri yerlerine koyarken Talha sessizce beni izliyordu. İki sedyenin arasında duran çekmeceyi düzeltmek için çekmeceye doğru ilerledim. Talhaya bakmasam bile yan gözle uzandığı yerden doğrulduğunu ve sırıtını duvara yasladığını gördüm.

Tam yere eğilip yere atılan tıbbi malzemeleri alacakken Talha kolumu kavradı.

Onun bu hareketiyle olduğum gibi duraksadım.

"O şerefsizi kafana takma. Sana hiçbir şey yapamaz." Sesinde ki ton güven vericiydi.

"Kafama takmıyorum." Diye mırıldandım. Ama yalandı. Ne kadar istemesem de kafama takıyordum. Zaten yaşadığım durum kafaya takılmayacak gibi değildi. Kolumu kavrayan elinin tuttuğu yerin uyuştuğunu hissettiğimde vücuduma bir elektirik akımı çarpmış gibi hissettim. Kolumu yavaşça elinden çektim. Tam yanında ki diğer sedyeye oturduğum da bana bakan mavi gözlerine baktım. "Bir şeyleri anlamış olabilir mi?"

Kafasını yavaşça hareket ettirdi. Gözlerim kısa bir an sol gözünün altında ki gözyaşı dövmesine kaydı. "Sanmıyorum. Ama şüphelendiği bir şeyler olduğu kesin." Sesi düşünceliydi.

Hissettiğim endişeyi sesime yansıtmamaya çalışarak sordum. "Ne yapacağız?"

İçli bir nefes çekti ciğerlerine, bu kaslı göğsünün şişmesine ve benim dikkatimi çekmesine neden olmuştu. "Daha fazla revire gelemem. Farklı bir yerde bir araya gelmemiz gerekecek."

Güldüm. "Tanrı aşkına nerede bir araya gelebiliriz ki, kaldı ki gizlice bir araya geleceğimiz bir yer bulduk sen nasıl geleceksin?"

Düşünceli gözleri gözlerimde bir süre oyalandı. "Cuma günü akşam vaktinde bulunduğum koğuşun koridorun da gardiyan olmuyor. Sanırım nöbet saatlerinde meydana gelen bir boşluk."

"Sen bunu nereden biliyorsun?"

Omzunu silkti. "Gözlem yaptım." Diye cevap verdi kısaca.

"Pekala..." Diye mırıldandım. "...o zaman nerede bir araya gelebiliriz bunun içinde gözlemin var mı?"

Gözlerimin içine bakıp bıyık altı güldüğünde afalladım. Gözlerim hafifçe yukarı doğru kıvrılan dudağına düştü. "Bunun için senin bir gözlemin vardır diye düşünüyorum doktor?"

Yutkunarak gözlerimi gülüşünden çektim ve karşımda kalan eskimiş duvara diktim. "benim bir gözlemin yo-" kısa bir an aklıma düşen hatırayla duraksadım. "Aslında var, yemekhane olabilir. Akşam vakti orada kimse olmaz. Hem oranın kameraları da arızalı çalışmıyor."

Gözlerimi tekrar Talhaya çevirdiğimde dudaklarında ki gülümseme genişledi. "Tamam o zaman bundan sonra her cuma akşamı yemekhane de buluşuyoruz."

Bir elini yumruk yapıp bana doğru uzattı. İlk an bu hareketiyle duraksasam da kendimi toparlayıp ben aynı şekilde elimi yumruk yapıp ona doğru uzattım ve yumruk yaptığımız ellerimizi birbirine vurduk.

Bu hareketimiz üzerine ikimizde gülümseyerek birbirimize baktık ardından aynı anda bakışlarımızı gülümsemeye devam ederek birbirinden kaçırdık.

...

Karagözden çıkıp eve geçtiğimde yaşanan hareketli ve stresli günün aksine kendimi sakin hissediyordum. Bunun nedeni neydi bilmiyordum ama içimde karmakarışık olan hislerin yanında güzel bir his belirmişti. Ve ben o hissin ne olduğunu bilmiyordum. Sadece tek bildiğim bana güzel hissetirdiğiydi.

Çantamdan zor bela bulduğum anahtarı kilide yerleştirerek kapıyı açtım ve ayakkabılarımı çıkararak içeriye geçtim. Kapıyı ardımdam kapatıp çantamı askılığa asarken annem içeriden, "Gece kızım sen misin?" Diye seslendi.

"Evet anne benim." Üzerimde ki montu da çıkarıp askılığa asarken, bir yandan da ayağıma ev terliklerimi geçirdim.

Seslerin geldiği salona doğru geçtiğimde annemle Burçinin koltuğa oturmuş ellerinde ki tuttuğu fotografları incelediğini gördüm. Bende Burçin gibi annemin diğer tarafına oturup fotograflara baktığımda gördüğüm kişi ile yüzümü hüzün kapladı.

Babama sarıldığım fotograf içimi yakarken sertçe yutkundum.

Babamı iş yerinde geçirdiği kalp krizi nedeniyle kaybetmiştik. Aslında o gün her geçen gün gibiydi. Sabah beraber kahvaltı etmiş, birbirimize sarılmış öyle çıkmıştık evden. Eğer o gün sabah o sarılışın son sarılmamız olduğunu bilseydim onu asla bırakmazdım. Ama bilmiyordum. Onu kaybedeceğimi ve ona bir daha sarılamayacağımı bilmiyordum işte.

Yüreğimi yakan ateş her geçen saniye harlanırken öylece babamla birbirimize sarılı fotografımıza bakıyordum.

Annem bir anda elinde tuttuğu fotograf albümünü kapattı. "Ben yemek hazırlayayım..." Kısaca bana baktı ardından oturduğu yerden doğruldu. "Burçin sende çıkardığın yere koy bunları."

Annem salondan çıktığında içimde ki acıyla dolan gözlerimi kırpıştırarak ağlamamaya çalıştım. Avuç içlerimi gözlerime bastırdım.

Burçin, "abla?" Diye sorduğunda sızlayan burnumu çekerek ona baktım.

"Efendim ablacım?"

Elinde tuttuğu fotoğrafla bana doğru yaklaştı ve kolumun altına girdi. Elinde tuttuğu fotografı bana gösterdiğinde fotografa baktım. Üniversite mezuniyeti fotoğrafımdı. Üzerimde cüppem, yanımda annem, babam ve kız kardeşimle çekildiğim bir fotoğraftı.

"Şu kim aynı satanist gibi, tanıyor musun?" Hafifçe kıkırdadı ve işaret parmağıyla bizim aile pozumuzun hemen arkasında sol köşede kalan kişiyi gösterdi. Yüzü pek belli değildi ama vücut hatlarına bakılırsa bir erkekti. Üzerinde siyah bir pantolon aynı şekilde şapkasını kapasına geçirdiği bir kapüşonlu vardı. Kaşlarım usulca çatıldığında fotoğrafı Burçinin elinden alarak, daha dikkatli baktım. O gün herkes oldukça şık giyinmiş ve mezuniyeti kutlamıştı. Ama bu kişi pek kutlamaya katılıyormuş gibi değildi.

"Bilmiyorum ablacım..." Diye mırıldandım. "...ama değişik bir tip."

Burçin kıkırdadı. "Kesinlikle, baksana güzelim on iki renk giymek varken o gidip siyah giyinmiş mezuniyet gününde. Sanki cenazeye gelmiş."

Burçinin tepkisi beni gülümsettiğinde kollarımı ona sardım ve saçlarının üzerinden öptüm. Beraber kalan fotoğraflara baktığımız sıra, annem yemek için çağırdı. Fotoğrafları toplayıp yerine koyduk, ardından ellerimizi yıkayıp yemek yemek için mutfağa geçtik.

🕯️

Sevgili parlayan_jin_ 'in bugün doğum günü. Doğum günün kutlu olsun! İyi ki doğmuşsun! Bu bölüm doğum günü hediyesi olarak sana ithafım olsun. 🤍

Yeni bölüm Çarşamba günü gelecek.✨

Continue Reading

You'll Also Like

889K 29.2K 55
Umursamaz çocuk, masum kız hikayesidir. Kurguyu tamamiyle bilmeden ön yargılı davranma. Her hikâye bir şansı hak eder, sen de bu hikayeye bir şans ve...
1.4K 225 12
Hiçbir şeyin olmadığı bir dünyada yürüyüp duran bir gezgin bir gün kendi başına olmadık çoraplar örer. Üstelik hayatta en çok istediği şey sadece bir...
456 120 19
"Beni gerçekten sevdiğine nasıl inanacağım?" dedim onun mavi gözlerine bakarak. Benim kahverengilerim onun mavi deryalarına karışırken duyacağım ceva...
Algon By cicek8899

Historical Fiction

27.2K 1.2K 26
iki düşman ailenin arasında filizlenen bir sevda meselesi🌼