Sîret-i Gül

By hafizefatma17

16.6K 1K 242

"Hoşgeldin sîneme sesinde baharı taşıyan,yüreğinde Gül kokularını kokladığım yârim." "Hoşgeldin duruşu ile hu... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.bölüm
10.Bölüm
11.bölüm
12.Bölüm
13. Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm-1
16.Bölüm-2
17. Bölüm
18. Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
Betül&Musab
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
Duyuru
31. Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
SOHBET
46.Bölüm
47.Bölüm
48. Bölüm

6.Bölüm

522 37 9
By hafizefatma17

Sabah gözümü çalan telefonumun sesi ile araladım.Yatağın içinde gözümü açmadan elimle aradım ama bulmak ne mümkün.Dün gece geç saatlere kadar Ayşenur'la sohbet ettiğim için uyanmak zulüm gibi geliyordu.Aflayarak yerimde doğrulup komodinin üzerinde yere düşmek üzere olan telefonumu elime aldım.Ekranda yazan yazıyı görmemle yüzümde güller açmıştı.

"Ahiretliğim" arıyor... Hemen cevaplayarak kulağıma dayadım telefonu.
"Selamun aleyküm güzellik." Diyerek ondan önce davrandım.
"Aleyküm selam kuzu.Nasılsın bakalım?"
"Hamdolsun kardeşim seni sormalı?Gece beni rüyanda mı gördün kız?" Diyerek kıkırdadım.
"Sakın bana unuttum deme!" Diyerek adeta cırladığında beynimin içinde acaba neyi unuttuğumu döndürüp duruyordum.
"Çok özür dilerim kuzum ama ben neyi unuttuğumu bile unutmuşum." Diyerek elimle alnıma vurdum.Çok unutkan ve dalgın olmuştum bu aralar.
"Bugün hani bizim bir kermesimiz var ya Nergis hanım.Hani sen de bana yardım edeceksin ya.Hani haftalar öncesinden belirledik ya!" Diyerek gittikçe sesi yükselince dudağımı dişledim.Hemen yerimden doğrularak gözüm saate doğru kaydı.
09:23 yazdığını görmemle kermesin 10:30 da başlayacağını hatırlamam bir oldu.
"Hiih kuzum çok özür dilerim benim aklımdan çıkmış tamamen.Bak ben şimdi hemen hazırlanmaya başlıyorum.Tam saatinde orada olacağım inşallah tamam mı?Allah razı olsun hatırlattığın için." Diyerek alelacele yüzüne telefonu kapatmak zorunda kaldım.Gidince gönlünü alırdım artık.Önceki eve geldiğimde yani bundan 1 ay önce Betül'e söz vermiştim kermes olduğunda yardım edeceğime dair.Aklımdan tamamen çıkmış.Hoş bu aralar her şey çıkıyor aklımdan ya o da ayrı bir mesele.Tek bir şey hariç...
Düşünmemeye çalışarak hemen alelacele abdestimi alarak koşarak odama kendimi attım.Acele ile üzerime feracemi giydim.El aşinalığı ile uzun siyah örtümü de taktım.Çantamı hızlıca kontrol ederek gerekli 1-2 şey daha yanıma alarak Ayşenur'un odasına ilerledim.Alnına ufak bir öpücük kondurarak masasından bir post-it alarak üstüne kısaca durumu açıklayan bir yazı yazarak hemen kendimi dışarı attım.Siyah spor ayakkabılarımı hızlıca ayağıma geçirerek otobüs durağına doğru adımladım.Saate baktığımda 09:30 olduğunu gördüm.7 dakikada hazırlanıp evden çıkmıştım.Kendime şaşırırken otobüsün geldiğini görmemle durması için elimle işaret ettim.Sabahları bu saatlerde genelde boş olan otobüs bu defa hüsrana uğratmıştı.Üstelik içerisi hep erkek doluydu.Kenara geçerek ayakta gitmeye karar verdim.Zaten sadece bir kişinin yanı boştu ve oturmam da uygun olmazdı.Kulaklığımı çıkararak kulağıma taktım ve arka fonda sakin bir ney eşliğinde yolculuğuma başladım.Varacağım yere yarım saatte varmam gerekirken bir yerde kaza olması sonucu trafik kilitlendiği için geciktim.Geç kalacağımı anlayınca hemen Betül'e bilgilendirici bir mesaj yazdım.2 dakika sonra cevabın gelmesi ile yüzümde bir gülümseme oldu.
"Ali eteğime yapışmış 'Çiçeğimi isterim'diyor bence koşmalısın :)" Diyerek Alimin fotoğrafını atmıştı.Yüzünden sinirli olduğu belliydi.Böyle olunca daha da bir sevimli geliyordu gözüme.Ali bizim kursa yardım yapan bir ailenin en küçük oğluydu.Bir kaç defa yemek de verdikleri için Ali ile tanışma fırsatımız olmuştu.Her zaman çocuklarla iyi anlaşırdım.Ali'nin dünyası herkesten farklıydı.Çok içli bir çocuktu Ali.İleride maneviyatı yüksek birisi olacak diye tahmin ederdim hep.Ne olacağını Rabbim bilirdi elbet.Telefondan başımı kaldırınca kermesin yapılacağı parka 15 dakikalık mesafe kaldığını ama saatin 10:13 olduğunu fark edince hemen indim.Koşar adım kendimi parktan içeriye attığımda karşıdan Ali'nin koşarak bana geldiğini fark edince yere eğilerek kollarımı yana açtım.Ali de aynı hareketi yaparak gelip bana tüm gücüyle sarıldı.
"Seni çok özledim çiçeğim." Diyerek yanağımdan öptü.Ben de onu öperek kucağıma alıp doğruldum.
"Ben de seni çok özledim Haydarım." Dediğimde gülerek ellerini kucağında birleştirdi.Bir yandan yürüyor bir yandan da sohbet ediyorduk.
"Ya ama bak olmuyor böyle çiçeğim.Ben sana çiçek diyorum sen bana haydar diyorsun.Benim ismim Ali,Ali." Diyerek sonlara doğru gözlerini kocaman açmıştı.
"Ama bak ben sana söylemiştim neden haydar dediğimi.Unuttun mu yoksa?Söyle bakalım bana ben neden sana haydar diyorum?" Elini yanağına koyarak biraz düşündü.Uzun bir süre düşündükten sonra bulmuş olacak ki yüzü aydınlandı.
"Haydar HZ.Ali'nin lakabıydı değil mi?" Diyerek gözlerimin içine Işıl Işıl baktı.
"Evet tam isabet.Ve bir şey daha vardı neydi o?" Diyerek avucunu öptüm.
"Sevenler sevdiklerine,sevdiklerinin künyesini verirler." Diyerek onaylamam için heyecanla yüzüme baktı.Onaylar şekilde başımı sallayarak kendime biraz daha yasladım.O kadar hareketli bir çocuktu ki sıkı bir şekilde tutmazsam düşebilirdi.
"Oleeeey" diyerek el çırptı ve bana kocaman sarıldı.Bu sırada karşıdan ellerindeki tepsi ile ahiretlik kardeşim geliyordu.Bizi görünce durdu ve yanından geçen bir kıza tepsiyi görevlilere götürmesini söyledi.
"Hoşgeldiniz Nergis Hanım.Nerelerdesiniz efendim gözümüz yollarda kaldı." Diyerek Ali'nin izin verdiğince bana sarıldı.
"Hoşbuldum güzelim.Ya kaza olunca baktım yetişemeyeceğim ben de indim koştum anca gelebildim.Yolda da bu Yakışıklı beni karşılayınca biraz sohbet ettik." Diyerek Ali'nin saçlarını karıştırdım.Huysuzca homurdanarak kucağımdan indi.Ben de gitmesi için serbest bıraktım.
"Ee söyle bakalım nasıl gidiyor?Ben ne yapıyorum?Nolur çocuklarla ilgileniyorsun de lütfen." Diyerek yalvarırcasına gözlerinin içine baktım.Gülerek başını olumsuz anlamda salladı.
"Maalesef hanımefendi bugün siz benim yanımdasınız.Özledim kızım yaa biraz da ben hasret gidereyim seninle.Bugün biz seninle gelen müftü,vali,kaymakam falan olacak onlara hizmet edeceğiz.Biliyorum çocukların yanında olmak istiyorsun ama Ayşe hoca o işe başkasını verdi.Bana da sen yanına birini seç dedi ben de senin geleceğini söyleyince tamam o zaman ikiniz beraber ilgilenirsiniz size güveniyorum dedi." Dediğinde üzülerek gözlerinin içine bakmıştım.Evet Betül'ü ben de çok özlemiştim ama çocukların dünyası bambaşkaydı benim için.Yine de Allah rızası için diyerek ses çıkarmadım.
Futbol sahası olan yere masa ve sandalyeleri dizerek ayarlamaları yapmaya başladık.Dün geceden bugün oruç tutmaya niyet ettiğim için içim gitse de yiyeceklerin hiç birine elimi süremedim.Hatta sarmayla bir süre bakıştık ama emir Allah'ın emriydi.Bugün buraya geleceğimi unutmamış olsaydım oruç için niyet etmezdim.Yine de vardır bunda da bir hayır diyerek yardım etmeye devam ettim.Yavaş yavaş herkes gelmeye başlamıştı.Yemek standlarının başında ellerimizde eldivenle misafirler için özel olarak tabakları hazırlıyorduk.Onlar gelip yiyorlardı daha sonra gönüllerinden ne kadar koparsa o kadar fiyat bırakıp gidiyorlardı.Kimisinin bıraktığı ücretler dudak uçuklatan türdendi.Ne güzel onlar Allah için veriyorlardı sonra da Allah onlara veriyordu.İç geçirerek servis yapmaya devam ettim.Tam bardaklara ayran katıyordum ki bir ses duydum.
"Selamun aleyküm.Kolay gelsin."Başımı kaldırmadan cevap verdim.
"Aleyküm selam.Allah razı olsun." Kalbim gümbür gümbür çarpıyordu.Ne kadar da benziyordu sesi.Ya da ben yanlış duyuyordum zira sabahtan beri başıma güneş geçmişti.Üstelik ayakta yorulmuştum.Hafifçe başımı kaldırarak baktığımda sünnet sakalı bırakmış olduğunu gördüm.Ama onun yarışmada sakalı yoktu.
"Ben bu yiyeceklerden paket yaptırmak istiyorum da öyle bir hizmetiniz var mı acaba?" Dediğinde başımı kaldırarak kısa bir an gözlerinin içine baktım.Sanki dünya durmuştu o an...
"Sen.." dedi ve yutkundu.Sürmeli gözleri kocaman olmuştu.Allahım bu nasıl bir tevafuktu?Rüyalarımı süsleyen adam şu an karşımda duruyordu.Yeşile çalan mavi gözler tam karşımdaydı.
"Nergis.Yani şey ismim nergis." Ne diyorsun kızım sen diyerek kendime saydırarak başımı eğdim hafifçe.Gözlerim gözlerine tutsak olmak için benimle savaşıyordu.Boğazımı temizledim.
"Ben sorayım yani şey paket yapabiliyor muyuz diye." Diyerek koşarak Betül'ün yanına gittim.Elimi kalbimin üzerine koyarak bakışlarımı ona çevirdim.Sürmeli gözleri gözlerimdeydi.Şaşkındı.Şaşkındım.Ne yapmalıydım?Hadi o görmediyse beni rüyasında?Ama neden sen dedi ki?O da mı gördü yoksa?Nefes alamadığımı fark ettiğimde elimle hava gelmesi için yüzümü yelledim.O sırada Betül yanıma geldi ve bir bana baktı bir de gözlerimin değdiği yere.Anlamaz gözlerle bana bakarak sorular soruyordu ama ben onu duymuyordum.
"Paket." Dedim ve gözlerim yine onu buldu.Gözünü kırpmadan bana bakıyordu.
"Şey paket yapabiliyor muyuz diye soruyor da yapıyor muyuz paket hı yapıyor muyuz?" Diye heyecanla Betül'e sorduğumda korkmuş bir şekilde yüzüme bakıyordu.
"Kuzum yapıyoruz da bir sakin ol ne oldu?" Diyerek kollarımdan tuttu.
"Yapıyoruz,tamam.Yani bence de yapmamız lazım zaten." Diyerek nefes almaya çalışarak Betül'ün yanından ayrıldım ve ona doğru adımladım.Her bir adımımda bedenimden terler boşanıyordu.
"Evet,yapıyoruz.Yani şey paket yapıyoruz evet yapabiliriz." Diyerek tabaklarla ilgileniyormuş gibi davranmaya çalıştım.Karşıdan herhangi bir tepki gelmeyince mecburen başımı kaldırdım ve gözlerinin dolu dolu olduğunu fark ettim.Hemen gözlerim doldu.Kimdi bu adam?Benim üzerimde bu kadar etki sahibi olması haksızlık değil miydi?
Boğazını temizledi ve arkasını döndü.Tam gidecek sanarken tekrar bana döndü.
"3 paket hepsinden olsun,ayrı ayrı." Dedi.Ben bana bir şey der diye beklerken o sadece bunu dedi.İçimde bir yerler kırıldı.Başımı usulca sallayarak paketleri hazırlamaya çalıştım.O sırada cebinden bir not defteri çıkardığını fark ettim.Bir şeyler yazmaya başladı.Paketleri güçlükle hazırlayarak önüne doğru koydum.Boğazımı hafif temizledim ama hiç aldırış etmedi.
"Buyurun paketiniz hazır." Diyerek gözlerimi gözlerine diktim.Ama o kaşlarını çatmış bir şekilde hızlı hızlı bir şey yazmaya devam ediyordu.Ne yazıyordu ki?Üstelik bana bakması gerekmez miydi?Belki de birisine benzetti beni bilmiyorum.Ben kendimce bir şeyler kurdum ve ona göre oynadım sanırım kendi içimde.Ellerimi kucağımda birleştirerek kırılmanın verdiği bir durgunlukla başımı eğdim ve ellerimle oynamaya başladım.O sırada yazmayı bitirdi ve kağıdı yırtarak eline aldı.Katladı ve cebinden cüzdanını çıkardı.Bakmadan nasıl anladığımı ben de bilmiyorum ama sanki onun hareketlerine programlanmış gibiydim.O an sesini işittim.
"Buyur bal gözlü kız." Diyerek bana parayı uzattı.Bal gözlü kız...Rüyamda da bana öyle seslenmişti.Tam başımı kaldırdığım sırada parayı masaya bırakarak poşetleri almış bir şekilde uzaklaştığını gördüm.Parayı elime aldığımda altında yazdığı not olduğunu gördüm.Hemen elime alarak peşinden koştum.Allahım olabilir miydi?O olabilir miydi?O da beni görmüş olabilir miydi?O anda kimseyi düşünmeden peşinden koştum.O kadar hızlı bir şekilde gidiyordu ki yakalamam imkansızdı.Arkasından seslendim.
"Dur." Durmadı.
"Bekle." Duymadı.
Bir cesaretle bağırdım.
"Furkan,dur." Önce 1-2 adım attı sonra durdu.Yavaş bir şekilde arkasını döndü.Gözleri gözlerime değdi.Koşmaya devam ettim ve yanına vardığımda nefes nefeseydim.
"Sen?" Dedi ve başını hafif eğerek bana baktı.Aramızda 2 kişilik mesafe vardı.
"Sen." Dedim ve gözlerine baktım.Gözlerinde kendimi gördüm.Yutkunamadım.
"Notu okudun mu?" Diye sordu.Sesinde bir şey vardı.İnsanı kendine çeken bir şey...
"Hayır.Sesini duyunca..." dedim ve devamını getiremedim.Avucumdaki onun yazmış olduğu notu sıktım.
"Çiçeğim." Diyerek birinin bacaklarıma yapışmasıyla başımı eğdim.Aliydi gelen.O kadar yanlış bir zaman ki Ali...
"Furkan Hocam." Diyerek başını karşımdaki adama çevirdiğinde önce ona sonra da bana çevirdi bakışlarını.Bakışlarında merak hakimdi.
"Yoksa siz birbirinizi tanıyor musunuz?" Diye sordu Ali.Bakışlarımız birbirine çarptı.Neydi bu sorunun cevabı?Bir cevap ararcasına ona baktım.Bakışlarını benden çekerek Ali'ye çevirdi.Onunla aynı boyda olmak için diz çöktü.
"Ali sen ne yapıyorsun bakalım burada?Hem sen nereden tanıyorsun bu ablayı?" Diyerek eliyle beni gösterdi.Kısa bir an bana baktı ve bakışları yine Ali üzerinde yoğunlaştı.Bu sırada da biraz onu inceleme fırsatım oldu.Kara kaş kara göz tabirine uyuyordu.Kömür karası saçları ve onlarla uyumlu sakalları vardı.Sakalları sünnet üzereydi.Kaşları hafif çatılmıştı.Farklıydı sanki.Yüzü güzeldi.Yakışıklı değil,güzeldi.Evet fazlaca bir güzelliği vardı bundan eminim.Bembeyaz teninin üzerine kömür karası saçlarından 1 tutam düşmüştü.Biraz ağır,biraz çocuksuydu.Ama fazlasıyla güzeldi...

"Çiçeğim o benim.İsmi Nergis aslında ama ben ona çiçek diyorum.Hem o hafız sen biliyor musun?Biz hep onun yanına gidiyoruz.Kocaman bir kursta kalıyor." Diyerek kendince beni tanıttı Ali.Ben de Ali'nin yanına çökerek elinden tutup avucunu öptüm.
"Alim şimdi sen bize biraz müsaade etsen olur mu?Söz ben senin yanına geleceğim yine tamam mı?" Diyerek gitmesi için içimden duaları sıraladım.Şu an nasıl bir şeyin içerisindeydim hiç emin değildim.Tek bildiğim böyle bir tevafukla yollarımız kesişmişken bu fırsatı değerlendirmem gerektiği.Ve ben de bunu yapacaktım.
Ali önce ona sonra da bana bakarak başını salladı ve koşarak yanımızdan uzaklaştı.Bir süre Ali'nin arkasından gidişini izledim.Önümü dönersem ne diyeceğimi bilemediğim için oyalıyordum kendimi.Neyin içindeydim ben böyle?Güçlükle başımı çevirerek yerimden doğruldum.O sırada bakışlarını üzerimde hissettim.
"Seninle sanırım konuşmamız gerekenler var.Şu an pek uygun bir ortamda değiliz sanırım.Eğer sen de istersen bir yerde oturup konuşsak olur mu?Çünkü ben konuşmadan nasıl bir şeyin içinde olduğumu,ne olacağını kestiremiyorum." Diyerek eli boynuna gitti.Muhammed abim aklıma geldi.O da ne zaman utansa,sıkılsa hep böyle yapardı.Başımla onayladım.
"Yalnız olmamız uygun olmaz.Eğer iznin olursa arkadaşım da yanımızda gelse olur mu?İslami açıdan böylesi daha uygun olur." Diyerek örtümü düzelttim.Gözleri örtümü düzelttiğim ellerimdeydi.Başını olur anlamında sallayarak biraz kenara doğru adımladı.
"O zaman ben burada bekliyorum.Daha fazla konuşmadan sabredemeyeceğim çünkü." Diyerek başını kaldırdı.Gözleri gökyüzündeyken o kadar güzel bir görüntüsü vardı ki...İnsan hayran olmaktan kendini alamıyordu.
"Birazdan geliyorum." Diyerek yanından ayrıldım.
Ne yapıyordum?Neden yapıyordum?Ne yapmalıydım? Hiçbir şeyin cevabını bilmiyordum.Sadece kaderimin dönüm noktasında olduğumu hissediyordum.İzin verecektim hayatımın değişmesine.Her şey belki çok daha güzel olacaktı,belki de çok daha kötü...Yaşamadan bilemezdik.Ve ben de yaşamayı seçmiştim.Notu cebime sıkıştırarak Betül'e doğru adımladım.Yanına vardığımda önlüğünü çıkardığını fark ettim.Kimsecikler kalmamıştı.Ben nasıl fark etmemiştim?Boş vererek Betül'ün yanında durdum.
"Kuzu bak bir şey diyeceğim ama sakin ol.Soru sorma lütfen çünkü hiçbir şeyin cevabı yok bende maalesef.Benimle bir yere gelir misin?" Diyerek beklentiyle gözlerinin içine baktım.Anlamadığını belirten bir yüz ifadesiyle yüzüme baktı.Bir yandan da iyi olup olmadığımı kontrol ediyor gibiydi.
"Tamam,tabii gelirim kuzum.Daha sonra anlatacağını tahmin ediyorum." Diyerek gözlerime baktı.Anlatmazsan yandın bakışıydı bu.Başımı salladım.
"Tamam şimdi acilen çıkmamız lazım.İşler bitti değil mi?" Dedim.Acele ediyordum.Bir an önce her şey çözülsün istiyordum.
"Şu paraları Ayşe hocaya teslim edeyim geliyorum." Diyerek kolumu sıvazladı.Yanımdan ayrıldığında sakin olmak için kendi kendimi teskin etmeye çalıştım.Bir yandan da örtüme feraceme bakıyordum.Bir yerinde bir leke falan olmasın diye.

Heyecanlı mıydım?Fazlasıyla...
Tedirginlik? Hat safhada...

Allahım yardım et diye dua ede ede yerimde döndüm durdum.Aşırı derecede bir telaş hakimdi bedenimde.
"Heh geldim kuzum serbestiz,gidebiliriz." Diyen Betül'ün sesiyle hemen koluna girerek dış kapıya doğru adımladım.
"Kuzum bak şimdi sakin ol.Aşırı tepki verme.Ben birisiyle oturup konuşacağım ve yalnız olmamamız için de yanımızda sen olacaksın." Dememle Ne! Nidasını basması bir oldu.
Etraftan bir kaç yüz bize dönerken sessiz olması için şehadet parmağımı dudaklarıma götürdüm.
"Kızım sessiz olsana ya Allahtan aşırı tepki verme dedim.Detaylarını eve gidince öğreneceksin söz.Şimdi bir şey sorma lütfen." Diyerek kolundan tutarak tabiri caizse sürükledim.Sonunda onun yanına varmıştık.Bize bakarak duruşunu düzeltti.Hiçbir şey söylemeden yürümeye başladı.O önde biz arkada.Betül'le bakışarak yürümeye başladık.Bir arabaya doğru yöneldiğini görünce biz de arkasından gittik.Arabası çok güzeldi.Siyahtı.Siyah olan her şeye zaafım vardı.O yüzden bu araba da çok güzel gelmişti gözüme.Tam yanına vardığımızda durdu.Bana döndü.
"Çay bahçesi mi sahil mi?" Dedi.Bakışları yerdeydi.Biraz düşündükten sonra karar verdim.
"Muhammed Karadağ Parkı var biliyor musun?" Dedim ve olumlu anlamda başını salladı.
"Oraya gidelim eğer sana da uygunsa." Dedim.Olumlu anlamda başını salladı ve oturmamız için arka kapıyı açtı.Biz oturduktan sonra o da şoför koltuğuna geçerek arabayı çalıştırdı.Gayet sessiz bir şekilde yolculuk yapıyorduk.Betül'ün meraklı bakışlarını saymazsak her şey gayet sakindi.O sırada elleri radyoya gitti ve arabanın içini ney sesi doldurdu.Biraz sakinleşmek için gözlerimi kapatarak kendimi ney sesine vermeye çalıştım.Gözlerimi kapatınca gördüğüm rüyalar gözlerimin önüne geldi.Nasıl unutabilirdim ki?Şu an hemen önümde oturan adam süslüyordu rüyalarımı.Nasıl unuturdum?
Ney sesinin sona ermesiyle gözlerimi araladım.Yaklaştığımızı fark edince oturuşumu düzelttim.Çantamı omzuma taktığımda sesini işittim.
"Geldik." Başımla onaylayarak arabadan indim.Betül'ün de inmesiyle kapıyı kapattım.Betül koluma girerek daha fazla dayanamamış olacak ki sorularını sormaya başladı.
"Kuzum kim bu adam?Neden buraya geldik?Ne oluyor yahu?" Elimle susması için işaret ettim.En yakınım o olmasına rağmen ona bile açamamıştım daha içinde bulunduğum durumu.Hoş ben bile anlamamıştım ki ona nasıl anlatayım.
"Kuzum söz veriyorum eve gidince hepsini tek tek anlatacağım ama az sabret ne olur.Eve gidene kadar bir şey sorma lütfen." Diyerek koluma koyduğu elini hafifçe sıktım.Pek içinden gelmese de olumlu anlamda başını salladı.Ormanı parka çevirmişlerdi.Her tarafta kuş sesleri vardı.Sakinleşmek için Derince bir nefes alıp verdim.O sırada o durdu ve başını arkaya çevirdi.
"Oturalım mı?" Dedi ilerideki piknik masalarını göstererek.
"Olur." Dedim ve yanına adımladım.Geçip bir masaya oturdu.Ben de karşısına oturdum.Betül gelip kulağıma fısıldadı.
"Kuzum siz konuşun ben arka masadayım.Belki rahat edemezsiniz." Diyerek omzumu hafifçe sıktı ve arka masaya geçti.İkimiz de bir süre sessiz kaldık.Arada gözlerimiz birbirine değiyor hemen kaçırıp masanın üzerindeki ellerimize veyahut etraftaki ağaçlara çeviriyorduk bakışımızı.Uzun bir sessizlikten sonra boğazını temizledi ve dik bir şekilde oturdu.Sanki bir şey açıklamaya hazırlanıyor gibiydi.
"Öncelikle nasıl bir şey içerisinde olduğumuzu İnan bana bilmiyorum.Senin açından durumlar nasıl onu da bilmiyorum ama ben yaklaşık 7 aydır her pazartesi bir rüya görüyorum.Rüyamda hep bir çift göz var bana bakan ve bir ses var işittiğim.Sen de gördün mü bilmiyorum ama ben her gördüğümde senin gözlerini gördüm ve senin sesini duydum." Dedi ve o an başımı kaldırmamla gözlerimiz birbirine usulca değdi.Bir süre ne o konuştu ne de ben.Sanki gözlerimiz anlatıyordu her şeyi.Daha sonra güçlükle gözlerimizi ayırarak konuşmaya devam etti.
"İlk başlarda pek anlam veremedim ama sonra baktım ki hep aynı gün ve aynı tür rüya olunca ben de ne olacağını merak etmeye başladım.Kimsin? Nerdesin? Neden rüyalarımdasın? Hiçbirinin cevabını bilmiyordum.Ama sürekli seni arıyordum.Kendi içimde seni düşünüyordum.Kendi kendime şöyledir böyledir diyerek kalıplandırmaya çalışıyordum ama nafile.Seni hangi kalıba koysam yetmiyordu.Hep bir şeyler eksik kalıyordu.Ama bugün öyle olmadı.Bugün o kermese gelirken içimde bir heyecan vardı.Sanki bir şey olacakmış gibi hissediyordum.Ve rabbim karşıma seni çıkardı.Bu nasıl bir tevafuk İnan bana bilmiyorum.Belki de bu adam ne anlatıyor diyebilirsin ama durum bu.Ta ki gözlerini görene kadar sen olduğunu bilmiyordum.Bundan sonra ne olacak dersen onu da bilmiyorum.Kısacası ben pek bir şey bilmiyorum." Diyerek gülümsedi.O gülünce ben de güldüm.Bakışlarımız gülüşlerimizde asılı kaldı.Duruşumu düzelterek ben de söze başlayacaktım ki aklıma gelenle çantamdaki not kağıdını ve kurumuş gülü çıkardım.Masanın üzerine koymamla şaşkın bakışları önce notu sonra gülü ve en son da beni buldu.Yavaşça eli ceketinin cebine gittiğinde o da bir not kağıdı çıkardı ve masaya koydu.Aynıydı.Şaşkınlıkla gözlerine baktım.Yüzü huzurluydu.Omuzlarını silkti ve tek bir söz çıktı ağzından:
"Nasip." Gülümsedi.
"Nasip." Gülümsedim.

İçimde kalan son cesaretle söze başladım:
"Öncelikle aynı şeyleri yaşadığımızı belirtmek istiyorum.Bizim yolumuzu bir rüya kesiştirdi.Ve bu rüyanın sonucu olarak şu an buradayım.Belki de bu rüyalar olmasa şu an karşında oturuyor olamayacaktım.Kim bilir belki de bir gün bu rüyalara ve bu rüyaları gösterene teşekkür etmemiz gerekir." Diyerek gülümsedim.Normalde 2 saat boş boş konuşabilecek kapasitesi olan ben bu adamın karşısında 2 kelimeyi bir araya zor getiriyordum.
Gözlerimin en derinine baktı ve sesli bir şekilde güldü.Başını eğerek sağa sola salladı.Sonra birden yüzüme doğru bakarak alt dudağını ısırdı.
"Ben şimdiden şükrediyorum." Dedi.Ne demişti o? Kalbim dört nala koşmaya başlamıştı.Ama bu böyle dan diye söylenir miydi be adam.Yürek var bende de yürek.Bir süre balık gibi ağzım açık kaldım.Daha sonra kendime gelerek başımı eğdim ve gülümsedim.Utanmıştım.
Bir süre daha etrafı seyrettik.Sanki anlaşmak için kelimelere ihtiyacımız yok gibiydi.Oturmaktan sıkılıp yerimde hareket ettim.

"Yürüyelim mi?" Diyerek bakışlarımı çevirdim.Olur anlamında başını sallayarak ayaklandı.Arka masadaki Betül'e baktığımda kulaklığını takmış olduğunu gördüm.Bizi fark edince tek kulağındaki kulaklığı çıkararak konuştu.
"Siz konuşun beni dönerken buradan alırsınız." Söylediği söze karşı kıkırdadım.Furkan'a baktığımda onun da yüzünde tebessüm olduğunu gördüm.
"Burada bir yürüyüş yolu var.Çok güzel.Daha önce gördün mü?" Diyerek farklı bir konu açmaya çalıştım.Gözleri etrafta geziniyordu.Ağır ağır yürüyordu.Elleri cebindeydi.
"Evet.Her sene mutlaka gelirim.Çok sevdiğim bir abimin adına yapıldı burası.Gelmezsem vefasızlık olurdu." Duyduğum sözler üzerine adımlarım yere çakıldı.Çok sevdiğim bir abim mi dedi o? İyi de burası benim abimin adına yapılmıştı.
"Yoksa?" Dedim.Ne dercesine yüzüme baktı.
"Sen Muhammed Karadağ'ı tanıyor musun?" Dedim.Sanki çok farklı bir şey sormuşum da anlam verememiş gibi yüzüme baktı.
"Evet de neden sordun?" Dedi.
"Çünkü o benim abim de ondan sordum." Dedim.Bu defa adımları duran o oldu.
"Nasıl?" Dedi.
"Basbaya öz abim.Kardeşiyim ben onun.Asıl sen nereden tanıyorsun?" Dedim.Şok olmuş bir şekilde yüzüme baktı.
"Bir zamanlar doğuda okumam gerekmişti.O zaman bir dernek kurulmuştu.Arkadaşların vesilesiyle ben de katılmıştım.Muhammed abi ile de orada tanıştım.Derneğin kurulmasında çok büyük emeği var." Dedi.Ne derneği?Benim niye haberim yok?
"Ne derneği?Benim haberim yok dernekten." Dedim.Hafifçe güldü ve beni şok edecek o sözü söyledi.
"O öyleydi.Yaptığı hayır asla bilinsin istemezdi.Ondan söylememiş olabilir.Maaşının çoğunluğunu derneğe yardım olarak verirdi.Tam şehitliğe yakışan biriydi.Rabbim de nasib etti." Dedi.Sonra ne söylediğinin farkına varmış olacak ki elleri yine mahcup olduğunu belli edercesine boynuna gitti.
"Şey yani ben öyle demek istememiştim.Özür dilerim." Dedi.Derince iç çektim.
"Önemli değil.7 sene oldu insan bir şekilde kabulleniyor illaki.Çok özlüyorum ama sonra kabul olunduğu makamın güzelliğini düşününce seviniyorum da öyle bir yerde olduğu için." Diyerek yüzümdeki tebessümle gözlerine baktım.Bakışlarında şefkat vardı.Acıma değil,şefkat.Sen ne güzelsin be adam...
Oturduğumuz masadan baya uzaklaştığımızı fark edince tam dönelim mi demek için ağzımı açmıştım ki Furkan benden önce davrandı.
"Dönelim.Arkadaşın merak etmesin." Anlamıştı.Sevindim.Huzurluydum.Çocukluğumdaki o tatlı heyecanım geri gelmişti.
"O yazdığım notta numaram var.Eğer yanlış anlamazsan seni tanımak isterim." Bir anda durdu ve bana doğru döndü.Bir süre sustu ve öyle bir söz söyledi ki başka bir söze ne hâcet...
"Eğer sen de istersen iki cihanda yol arkadaşın olmak isterim.Bu rüyaları gerçeğe taşımak isterim.Hem en güzel hayalim hem de en güzel gerçeğim ol isterim bal gözlü kız." Dedi ve cebinden en son gördüğümüz rüyadaki notu çıkardı.Almam için uzattı.Titreyen elime hakim olmaya çalışarak uzattım.Tam avucumun içine bıraktı.
"Yolumuz güzelse ve Allah içinse neden yürümeyelim?Ayağımıza dikenler de batsa sonunda Gül varsa neden beklemeyelim?" Dedim ve gözlerinden 2 damla yaş süzüldü sakallarına.
"O zaman aramanı bekliyorum Nergis." Dedi.Ne de güzel demişti.Ne de güzel çıkmıştı ismim dudaklarından.
"Yarenlik kolay değildir ama.." dedim.
"Yâr güzelse neden olmasın." Dedi.
Baktı.
Baktım.
Anlattı.
Anladım.
Sözlere gerek yoktu.
Biz gözlerimize bakarak ruhumuzu görmüştük...

Eveeet bomba gibi bir bölümün daha sonuna geldik.

Sizce bölüm nasıldı?

Vote ve yorumlarınızı bekliyorum 🤗

Continue Reading

You'll Also Like

634K 28.8K 20
Yasmîn, annesiyle birlikte Zemheroğlu konağında çalışmaktadır. Zemheroğlu Mardin'in en köklü aşiretidir. Yasmîn'in babası bir gece ansızın annesini...
661K 41K 46
GERÇEK AİLE KURGUSU İlk kitabım olduğu için yazım yanlışları ve mantık hataları olabilir. *13.11.2023*
221K 11.8K 37
Şanlıurfa ☞ Muğla 0546****; Fotoğraf* 0546****; Belli ki bu yoldan yürümüşsün... 0546****; Yoksa etraf böyle çiçeklenmezdi. İlsu; Var öyle marifet...
27.5K 1K 16
Gerçek ailem kurgusu ama bu sefer ki farklı kızımız evli ve hamile. (Bazı yerlerde +18 vardır ayrıca Küfür, argo vardır.) Cringe'den ve klişelerden u...