Kötülük Yaşamak İstiyor

Da Annafreud01

279K 32.4K 12.7K

"Sonuna karşı çık ya da öl." Kaderinde ölüm yazılı olan kötü bir karakterin içerisinde doğmadan önce tercihl... Altro

1.Bölüm: Kötülük çerez yan karakter
2.Bölüm: Hikayeye İlk Darbe
3. Bölüm: Agentis'e Yolculuk
4.Bölüm : Kötülük sizi selamlıyor
5.Bölüm: İlk Akşam Yemeği
6. Bölüm: Gül bahçesinin hanımı
7.Bölüm : Çay Saati
8.Bölüm : Sevimli Yanaklar
9.Bölüm: Küçük Kızlarla İlgilenmiyorum
10.Bölüm: Zor gün
11.Bölüm : Karşınızda Sergius Phalen
12.Bölüm: İnişler ve çıkışlar
13.Bölüm: Şenlik Ateşi (1)
14.Bölüm: Şenlik Ateşi(2)
15. Bölüm: Son Gün
16.Bölüm: Üç artı bir
17.Bölüm: Büyükanne Lounberg
18.Bölüm: Kraliçe Yuelina
19.Bölüm: Ölüm bayrağını kucaklamak
20.Bölüm: Davetiye
21.Bölüm: Sarayda bir gece (1)
22.Bölüm: Sarayda Bir Gece (2)
23.Bölüm: Mabel Leonitus
24.Bölüm : Aşırı Sosyal Gün
25. Bölüm: Kalabalık ev (1)
26. Bölüm: Kalabalık Ev(2)
27.Bölüm: Saplantılı iki erkek
28.Bölüm: Bir sayı seç
29.Bölüm: Kader Kötüleri Ayırmaz
30.Bölüm: Madalyonun diğer yüzü (1)
31.Bölüm: Madalyonun diğer yüzü(2)
33.Bölüm: Av Partisi
34.Bölüm: Son Akşam Yemeği
35.Bölüm: Ben değilim
36.Bölüm: Timiat'ın ağacı
37.Bölüm: Debutante(1)
38.Bölüm: Debutante (2)
39.Bölüm: Balkon Prensi
40.Bölüm: Başrahibe Lorena
41.Bölüm: Eksik Parçalar
42.Bölüm: Sosyetenin Kızıl Cadısı
43.Bölüm: Satranç Tahtası
44.Bölüm: Gerçek Kurgu Başlıyor
45.Bölüm: Kapalı Kapıların Ardında
46.Bölüm: Luna Phalen
47.Bölüm: Kötülük Paylaşılmalı
48.Bölüm:Bazı Karakter Çıkmazları
49.Bölüm: Farkındalık
50.Bölüm: Doğum Günü(1)
51.Bölüm: Doğum Günü(2)
52.Bölüm:Pembe Gözler
53.Bölüm: Birikmiş Kırgınlıklar
54. Bölüm: Seni Tanımak İstiyorum
55.Bölüm: Kötülerin Kazanması Gerekiyor
56.Bölüm: Funetto Sokağı
57.Bölüm: Hançer ve Şövalye
58.Bölüm: Duygu Silsilesi
59.Bölüm: Sen ve Ben
60.Bölüm: Kelebeğin Sabrı
61.Bölüm: İpin Ucu
62.Bölüm: Mutluluk ve Karanlık Üzerine
63.Bölüm: Dolambaçlı Tercih
64.Bölüm: Anne Sorunsalı
65.Bölüm: Vicdan Muhasebesi
66.Bölüm: Kraliçenin Dönüşü(1)
67.Bölüm: Kraliçenin Dönüşü (2)
68.Bölüm: Gölgelerin İçinden
69.Bölüm: Ramanko Ailesi
70.Bölüm: Değişim
71.Bölüm: Teklif
72.Bölüm: Badem Kurabiyesi

32.Bölüm: İmparatoriçe Aurora

3.8K 505 194
Da Annafreud01

Görselimizde buz imparatoriçe, yoğunluktan adam akıllı giremediğim gibi bölüm yazamıyorum ama güzel destekleriniz ve yorumlarınız için teşekkür ederim gerçekten motive ediyorlar.

Keyifli okumalar!

Büyükannemin odasına geldiğimde saat çoktan gece yarısını geçiyordu.

Mabel kendine geldikten sonra özel araçla birlikte saraya gönderilmişti, üstün oyunculuk yeteneğimle bir şeyler bildiğimi kimseye çaktırmamıştım ama öğrendiklerim içten içe beni kemiriyordu.

Bütün bunlar nasıl olabilirdi?

Mabel'in korkan yüzü, vücudundaki yaralar gözümün önüne geldikçe çıldıracakmış gibi hissediyordum.

Çocukluğunu bu şekilde geçirmiş birini orijinal hikâyede kötü olduğu için kim suçlayabilirdi?

Benim sulayamayacağım kesin.

Prenses başından beri bulaşmak istemediğim bir karakter olsa da onu böyle gördükten sonra kaderine terk edemezdim.

Açıkçası söylemesi yapmasından daha kolaydı.

Derin bir nefes alarak elimi kapıya indirdim, planı bir kere daha gözden geçirmeye vaktim yoktu.

Kaybettiğim tek bir gün bile o kızın vücudunda başka bir morluğa sebep olabilirdi, kapının açılmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım ve karşımdaki yüze baktım

Büyükannem beyaz kızıl saçlarını örmüştü, üzerinde normalde gördüğüm koyu renkli kıyafetlerin aksine şeftali rengi bir gecelik ve pudra rengi bir sabahlık vardı.

Uyku beklediğim gözlerinde sadece yorgunluk vardı, bu akşam kimse için kolay geçmemişti.

"Misty, neden şaşırmıyorum?"

Gülümsedim.

"Sana olan düşkünlüğümden dolayı mı?"

Arelya Lounberg hafif kırışmış dudak kenarlarını kaldırarak gülümsedi.

"Sen fare olmadan önce ben kedi olmayı öğrendim küçüğüm, içeri gel haydi hizmetçilerden biri görüp annene söylerse sorun çıkabilir."

Gülümsemeye çalışarak içeri girdim.

***

"Yani her şeyi duydun, öyle mi?"

Oturduğum yerden huzursuzlanarak bakışlarımı büyükannemin beni içine çeken derin kahvelerine çevirdim.

"Yeterince duydum desem daha doğru olur."

Büyükannem şakaklarını ovaladı.

"Prenses bildiğini biliyor mu?"

"Evet."

"Misty! Bunun pervasızca olduğunu düşünmedin mi ?"

Duraksadım, yaptıklarımdan pişman olamazdım.

"Tehlikelerin farkındayım ama Mabel söylemez."

"Nasıl bu kadar eminsin ?"

"Dürüst olmak gerekirse bunu birinin öğrendiğini eğer kraliçe anlarsa prensesin sadece saçını okşayacağını sanmıyorum, prensesinde bunu bildiğini düşünüyorum."

Gözlerinde o korku dolu bakışları taşıyan çocuğa güvenmek istiyorum.

Büyük düşesin sözlerimi tartan bakışları üzerimde gezindi.

"O halde sevgili torunum, burada olma sebebini söyleyecek misin ?"

"Babam ne yapmayı düşünüyor?"

Büyükannem iç çekerek sabahlığının önünü örttü.

"Direkt imparatora söylemek istiyor."

Evet, normal bir dünyada bu harika ve basit bir çözüm olabilirdi, bilin bakalım ne eksik?

"Ama söyleyemez." Dediğimde büyükannem başıyla onayladı.

"Biz güçsüz bir aile değiliz Misty, ailemiz sözü görmezden gelinebilecek ya da birden dağıtılabilecek bir ev değil."

"Ama tehlike her zaman vardır, değil mi ?"

Ailemin orijinal kurgudaki sonu aklıma geldi.

"İmparatorun öfkesine sahip olsa bile Yuelina boş durmayacaktır, onun çocuklarıyla yakın ilişkide olan sen ve daha doğmamış kardeşin bunlar kraliçenin çok kolay hedefleyebileceği şeyler baban direkt ortaya kendini atarsa kraliçe bunu unutmayacaktır."

Konuya girme zamanım gelmişti, kendimden ve planımdan emin olmasam da denemek zorundaydım.

"Büyükanne, yardımına ihtiyacım var."

"Umarım mantıklı ve tehlikesizdir."

Gülümsedim, ben ve tehlikesizlik? Komikti.

"Oh, kesinlikle bazı tehlikeleri var."

***

"Asla olmaz, torunumu o iki cadının kavgasının ortasına atamam."

Bebeğim bir dursan bende meraklısı değilim...

Yarım saattir büyükannemi planım için ikna etmeye çalışıyordum, açıkçası iyi gitmiyordu.

"Büyükanne, bana güvenmen lazım, bu skandal en çok imparatoriçenin işine yarayacak."

Büyükannem odanın ortasında volta atıyordu bense artık geçen saatlerin verdiği yorgunlukla neredeyse yatar şekilde koltukta oturuyordum, sözlerimle büyükannem durdu ve bana baktı.

"Kraliçe kadar kendini göstermiyor olabilir ama imparatoriçe Aurora hafife alabileceğin biri değil Misty."

Düşünmekten başım ağrıyordu, büyükannemi ikna etmek için bir kere daha nefesimi topladım.

"İmparatoriçeyi küçümsemiyorum tam tersine onun gücünü önemseyerek böyle bir plan yaptım, hem unuttuğun bir şey var büyükanne ben yardım istemiyorum karşılıklı çıkar ilişkisi öneriyorum."

Büyükannem sinirle karşımdaki koltuğa oturduğunda bende oturuşumu düzelttim.

"Seni sadece görüştürebilirim, teklifi ben yapamam."

Sevinçten ellerimi birleştirdim, bu bile bir şeydi benim için.

"Seni asla zorlamak istemem bu benim için yeterli sadece bizimkilere kendin görüşmüş gibi anlatman gerekiyor büyükanne."

Büyükannem uzandı ve ellerimi tuttu, gergin bakışlarının altında yatan saf endişeyi görünce boğazım düğümlendi, geçirdiğimiz aylar bizi çok yakınlaştırmıştı.

"Planını beğendim Misty, sadece bunu yapan ben olmalıydım, ama yapamam."

Yaşlı kadının sesinde duyduğum çaresizlikle kaşlarım çatıldı.

"Büyükanne bir şey sorabilir miyim?"

"Tabi."

Bir süredir aklımda olan soruyu dışarı vurdum.

"Konu o iki kadın olduğunda yapmam demiyorsun yapamam diyorsun bu ikisi çok farklı şeyler, başta ikisine de çok değer verdiğin için böyle söylediğini düşünmüştüm... Açıkçası kraliçenin kişiliğini göz önüne alınca onu isteyerek sevebileceğini sanmıyorum."

Onu hür iradesiyle sevmeyi seçmiş tek keriz ülkenin başında oturuyor.

"Sana her baktığımda Olivera'nın anneliğini takdir etmem gerekiyormuş gibi hissediyorum, akıllı bir kız yetiştirmiş."

Bence gelinini her zaman takdir etmelisin ama konu bu değil.

Büyükannem ellerini ellerimden çekip arkasına yaslandı ve bana sıkıntıyla baktı.

"Kısaca açıklayabileceğim bir durum değil, neredeyse bir hikâye eder."

Gerinip arkamdaki yastığı kucağıma aldım ve gülümsedim, kitapta bir figüran olan bu güçlü kadının bana güvenmesini istiyordum.

"Uyku öncesi hikâyeleri dinlemeyeli uzun zaman oldu büyükanne."

Hadi bana huzurumu kaçıracak bilgiler ver.

"Büyükbabanla ben henüz çiftimiz tahta geçmeden önce onların danışmanları ve öğretmenleriydik, o günler ve bunun nasıl geliştiği başka bir hikâye, o zamanlar ikisi de veliaht prens ve prenseslerdi."

"O zaman tahta geçmeden evlendiler."

"Birbirlerini o kadar seviyorlardı ki düğünü öne aldılar, Benedict anne karnına düştüğünde babası sadece bir prensti fakat her güzel şeyin bir sonu vardır Aurora hamile kaldıktan kısa bir süre sonra doğu krallığı Ramanko sınır şehirlerimize saldırdı imparator koltuğuna yeni oturmuş Damian ordusuyla ve büyükbabanla birlikte doğu krallığına savaşmaya gittiler."

Şaşkınlıkla ve merakla dinliyordum, orijinal kurgunun çöp olduğunu ve büyükannemin hayat hikâyesinin daha ilginç olabileceğini düşünmeye başlamıştım, büyükannem devam etti.

"Savaş bir yıl boyunca sürdü sonunda Ramanko kaybetti ve sınırlarımız içerisinde bize bağlı yarı özerk bir devlet olarak kalma konusunda anlaşıldı, imparatorun yokluğunda çok çalışıp ülkeyi yöneten imparatoriçe henüz yaşını bile doldurmamış çocuğuyla kocasını bekliyordu fakat pek umduğu gibi olmadı."

"Ne oldu?"

Bana mısır verin çabuk, bol tuzlusundan.

"Damian atından indi, onu selamlamak için bekleyen herkesi görmezden geldi ve yanındaki arabanın kapısı açıp karnı burnunda sarışın bir kadını kucakladı düşmüş Ramanko'nun prensesi Yuelina böylece hayatımıza girdi."

Evet, Benedict'in kalp kırma yeteneğini nereden aldığını anlamış oldum.

"Aurora tüm sarayı yıksa da hiçbir işe yaramadı bir süre sonra da imparatorla anlaşmaya çalıştı eğer Yuelina'yı saraydan gönderirse çocuğunu evlat edineceğini söyledi fakat Damian bunu reddetti ve uzun süredir kullanılmayan ikinci eş yasasını tekrar kullanarak kraliçe unvanını Yuelina'ya verdi."

"Tam bir karmaşa olmuş olmalı." dediğimde, büyükannem iç çekerek onayladı.

"Ramanko krallığı ve bizim ülkemizin gelenekleri çok farklıydı bu yüzden onu eğitmem için Damien beni görevlendirdi fakat bu sadece Aurora'nın canını daha çok yaktı ve beraberinde başka bir rezaleti getirdi. Aurora bunu kabul etmiyor Yuelina ise bana güvenmiyordu ve imparator bu soruna, sonunda bir çözüm buldu."

"Nasıl bir çözüm büyükanne?"

"Tapınaktan bir rahip istedi ve bana çifte yemin uygulattı."

Bu dünyada büyü vardı, fakat herkesin sahip olabileceği bir yetenek değildi ve genel olarak tapınak rahipleri kullanabiliyordu.

"Şövalye yemini gibi bir şey mi?"

Yaşlı kadın başını iki yana salladı.

"Hayır, çifte yeminde aynı anda iki kişiye yemin edersin ve bu yemin sen ölene kadar devam eder sözlerin büyüyle bağlanır."

"İmparator sana tam olarak nasıl bir yemin ettirdi?"

"İmparator benden iki taraf arasında mutlak eşitlik içinde kalmamı istedi bu yüzden bu eşitliği kişisel olarak bozabilecek herhangi bir şey yapmam durumunda yemin harekete geçip beni kör sağır ve dilsiz yapacak."

Sinirim yükselirken alnımda damarın attığını hissettim, iğrenç bir karşılıktı.

"Bu haksızlık!"

Büyükannem gülümsedi ve avucunu yanağıma bastırdı.

"Hayat haksızlıklarla dolu küçüğüm, umarım senin kalbin bunlarla çok fazla kirlenmez."

***

Büyükannemle yaptığım konuşmadan bir gün sonrası planım için harekete geçtim.

Yuelina'nın sonradan gelebilecek öfke ve düşmanlığını ailemizin bu aşamada alması riskliydi, bu yüzden olabilecek en temiz şekilde halledilmesi gerekiyordu, bu da beni tek bir cümleye götürüyordu.

Düşmanımın düşmanı dostumdur...

Elimdeki işlemeli ağır kutuyu daha sıkı tutup beni imparatoriçeye götürecek hizmetçiyi takip ederken, imparatoriçenin beni dinlemesi için dua ediyordum.

Geçtiği her yeri donduran terk edilmiş imparatoriçe Aurora, romanın yegâne gizemli ama güçlü karakteri.

Kendimi hikâyenin kaçak kat çıkan müteahhitti gibi hissediyorum.

"Buradan sonrasında tek ilerleyebilirsiniz efendim."

Hizmetçiyi başımla onaylayarak önümdeki beyaz kapının açılışını izledim, çiçek sarayı Yuelina'nın sarayının aksine daha sadeydi.

Geniş oda kabul salonlarını andırıyordu, yüksek tavan ve işlemeli sütunlar arasından ilerlerken git gide artan ışıkla gözlerim kamaştı.

Odanın bir duvarını tamamen camlar kaplıyordu, cam olmayan duvarlar ise aynalarla kaplıydı bu yüzden içerisi giren ve yansıyan ışıklarla doluydu, tüm bu ışıklandırmanın ortasında gümüş işlemeli mavi koltuk takımı vardı.

Bir şey eksik değil mi?

"Kızıl saçlar ve bir Lounberg, insanı maziye götüren bir görüntü." Duyduğum sesle dondum.

Al eksiğin tamamlandı Misty, bozdur bozdur harca.

"Lounberg hanesinden Misty Soleil, imparatorluğun annesini selamlıyor."

Başım yere eğik bir şekilde beklerken, yanımdan geçip koltuğa oturan kumaş hışırtılarını duyuyordum.

"Rahatlayıp yanıma gel çocuğum."

Tedirgin bir şekilde başımı kaldırdığımda gözlerim direkt karşımdaki kadının buz mavisi gözlerine odaklandı.

Hikâye boyunca neden yazarın Aurora'ya sürekli buz ile ilgili betimlemeler yaptığını merak etmiştim, şimdi neden yaptığını anlıyordum.

Aurora seramik bir cilt, lacivert saçlar ve buz mavisi gözlerle kış perilerini andırıyordu.

Yuelina'nın aksine daha yumuşak ve yuvarlak yüz hatlarına sahipti ve daha minyon bir kadındı, saçlarına yaptığı topuzunda sallanan minik çiçekler vardı, kraliçenin serbest giyimine karşı imparatoriçenin beyaz ve mavi renklerden oluşan elbisesi daha resmiydi.

İki kadının tek ortak özelliği bakışlarındaki tehlikeli olabilirdi, oturmadan elimdeki kutuyu eğilerek kadının önündeki sehpaya koydum.

"Büyükannem bunun size ait olduğunu ve geri aldığınızda mutluluk duyacağınızı söyledi."

İmparatoriçenin gümüş şahmeran takılı elleri kutuyu açtı ve içerisinden elmaslardan oluşan gerdanlığı çıkardı.

"Ah, yaşlı kadın beni her zaman şaşırtmayı başarıyor."

Açıkçası gerdanlığın anlamını bilmiyordum, büyükannem sadece bunu almanın Aurora'nın havasını değiştireceğini söylemişti.

"Otur çocuğum ve rahatla, Arelya'nın torununu daha yakından görmek istiyorum."

Gerçekten hiç gereği yok.

"Benim için bir onur imparatoriçem." Elbisemi toparlayıp olabilecek en kibar şekilde karşısındaki koltuğa oturdum, kadın zarif hareketlerle gerdanlığı tekrar kutuya koyarken elini havaya kaldırmasıyla sütunların arasından birkaç hizmetçi çıktı ve tıpkı kraliçe ile olan gibi masayı donatmaya başladılar.

Yemin ediyorum Leonitus adını taşıyan herkes şov seviyor.

"Yaşlı kadın neden gelmedi?" kadının derin sesiyle dikkatimi toparladım.

"Biraz halsizdi, sizi başka zaman göreceğini söyledi." Gülümsemeye çalışırken imparatoriçenin bakışları beni tartıyordu.

"Bunu duyduğuma üzüldüm ama seni görmekte güzel, davetiyem işine yaradı mı?"

Ah öyle bir şeyler de olmuştu değil mi?

"Yardımınız için minnettarım imparatoriçem, sayenizde sorunum gerçekten hafifledi."

"O kadının yanında olmak sadece sorun yaratır Misty, büyükannenin uyarmasını beklerdim."

Endişeden parmaklarımı sıkmamak için kendimi tutuyordum, kesinlikle imparatoriçenin karşısında olmak daha farklıydı.

"Affınıza sığınırım bazı olaylar benim kontrolüm dışında gerçekleşti."

"Ve gerçekleşmeye devam ediyor, umarım zamanı geldiğinde zarar veren bağları koparabilirsin çocuğum ailenin yıllardır koruduğu çizgiyi bozman üzücü olurdu."

Abla ben sadece on beş yaşındayım biraz ağır olmadı mı dememek için kendimi tutuyordum, tabi ki imparatoriçe her şeyin farkında olacaktı.

Önümüze servis edilen çaylara uzandık, sosyeteye çıkışım ve büyükannem ile ilgili geçen birkaç cümlenin sonunda elimdeki fincanı masaya bıraktım ve duruşumu düzelterek imparatoriçeye döndüm.

"Majesteleri, sınırımı aşarak sizden bir iyilik isteyebilir miyim ?"

Kadının gözlerinden bir parıltı geçerken tehlikeli bir şekilde gülümsedi.

"Merak ettim doğrusu, söyle bakalım."

Yapabilirsin Misty!

"Birbirimize iyilik yapmamıza izin verin lütfen majesteleri!"

***

Tanrım ölüyorum...

Kadın doğru duyup duymadığını anlamaya çalışır gibi bana baktı ve ciddileşti.

"On beş yaşın söylediklerinin karşılığını alabileceğin bir yaş olduğunu biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum majesteleri, karşınızda her şeyin farkında olarak duruyorum."

İmparatoriçe gülümsedi ve fincanına uzandı.

"Ölümü bile göze almış bir çocuk ha? Konuş bakalım Misty Soleil."

Birazdan söyleyeceklerimi duyduktan sonra beni gerçekten öldürebilir...

"Majesteleri çok uzun süredir çiçek sarayında kaldığınızı ve hakkınız olan yerde başkalarının olduğunu biliyorum."

Kadının elindeki fincan yere düşüp kırıldığında olduğum yerde sıçradım, imparatoriçenin bakışları vahşileşmişti.

"Herkes çıksın!" kadının bağırmasının ardından bir hareketlenme oldu, kapı sesini duyan Aurora keskin bakışlarını bana yöneltti.

"Ağzından çıkanları ve onları kime söylediğinin farkında mısın çocuk?"

"Lütfen beni dinleyin, kimse kendini elinde bir şey olmadan bu duruma düşürmez!"

Ölmek için gerçekten daha çok gencim, imparatoriçe sözlerimi tartıyor gibiydi.

"Peki, bir çocukla neden anlaşma yapmalıyım?"

"Çünkü bu çocuk size yetişkinlerin yaratamadığı bir fırsat yaratacak."

İmparatoriçe bir şey söylemeden bana baktı, bunu onay kabul ettim ve elbisemin gizli cebine koyduğum büyükannem sayesinde ulaştığım Mabel'in doktor raporunu kadına uzattım.

Yazılanları yüzünde hiçbir mimik oynamadan okuyan kadını sessizce izliyordum, belki bir göz yanılmasıydı ama bir an için gözlerinde bir üzüntü gördüğümü hissettim.

"Benden prensesi kurtarmamı mı istiyorsun?"

"Evet majesteleri."

İmparatoriçe kâğıdı katlayıp ortamıza geri koyarken bakışlarından ne düşündüğünü anlayamıyordum.

"İmparatora gittiğim gibi bunun sizinle olan bağlantısı ortaya çıkar, ayrıca neden bunu yapayım?"

Sorusuyla donup kaldım, bu çocuklar neden kimsenin umurunda değildi?

"Eğer bunun ortaya çıkışı imparatorun gözünün önünde olursa kimse şüphelenmez majesteleri."

Aurora kıkırdadı.

"Gerçekten daha da ilgimi çekiyorsun, peki bunu nasıl yapabilirim?"

"İmparator başta olmak üzere kraliçe Yuelina ve tüm çocuklarını saraya çağırın, yemekleri özellikle ağır ve mideyi yoran yiyeceklerden hazırlatın, raporu okudunuz Mabel'in midesi buna dayanamayacak ve yemeği yeterince uzun tuttuğunuz takdirde masada kötüleşecek."

"Sonrasında?"

Artık imparatoriçenin ilgisini çektiğimi biliyordum, gülümsedim ve kendimden emin bir şekilde gözlerimi kaçırmadan devam ettim.

"Kraliçe Yuelina direkt sizin zehirlediğinizi söyleyecek, bu onun için kaçıramayacağı bir fırsat olur, sarayınızda o gün doktorunuzu hazır bulundurun ve olayın sorumluluğunu üstlenip prensesin sizin sarayınızda imparatorun gözetiminde doktor kontrolüne girmesini sağlayın"

"Böylece kızına yapılanları kendi gözleriyle görecek, peki ben sarayıma nasıl geri döneceğim?"

"Prensesin istismarına imparatorun saray hizmetçileri de şahit, bu bir otorite açığıdır imparatordan daha çok kraliçeye olan bağlılığı temsil eder bunu hissettirip saray çalışanlarına bir soruşturma açılması gerekiyor."

Aklıma yetişkin Mabel'in hizmetçilerine sık sık sadist yöntemler uyguladığı geldi.

"Aynı zamanda kraliçenin odaları yeterince kontrol edilirse acımasızlığına kanıt oluşturabilecek eşyalarda bulunabilir, böylece kraliçenin dağıttığı her şeyi imparatoriçe toplar."

Aurora'nın gözleri parladı.

"Uzun zamandır böyle eğlenmemiştim, eklemek istediğin bir şey var mı?"

Emin olamasam da devam ettim.

"Prensesi gözetiminizde tutmak istediğinizi söylersin bunun sizin yararınıza olacağını düşünüyorum."

Mabel'i sevmesine gerek yoktu onu bir piyon olarak da düşünebilirdi bulunduğumuz durumda annesinden uzak kalması için araya ne kadar güç girerse o kadar iyiydi.

İmparatoriçe masadaki kâğıda bakarak düşünceli bir şekilde bir süre durdu.

"Yaşının çok ötesinde bir planla karşıma geldin, oğlum için Aisnward'den daha yararlı bir nişanlı olabilirmişsin."

Gerçekten hiç gereği yok.

"İmparatorluğumuzun annesine böyle hizmet edebilmek benim için yeterli."

Şimdi bana kabul edip etmeyeceğini söyle!

"Teklifini kabul ediyorum, planın işe yaramasa bile kaybedeceğim hiçbir şey yok işe yaradığı takdirde prensese yardım edeceğim."

Teşekkür ederim tanrım... Çok teşekkürler.

"Ama bana elini gösterdin çocuğum, artık seni görmezden gelemem."

Ne?

"Affınıza sığınarak ne demek istediğini anlayamadım majesteleri."

İmparatoriçe başını yana eğip bana gülümsedi.

"Veliaht prensin sosyal toplantılarında artık seni sürekli görmek isterim nişan için çok geç olsa da aklın oğluma hizmet edebilir, eğer beni kırmazsan prensesi kurtarırken daha motive hissedebilirim."

Kâğıtla aynı renk olduğuma yemin edebilirim.

"T-tabi imparatoriçem, benim için bir onurdur."

***

Sarayın dışında bekleyen arabacıma doğru giderken imparatoriçenin etkisi hala üzerimdeydi, yazmaya çalıştığım kaderim orijinal olay örgüsü başladığı zaman neye dönüşecekti?

"Misty!"

Arabaya tam adım atmıştım ki yan tarafımdan gelen sesle durdum ve bana doğru yürüyen Serena ve Benedict çiftini gördüm.

Bir durun tek tek gelin!

Serena adımlarını hızlandırdı ve elleriyle ellerimi tuttu, Benedict sanki ilginç bir manzaraymışız gibi bize bakarken onunla ilk karşılaşmamız olduğunu fark ettim ve kendimi toparlayıp selamladım.

"İmparatorluğun güneşini selamlıyorum ben Lounberg evinden Misty Soleil."

"Rahatlayabilirsiniz, imparatoriçeyi mi ziyaret ettiniz?"

Tatlım işine gelince ne kadar kibarmışsın, keşke Serena'ya da böyle olsaydın.

"Evet, majesteleri, büyükannemin hediyesini getirdim, leydi Serena nasılınız?"

Serena bana içten bir şekilde gülümsedi.

"Arkadaşımı görünce daha iyi oldum, bir süredir sizden haber alamadım."

Bak arkadaş dedin kalbimi çeldin.

"Maalesef bazı işlerim vardı ama şimdi bitti en yakın zamanda görüşmek isterim."

Serena tam ağzını açmıştı ki araya Benedict girdi.

"Üç gün sonra gençler arasında bir avcılık yarışması var isterseniz katılabilirsiniz ."

Teklifin neden geldiğini anlamayarak Benedict'e baktım, annesiyle aynı buz mavisi gözleri annesine kıyasla daha sıcak bakıyordu uçları sarıya çalan kahverengi saçlarını da babasından almış olmalıydı.

En azından görünüş olarak annesine benzemeyen bir çocuk var sonunda.

"Ait olmadığım bir yerde sorun çıkarmak istemem majesteleri."

"Misty lütfen bana eşlik et."

Serena bir tanem şimdi sırası değil.

"Büyükannenize çocukken çok düşkündüm, ailemin düzenlediği toplantıda kesinlikle bir Lounberg'in yeri vardır."

Veliaht prens ana karakter özelliğini aktive ederken gözlerimi saçtığı ışıktan korumaya çalıştım.

Kaderime saydırırken gülümsüyordum , artık prensin sosyal toplantılarında görünmem gerektiği için çokta kötü bir teklif sayılmazdı.

"Teklifiniz için teşekkürler majesteleri orada olmaktan ve arkadaşıma eşlik etmekten memnuniyet duyarım."

***

Sonraki bölümden kesitler:

Elimde bir fotoğraf makinası olsa Serena'ya şaşkınlıkla bakan Veliaht prensin ifadesini çekip müzeye bağışlayabilirdim.

*

"Valens, öldürmek bir seçenek değil."

"Derisini yüzebilir miyim?"

"Hayır?"

"Aç sırtlanlar peki?

"Kesinlikle hayır!"

"O zaman bu dansı bana lütfeder misin?"

Continua a leggere

Ti piacerà anche

26.8K 2.6K 21
Bedenim tir tir titremeye başlamıştı. Gözlerim dolmuş neredeyse ağlayacaktım. Etrafta yeni yeni fark ettiğim geçmişe ait şeyler vardı. Tabelalar, ara...
7.4K 1.4K 6
Dediğiyle bir lahza beklemeden defterini alarak gitmişti bey oğlu. Ardında dolu dolu olmuş gök gözler bıraktığını bilmeden öylece gitmişti. Genç kız...
255K 5.8K 126
İmparatorluğun 17. İmparatoru bir kadındı. Roark Dükü sayesinde kardeşlerine karşı tahta geçebildi. "Majesteleri, isteğinizi yerine getirmeye hazır...
4.5K 230 37
Bir tekfur kızı ve Beyoğlu