Flowers Blooming in the Dark...

By cooljhope

39.7K 7K 1.3K

Ölüm Tanrısı Wei Wuxian, Bereket Tanrısı Lan Wangji ile tanıştığında beklediği son şey ayaklarının yerden kes... More

1- kim olduğunu biliyorum
2- saça konan lotus
3- yenidünyalar
4- Wei Ying'i bekliyordum
5- biriyle tanıştım
6- bu senindir
7- ben sadece doğruları söylerim
9- seni öpebilir miyim?
10- bin öpücük
11- fısıltıların tanrısı
12- ceza
13- Yiling
14- sözler tutulmalıdır
15- kehanet
16- görmek ister misin?
17- Xian-gege, Sebze-gege
18- A-Yuan öyle demek istemedi
19- kanıtla
20- hiç aşık oldun mu?
21- ikinci görev
22- bekle beni
23- sebze-gege nerede?
24- senin için
25- nezaket ismi
26- küçük bir Lan
27- güneş feneri
28- tavşan feneri
29- Gecesiz Şehir ve Jinlin Tai
30- böğürtlenler ve pembe cüppe
31- bizi ayıramayacaklar
32- boom!
33- bana güvenmene ihtiyacım var
34- Yiling Piri'nin planı
35- son aptallık girişimi
36- sevgi ve şefkat
37- en iyi şans sensin
38- solup gitmek
39- ruh bağı
40- onlara inanıyorum
41- evlilik ve ruh bağı töreni
42- beni geçmen gerekecek
43- sana güveniyorum
44- mum alevleri
45- buradayım, Lan Zhan
46- final

8- varsayımsal olarak

928 167 20
By cooljhope

Wei Wuxian'ın hayatında, yargılanmaktan korkmadan tavsiye almaya gidebileceği bir insan vardı ve o da Shijie'siydi.

Ne yazık ki, Jiang Yanli'nin her an doğum yapması beklenildiğinden onu görmek için Jinlin Tai'ye gitmesi gerekiyordu ama eğer Shijie'sini görecekse, buna değerdi. Jin'in müritleri o sarayda yürürken ölüm tanrısından uzak durmaya dikkat etmişti ve şanslıydı ki, ablasının odasına giderken Madam Jin ya da daha kötüsü Jin Guangshan ile karşılaşmamıştı.

İlk başta, karısının etrafında endişeli bir tavus kuşu gibi dolaşan Jin Zixuan ile uğraşmak zorunda kaldı ama Wei Wuxian'ın kız kardeşiyle yalnız konuşmak istediği anlaşıldığında Jiang Yanli, kocasına tatlı bir şekilde gülümseyerek biraz mahremiyet için müsaade verip veremeyeceğini sordu.

Açıkça eşinin yanından ayrılmaya isteksiz olsa da Jin Zixuan'ın birkaç kurtarıcı özelliğinden biri, Jiang Yanli'nin üzerine titremesi ve o ne isterse onu yapmasıydı. Özellikle de Jiang Yanli'nin mükemmel gülümsemesiyle karşı karşıya kaldığında. Bu yüzden Wei Wuxian ile arasında geçen birkaç iğneleyici ayrılma esprisinden sonra, Jin Zixuan odadan ayrılmıştı.

"Jiang Cheng ve benim seni buradan çıkarmamızı istemediğinden emin misin?" Hala Jin Zixuan'ın demin çıktığı kapıya bakarken Wei Wuxian sordu. "Çok geç değil."

Jiang Yanli güldü. "Bunu sormayı ne zaman bırakacaksın? Burası benim evim, hapishane değil ve A-Xuan bana çok iyi bakıyor."

Ablasının kullandığı sevgi sözcüğüne burnunu kırıştırmış, ardından yanıtlamıştı. "O senin için yeterince iyi değil, Shijie."

"A-Xian," Yanli kardeşine bunu zaten milyonlarca kez duyduğunu belli eden bir bakış attı. "Benim için yeterince iyi olduğunu düşündüğün biri var mı?"

"Hayır," Wei Wuxian herhangi bir pişmanlık göstermeden derhal itiraf etmişti. "Shijie tanrılar ve tanrıçalar arasında bile mükemmeldir. Hiç kimse ona layık olmayı umamaz bile."

Ölüm tanrısı başka bir kahkaha çınlamasıyla ödüllendirilmişti.

"Benim XianXian'ım her zaman şapşal ve sevimli," dedi sevgiyle. "Şimdi, gel de yeğenine merhaba de"

Wei Wuxian hevesle ablasının önünde diz çökmüş ve şişkin karnının üzerine nazikçe elini koymuştu. Onu çok mutlu eden, minik bir tekme hissetti. Bu ilk tekmesi değildi ama yine de ölüm tanrısını huşu ile doldurarak, yakında dayı olacağını bilmesinin heyecanını tazelemişti.

Bir hizmetçi onlara çay ve atıştırmalıklar getirdiğinde Wei Wuxian, Jiang Yanli'nin yakındaki küçük masaya oturmasına yardım etti. İki kardeş muhabbete kendilerini kaptırırken Wei Wuxian Shijie'sinin varlığının verdiği sıcaklıkta kolayca kendisini kaybetmiş, gevezelik etmiş ve ondan olabildiğince çok gülücükler almaya çalışmıştı.

Gülümsemeleri yerini samimi bir sessizliğe bıraktığında, Jiang Yanli kardeşine doğru döndü.

"A-Xian," dedi kibarca. "Biliyorsun, oturup sohbet etmekten her zaman mutlu oluyorum. Ama bugün sanki özel bir mesele hakkında konuşmak istiyormuşsun gibi hissettim."

"Ah," Wei Wuxian boş çay fincanıyla oyalanmak için bakışlarını aşağı indirdi. "Shijie beni çok iyi tanıyor, haha."

Ölüm tanrısı ne söyleyeceği hakkında düşünürken, Jiang Yanli sabırla bekledi.

"Yiling Piri olmayı hiç umursamadım," diye başladı nihayet. "Beklenmedikti ama pişman olduğum bir şey değil. Yiling'e gelen ruhlarla ilgilenmekten ve müritlerimle çalışmaktan keyif alıyorum. Hatta Mezar Tepeleri'ni artık evim olarak görüyorum, buna rağmen elbette her zaman Nilüfer Rıhtımı'nı özleyeceğim."

Jiang Yanli kafasını salladı. Hiç şüphe yok ki, Jinlin Tai'de yaşamak konusunda o da benzer şeyler hissediyordu.

"Ve birçoğu ölümden kaçınıp korkarken, ben her zaman garip bir şekilde bu konuda rahattım," diye devam etti Wei Wuxian. "Bu yüzden ölüm tanrısı olmak... neredeyse çok doğal hissettirdi. Sanki olmam gereken şey hep buymuş gibi."

Ablası başını yana eğdi. "Ama?"

"Ama," iç çekti. "Son zamanlarda düşünmeye başladım. Ölüm güçlü ve durdurulamaz, fakat ne işe yarıyor ki? Rolümün gerekli olduğunu, ölümlülerin diğer dünyada gidecek bir yere ve onlara göz kulak olacak birine ihtiyaç duyduklarını biliyorum. Ancak, güçlerimi yaşayanlara yardım etmek için kullanabilmemin bir yolu yok mu?"

"A-Xian," Jiang Yanli ona tam olarak çözemediği bir yapbozmuş gibi keskin bir bakış attı. "Sen zaten yaşayanlara yardım ediyorsun."

"Ediyor muyum?" diye sordu şüpheci bir şekilde.

"Evet," ablası yumuşak bir şekilde gülümsemişti. "Dediğin gibi, ölüm yaşamın bir parçasıdır ve tüm ölümlüler en sonunda buna yenik düşerler. Ölülere göz kulak oluyorsun ama bunu yaparken ölenlerin geride bıraktıklarına da ilaç oluyorsun. Ölümlüler bu yüzden sana dua ediyor, değil mi? Sevdiklerinin yeraltı dünyasında iyi bakıldıklarını bilmek onlara gönül rahatlığı veriyor."

Wei Wuxian, ablasının söylediklerini kafasında tarttı. Sahiden de hiç bu şekilde düşünmemişti ama haklı olduğunu inkâr edemiyordu. Bunun Lan Wangji'ye kur yaparken tam olarak nasıl yardımcı olacağını bilmese de Shijie'sine minnet dolu bir gülümseme vermişti.

"Teşekkürler, Shijie. Bu beni daha iyi hissettirdi."

"Sevindim," ölüm tanrısının kafasını gençliklerinde yaptığı gibi okşadığında, Wei Wuxian ablasının ilgisi altında dağılan saçlarını düzeltti. "Bunu düşünmene ne sebep oldu bu arada?"

"Ah," Wei Wuxian süklüm püklüm bir sırıtmayla burnuna dokundu. "Belirli bir şey değil."

Jiang Yanli ikna olmuş görünmüyordu ama aynı zamanda tüm alemlerin en iyi ablası olduğu için, kardeşini durum her neyse söylemeye zorlamamıştı. Ki bu, elbette, Wei Wuxian'ı sadece Shijie'sinden sır sakladığı için daha da suçlu hissettirdi ve bu yüzden çabucak devam etti. "Sadece, varsayımsal olarak, güçlerimin kur yapma sürecinin ilk görevini yerine getirmemi zorlaştıracağını düşünüyordum."

Jiang Yanli'nin gözleri genişlemişti. "Birine kur mu yapıyorsun?"

"Varsayımsal olarak!" diye tekrar etti Wei Wuxian. "Eğer gerçek bir kur yapma sürecinde olsam bunu konseyden duyardın, değil mi? Hahaha..."

Ablası şüphe içinde ona bakarken soğuk terler döküyordu. Lan Wangji ile kur yaptıklarını aile tanrıçasına sır olarak saklayamayacağına güvenmediği için söylememiş değildi, sadece Wei Wuxian bunu aile dahil hiç kimseye söylemeyeceğine dair Lan Wangji'ye söz vermişti. Jiang Yanli'nin ifadesi, ölüm tanrısının rahatlaması için kısa süre sonra her zamanki nazik dinginliğine geri döndü.

"Pekâlâ, A-Xian. Sana inanıyorum," dedi. "Ve eminim ki, eğer bir kur yapma sürecine girseydin yapabileceğin en kısa sürede bana söylerdin."

"Elbette, elbette," diye onayladı Wei Wuxian.

"Ve eğer, varsayımsal olarak, birine kur yapıyor olsaydın ve bana söyleyemeseydin," diye devam etti tatlı bir şekilde. "Mutlu olduğun sürece desteğimi alacağını bilmeni isterdim."

Wei Wuxian boğazında oluşan ani yumruyu yuttu. "Teşekkür ederim, Shijie."

Jiang Yanli onun elini tutmuş ve hafifçe sıkmıştı.

"Son zamanlarda daha mutlu görünüyorsun, A-Xian. Böyle mutlu kalmaya devam ettiğin sürece ayrıntılara ihtiyacım yok. Gerçi, o ayrıntıları bilmekten kesinlikle çok mutlu olurdum." Sonra ekledi, "Varsayımsal olarak."

Wei Wuxian gülerek ablasını bir kucaklanma içine çekmişti. "Seni çok seviyorum, Shijie."

"Ben de seni seviyorum, A-Xian."

Muhabbetleri başka konulara da evrildiğinde onlar daha farkına varamadan güneş ufukta alçalmaya başlamıştı. Ablasına veda etmiş ve hatta bir süre önce dönen Jin Zixuan'a da nazik bir hoşça kal demeyi başarmıştı.

Jiang Yanli, "Henüz gitmeden, bir şey daha söyleyecektim A-Xian," dedi. "A-Xuan ve ben oğlumuzun doğum adını çoktan seçtik, ancak onun nezaket ismini senin seçmeni umuyorduk."

"Benim mi?" Wei Wuxian şaşkınlık içinde sordu. Başını sallayan Jin Zixuan'a bakıyordu.

"Kan bağıyla akraba olmasan bile sen oğlumuzun en büyük dayısısın. A-Li bunun, onunla bir bağlantı kurman için önemli olduğunu düşünüyor," dedi Jin Zixuan. "Ve ben de katılıyorum."

Yüzündeki gülümseme biraz gergin görünse de gerçekten elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor gibiydi. Wei Wuxian ufacık bir şekilde etkilendiğini hissetti. Belki de tavus kuşu o kadar da berbat biri değildi.

"Ayrıca," diye ekledi Jin Zixuan. "A-Li'ye göre hem Jiang Wanyin hem de ben isim bulmakta kötüyüz."

İğneleyici bir şekilde söylemiş olsa da Jin Zixuan aslında bunda herhangi bir gerçek hakaret görmüyor olmalıydı çünkü karısına sevgi dolu bir gülümseme sunmuştu. Tüm bunlar Wei Wuxian'ın birazcık kusmak istemesine sebep oldu ama aynı zamanda bu, Jin Zixuan'ın iyi olduğu başka bir noktayı daha işaret ediyordu.

Bu korkunç gelişmeyle mücadele edebilmek için Wei Wuxian tiksindirici derece yüksek sesli bir kahkahayla diğer tanrının sırtına şaplak attı.

"Evet, evet, bana bırak," diye öttü. "Yeğenime şimdiye kadar konulmuş en iyi nezaket ismini vereceğim!"

Jin Zixuan ölüm tanrısına sinirli bir bakış attığında dünya nihayet eski haline geri dönmüştü. Wei Wuxian boğazını temizlerken Jiang Yanli yalnızca gülümsedi.

"Şeye ne dersiniz," dedi en sonunda. "Rulan?"

"Jin Rulan," Jiang Yanli sanki test ediyormuş gibi tekrar etmişti. Sonra gözleri parıldadı. "Evet. Harika, sen de öyle düşünmüyor musun canım?"

Jin Zixuan ismi kafasında tartıyor gibi görünüyordu. Gerçi Wei Wuxian, karısının mutluluğunu görünce yüzünün yumuşamasından söyleyebilirdi ki; oğullarının adını "Wuxian" koymak istese bile Jin Zixuan muhtemelen kabul ederdi.

"Jin Rulan," dedi başını sallarken. "Evet. Teşekkürler, Wei Wuxian. Oğlumuzun da bu ismi seveceğini biliyorum."

Wei Wuxian gözlerini kırpıştırdı. Önünde, Jiang Yanli ve Jin Zixuan sanki dünyada başka kimse yokmuş gibi mutlulukla birbirlerine bakıyorlardı. Berbattı.

Wei Wuxian Jinlin Tai'den ayrılırken yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.

***

Yanli ve Zixuan, çok seviyorum sizi ya🥺

Continue Reading

You'll Also Like

134K 13.6K 29
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
3.2K 419 14
Xiao Zhan zor bir durumdadır. Banka hesabı neredeyse bostur, isi yoktur ve ailesinin onun için sectigi işi reddettigi için kaçarcasına şehire yerleşm...
15.9K 2.1K 41
NOT: Kapaktaki kahverengi saçın hiçbir şekilde konuyla ilgisi yoktur. Kahverengi saçın nedeni; benim başka fotoğraf bulamamış olmamdır. Saygılar... 1...
40.5K 3.4K 14
Bir virüs insanları zombilere çevirdiğinde tüm dünya kaosa sürüklenmişti. Milyonlarca insanın öldüğü bu yeni dünyada güçlüler ve zeki olanlar hayatta...