RED

By mokyooo

9.5K 883 810

21. yüzyılda bir arada yaşayan vampirler, kurt adamlar, elfler ve insanlar sosyal düzeni sağlamak adına belir... More

Giriş (M)
Yüzün çok tanıdık geliyor (M)
Mühürlenmemiş kurt (M)
Yalan söyleyen elf
Ellerini uzat bana
Gün doğumuna dek
Benimle kal
Çünkü seni bir tek ben koruyabilirim
Kızıl gözlü canavardan
Kaçmamız gerek
Söylesene kimi seçerdin?
Asla kendi kurduna sırtını dönme
Sıradaki av sensin
Peki seni avlayan kim?
Piyonlar
Bir vampiri ansızın öpersen...
Oyunun içine çekilirsin
Koruyucu elf
Alfanın dişleri seni parçalayacak
Pişman mısın?
Ardına bakmadan kaç!
Çünkü sen hep yalnızdın!
Alfanın kardeşi
Sırrını sonsuza kadar saklayacağım
Zannettiğinden daha yakınındayım!

Sakladığın sırlar ne?

448 44 13
By mokyooo

Baekhyun gözlerini yatağında açtığında üzerindeki ağır kokunun sahibini yanında bulmayı ummuştu ancak yastıklardan başka hiçbir şey yoktu. Odasına doğru yaklaşan ayak sesleri ve onu her daim güvende hissettiren koku bir anlığına hissettiği kızgınlığı ve hayal kırıklığını alıp uzaklara taşısa bile, zihnine doluşan görüntüler ruh halini tekrar değiştirmişti. Ona doğrudan kızılmasını, hesap sorulmasını, aynı davranışı yüzlerce kez yapmış olduğunu  suratına vurulmasını istemiyordu. Kapıya karşı sırtını döndü ve gözlerini yine kapattı. Henüz birkaç saniye önce uyanmış zihni, bir insanın ya da bir kurt adamın zihnine göre çok hızlı  davranmıştı her zaman olduğu gibi.

Bir dakika içinde kapı sessizce açıldı ve Baekhyun sevdiği kokunun tüm odaya yayıldığını hissetti. Ayak sesleri çok geçmeden odanın içinde hareket etmeye başladığında kıpırdamamak ve uyanık olduğunu belli etmemek için kalıp atışlarını, nefes alış verişini ve abisinin boynuna atlamak için zıplamaya hazır bacaklarını dizginlemeye çalıştı. Parmak uçlarında gezinen, gözlerini açmasına neden olan şey, Jongin'in dudakları değil; biricik abisi Junmyeon'un eliydi.

"Evdeki kurt kokusu o kadar yoğun ki birisinin sana saldırdığını bile düşündüm yerdeki kıyafetleri görene dek. Ne zamana kadar kurtlarla sevişmeye devam edeceksin? Birisi dişlerini boğazına geçirene dek mi yoksa o şanssız kurt başına büyük bir bela olana dek mi? "

Baekhyun yüzlerce kez duyduğu cümlelere karşı gözlerini devirirken bir yandan esneyip, uyuşmuş bedenini esnetmeye çalıştı. Abisinin her daim korumacı tavırlarını sevse bile bundan sıkıldığı anlar artık daha fazlaydı. Hiçbir şeyden haberi olmayan, kendini koruyamayan, herkesin oyuncağı olmaya hazır bir vampir değildi artık. Aksine birçok kişiyi parmaklarında oynatmış ve yine oynatmaya devam eden, kayıp olan kişilerden asla üzüntü duymayan kan avcısının tekiydi.

"Hiç kimse başıma bela olmayacak bunu söylemekten vazgeç artık. Neden bu kadar erken geldin? Birkaç gün sonra gelmen gerekmiyor muydu?" Yumuşak yastıklardan doğrulurken kaba bir şekilde sordu. Elinde olsa abisini evinden kovardı ama bu ev sadece onun değildi, bu yüzden böyle bir hakkı yoktu.

"Küçük kardeşimi daha fazla yalnız bırakmak istemedim." Junmyeon onunla alay etmeye devam ettiğinde diğeri anlayışı bir kenara bıraktı ve çocuklaşıp ona yastık fırlattı. Refleksleri uzun yolculuğa rağmen hala yerindeydi, yastık yüzüne çarpmadan yakalayabilmişti. Gülerek kardeşi gibi kokan yastığı yatağın ucuna bıraktı ve çarşafların arasından çıkan öfkeli çıplak bedene yan bir bakış attı. Baekhyun ıslak rüyasında gördüğü hayallere banyosunda devam etmeyi düşünürken abisi yüzünden bir kez daha durduruldu.
"Ciddiyim. Kurtlarla arana mesafe koy."

"Aptal masalları dinleyecek zamanım yok. Ne yapacağımı sana soracak yaşı çoktan geçtiğimi düşünüyorum. Ayrıca ne yapacağıma karar vermeyi bu kadar çok istiyorsan babam sana liderliği teklif ettiğinde ona sırt çevirmeyip, kabul etseydin."

Junmyeon'un kzıl gözleri kısılmaya başladı öfkeyle birlikte. Bu konuyu aralarında hallettiklerini düşünüyordu ama durum zannettiği gibi değildi. Küçük kardeşi onun önüne engeller koymakta her zamanki gibi ustaydı.

" Hiçbir şeyden haberin yok öyle değil mi?" diye, sordu Junmyeon sesini sabit tutmayı başararak. Baekhyun gibi öfkelendiği anda her şeyi yakıp yıkan, partiyi bitiren birisi değildi. Aksine partinin devam etmesini sağlar ve kurbanını arka odada, üzerine tek bir kan lekesi bile bulaşmayacak şekilde öldürürdü.

"Ne oldu?"

Baekhyun kısa süren tatilin ve geriye iki değil tek kişi dönmüş olmanın ardına düştü ani bir şekilde. Dolabında aldığı eşofman altını hızlıca bacaklarından geçirirken Junmyeon baskın kurt adam kokusunun olduğu yatağa avuç içlerini bastırıp hafifçe gezdirdi. Kokuyu en hassas yerine hapsedip peşine düşecekti ve böylece kardeşinin o kurttan uzak kalmasını kendisi sağlayacaktı.

"İzlanda'da her şey iyiydi, tatili kötüye götüren minik pürüz orada değil burada çıktı. Fark ediyorum ki çok güvendiğin adamların burnunun ucunda olan biten şey için seni uyarmamışlar. Haberi öğrenir öğrenmez seni korumak için geldim."  Junmyeon yataktan kalktı ve derin bir nefes alarak Baekhyun'un iki yanında yumruk olmuş parmaklarını yavaşça gevşetip, tuttu. O an bir kez daha emin oldu, kardeşi için yapabileceği şeylerin bir sınırı yoktu. Onun için engelleri ortadan kaldırmaya çalıştığı dünya büyük ve güçlüydü sıradan insanların ona ulaşması mümkün değildi. Ancak Park Chanyeol ona ulaşmak için şansını denemeye çalışmış ve vazgeçmek üzereyken başarılı olmuştu. Junmyeon o adamın kanlı ellerini kardeşinin omuzlarından çekmek için her şeyi yapmaya hazırdı ve yapacaktı da. 

"Beni korumak mı? Beni çok az şeyden korursun sen hyung." dedi, sesi güçlü yanının kırıldığını ele verirken.  "Beni savaşta korumuştun en son."

Junmyeon üzünce başını salladı. "Bunun tekrar olmasına izin vermeyeceğim. Ölü bir insan bulunmuş, şehrin kenar mahallelerindeki pansiyonlardan birinin arka sokağında. Boynunda diş izleri varmış bu yüzden bizden şüpheleniyorlar. Liderleri Chanyeol her an seni sorgulamak için buraya gelebilir. "

O an Baekhyun abisinin söylemeye devam ettiği diğer şeyleri duyamadı. Her şey sessizleşmiş, bulanıklaşmış ve görünmez bir kara deliğe çekiliyormuş gibi hissettirmişti ona. Bu güne dek sadece bir kişinin boynuna dişlerini geçirmişti  bunu oyun olarak yapsa bile çok net hatırlıyordu. O adamı, o yatağı, beraber oldukları eski pansiyonu ve o yatakta onlara katılan kurt adamı çok net hatırlıyordu. Adamın göğsündeki pençe izini andıran tırnak izini de keskin hafızası ona hatırlamıştı. Bu işte tek başına değildi ve ona bir şey olursa Jongin'in de başı yanardı. Bu, ona hem güven hem de pişmanlık verdi aynı anda. Hala konuşmaya devam eden abisine odaklanan zihni biraz olsun pişmanlığını geride bırakmasını sağlarken gerginlikle daha da donuk olan parmaklarını onun omzuna bastırdı. Aslında bir şeyler iyiydi, ne kadar doyumsuz olsa da abisi ona o gece nerede ve kiminle olduğunu sormamıştı. Belki de ne yaptığını biliyordu ya da ona güvenmeyi seçmişti yanlış bir karar olarak.

"Ben değildim! Ben yapmadım hyung. Hiçbir şey yapmadım!" Baekhyun suçlu psikolojisinin içinde bulunarak bağırmaya başladığında Junmyeon ona daha da yaklaştı ve bir anda kardeşinin yanaklarını kavradı. Bir vampiri, özellikle safkan bir vampiri, hipnotize imkansız denecek kadar zordur ama onun amacı bu değildi. Sadece onu kendisine inandırmaya çalışıyordu.

"Sana inanıyorum kardeşim. Her şeyden, herkesten daha çok sana inanıyorum. O geldiğinde burada, sadece senin yanında, duracağım ve sana destek olacağım. Şimdi sakinleş ve aklından geçen her şeyi unut. Sana hiçbir olmasına izin vermeyeceğim tamam mı? Sen benim kardeşimsin. Seni ve Minseok'u kaybetmeyeceğim. Ailemizin dağılmasına, o pisliklerin soyumuzu tüketmesine izin vermeyeceğim beni anlıyorsun değil mi? "

Dişlerini sıktı başını sallamaya devam ederken ve küçük kardeşi de aynı şekilde söylediklerine onay verdi. Dağılmayacak, birbirlerinden kopmayacak ve en önemlisi sakladıkları sırrı asla ele vermeyeceklerdi.

" Duş alıp giyin. " Junmyeon dağınık yatağa gözü ucu bakıp ardından tekrar kardeşine döndü. "Bir saat içinde Minseok burada olur."

Baekhyun'un gözleri titredi diğer abisinin ismini duyduğunda. Onu çok uzun zaman boyunca görmemiş, hatta ismini bile duymamıştı. İzlanda'ya taşındığı andan beri evin içindeki anılarını da kendisiyle birlikte götürmüştü sanki. Baekhyun buna neden olanın babası olduğunu biliyordu ancak tek neden bu değildi. Minseok dört ırkın barış içinde bir arada yaşama fikrine her zaman karşıydı. Buraya dönüyor olması onu koruyacağı gibi çok küçük bir ihtimal olsa da artık bu fikirden uzaklaştığı anlamına geliyor olabilirdi.

Bazen yanlışlar hiç olmadığı kadar doğru görünebilirdi.

*

Kyungsoo gergin bir şekilde ormanın içinde yürüyordu diğerleriyle birlikte. Abisinin ona bu görevi vermiş olması tamamen saçmalık ve aşağılayıcı bir davranıştı. Yapmak istemediğini hatta gururunu bir kenara bırakıp 'yapamayacağını' söylediğini halde şimdi diğer genç kurtlarla birlikte markete gitme görevindeydi. Aslında bunun tek bir nedeni vardı; safak sökerken eve dönen abisinin çok değişik koktuğunu söylemiş olmasıydı. Gerçeği söylediği için cezalandırıldığına inanamıyordu. Kim bunun için olmak istemediği bir ortamın içinde bulunmaya zorlanırdı ki?

Kim Kyungsoo, elbette.

Küçük gruptaki diğer genç kurtların kendi aralarında konuştukları şeyleri duyabiliyordu istemese bile. İyi duyma yetisi ve onu kabullenmemekte ısrar eden kurdu ne zaman Kyungsoo'nun aleyhine bir şey olacak olsa adeta birleşiyorlardı. Kendi üzerinde dönüp duran konuyu duymazdan gelmeyi sürdürürken ormanın bu tarafında  geçirdiği son anı hatırlamaya çalıştı. O kadar uzun zaman olmuştu ki müthiş kurt hafızası hatırlamakta biraz güçlük çekmişti. Genellikle evde ve evin çevresinde takılırdı, diğerleri gibi ormana gitmek istemezdi. Küçükken ormanın bu tarafında abisiyle birlikte oyun oynadığını hatırladığında istemsizce dudaklarına yapışan gülümsemeyi durduramadı. Her ne olursa olsun abisine sahip olduğu için kendisini şanslı hissediyordu. Onu koruyucu meleği olarak görmekten yorulmuş olsa bile bu düşünceyi bir kenara atamıyordu.

"Ama Kyungsoo'ya hiçbir iş kalmıyor."

Kendi adının geçtiğini bir kez daha duyduğunda düşüncelerinden arınıp gerçek dünyaya döndü. Ona bakan gözler ve çelik gibi sert vücutlar seslice yutkunmasına neden olurken sürüdeki gençlerden birisi, BangChan, ayağını sertçe yere bastı.

" Alfa onun yorulmasını istemez buna eminim. Bu yüzden iş bölümünü kendi aramızda yapalım ve bırakalım o da ilk kez merkeze gitmenin keyfini yaşasın."

Bu doğru değildi. Jongin günün sonunda en çok çalışan kişinin kendi kardeşi olduğunu duymak isterdi. Alınan sebze ve meyvelerin en iyisini bulmak için (ayrıca kurtlar için zehirsiz olduğundan emin olmak adına) birkaç market gezmeleri gerekebiliyordu. Sürekli aynı yerden alışveriş yapmıyorlardı çünkü herhangi bir düşmanın onlara karşı komplo kurabileceklerini düşünüyorlardı. Zehirleme başta olmak üzere (bazılarını genç kurtlar anlamayabiliyordu çünkü), alışveriş yapmak için giden kurtlara saldırı da olabilirdi. Bu yüzden her zaman farklı takımlara ayrılıp farklı yerlere gidiyorlardı ihtiyaçlar için. Kendi topraklarında sebze yetiştirmeye çalışmışlardı daha önce ancak toprak verimsizdi, başarısız olmuşlardı. İmzalanan anlaşmada ormanı seçmek belki hataydı çünkü birkaç yabani bitki ve meyve dışında ellerinde hiçbir şey yoktu.

"Hayır." dedi, Kyungsoo bu karardan nefret ettiğini belli eden bir sesle. "Sizinle birlikte geleceğim. Ayrıcalık falan istemiyorum."

Yeri grubun ortasından öne doğru çıktı. Onun kalbini kırmak istemiyordu ancak Kyungsoo'nun kokusunu alan düşmanlara açıkça hedef haline gelmekte istemiyordu. Bu yüzden onu yalnız başına bırakmayı seçmişlerdi küçük gruptan ayırarak. Eğer ona bir şey olursa yalanları alfanın öfkesini biraz dindirmeye yeterdi.

Küçük kardeşinizin yorulmasını istemedik onun sadece eğlenmesini, bir günlüğüne hayatının tadını çıkarmasını istedik.

Ama dışarıdaki tehlikeyi unutmuşlar mıydı?
Jongin bu soruyu sorardı elbette.

"Plakları çok sevdiğini biliyorum." dedi, Yeri tatlı bir gülümsemeyle. "Seni plak satan bir dükkana götürmeme ne dersin?"

"Hayır. Siz çalışırken kendi başıma eğlenemem bunu yapmak istemiyorum." Başını ısrarla iki yana salladı.

Yeri anlayışla ona bakıyordu. Derin bir nefes alırken arkasındaki gruptan ayrıldı ve Kyungsoo'ya daha çok yaklaştı. Jongin'in sorusuna verilecek cevap işte buradaydı.

Aslında onun yanında birisi vardı.

"İşimizi hızlıca halleder ve diğerlerinin yanına döneriz. Biraz eğlenceden kimseye zarar gelmez öyle değil mi?"

Bu soruyu kendi içinde düşünmeye başladı Kyungsoo. Hemen hayır demek istemiyordu çünkü plak koleksiyonuna birkaç parça daha eklemek istiyordu. Üstelik orada tek başına olmayacağının garantisi verilmiş olduğu için biraz rahatlamıştı açıkçası. İşe yaramayan birisi olmak istemiyordu, ona bu isimle hitap edildiğini duymayı ise hiç istemiyordu.

"Pekala.." Dudaklarının arasından sessizce onayladı. Kötü olasılığı henüz düşünmüyor, onunla konuşmaya çalışan kurdunu susmaya çalışıyordu ısrarla. "Birlikte plak dükkanına gidebiliriz."

Yolun devamı aynı şekilde devam etti. Yeri'nin ona eşlik edeceğini ve şarkılar hakkında konuşabileceklerini düşünmüştü ancak bu bir hayal kırıklığından başka bir şeye dönüşmekten öteye gidemedi. Tek başına ilerliyorken hiç değilse diğerlerinin başka bir konudan konuşuyor olmaları onu biraz olsun mutlu etmişti ancak hiç arkadaşı olmadığını bir kez daha fark etmişti o anda. Her zaman abisini öne sürerek onunla mesafeli olduklarını söylerler ama daha Kyungsoo arkasını dönmeden onunla alay etmeye devam ederlerdi. Zavallı çocuk unutamayacağı kadar çok kez buna şahit olmuştu. Sorunun kendisi olduğunu biliyordu.

Hatta sorunun her zaman 'sorun' olan bağ kuramadığı kurdu olduğunu biliyordu.

Onunla alay edilmesine neden oluyor, küçük görülmesini sağlıyordu.
Hiyerarşideki yerini sorgulatmasına neden oluyordu.
Dayak yemesine neden oluyordu.
Olur olmadık yerlerde agresif davranmasına neden oluyordu.
Abisi olan alfanın liderliğini sorgulamasını istiyordu nedensizce.
Kaostan, nefretten, kinden beslenen bir şeytan gibiydi kurdu.
İyi olan hiçbir şeyi anlamıyordu.

Kısa bir süre sonra ormanın sonuna ulaşıp, sınırı geçmişler ve şehre girmişlerdi. Kyungsoo modern dünyada kendini kaybetmeden önce derin bir nefes aldı ve küçük gruba biraz yaklaştı. Her şey ütopik ve uyum içindeydi, sanal bir dünyanın içinde hissetmişti bir anlığına. Korkmuştu ama merak duygusu canlıydı olabildiğince. Elfler göz kamaştırıcı, elit ve bir o kadar bu şehir hayatına uyum sağlamış görünmüşlerdi ona. Caddenin karşısında arabasına yaslanmış bir halde onları dikizleyen vampiri gördüğünde anında başını yere eğdi. Dokunmasa bile sıcacık teninin üzerinde soğuk bir etki yaratmış vampirin delici bakışlarını bir süre hafızasında tutacaktı.

Önceden haberleştikleri için grup sessizce gidecekleri bölgelere doğru ayrıldı. Kyungsoo, Yeri ile birlikte caddenin doğusuna doğru yürümeye devam ederken meraklı bir tavırla etrafı inceliyordu. Mağazalar, gökdelenler, köpek gezdiren insanlar, çeşit çeşit ağaçlar, kafeler... Onun için her şey farklıydı. Plakları abisinden istemek yerine kendisi alabilirdi bu güne dek bunu neden yapmamıştı ki? Burada olan harika şeyleri kaçırdığına inanamıyordu? Güneş ve bulutlar bile burada daha güzel görünüyordu.

"Plak dükkanı hemen köşede."  Yeri dakikalar sonra onunla tekrar konuştuğunda Kyungsoo dikkatini bir anlığına ona verdi. Plaklar aklından çıkmıştı ne yazık ki!

"Benimle geldiğin için teşekkür ederim."

Yeri gülümsedi onun samimi teşekküründen sonra. "Alfanın istediği plakları ben alıyordum bu arada. Listedeki plakların senin için olduğunu uzun zaman sonra öğrendim."

"Bu seni mutlu etmedi öyle değil mi?" Kyungsoo alaylı bir şekilde söylediğinde diğeri bakışlarını kaçırdı ondan. Yüzünü gölgeleyen şapkayı daha da aşağıya indirdi Yeri utandığını gizlercesine. O sırada yanındaki gencin gözlerini devirdiğinden habersizdi. Kyungsoo içine kapanık ve kurduyla anlaşamayan birisi olabilirdi ancak bazı şeylerin farkındaydı. Sürüdeki bir çok dişi kurt alfadan ilgi bekliyor ve ona ekstra ilgi gösteriyordu. Bunlardan birisi Yeri'ydi.  Plakların üzerindeki notları gördüğünde bundan daha çok emin olmuştu Kyungsoo.  "Korkma kimseye söylemem. Zaten söylesem bile bana inanmazlar, biliyorsun."

Diğeri konuşmayınca alfanın kardeşi de sessizlik yemini etti ve birlikte dükkanın içine girdiler. Kapının üstündeki zil Kyungsoo'yu bir anlığına tedirgin etse bile her şey saniyelik sürmüş ve bitmişti. İçerideki her şey ona taze bahar esintisi mutluluğu vermişti. Kapının önünde dururken aynı anda raflara bakmayı sürdürdü ve burnuna dolan alışılmadık tütsü kokusunu içine çekti. Garip ama hoştu, çam kokusu ona evini hatırlatırken anlamlandıramadığı bir koku bedenini gevşetmiş iyi hissetmesini sağlamıştı.

"Sana yardım etmemi ister misin?"

Kyungsoo başını iki yana salladı. Onun buraya gelmiş olması bile büyük bir incelikti. "Teşekkür ederim, biraz dolaşmam sorun olur mu?"

"Elbette olmaz. Buralarda olacağım."

Kyungsoo hızlıca sol tarafa doğru koşar adımlarla yürüdü ve bel hizasına gelen raflardaki plakları kurcalamaya başladı. Ne kadar çok mutlu olduğu yüzündeki gülümsemeden belli oluyordu. Yeri dükkanın sahibiyle konuşurken Kyungsoo seçtiği birkaç plakla birlikte ona baktı.

Hala burada olup olmadığını kontrol etmek için ona bakmıştı aslında.

Yeri gülümseyerek seçimlerinin iyi olduğunu belirtirken Kyungsoo sevinçle parmak uçlarında zıpladı ve arkasını dönerek diğer rafa yöneldi. Mutluluğu kötü şeyler söyleyen kurdunun ona ulaşmasını engelliyordu. Adeta onunla arasına bir barikat kurmuş, ulaşılmaz olmuştu.
O an Kyungsoo tek ihtiyacının mutluluk olduğunu fark etti.
Belki de ormandan uzaklaşmak ona iyi gelmişti.

Kyungsoo aldığı dördüncü plağı göstermek için Yeri'ye, arkasına, döndü. Girişte, sağ tarafta, olması gerek genç kurt orada değildi. Daha birkaç saniye önce oradaydı ama şimdi yoktu. O dişi kurda ait keskin koku da yoktu zaten tıpkı onun kalp atışlarını olmaması gibi. Kyungsoo kaybolan gülümsemesiyle birlikte gözlerini dükkanın içinde gezdirdi.

Yeri burada değildi.

O an kurdunun ona söylediği cümleler bir bir zihninin içinde yankılanmaya başladı. O sesi duymayalı çok uzun zaman olmuş gibi hissetti bir anlığına ama daha dün gece o sesle mücadele etmişti. Mutluluk zaman kavramını karıştırmasına neden oluyorken aynı zamanda zihninin kontrolünü de bırakmasına neden olmuştu. İlk önce parmaklarının arasında tuttuğu birbirinden güzel plakları yere düşürdü. Bunu bilinçsizce yapmıştı ama dükkanın sahibi, bir insandı, hışımla olduğu yerden kalkmış ve ne olduğuna bakmak için onun olduğu yere gelmişti. Genci rafların arasında iki eliyle başını tutarken  gördüğünde endişelendi. Eşyalarına bilerek zarar gelmediğinden emin oldu o anda ve o gence yardım etmek için  yaklaşmaya başladı. Kyungsoo o an zihnini ele geçirmeye çalışan kurdundan kurtulmaya çalışıyordu. Avuç içleriyle başına vurarak o sesi ve onun önerdiği fikirleri tamamen durdurabileceğini düşünüyordu. Kendi kurduna yalvarmak komik ve acınasıydı ama o çok uzun zamandır bunu yapıyordu durması, susması ve en çokta değişmesi için. Bugün sessiz ve güzel geçmeliydi ama kurdu aynı fikirde değildi bunu berbat etmek için her şeye hazırdı. Bir kol uzağında duran adamdan kaçmak için hareketlendi Kyungsoo çünkü ne olacağını anlamıştı ancak kurdu ondan önce davrandı. Tüm kontrolü ele geçirdi ve Kyungsoo bedenindeki yetkiyi kaybetti bir anda.

Dükkanın içindeki raflar zavallı insanın fırlatılmasıyla devrilmeden önce Kyungsoo'nun gözleri kırmızıydı. Dönüşmeye başladı hemen ardından, kıyafetleri dört bir yana saçılmış ve güzel kürkü ortaya çıkmıştı. Kahverengi- siyah tüylerinin arasındaki beyazlar adamın kanına bulanmak istiyordu. Bugünü Kyungsoo'nun en mutlu günü ilan etmek yerine, onun asla unutamayacağı kara gün ilan edeceği bir gün haline çevirmek istiyordu kurdu.

Hırlayarak dükkan sahibinin baygın bir şekilde yattığı rafların arasına doğru atladı. Adamın yarı açık gözlerinde kendi yansımasını görebiliyordu Kyungsoo bundan nefret etse bile şu an gerçekleşen olayı durduracak bir şey yapamıyor, kurdunu sakinleştiremiyordu. Böyle bir şey ilk kez oluyordu daha önce hep kendisinin yaralanmasına izin verirdi kurdu bu yüzden daha çok korkuyordu. Jongin'in ona çok kızacağından emindi, belki sürüden atılırdı.

Dahası anlaşmayı bozduğu için bir savaş çıkmasına neden olurdu değil mi?

Bu adama zarar vermemeliydi her ne olursa olsun. Bir kez daha kurduyla konuşmaya, onu durdurmaya çalıştı. Ne kadar çok yalvardığını ve her seferinde kurdunun onu duymazdan geldiğini görmezden gelse bile devam etti. Kendi içinde kapana kısılmıştı tamamen, adama kaçması için bağırsa bile onu sadece kurdu duyuyordu.

Kurdu bir kez daha hırladı ve verdiği sürenin sonuna geldiğini belli edercesine saldırıya geçti. O an hem dükkanın sahibi hem de Kyungsoo gözlerini sıkıca kapatmışlardı. Hayatının sonuna geldiğini düşündü Kyungsoo. Kurdu onun hayatını sonlandırmıştı bu yaptığıyla. Sürüdekiler onu asla kabul etmez, bu yaptığını affetmez ve onu asla savunmazlardı. Artık tek başındaydı. Annesi ve abisi asla onu istemezlerdi.

Çarpmanın şiddeti o kadar kuvvetliydi ki Kyungsoo kurt bedeninde olsa bile ayaklarının yerden kaydığını hissetti. İlk kez birisine saldırıyordu daha önce denemediği bir şeydi ne yapacağını bilemiyordu yani. Kurdu saldırgan olsa bile birisini doğru şekilde nasıl alt edeceğini bilemiyordu. Saniyeler içinde Kyungsoo geriye savrulduğunu hissetti. Sıkıca kapattığı gözleri kurdunun çıkardığı acı dolu inlemeyle aralanmıştı yavaşça. Ne olup bittiğini anlamadan kendini yerde buldu. Hem kurdunun hem de kendi boğazında keskin bir acı vardı. O acıyı yeni yeni hissedebiliyordu.

Kurt bedeni yerden kalkmaya çalışırken Kyungsoo karşısındaki göz alıcı güzellik dışında hiçbir şeye odaklanamıyordu. Uzun gri-beyaz saçlar ve solgun bir ten, keskin ama bir o kadar masum bakışlar...

Kyungsoo nefes bile alamadı onu izlerken. Kurdu hırlıyor , ona bir kez daha saldırmaya hazır olduğunu belli ediyordu ama elf ona aldırmadan dağılmış rafların arasından dükkan sahibi kaldırdı.
Adamın kolunu omzuna atıp onu biraz önce oturduğu rahat sandalyesine oturana dek taşıdı. Kurdu hırlamaya, Kyungsoo ise büyülenmiş bir şekilde onu izlemeye devam etti. Daha sonra lider elf Sehun'un kardeşi Luhan adamın yanağındaki yaranın derin olup olmadığıyla ilgilendi. Dükkanın sahibi 'iyiyim' diyene dek sessizlik hakimdi. Luhan onun yaralarının kısa bir sürede iyileşeceğinden emindi asıl önemli olan kendini kontrol edemeyen kurt adamdı.

Yavaşça geriye döndü ve  rafların arasında hareket eden kurda kaşlarını çatarak baktı. Hala burada olması, kaçıp gitmemesi, aslında iyiydi. Onu kontrol edebileceğini gösteriyordu. Korkusuz bir şekilde kurda doğru yürümeye başladığında Kyungsoo aksini istese bile kurdu saldırıya geçti. Bilgisiz ve genç olan kurt saniyeler içinde kendini yerde bulmuştu. Luhan dirseğini onun boğazına bastırıyorken güzel gözleri kurdun koyu kahverengi gözlerindeydi.

Kendi dilinde 'özüne dön' dedi. Jongin'in alfa sesiyle zor başardığı şeyi Luhan tek cümleyle başarmış ve kurdu dize getirmişti. Saniyeler içinde kurdu geriye çekildi ve yerini Kyungsoo'ya bıraktı. Çıplak genç, bir melek kadar güzel olan elfe bakarken  kendi has kokusundan utanmıştı. Elf çok güzel kokuyordu sanki çiçek bahçesinin içinde dolaşmış gibiydi. Luhan altındaki kurdun yüzünden uzaklaşırken aynı anda dirseğini boğazından çekti. Kyungsoo rahatça yutkunurken bir şeyi fark etmişti.

Kurdu sessizce duruyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

33.9K 2.1K 22
Levent ve kedi sandığı ama kedi olmayan kedisi Çakır'ın hikayesi 🌈
4.1M 251K 75
Mühür taşı gerçek mührüne kavuştuğunda kıyamet kopmalıdır. Her kıyametin sonunda, yitirilen hayatlar olur. Bu şeref hangimize ait? •Parmağımı...
93.6K 7K 38
Biyoloji öğretmeni Kim Taehyung, öğrencisi Jeon Jeongguk'a ödev verir. #201023 #010824
630K 53.7K 42
abilerim kurgusu, erkek versiyon. Bu kurgu reenkarnasyon içerir! Yᴇɴɪᴅᴇɴ ᴅᴏɢ̆ᴅᴜᴍ ʟᴀɴ! Tᴜ̈ɴᴇʟɪɴ ᴜᴄᴜ ʙᴏᴍʙᴏᴋ ʙɪʀ ʏᴇʀᴇ ᴄ̧ıᴋᴛı! 🛸Küfür ve argo içerir.🚀 ...