Abilerim ve İkizim ||tamamlan...

Od gaamzeyyy

3.2M 164K 76.9K

17 yıl önce verilen yanlış bir karar bir ailenin hayatını nasıl etkileyebilir? Ya da yapılan hatalar hangi aş... Více

1. Bölüm
2. Bölüm
Karakter Tanıtımı
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
İnstagram Bölümü
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
İnstagram Bölümü
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
İnstagram Bölümü
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
İnstagram Bölümü
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31.Bölüm
İnstagram Bölümü
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm (×2)
İnstagram Bölümü
44. Bölüm
Final
1 Milyon!
Finalden Sonra
1. Yıl :')

43. Bölüm

39K 2.5K 1.9K
Od gaamzeyyy

*DEFNEDEN*

Ne?

Kuzey abi... Sen cidden iflah olmazsın...

Lan Ateşi almak nedir?

"Emin misin?" diye sordum Savaşa. Lan eğer abim aldıysa gebertir aq!

"Sence emin olmadığım bir bilgiyi yayacak kadar gereksiz bir kişiliğim var gibi mi duruyor?" diye sordu.

Eğer şu an bu kadar şaşkın olmasaydım kesinlikle laf sokardım ama şu an konumuz bu değildi. Neyse.

"Abim... Kesin gebertir. Ben onda bu potansiyeli görüyorum." dedim.

"Tebrikler. Ne kadar zekisin." dedi alay edercesine. Peh. Kıçımın kenarı.

"Benim abim yanına gitmem gerekiyor." dedim onun dediğini es geçerek. Şu an onunla polemiğe girmekten daha önemli işlerim var.

"Kuzey abinin buna pek sıcak bakacağını sanmıyorum." dedi net bir şekilde. Tek kaşım havaya kalktı.

"Bende abimin o adını bile ağzıma almayı istemediğim mâhlukatı almasına pek sıcak bakmıyorum o zaman. Where is the adalet?" dedim ve kapıyı açık bırakıp içeri girdim.

Allahım. Neden ya? Neden normal bir insan gibi bir hayatım yok? Mesela neden? Niye? Neden? Nasıl? Niçin? Çıldırıcam!

Hızlıca odama çıkmaya başladım. Tabi ne kadar hızlı olabilirse. Bir basamağı 5 saniye de çıkıyordum. Harika!

Sonunda odama ulaşınca hemen cüzdanımı ve telefonumu sweatimin, daha doğrusu Kuzey abimin sweatinin cebine sokuşturdum. Ardından da geldiğim hızla merdivenleri geri indim.

Annemlere söylemem gerekiyordu. Yani evden puf diye kaybolmam baya bir saçma olurdu. Neyim ben? Düşünceli evlat filan mı?

Hemen salona girdim. Demirler içerde değildi. Annemler ise yine dedikodu ediyorlardı. Boğazımı temizledim.

"Anne ben Kuzey abimin yanına gidiyorum. Görüşürüz." diyip hızla salondan geri çıktım. Allahım sen beni yakalanmaktan koru. Amin.

Hızla açık bıraktığım kapıdan çıktım ve kapıyı üstüme kapattım. Savaş hâlâ burdaydı.

"Abimin nerde olduğunu biliyor musun?" diye sordum.

"Hayırdır?" diye sordu tek kaşını havaya kaldırarak. Bu ne karizma yiğidim?

"Sence?" diye sordum göz devirirken.

"Abine söylemeden yanına gitmen ne kadar mantıklı?"

"Abime söylemem sence ne kadar mantıklı? Sence 'abi yanına geliyorum' desem 'tabi gel kardeşim, Ateş ile ilgilenirsin' mi diyecek? Çakma Spaydi cidden ya safsın ya salak." dedim. Dediklerimle göz devirdi.

"Asıl ya sen çok cesursun ya da çok aptal. Çözemedim." dedi.

"Ne aptallığımı ya da cesurluğumu gördün?" dedim. Tam ağzını açmış konuşacakken devam ettim.

"Neyse tamam konu uzuyor. Abim nerde biliyor musun? Söylemen gerekiyor." dedim ciddi bir tonda. Yeter bu kadar gırgır şamata değil mi ama?

"Depo." dedi ve sustu.

"Ergen misin? Bad boy' cuk seni. Pilav boy. Depo ne aq? Neyse sorgulamıyorum. Adresini biliyorsundur heralde?"

Dediklerimle kaşları havaya kalktı. Tamam baya saçmalamış olabilirim ama cidden depo ne aq? Ergen ped boy.

"Birlikte gidelim." dedi. Bu çocuğun sorunları mı var? Ne bu soğukluk?

"Beni kesmeyeceğin nerden bileceğim?" dedim şüpheyle.

Belki beni 31 yerimden bıçaklayıp, kezzapa yatırıp sonra bir ağaçtan sallandırırken bana ok atacaktı. Ya da damatlık giydirip deniz analarıyla evlendirebilirdi. Seçenek boldu.

"Sen cidden ne yaşıyorsun kızım ya? Sence seni öldürmek gibi bir fantazim olsa seni o gün kurtarır mıydım?" diye sordu.

Tamam. Sustum. Okey.

"Aman be. Tamam." dedim. Benden onay alınca arkasını dönüp bir Porscheye doğru yürümeye başladı.

Tipim değilsin Porschecim. Ben Range Rovercıyım. Hah.

Bu ergen düşüncelerimi bir kenara bırakıp arabaya bindim. Kapıyı kapatınca büyük bir sorunum olduğunu farkettim.

Evet arkadaşlar kemer...

"Kemerini tak." dedi Savaş. Mal valla.

"Kemerini tak. Söylemesi ne kadar kolay değil mi? Körsün heralde." dedim ve alçılı kolumu zorlada olsa kaldırdım. Ama bana boş boş baktığını farkedince bende koluma baktım. Kuzey abimin sweati saolsun alçı belli olmuyordu.

"Kolumda alçı var. Kemere gerek yok. Sür sen. Ben senin sürücülüğüne güvendim. Aslansın sen aslan. Sorunsuz sürersin." dedim yağ çekerek.

Şu an Kuzey abim o gereksizi öldürüyor olabilirdi. Zaman kaybedemezdim. Kimse kusura bakmasın valla.

"Saçmalama. Her an her şey olabilir." dedi Savaş.

Bunu bende biliyorum Savaşcım. Mesela birden bire ailen değişebilir, birden bire araba çarpabilir, birden bire kaçırılabilir, birden bire dayak yiyebilir, birden bire intihara sürüklenebilirsin. Her an her bok olabilir yani.

"Merak etme her şeyin her an olabileceğini bende biliyorum Çakma Spaydi. Ama şu an işimiz acil farkındaysan. Kaza yapmak umrumda gibi mi duruyor?" dedim.

"Bana olan olmuş zaten." diye de kendi kendime mırıldandım.

Savaşa baktığımda bana tuhaf bir şeymişim gibi bakıyordu.

"Hadi sür aslan." dedim mahalle abileri gibi. Ortamın saçma ciddiyetini bozmaya çalışıyordum.

Birden üstüme eğildi. Ne yapıyon lan?

"Hayırdır birader?" dedim şaşkınlıkla.

"Önce emliyet." dedi ve kemeri çekip taktı.

Nesin sen? Son güvenlik bükücü filan mı?

Kendi kemerini de takıp arabayı çalıştırdı. Ardından da gaza basıp direkt evin bahçesinden çıktı.

Bahçeden çıkar çıkmaz telefonumun çalması bir oldu. Hadi bismillah. Kuzey abim.

"Abi?" dedim düz bir sesle.

"Nereye gidiyorsun? Ne yapıyorsun? İnsanların arabasında ne işin var senin?" diye sertce sordu.

Şeyy... Ben galiba sıçtım...

Ama bir dakika aq. Ben niye sıçıyorum? Abim yüzünden bindim ben bu arabaya. Onun suçu. Banane.

"Asıl sen napıyorsun abi? Ateşi aldırmalar filan?" diye sordum sert çıkarmaya çalıştığım sesimle.

"Sen nerden biliyorsun? Savaş mı söyledi?" diye sordu.

"Kimin söylediğinden çok senin yaptığın şey önemli bence. Ne yaptın oma?" diye sordum.

"Bir şey yapmadım. Buraya geliyorsanız gelmeyin. Eve dönün." dedi net bir şekilde.

"Nedene bu dediğine inanmadım." dedim. Sonra da ekledim.

"Geliyoruz. Bekle bizi." dedim ve suratına kapattım. Bu özgüven nerden geliyordu bilmiyorum ama birden içimde patlamalar oluşmuştu.

"Hâlâ anlayamadım. Ya aptalsın ya da cesur." diyen Savaşa döndüm.

Sen ne diyon aq?

"Sen konuşmada arabayı sür köle." dedim burun kıvırarak.

"Emredersiniz Prenses Diana. Başka emriniz?" dedi ciddiyetle.

"Beş çayımın yanına kurabiye de getir. Birazda kezzap." dedim.

"Kezzapın yanına meze ister misiniz Prenses Diana?"

"Evet. Kanda 5 dakika bekletilmiş at etinden yapılmış söğüş. Biraz da kedi sote." dedim.

Kendi dediğim şeylerden midem bulanınca suratımı buruşturdum. Iyy ne iğrenç insanım aq.

"Kusucum." dedim. Kahkaha attı. Normal şartlarda bende gülerdim ama o an aklımda kedi sote olduğu için gülmekten çok kusma isteğim vardı.

"Abisine bak kardeşini al amına koyayım."

Savaş kendi kendine mırıldanmıştı ama duymuştum.

"Övdün mü gömdün mü?" diye sordum. Gözlerini bir kaç saniyeliğine yoldan ayırıp bana baktı. Sonra tekrar yola döndü.

"Ne anladıysan."

Pabucumun gizemlisi. Bok.

"Sus köle. Sür şu arabayı ve kapat çeneni." dedim. Hafif güldü ve bir şey demeden arabayı sürmeye devam etti.

.
.
.

"Bu mu lan depo dediğiniz yer?" dedim. Kahkahamı bastırmaya çalışıyordum. Lan! Pauaha. Ya bu ne aq?

Karşımda duran son derece modern olan binaya baktım. Ormandaydı. Ama resmen son derece harikaydı. Ev gibi duruyordu.

"Noldu beğenemediniz mi Prenses Diana?" diyen Savaşa döndüm.

"Lan depo mu bu? Bu bildiğin normal bir bina. Bende harabe bir yere gidiyoruz sanmıştım. Bu ne be?" dedim elimle binayı işaret ederken.

"Ne bekliyordun? Polisler sence senin bahsettiğin gibi harabe bir yeri kontrolsüz bırakır mı? Sokak keş kaynıyor. En mantıklısı normal görünen, şüphe çekmeyen bir bina." dedi açıklayıcı bir tonda.

"Cidden hiç dikkat çekmiyor." dedim elimle kafasını yere eğmiş olan korumaları gösterirken.

"Neyse ne ya. Hadi." dedim ve önden yürümeye başladım. Birden bire üşüdüğümü farkedince üstüme baktım.

Ruhuma el fatiha. Amin.

Harika. Üstümü değiştirmedim. Harika.

Olan oldu artık diye düşünerek içeriye girdim. Anam bu nedir? Heralde yüz kişi var burda. İçlerinden birisi hemen yanıma geldi.

"Ne işin var senin burda? Nasıl aldılar seni içeri? Çık çabuk!" diye bağırdı. Sen hayırdır koç?

"İhsan sus o Def-" diye açıklama yapacak olan başka birinin lafını böldüm.

Ne yani benim adımı bilseydi bana farklı mı davranacaktı?

"Birincisi her kim olursan ol bir kadına asla sesini yüksektemezsin." dedim ve ona bir adım yaklaştım.

"İkincisi bana emir veremezsin." diyerek bir adım daha yaklaştım.

"Üçüncü olarak beni tanımak zorunda değilsin. Ama umarım adımı duyduktan sonra 180 derece dönmezsin." dedim ve gözümü kısarak ona baktım.

"Ne oluyor burda?" diye sorarak ortama giriş yapan Savaşla bakışlar ona döndü. Nerde kaldın lan sen?

"Savaş Deniz?" dedi birisi.

"Kuzey abi nerde?" dedi Savaş ciddiyetle. Anam bunlar ne kadar sertler böyle.

"İçerde." dedi bir adam.

Savaş başıyla adamı onaylayıp sağlam olan kolumu tuttu ve yürümeye başladı. Bir şey demedim. Şu an tartışmalık bir ortam yoktu. Uğraşamazdım.

Bana bağıran adama ters bakışlar atarak yürüdüm. Gerizekalı şey.

Bir kocaman kapının önüne gelince durduk. Savaş bana emin olmadığını belirten bakışalar atarken ben de ona sen Acun Ilıcalı değilsin, gerilim yaratma bakışları atıyordum. Tabi anladığından emin değilim de neyse.

"Hadi." dedim. Derin bir nefes aldı.

"Anladığım kadarıyla sevgilinmiş. Kuzey abinin onu sağlam bıraktığına dair şüphelerim var. Onu öyle görmeye dayanabilir misin?" diye sordu.

"Saçmalama. Ne sevgilisi ya? 2 gün gördüğüm bir adama aşık filan olduğumu mu sanıyorsunuz? Ergenim farkındaysanız. Saçma sapan şeyler işte. Ayrıca sevgilim bile olsa, onu deliler gibi bile sevsem bu yaptığı şeyi affedebileceğim anlamına gelmiyor. Cehenneme kadar yolu var. Her şeyi hakediyor o." dedim sinirle.

Oğlum bi ben mi şu sevgililik işini ciddiye almıyordum? Ben dışında herkes baya ciddiye alıyordu galiba. O an nasıl oldu bilmiyorum ama bir şeyler olmuştu.

"Sakin ol. Ben senin için dedim. Sen iyiysen sıkıntı yok." dedi.

Sonra da bir şey dememe izin vermeden kapıyı açtı. O içeriye girince bende peşinden girdim.

Baya geniş bir odaydı. Hemde baya geniş. Resmen 3-4 tane kocaman odanın birleşimi kadardı.

Kuzey abim pencerenin önünde duruyordu. kenarda da bir sandalye- masa vardı ve sandalyede birisi oturuyordu. Oturan kişinin kafası masaya yatırılmıştı. Yüzü diğer tarafa dönüktü ama kim olduğu belli oluyordu.

Ateş...

"Ne işiniz var burda? Defneyi niye getirdin?" diye soran Kuzey abimle ona döndüm. Savaş lafa girecekken ben girdim.

"Asıl senin ne işin var abi? Niye aldın onu?" diye sordum. Abim bana baktı.

"Hadi eve. Bi de böyle çıkmışsın dışarıya. Hasta olacaksın. Hadi." dedi.

"Hayır eve filan gitmiyorum. Bana her şeyi analatacaksın." dedim kendimden emin bir şekilde.

"Küçük hadi abicim." dedi. Ama bu daha çok ebeni bellemeden yürü demek gibiydi.

Sesinden sinirlenmeye başladığı anlaşılıyordu. Ama umrumda mı?

Sanmam.

"Abi amacın ne? Niye burda o?" dedim ve elimle Ateşi gösterdim. Abim derin bir nefes aldı.

"Ona zarar vermek istediğini biliyorum küçük. Hatta elinde olsa onu bir kaşık suda boğarsın. Ama buna izin veremem." dedi.

Ne yani bana karşı Ateşi mi savunuyordu? Noluyor lan?

"Ne demeye çalışıyorsun?" dedim kaşlarımı çatarken. Yeniden derin bir nefes aldı.

"Eğer ona zarar verirsen hep vicdan azabı çekeceksin. Buna izin veremem. Kendini suçlamandansa beni suçlaman daha iyi." dedi.

Lan. Tam kızacağım yine bir şey diyor ve gönlümü alıyor aq. Şeytan tüyü var bunda.

Ama olayı tamamen yanlış anlamıştı. Bilmediği bir şey vardı.

"Ona fiziksel bir zarar vereceğimi kim söyledi?"

.
.
.

"Zeki, cesur ve salak. Evet son kararım bu. Ortaya karışık bir şeysin sen." diyen Savaşla kafamı önümdeki dosyadan kaldırdım.

Şu an Ateşin yaptığı bütün anlaşmaları bozuyorduk. Bütün işler elinde patlayacaktı. Şirketi de büyük ihtimalle büyük bir çöküşe girerdi.

Ayrıca diğer işlerine de bir el atmıştım. Arkasını kollayacak kimse kalmamıştı. Bütün girdiği ihaleleri boka çevirmiştik. Yaptığı projelerin iptal olmasını sağlamıştık. Bir daha bu camiada kimseyle bir alışverişi veya diyaloğu olacağını sanmıyorum.

Güzel.

Kısacası dediğim gibi Ateş Sargını bitiriyordum.

Bu tabi ki yaptığı şeyi telafi etmeyecekti. Yaptığı şeyi asla ama asla hiç bir şekilde telafi edemezdi. Ama en azından onun çöküşünü görmek... Ne bileyim işte.

Bunları boşverip Savaşa odaklandım. Kuzey abim telefonu çalınca masadan kalkmıştı. Zaten o yanımızdayken böyle bir şeyi söyleyemezdi.

"Bana salak demen. Peki." dedim.

"Neydi bu? Trip filan mı attın yani?" dedi. Gözlerimi devirdim.

"Umursamamaktır o. Trip olsa yerinde duramazdın." dedim.

Bir şey diyeceği sırada Kuzey abim geldi yanımıza.

"Hadi eve gidiyoruz. Yeter bu kadar. Adında senin dinlenmen gerekiyordu." dedi. Ayağa kalktım.

"Ufak bir işim var. Halledip geliyorum." dedim ve yanından geçtim. Pardon geçemedim. Kapüşonumu tuttu. Manyak!

"Ne işiymiş o?" diye sordu.

"Geliyorum birazdan. İki dakika bekleyin." dedim. Ama bırakmadı.

"Ateşle işim var. İki dakika sadece." dedim. Tabi ki de gitmeden önce onu görmem gerekiyordu. İşim bitmedi.

"Olmaz." dedi net bir şekilde.

"Ya şimdi ya da sonra. En azından şimdi sen burdasın. Bırakta gideyim." dedim. Bir süre sonra kapüşonumu bırakınca ona dönmeden odanın kapısına yürüdüm.

"Gelme peşimden." dedim ve odadan çıktım.

Ardından da Ateşin olduğu odaya girdim. Hâlâ aynı pozisyondaydı. Kuzey abim ne yaptıysa saatlerdir kendine gelememişti.

Yanında gidip ayağımla bacağına vurdum. Ama uyanmadı. Bir daha vurdum. Bu defa biraz kıpırdadı. Bir defa daha vurunca bu defa gözlerini araladı.

"Kalk." dedim sertçe. Bir kaç saniye sonra kendine gelince dağılmış suratını masadan kaldırdı. Ardından da benim karşısında oluşumu yeni farkediyormuşçasına gözleri açıldı.

"Naber? Öldürdün mü yine suçsuz birilerini?" diye sordum. Sonra da aklıma yeni geliyormuş gibi ekledim.

"Pardon şeyi söylemeyi unuttum. Öldürdükten sonra birde kaçtın mı?" dedim. Yutkundu.

"Korkak gibi. Düşüncesizce. Kalpsizce. Kaçtın mı yine? Bıraktın mı arkanda birilerini?" dedim. Sesim normalden baya sert çıkıyordu.

"D-defne b-ben ö-özü-"

"Ya bi siktir git! Senin özür dilemen neyi değiştirecek? Berki geri mi getirecek? O küçük çocuğu geri mi getirecek?" diye bağırdım.

Sustu yine. Üzgün duruyordu. Bu sinirimi daha bozdu.

Madem üzülecektin niye bıraktın onu orda?

"Senden nefret ediyorum. Gebermen dileğiyle. Ya da hayır. Geberme. Geberirsen kurtulursun. Yaşa. Bu vicdan azabı ve bu kocaman yükle uzun yıllar yaşa..." dedim ona sinirle bakarken.

Bir iki adım geriledim. Ama o bana hâlâ üzgün üzgün bakıyordu. Allahın belası!

Tokat attım. Evet tokat attım. Ardından da ayağımla sandalyesine vurdum. Sandalye zaten eski bir şey olduğu için hemen devrildi ve Ateşle birlikte yere düştü.

Bu defa da tekme attım. Her yerine tekme attım. İçim soğumuyordu ama hırsımı biraz atmamı sağlıyordu.

Yorulana kadar vurdum. Sesini çıkarmadı. Gözümden sinirimden yaşlar akıyordu. Bunu sevmiyordum işte.

Sinirden ağlamak...

Son bor defa daha karnına tekme atıp arkamı döndüm. Odanın kapısına varıncada arkamı dönüp ona son bir kez baktım.

"İğrençsin."

.
.
.
.

"Al oğlum şundan da ye biraz." diyen babaanneyle gözlerimi bilmem kaçıncı kez devirdim. Neden mi?

Çünkü babaanne Savaşa yemek yediriyordu...

Allahım şu görüntü içimde intihar etme isteği uyandırsa da kendime hakim olmalıydım. Yoksa delirmeme ramak kaldı.

"Teşekkürler efendim." dedi Savaş. Normal bir zaman diliminde görmesem nazik ve sıcakkanlı olduğuna inanıcam. Teşekkürler efendimmiş. Peh.

"O nasıl söz yavrum. Ye bakalım şu böreklerden de." dedi babaane börekleri göstererek.

"Yeter anne sıkmayın çocuğu bu kadar. Evladım sende istediğini ye. Dinleme onları." dedi babam. Savaş babama tuhaf tuhaf bakarken bende Savaşı inceliyordum.

Yakışıklıydı. Esmerdi. Uzun boyluydu. Bu kadar.

Ama bunlardan banane? Neyse.

"E biz kalkalım o zaman." diyen Poyraz abime baktım. Yavrum kıskanmıştı heralde. Salak.

"Poyraz senin bu günlerde pek bir sesin çıkıyor bana karşı sanki?" diye şüpheyle tehditvari bir şekilde konuşan babanneden sonra Poyraz abim yutkundu.

"Hafızlık hoştur. Al eline Kuranı koştur hafızım koştouur." diyen Poyraz abimle kahkaha attım.

Lan aq! Ya susmalıyım. Ama Poyraz abim konuşmasına devam edince daha da fazla gülmeye başladım.

"Amellerim biçim biçim. Ölürüm ben amel için. Şeytan bana düşmandır, hafızlık yaptığım için." dedi tamda videodaki ses gibi.

Allahım çıldırıcam. Lan. Resmen random atarak gülüyordum!

"Ne diyorsun Poyraz? Defne sen niye gülüyorsun?" diye soran babanneyle gülmemi durdurmaya çalıştım.

Sadece ben gülüyordum. Demek ki o videoyu sadece ben biliyordum. Üzücü.

"Yok bir şey sultanım. O arada bir bozuluyor ve gülmeye başlıyor." dedi Poyraz abim. Bana da susmam için kaş göz işareti yapıyordu.

Sonunda gülmem durunca elimi yumruk yapıp Poyraz abime uzattım. O da hemen karşılık verdi.

"Kral adamsın."

"Kral bacısın."

.
.
.

"Defne yanıma gelir misin bi?" diye soran Kaan abime döndüm. Şu an salonda oturuyorduk. Hepimiz. Evet evet Savaşta hâlâ burdaydı ve babamlarla bir şeyler konuşuyorlardı.

"Gelirim." dedim ve ayağa kalktım. Sonra da mutfağa giren Kaan abimin peşinden içeri girdim. Ona hâlâ Kuzey abimin olayı yüzünden sinirliydim. Ama her şeyin bir zamanı vardı.

"Otur bakalım." dedi ve sandalyeyi gösterdi. Bende oturdum. O da oturunca konuşmaya başladım.

"Noldu? Bir sorun mu var?" diye sordum. Kesin bir boklar oldu yine.

"Sana bir şey söylemem lazım. Yani senin bilmen gerektiğini düşünüyorum." dedi sakince. Ama stresli görünüyordu.

"Ay çatlamadan söylesene abi." dedim.

Millette ki bu Acun Ilıcalı olma merakı neydi arkadaş? Anlamıyorum valla.

"Ben birisinden hoşlanıyorum." dedi bir çırpıda.

Ben daha ne dediğini sindiremeden devam etti.

"Hatta ne hoşlanması ya? Direkt seviyorum." dedi.

Bu masa örtüsü ne kadar güzelmiş lan. Benimde evim olursa mutfağıma bu model bir şey alabilirim. Hem mutfağın beyaz dolaplarıyla uyum sağlıyor hem de avam durmuyor. Ayrıca siyah. Ay bu masa örtüsü harika.

"Defne? Bir şey demiyecek misin?" diye sordu Kaan abim.

"Bir şey mi demem gerekiyordu? Nereyi kaçırdım ben?" diye sordum. Yüzü şaşkınlığa büründü.

"Bir tepki verebilirdin en azından." dedi. Derin bir nefes aldım.

"Bak abi gelmişsin bana birisini seviyorum diyorsun. Ki sen öyle ottan boktan duygulara kapılacak birisi gibi durmuyorsun. Yani ne dememi bekliyorsun? Hayır olmaz, istemiyorum filan dememi mi? Malesef ki bunları diyecek kadar düşmedim. Evet sizleri başka kişilerden kıskanıyor olabilirim. Ama bu sizi kısıtlayacağım veya kısıtlayabileceğim anlamına gelmez. Birincisi öyle bir hakkım yok. İkincisi bu çok saçma. Senin öyle salak saçma birisini sevebileceğini de sanmıyorum. İyi bir insandır. Yani heralde." dedim ve suratına baktım.

"Zaten eğer iyi bir insan değilse ve benim gözüm tutmazsa bu dediklerimi unut." dedim net bir şekilde.

"Teşekkür ederim." dedi gülümserken.

"Neden?" diye sordum.

"Destek olduğun için." dedi.

"Kardeşin olarak yapmam gerekeni yaptım. Siz her ne kadar Kuzey abime kardeşi olarak yapmanız gerekeni yapmasanızda." dedim burukça gülümseyerek.

"O ne demek?" diye sordu. Elimi boşver anlamında salladım. Şu an kimseyle ugraşamazdım.

"Öylesine dedim işte. Boşver." dedim ve ayağa kalktım.

"Hadi içeriye gidelim. Sende seninkinin hesaplarını bana at. Bi stolk yeteneğimi konuşturayım." dedim. Dediğim şeyle ikimizde güldük ve mutfaktan çıktık.

.
.
.

Selaaamkee

Nasılsınızzz??

Bölüm nasıldııı??

Defnenin Ateşe yaptığı şeyler? Olum ben işgence şeyleri yazamıyorum siz hayal filan edin istiyorsanız idkskskskskamzk

Savaş ve Defnenin salak saçma ilerleyen konuşmaları kvwkweblwblwb

Kaanın sevdiği birinin olması dkskdksmkdksdks

Defnenin, Kaana olan tepkisi? ( Bence gayet yerindeydi. Abim benimle bu konuşmayı yapınca aynı tepkiyi vermiştim çünkü rnketkberlbeblfbeb)

Korhanlara da bölüm birazdan geliir

Kendinize iyi bakınnnn

Görüşürüzzzz






Pokračovat ve čtení

Mohlo by se ti líbit

649K 29.3K 20
Yasmîn, annesiyle birlikte Zemheroğlu konağında çalışmaktadır. Zemheroğlu Mardin'in en köklü aşiretidir. Yasmîn'in babası bir gece ansızın annesini...
243K 11.2K 73
Hayatından 16 yıl çalınmış olan bir kızın hayatını sadece bir DNA testinin değiştirebileceğini biliyor muydun berbat ötesi hayatından hayallerde ki g...
1M 28.7K 83
Cinsel içerik, şiddet vb olaylar içeriyor çok sık olmamak kaydıyla lütfen bunu bilerek okuyun!! Kendini bulunduğu durumdan kurtarmakla beraber ona...
76.9K 4.8K 26
Savcı ve asker hikayesidir aynı zamanda bir gerçek aile hikayesidir kitabıma bir şans verin lütfen