Bir çatıda olduğumu fark edince korkuyla etrafa baktım. Bu kitapta bahsedilen yerdi. Bir anda deponun çatısına ışınlanmıştım.
Çatıda yavaşça yürümeye başladım. Çevresinde birçok silahlı adam vardı.
Ne yani gidip ben ışınlandım, kitap karakterisiniz mi demeliyim?
Çatıda yürütmeye devam ederken tahtaların kırılması ile deponun içine düştüm.
Korkuyla ayağa kalkarken deponun içindeki tek insana baktım.
"Sende kimsin?" diye sordu Berk. İpler ile ellerinden tavana bağlanmıştı.
"Çağda, memnun oldum." dedim.
"Çatıda ne işin vardı?" diye sorunca "Düşmüştüm." dedim.
"Çatıya düştün, doğru mu anladım?" diye sordu.
"Evet" anlamında kafamı salladım.
"Onu nasıl becerdin?" diye sormasıyla "Mükemmelliğin bedeli." dedim.
"Ciddiyim. Nereden geldin?" diye sordu.
"Kitap okuyordum ve bir anda kendi dünyamdan buraya ışınlandım." dedim.
Şaşkınlıkla "Başka bir evrenden mi geldin?" diye sordu.
"Evet." dedim.
"Neden geldin?" diye sordu.
"Sen sor diye." dedim.
"Cadı falan değilsin yani." deyince dalgasına gülerek "Yo cadıyım." dedim.
"Gitmezsen seni öldürürüm." dedi.
Bağlı olan ellerine baktım ve "Aynen, kesin." dedim.
Sinirle "Derdin ne senin?" diye sordu.
Gülerek "Nurseli." dedim.
Anlamayarak bana bakınca "Boşver, şaka yapıyorum." dedim.
"Şurada bıçak var. Çöz beni." dedi.
"Karşılığı ne olacak?" diye sordum.
"Para veririm." dedi.
"Para bence baya güzel cevap." dedim ve masanın üstündeki bıçağı alıp ona yaklaştım.
"Boyun çok uzun. İplere yetişemiyorum." dedim.
"Ne bok yaparsan yap çöz şunları." deyince "Sen izin verdin." dedim ve sırtına atladım.
"Hey!" diye kızmasını umursamadım omzuna tırmandım.
Omzuna oturunca ipleri kesmeye başladım.
"Kaç kilosun sen?" diye sordu.
"Bu seni hiç alakadar etmez." dedim.
İpler çözülünce omzundan yere atladım.
"Boyun kaç senin be?" diye sordum.
Gülerek "Bu seni hiç alakadar etmez." deyince suratımı buruşturdum.
Bileğimden tuttu ve "Neler olduğunu fark etmeden buradan kaçalım." dedi.