Amélie'nin Öyküsü [Yizhan]

By Nneoll

21.8K 3K 6.5K

Bir gün, garip alışkanlıkları olan sessiz adam Xiao Zhan, hep bindiği 18.15 metrosunda garip bir çocuk olan W... More

[1]
[2]
[3]
[4]
[5]
[6]
[7]
[8]
[9]
[10]
[11]
[12]
[14]
[15]
[16]
[17]
[Final]

[13]

1K 152 276
By Nneoll

[13]~"Ben hep, onun için sol kolumu feda ederim ki."

"O renkli şekerlerden istiyorum."

"Tamam alırız."

"Geçen gün yediğimiz pizzanın aynısını yapmak için malzeme de alalım."

"Onları da alırız."

"Birde şey istiyorum, dur bi düşüneyim." Yibo bunu dedikten sonra elini çenesine götürüp düşünmeye başladı, fakat çok geçmeden büyük olanın bileğinden tutup kendine çekmesiyle aklı uçup gitti.

"Ne istersen alacağız küçüğüm, sakinleş."

Yibo, sevdiği adam ile birlikte büyük alışveriş merkezine girmek üzereyken heyecanla havaya zıpladı. Neden heyecanlandığı konusunda bir fikri yoktu. İlk kez markete gelmiyordu, ilk kez alışveriş de yapmayacaktı.

Ama tüm bu basit şeyler bile, elini tuttuğu adamla bir araya gelince dünyanın harikaları listesine yerleşiyordu. Sevmenin büyülü bir duygu olduğu düşüncesini sayısını unuttuğu kez içinden geçirdiğinde Zhan'dan ayrılarak alışveriş arabalarından bir tane tutup çekti. Zhan ise onun elinden arabayı aldığında keyifle ilerideki reyonları gösterdi.

"Gidelim ve senin sevdiğin her şeyi alalım."

Yibo onun yüzündeki gülümsemeye hayranlıkla bakarken geride kalmıştı. Arayı kapatmak için hızla iki adım attı ve haber vermeden Zhan'ın sırtına atlayarak sıkıca tutundu. Bu yaptığı büyük olanı önce şaşırtsa da hemen ardından yüzündeki gülümsemeyi genişletmiş, bir başka ifade ile mutluluğuna mutluluk eklemişti. Yibo şımarmak için en uygun vakitlerinden birinde olduğunu anlamıştı böylelikle.

Bacaklarını Zhan'ın beline sıkıca sararken, bir yandan da ileride, belirsiz bir yeri gösterdi.

"Sıkı tutun." Diyerek uyardı onu büyük olan ve Yibo bunun üzerine gülerek onun yanağını öptü. "Gege hep beni düşünüyor, heyecanlanıyorum. "

Zhan buna cevap vermezken, o dudaklarının yanındaki kulağa yaramaz bir gülüş sundu ve az önceki öpücüğünü tekrarladı, ardından diliyle orayı ıslattı.

Bu yaptığı sırtında olduğu bedenin kasılmasına neden olduğunda yeniden güldü. Böyle şeyler yapmaktan fazlasıyla keyif alıyordu. Bütün kaos ortamının sona ermesi ve o kadının Pekin'e gitmesinin üzerinden bir hafta bile geçmemişti. Ama o, geçen birkaç günde onlarca kışkırtıcı şey yapmıştı. Zhan'ın sabrını sınıyordu.

"Yibo doğru dur."

Yibo büyüğün boynuna biraz daha sarıldı. "Ama öyle yaparsam eğlenemem ki."

Aldığı cevap derin bir iç çekmeydi. Zhan ne yaparsa yapsın ona fazla bir şey söyleyemiyor ve engel olamıyordu. Yine de zerre kadar şikayetçi değildi sırtında taşıdığı çocuktan. Onu her şeyden çok seviyordu.

"Evde eğlenelim olur mu, güzelim."

Yibo ince bir ses çıkartarak, "Güzelin miyim sahiden?" Diye sorduğunda ikisi de kahkaha atmış ve çevredeki insanların dikkatlerini çekmişlerdi.

"Dalga geçiyorsun hep, terbiyesiz çocuk."

Yibo bu sözlerden sonra aniden Zhan'ın sırtından inip koluna girdi. "Hiç de bile, dalga geçmedim. Sadece hoşuma gidiyor." Durup renkli market ürünlerine bakan gözlerini büyüğün yüzüne çıkardı ve sonra devam etti. "Senin sevgilin, küçüğün ve güzelin olmak çok hoşuma gidiyor gege."

Zhan ise market arabasını doldururken hep sorduğu soruyu sormuştu. "Ne yapacağım ben seninle?"

Yibo'nun sağda solda koşturduğu, seke seke ilerlediği alışverişin sonlarına doğru Zhan alıveriş arabasına bakmış ve eksik kalan son parça için harekete geçmişti. Nihayet büyük alışverişin sonuna geldiklerini küçüğe müjdeleme isteğiyle arkasına döndüğünde ise Yibo'yu orada görememişti.

Meraklanarak etrafına baktığında, Yibo'nun ince bedenini orada görmeyi bekliyordu. Onun meraklı gözlerinin çevresinde takılıp kaldığını ve bu yüzden yürümeyi dahi unuttuğunu iyi biliyordu.

Ancak Yibo yoktu.

Sesine karışan telaşı umursamadan ona seslendiğinde, garip bir şekilde kocaman mağazada ve onlarca insana rağmen seslenişini duyup hemen yanına gelmesini beklemişti. Gerçekci bir beklenti değildi.

Arabayı olduğu yere bırakıp hızlıca yürümeye başladı. Bunu yaparken bir yandan da cebindeki telefonu çıkarıyordu. Hızlıca Yibo'yu aradığında her zamanki gibi küçüğün saniyeler içinde aramaya yanıt vermesini bekliyordu. Ancak böyle olursa rahatlayabilirdi.

Ama bu beklentisi de boşa çıkmıştı.

Gitgide korkuya teslim olurken hızlıca tüm reyonlara göz atmaya başladı, sürekli olarak yanıt gelmeyen aramasını tekrarlıyordu. Kocaman yerde başına bir şeyin gelme olasılığını tamamen elemek istiyordu ama başarılı olamıyordu. Çünkü hayatında Yibo yokken içine gömülüp kaldığı karamsarlık, derinlerdeki yerinden günyüzüne çıkıyordu. Çoktan yüreğine bir zehir gibi karışmıştı ve neredeyse kendisini kaybetmesine neden olacaktı.

"Neredesin, neredesin Yibo?"

Telefonuyla onu aramaya devam ederken her reyona bakmaya çalışıyordu. Sona bıraktığı kırtasiye reyonuna adımladığı anda farkında olmadan nefesini dışarıya rahatlayarak vermişti.

Yibo oradaydı. Yere çökmüş, renkli boya tüplerinin olduğu resim setlerinin önünde duruyor ve hipnotize edilmiş gibi onları inceliyordu. Hatta öyleki Zhan yanına gelene kadar onu ne duymuş ne de fark etmişti.

"Yibo, tanrı aşkına! Neden ayrılıyorsun yanımdan?"

Çocuk bu hayıflanan sesi duymasıyla irkilerek kendisine gelmişti. Hızlıca ayağa kalktı ve ona az önce baktığı boyaların etkisinden çıkamayarak şaşkınlıkla büyüğün yüzüne baktı.

Zhan ise beklemeden onu kendisine çekti ve sıkıca sarılırken saçlarını öptü. "Açmadın telefonunu, bir şey oldu sandım. Her yerde aradım seni."

Yibo," Özür dilerim gege. Sadece boyalara bakıyordum, dalmışım." Derken çoktan bedenini sarmalayan kollara daha çok yaslanmış ve burnuna dolan hoş kokuyu daha fazla solumak amacıyla derince birkaç nefes almıştı.

Büyük olan onun varlığıyla sakinleşmişti çoktan. "Tamam, sorun yok. Seni buldum, geçti hepsi." Diye konuştu ve kısa bir öpücük çaldı çocuğun dudaklarından. Ardından onun az önce baktığı yanyana dizilmiş boya tüplerini ve fırçaları gösterdi parmağıyla. "Beğendin mi onları?"

Yibo başını yana çevirip boyalara baktı. Çok beğenmişti. Evde bir sürü boyaları ve fırçaları vardı ama orada duranı sahiden çok beğenmişti. Onun beğeni dolu bakışlarından cevabını alan Zhan eğilip büyük boya setine uzandı ama Yibo onu durdurdu. Durdurulmasından sonra kafasını biraz kaldırıp küçüğün gözlerine baktı.

"Gege bu pahalı biraz, almak zorunda değiliz."

Yibo'nun çekinerek söylediği şey Zhan'ın göz devirmesine neden olmuş ve küçüğün engellemesine rağmen uzanıp o büyük boya setini almıştı eline. "Paranın benim için önemli olmadığını biliyorsun."

Sonra Yibo'nun elini tuttu ve tuttuğu eli kısaca öpüp devam etti. "Eğer istersen, buradaki her şeyi alırız."

Küçük olan, sessiz kalırken onun ince bedenini kendisiyle birlikte yürümeye teşvik etti ve son bir kez daha konuştu.

"Hadi gidelim ve şu alışverişi tamamlayalım."

___________

"İlk senin resmini çizeceğim. Çok güzel olacaksın gege."

Yibo, büyüğün omzuna koyduğu başını biraz oynatıp ona baktı. "ki sen zaten çok güzelsin."

Zhan avuç içindeki ince parmakları okşadığı sırada gülümsedi. "En güzel sensin, küçüğüm. "

Bu sözler üzerine Yibo daha çok yaslandı büyüğün bedenine ve omzuna doğru saçlarını sürttü. İkisi de 18:15 metrosunda alışverişten dönerken sakince sohbet ediyorlardı.

"Gege?"

Zhan biraz evvel kapattığı gözlerini açmadan mırıldandı.

"Senin neden bir araban yok?"

Bu soru Yibo'nun bir süredir merak ettiği bir soruydu. Bütün iş arkadaşlarının arabası vardı fakat, Zhan hep yürüyor ve metro kullanıyordu.Şikayetci değildi, çünkü eğer en başından beri büyük olan araba kullansaydı, asla karşılaşmazlardı. Düşüncesi bile Yibo'yu korkutup, kısa bir süreliğine dalıp gitmesine neden olmuştu. Bu yüzden Zhan'ın cevabına biraz geç cevap vermişti.

"Hiç ihtiyacım olmadı, ama eğer istersen alırız bir tane."

"Alır mıyız? Eğer alırsak seninle uzak yerlere gezmeye gider miyiz gege?"

Zhan çocuğun elini sıktı ve kafasını çevirip hemen boynunun yakınında duran saçlarını öptü. " Gideriz, uzak yerlere seyahat ederiz birlikte. Bir sürü güzel anımız olur. Sonra evimizin bir köşesini gezdiğimiz yerlerden edindiğimiz küçük eşyalarla, fotoğraflarla süsleriz."

Yibo cevap vermedi ve Zhan, onun bileğini okşarken devam etti.

"Nasıl olur?"

Yibo hala cevap veremiyordu çünkü, kulaklarına ulaşan kelimelerle bir hayal kuruyor, ağlamaya meyil ediyor ve bu yüzden sızlayan gözlerine bir çare bulmaya çalışıyordu.

"Yibo?"

Cevap olarak titreyen dudakları arasında onaylar nitelikte küçük bir ses çıkarmasının ardından Zhan onun sesindeki kırıklığı fark edip yüzüne baktı. Eli anında onun yanağına çıkmıştı. Yüzünün her noktasını incelerken Yibo kızaran gözleriyle aşağıya doğru bakıyordu.

Zhan üzülerek, "Ne oldu? Ağlayacak gibi duruyorsun." Dediğinde küçük olan burnunu çekti. "Anlattığın şey çok güzeldi gege. Hayali bile güzelliğinden ağlamam için yeterli."

O an, anlam dolu lahzaların sıra sıra dizilip bir hikaye yazdığı andı. Eğer hayat bir resim olsaydı, Yibo onun en vurgulu,en göz alıcı rengi, bir metin olsaydı da en etkili kelimesi olurdu. Xiao Zhan emindi, bir resimdeki en canlı renk silinirse ve bir yazıdaki en önemli kelime okunmazsa geri kalanının bir anlamı olmazdı. Bu yüzden Yibo eşsizdi.

Öylesine önemli, öylesine güzel bulmuştuki Yibo'yu, kısa bir an gözlerinin önü kararmış ve başı döner gibi olmuştu. Kendisine gelmeye çalıştığı sırada küçüğün yanağını okşayan elini onun kızaran gözlerine çıkardı ve kirpiklerini okşadı. Kendilerine bakan insanların olduğunu biliyordu, umrunda değildi.

"Seni seviyorum." Derken onu kendisine çekip sarıldı. "Yibo ben senin her şeyini çok seviyorum."

Ağlamak üzere olan çocuk için iyi olmamıştı bu söylediği. Ama Yibo daha çok ağlamak isterken hiçbir şekilde şikayetçi olamazdı. Hatta bu sözler için tüm dünyayı susturmayı bile isterdi. Çok güzeldi, içine işliyordu.

İkisi nihayet son durağa geldiklerinde, Yibo büyük olana poşetleri taşıma konusunda yardım etmek istemişti. Ama Zhan onun eline en hafif olanı verip geri kalan her şeyi kendisi taşımak konusunda oldukça kararlıydı.

Yavaş adımlarla Yibo'nun evine yürürlerken Zhan ona baktı. Çocuk kaldırımdan aşağıya iniyor, sonra yeniden çıkıyor ve ardından yeniden aşağıya iniyordu. Onun için her şey bir oyun olabilirdi. Hem kocaman bir yetişkin barındırıyordu içinde, hem de küçük bir çocuğun heveslerini taşıyordu kalbinde.

Zhan ona hep dikkat ediyordu, hep onu izliyordu ama bugün daha çok bakası geliyordu sanki. Zaman zaman içinden yükselen sevginin itaatsizlik yapamayan bir kölesi oluyordu çünkü. Durum böyleyken de kendisini dünyanın en talihli insanı hissetmekten alıkoyamıyordu.

"Kaç gün kalırsın evimde?"

Zhan bu soru üzerine düşündü. Bir süredir Yibo onun evinde kalıyordu, şimdi de o küçüğün evinde kalacaktı. Tek bir günlerini dahi ayrı geçirmiyorlardı.

"Bilmem, bir diğer hafta sonuna kadar belki. Ama evime uğrayıp birkaç takım elbise almam lazım."

Yibo evlerinin sokaklarına girdiklerinde hevesle yeni bir soru sordu. Aslında bu soruyu sormayı bir süredir düşüyordu ve şimdi beklenmedik bir anda çıkıvermişti ağzından. " Gege, benim evime taşınmak ister misin?"

Büyük olan ona bakmaya devam etti. Aynı evde yaşama fikri onun da kafasında bir süredir misafir ettiği bir şeydi. Düşüncesi bile mutlu ediyordu. Bu yüzden gülümseyerek yanıtladı Yibo'yu.

"Senin yanında olmayı her şeyden fazla isterim."

Yibo ona yaklaştı ve gözlerini büyüterek baktı. Nedendir bilinmez, Zhan'ın kolayca kabul edeceğini düşünmemişti."Yani kabul mü ediyorsun?"

Eve yaklaştıkları sırada büyük olan omuz silkti. "Başka bir seçeneğim var mı ki?"

Verdiği cevap küçüğün kocaman bir sevince kapılmasına sebep olmuştu. Bu yüzden Yibo önce coşkuyla zıpladı, sonra biraz uzağındaki Yubin'in ismini yüksek sesle bağırdı ve ona müjdeli haberini verdi.

"Yubin! Zhan gege evime taşınıyor, duydun mu? Onu her zaman görebileceğim."

Yubin kendisine uzaktan el sallayan ve bağıran çocuğa şaşkınlıkla baktı. Ardından her zamanki Yibo diye düşünerek karşılık verdi. "Bu güzel bir haber. Artık sol kolunu feda etmeden de, gegenin çilek yediğini her zaman görebileceksin."

Yibo, yanındaki adama dönerken kıkırdıyordu. Gözlerinin içine varana dek her bir zerresiyle mutluydu o an.

"Ben hep, onun için sol kolumu feda ederim ki."

"Gel buraya." Dedi Zhan Yubin'e başıyla selam verdikten sonra. Yibo Yubin'e el sallarken ve evine girerken bile gülüp duruyordu. " Çok mutluyum." Dediğinde Zhan çoktan kapıyı açmış ve elindeki poşetleri nihayet bir yere bırakacak olması sebebiyle rahatlar gibi olmuştu.

Yibo elindeki hafif poşeti kenara bırakıp büyük olanın yöneldiği mutfağına girdi ve saniyeler sonra kendisini onun kolları arasına bıraktı.

"Gege, acayip mutluyum."

Zhan onu belinden tutup göğsüne yasladığında tüm yorgunluğunu unutmuştu çoktan. Küçük olan sevdiği şeylere dokunmayı, onlarla temas halinde olmayı severdi. Bu yüzden en sevdiğini, yani Xiao Zhan'ı yanyana oldukları zamanların hepsinde bir türlü serbest bırakmıyordu. Ya sarılıyor, ya küçük bir köpek yavrusu gibi oyun oynamak istiyordu. Sıklıkla yaptığı şeylerin arasında onun kucağına tırmanmak ve saçlarını okşaması için göğsüne yaslamak da vardı.

Zhan'ın her şeyi itiraf ettiği andan beri bu böyleydi ve her konuda olduğu gibi bunda da kimsenin bir itirazı yoktu. Hatta büyük olan çoktan çocuğu kucağına almış ve salona doğru adımlamaya başlamıştı.

Sonunda koltuğa oturduğunda, Yibo olağan bir şekilde kucağındaydı. İkisi de gülüyor, gözlerinin yıldızlarını birbirleri ile paylaşıyor ve paylaştıkları mutluluğun çoşkun seline kapılıp gidiyorlardı.

Güzel bir andı, tıpkı yanyana olduklarında geçip giden her an gibi.

Yibo başını onun göğsüne yaslarken konuştu."Bugün az sevdin beni, daha çok istiyorum. Hem çok yoruldum, dinlenene dek kalkmam yerimden."

Zhan onun saçlarını okşamaya başladı. "Sen gerçek bir yavru köpeksin. Şuna bak, onca poşeti ben taşıdım, ama sen mi yoruldun?"

Bu sözler üzerine Yibo başını kaldırdı ve iki yana uzattığı dizlerine vurdu. " Ah doğru! Bunu nasıl unuturum!"

Zhan ne olduğunu anlamazken Yibo, yanağını okşayan büyüğün elini tutup aşağıya indirdi ve ardından ince parmaklarıyla onun koluna masaj yapmaya başladı. İşine odaklanmak için gözlerini parmaklarının gezindiği yerden başka yere çevirmezken, Zhan ise gözlerini tek bir saniye onun yüzünden ayıramıyordu. Küçüğün hayran olunması gereken bir güzelliği vardı. Eh, o da her seferinde bir başka noktasına hayran oluyordu.

"Gegenin kolları çok güçlü."

Kısa bir an ona baktı. Sonra dayanamadı ve yine kısa bir an uzanıp dudağının altındaki küçük noktadan öptü onu. Ardından hayranlıkla mırıldandı. "Gegenin vücudundaki her nokta çok güzel. "

Bu kısa öpücük kesinlikle Zhan için yeterli değildi. Bu yüzden küçüğü ensesinden yakalayıp dudaklarına kapandığında, diğer elini onun beline götürüp kendisine daha çok yaklaştırdı. Birbirlerinin dudaklarında soluklanmak sık sık yaptıkları bir şeydi. Fakat etkisi her ikisi içinde kuvvetini ve güzelliğini hala koruyordu.

Yibo alt dudağını harap eden dudaklar ile hafifçe inledi ve elleriyle büyüğün güçlü bulduğu kollarına tutundu. Saniyeler, belki de dakikalar geçti, fakat dudakları arasındaki temas hala son bulmamıştı.

Sadece daha hızlı ve daha hoyrattı.

Yibo elinin biriyle Zhan'ın saçlarına asıldı. Aldığı tek cevap dudaklarına yapılan baskının artması olmuştu. Bir de, tişörtünün altında gezinen parmaklar vardı, başını döndürüyordu.

Her şey tüm güzelligi ve baş döndüren muazzam etkisiyle devam ederken onları ayıran şey, üst kattan yükselen kuvvetli ses olmuştu.

Bir silah sesine benziyordu, ancak görmeden kimse emin olamazdı.

Zhan ne olduğunu anlamazken ve dürüst bir ifadeyle o an çok da umursayamazken, nefes nefese bir halde küçüğün kızaran dudaklarına bakmaktaydı.

"Gege galiba,"

Yibo ise kısa bir süre yukarıya bakmış ardından biraz şaşkınlıkla biraz da heyecanla konuşmasına devam etmişti.

"Hiç patlamayan altıpatlar sonunda patladı."

○○○○○○○

Merhaba! Bölümü sadece bir kez kontrol edebildim. Hata varsa kusura bakmayın lütfen. Omzumu incittim ve kolumu da sanırım teslim etmek üzereyim. Hem de sol kolum.. :')

Bu ara herkes okul ve sınavlarla uğraşıyor. Umarım iyisinizdir~

Finale birkaç bölüm kaldı. Sonra bir süre diğer çalışmama odaklanacak ve ardından yeni bir çalışma daha yayımlayacağım. Umarım orada da sizlerle buluşabilirim 🥺🤧

Yeniden görüşene dek, kendinize güzel bakın.🌹❤

Continue Reading

You'll Also Like

49.7K 10.5K 11
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
68K 8.1K 31
safkan alfa jungkook, kırık bir kalple ㅡ jimin ile karşılaşır.
10K 1.6K 35
❝Geceye birkaç mektup; âşıklardan.❞ ×Wang Yibo & Xiao Zhan. 一To @Altaireltanin 🌼
54.2K 4K 45
Jongin hayranı olduğu Do Kyungsoo'yla sevgiliymiş gibi davranıyordu.