Abilerim ve İkizim ||tamamlan...

Autorstwa gaamzeyyy

3.2M 164K 76.9K

17 yıl önce verilen yanlış bir karar bir ailenin hayatını nasıl etkileyebilir? Ya da yapılan hatalar hangi aş... Więcej

1. Bölüm
2. Bölüm
Karakter Tanıtımı
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
İnstagram Bölümü
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
İnstagram Bölümü
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
İnstagram Bölümü
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
İnstagram Bölümü
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31.Bölüm
İnstagram Bölümü
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
43. Bölüm
İnstagram Bölümü
44. Bölüm
Final
1 Milyon!
Finalden Sonra
1. Yıl :')

42. Bölüm (×2)

48.1K 2.8K 2.3K
Autorstwa gaamzeyyy


Arkadaşlar yaklaşık 6.000 kelimelik bi bölüm. Sınav haftasında yazdım ve 2-3 bölüm uzunluğunda. Beğeni ve yorumlarınızı da ona göre bol bol yaparsanız sevinirim :)

Neyse artık gidin okuyun <3

*DEFNEDEN*

Annem üstümde pijamalarımı giydirip odadan çıktı. Bende yatağa uzanıp, ki zaten başka bir bok yapamıyorum, hayatı sorgulama mooduna geçtim.

Dün gece ben Ateşle konuşurken uyanan Demir ve Kuzey abim beni zorla da olsa sakinleştirmişti. Sonra beni odaya götürdüler. Kuzey abim, Demire ben uyuyana kadar başımda beklemesini söyleyip odadan çıkıp gitmişti.

Sabah ise kontrollerin ardından taburcu olmuştum. Ama eve uğramadan halletmemiz gereken şeyler vardı.

Berkin cenazesi...

Zordu. Çok zordu...

Düşünmek bile istemiyorum.

Şu an saat 18.30 ve biz eve yeni gelmiştik. Yorgunluktan geberiyorum.

Ve galiba yarın babannem ve dedem geliyormuş. Ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum açıkçası. Sevinmeli miyim, korkmalı mıyım?

Bunu düşünmek istemiyorum. Aslında hiç bir şeyi düşünmek istemiyorum. Kafam allak bullak zaten.

"Defne uyuyor musun?" diye bir ses düşüncelerimden ayrılmamı sağladı. Meriç abimdi.

"Hayır." dedim düz bir sesle. Sonra kapı açıldı ve içeriye Poyraz abim, Meriç abim ve Demir girdi.

"Nasıl oldun?" diye sordu Demir. Dün geceden sonra hiç konuşmamıştık ve kimseye anlatmamıştık. Ama kapıda bekleyen adamların babamlara yetiştirdiğine adım gibi eminim.

"İyiyim. Sıkıntı yok." dedim.

"Annemden gizli getirdim. Çaktırma." diye bir şey sıkıştırdı Meriç abim elime. Anladığım kadarıyla çikolataydı. Gülümsedim. Ardından hafif öne doğru eğildim.

"Doğru malı getirdin değil mi? Kalitede bir sorun yaşamayız umarım. Sonuçta devamlı müşteriyiz." dedim.

Bu dediğimle odada ki herkes, yani üçü bir kaç saniye dursada sonra büyük bir kahkaha attılar. Ben de sadece gülümsemekle yetindim.

"Kızım sen köşe başında ki keşlerin yanında staj filan mı yaptın? Nerden biliyorsun bunları?" diyip daha da güldü Poyraz abim. Gözlerimi devirdim.

"Ne oluyor burda?" diye soran annem içeri girdi. Onun girmesiyle Poyraz abim elini teslim oluyormuş gibi havaya kaldırdı.

"Aha narkotikten baskın yedik!" dedi korkuyla.

Bu dediğiyle Demir kahkaha attı. Meriç abim ise gerildi. Büyük ihtimalle bana çikolata verdiğini annem duyarsa ağzına sıçardı.

"Bir şey yok anne. Poyraz abim işte." dedim. Annem kafasını Poyraz abime bakaral sen iflah olmazsın der gibi sallayıp odadan çıktı.

"Lan mal! Annemin yanında niye narkotik filan diyorsun?" dedi Meric abim ve Poyraz abinin kafasına vurdu.

"Yav vurmayın diyorum kafama. Bak façanı aşağıya alırsam görürsün!" dedi tehditvari bir şekilde. Al işte yine başladılar.

"Senin kelleni uçururum köpek! Abinle düzgün konuş." dedi Meriç abim böbürlenircesine.

"Pabucumun abisi. Aramızda bir yaş var aslanım. Abim filan değilsin." dedi Poyraz abimde.

"Hatırlatırım bizimde aramızda bir yaş var." dedim araya girerek. Bakışlar bana döndü.

"İstisnalar kaideyi bozmaz." dedi Poyraz abim.

Mal.

Tam Meriç abim bir şey diyeceği sırada telefonum çaldı. Bütün bakışlar bana döndü. Arayan kişi ise Mira diye kaydettiğim birisiydi.

Lan bu şeydi; benim biricik kankam!  Hemen cevapladım aramayı.

"Efendim?" dedim.

"Bacım ben Mira. Hatırladın mı?" dedi.

"Ayıpsın başkan. Hatırladım tabi ki." dedim kendimden emin bir şekilde.

"Ulan başına gelen şeyleri duydum. Ben seni bıraktıktan sonra olmuş olan. Hacı bilseydim böyle olacağını bırakmazdım seni. Açaydım kollarımı gitme diyeydim." dedi. Dediği şeyle gülümsedim.

"Aga sakin. Bi dahakine birlikte gideriz." dedim. Hafiften kıkırdadı. Odada bulunan üç insancık kaşları çatık şekilde bana bakıyordu.

"Ee pazartesi geliyor musun okula?" diye sordu Mira. Bugün cuma günüydü ve bence ben iki günde toparlanırım. Yani toparlamasam bile okula gitmek evden daha iyidir bence.

"Gelirim." dedim sadece.

"Tamamdır bacım. Kendine iyi bak. Mevzu filan olursa haber edersin. Toplarım bizim aslanları." dedi Mira.

Lan bu kızın benim ikizim olma olasılığı yüzde kaç?

"Eyvallah." dedim. O da 'eyvallah' dedi ve kapattık.

"O kimdi?" diye sordu Poyraz abim. Ona baktım. Dedikoducu teyzeler gibi bakıyordu.

"Bi dost." dedim sakince. Sonra da yatağımda daha da yayıldım.

"Yemek hazır olduğunda sana getiririm." dedi Demir. Odadan çıkan Poyraz abimin peşinden çıkıyordu.

"Tamam." dedim gülümseyerek. Onlar çıkınca Meriç abimde ayağa kalktı.

"Yemek saatine kadar birlikte uyuyalım mı?" diye sordum. Dediğim şeyle gözlerini aniden bana çavirdi. Gözlerinin içi parladı resmen.

"Tamam. Olur." dedi ve hızla kapıyı kapatıp yanıma geldi. Yanıma uzandı. Sonra da yavaşça yorganı benim üstüme örttü. Bu yaptığına göz devirdim.

"Sende gir yorganın altına. Üşürsün." dedim.

O da yorganın altına girince yaralarıma dikkat ederek beni kendine çekti.

Kollarında güvende hissediyordum. Aynı diğerlerinde de olduğu gibi...

.
.
.

"Babacım hadi uyan yemek yemelisin. İlaç içeceksin daha."

Başımda 10 saattir konuşan babam yüzünden gözlerimi açtım. Yan tarafıma baktım ama Meriç abim yanımda değildi. Sonra babama döndürdüm bakışlarımı.

"Nasıl hissediyorsun?" diye sordu yumuşak bir ses tonuyla.

"Aynı." dedim. Nasıl hissettiğimi bilmiyorum ki.

"Aşağıda mı yemek istersin, yoksa buraya mı getirelim?" diye sordu.

"Aşağıya inerim." dedim. Tek başıma kalmak istemiyorum. Çünkü her tek başıma kalışımda başıma gelmeyen bok kalmıyor.

"Tamam o zaman." dedi ve beni aniden kucağına aldı. Bu ani haraket karşısında ufak bir çığlık attım. Lan noluyoruz?

"Sakin ol kızım." dedi babam gülerken. Bende hemen kollarımı boynuna doladım. Şimdi düşüp kıçı başı dağıtmanın zamanı değildi.

Babam yavaş adımlarla odadan çıktı. Merdivenlere yöneldi. Biz merdivenlerden inerken arkadan gelen sesle kafamı o tarafa çevirdim. Batu abim ve Kaan abimde bizim arkamızdan iniyorlardı.

"Nasıl oldun meleğim?" diye sordu Kaan abim.

"Aynı." dedim gülümsemeye çalışırken. O da gülümsedi.

"Ee abicim rahat mı oralar?" diye sordu Batu abimde. Hafif kıkırdadım.

"Rahat rahat. Maşallah." dedim. Bu dediğime babam ve abimler gülerken aşağıya inmiştik bile.

Babam yemek yenilen yere girdi. Buraya ne diyorlarsa artık. Yemek odası mı? Her neyse işte oraya girdik.

Herkes burdaydı. Babam beni annemin ve Kuzey abimin arasına oturttu. Sonra ise herkesin nasılsın sorusunu aynı diyerek cevapladım. Sadece Kuzey abim sormamıştı.

Yemeğe başladıklarında ben nasıl yiyeceğimi düşünürken sağ taraftan ağzıma bir şey takılmasıyla o tarafa döndüm.

Kuzey abim ağzıma yemek vermişti. Ben ona anlamadığımı belli eder bir şekilde bakarken o gözlerime bakarak konuştu.

"Yemek yemen gerkiyor."

Ne? Sen ciddi misin? Oha! Ben bilmiyordum. Bir insanın yemek yemesi mi gerekir? Vay bee.

"Aydınlandım." diye mırıldandım.

"Bugün odaları birleştiriyoruz Küçük." dedi sadece benim duyabileceğim bir ses tonuyla. Bu dediği şeyle gözlerim kocaman açıldı.

"Ne?" dedim şaşkınca. Umursamaz bir şekilde babamlara döndü.

"Biz Defneyle odaları birleştiriyoruz. Haberiniz olsun." dedi düz bir tonda.

"Ne?" diye bir ses yükseldi. Hepsi yine aynı anda bağırmıştı.

"Hassktr! İşte şimdi sıçtık. Yüzünü bile göremeyeceğiz Defnenin." dedi Meriç abim kısık bir sesle. Ama ben duymuştum. Hatta galiba herkes duymuştu. Salak çocuk.

"Ben böyle bir şeyi kabul ettiğimi hatırlamıyorum." dedim düşüncelerimi bir kenara bırakırken.

"Ben diyeceğimi dedim Küçük." dedi Kuzey abim ağzıma patates tıkarken.

Şu anı bir hayal eder misiniz lütfen. Kuzey abim bir yandan konuşuyor, bir yandan bana ilgiyle yemek yediriyor. Ayrıca sıcak olan şeylere de önce üflüyor...

Neyse konu bu değil.

"Ama neden? Benim bir odam var zaten. İstemiyorum." dedim ağzımda ki lokmayı yutup. Ağzıma sıcak olduğu için üflediği çorbayı koyarken yine konuştu.

"Kolun kötü durumda. Zorlamaman lazım. Bu halde tek kalman doğru olmaz." dedi.

Yaa ama yaa. Kalbim dayanmıyor artık. Bu bu... Bu dedikleri, yaptıkları, hissettirdikleri çok güzeldi. Beni düşünüyordu. Yerim lan ben bunu.

"Evet annecim, birimizle kalman daha iyi olur. Hem ağrın filan da olabilir. En sağlıklısı böyle." dedi annem, Kuzey abimi destekleyerek.

"Bencede kızım." dedi babam. Bunlarda dünden razı.

Ya da Kuzey abime bir şey diyemiyorlar. Harbi lan daha hiç ne annemin ne de babamın Kuzey abimle ters düştüğünü görmedim. Neden ki?

"Tamam." dedim sessizce. Düşünmek istemiyordum. Zaten bundan sonra tek yatabileceğimi de düşünmüyorum. Malum her tek kaldığımda bir şey oluyor.

Aklıma okula gitme mevzusu gelince kafamı babama çevirdim. Sonra boğazımı temizleyip konuşmaya başladım.

"Baba bi konuda konuşmak istiyorum." dedim sakince. Ben konuşunca hepsi bana dönmüştü. Kabul ederler umarım.

"Ben pazartesi okula gitmek istiyorum." dedim.

"Olmaz." annem, babam ve Kuzey abim aynı anda söylemişti. Soylu Korosu itinayla sunar...

"Hemen itiraz etmeyin. Okula gitmem benim için daha iyi olur. Evde kalmak istemiyorum. Hem abimlerde okulda. Bir şey olursa onlar var." dedim hızlıca. Evde kalmak istemiyorum aga. Napayım?

"Ama kızım kolunu zorlamaman gerekiyor. Hem yaraların var." dedi annem. Son cümlesi oldukç kısık çıkmıştı.

"Bende bu yaralarla okula gitmek istemezdim. Ama evde de oturmak istemiyorum." dedim burukça gülümseyerek.

Şu suratla bende insan içine çıkmak istemezdim. Onların bana bakışları veye benim hakkımdaki düşünceleri umrumda değildi. Ben kendimi bu şekilde iyi hissetmediğim için kimsenin beni görmesini istemiyordum. Ama evde de oturmak istemiyordum.

Yan tarafıma döndüğümde Kuzey abimle göz göze geldik. Bana anlamını bilmediğim bir şekilde bakıyordu. Sanki şefkat vardı. Ya da sevgi. Hayır hayır bu hüzündü. Üzülüyor muydu o?

"Cidden gitmek istiyorum." dedim gözlerimi Kuzey abimden çekerken. Masadakilere göz attığımda hiç kimsenin bu kararımdan hoşnut olmadığını anladım.

"Ben yanındayım zaten baba. Sıkıntı yok." diyerek son noktayı koydu Kuzey abim. Ben ona şaşkınlıkla bakarken o yine ağzıma bir şeyler tıktı.

Asla ondan bunu kabul etmesini beklemezdim. Neden kabul etti ki? Neyse bu umrumda değil.

"Pekala. O zaman kızım bir şey olduğunda Demire veya abilerinden birine söyleyeceksin hemen. Ağrın olduğunda birimize haber verirsin. Eğer baş dö-" aradarda cümlelerini sıralayan babamın sözünü kestim.

"Merak etme baba. Bir şey olursa bir yolunu bulur birine haber veririm. Ayrıca cepheye değil okula gidiyorum." dedim.

Bu dediğimle Demirler gülerken babam ve annem tebessüm etmekle yetindiler. Biliyorum benim için endişeleniyirlar ama napabilirim ki? Alışık değilim bu kadar ilgiye.

.
.
.

Yemeklerimizi yemiştik. Şimdi ise salonda oturuyorduk. Daha doğrusu ben kafamı annemin dizine koymuş uzanıyordum. Diğerleri telefonlarıyla ilgileniyordu. Kuzey abim ise bahçeye  çıkmıştı.

Sıkıldığımı farkedince yavaşça doğruldum ve ayağa kalktım.

"Noldu annecim? Nereye?" diye sordu annem hemen.

"Kuzey abimin yanına bahçeye çıkıcam." dedim ve ona gülümseyip bir şey demesine izin vermeden bahçe kapısına yürüdüm.

Kapıdan çıkınca soğuk havayı ikilerime kadar hissetmiştim. Ama umursamadan gözlerimle bahçeyi taradım. Kuzey abimi görünce ona doğru adımlamaya başladım.

Sigara içiyordu. Onu ilk defa sigara içerken görüyordum. Görmeyi bırak sigara içtiğini bile bilmiyordum. Lan o kadar sarıldık filan. Kokusu bile gelmemişti.

Yanına yaklaşınca arkasını döndü ve beni gördü. Gözleriyle üstümü süzdü. Sonra kaşları çatıldı.

"Niye üstüne bir şey giymedin? Hasta olacaksın." dedi ve elindeki sigarayı yanındaki çöpte söndürüp attı. Bana söylediklerini es geçip konuştum.

"Söndüremene gerek yoktu. Rahatsız olmam sigara kokusundan." dedim.

"Konu rahatsız olman değil küçük. Sigara kokusunu solumak zararlı bir şey ve ben sana zarar verebilecek hiç bir şey yapmam." dedi.

Lan. Oah. Ama ya. Kuzeycim neler diyorsun sen öyle? Ah Kuzey... Düşünceli kekim...

"Şimdi şunu üstüne al. Yoksa hasta olacaksın." diyerek üstündeki ceketi benim omuzlarıma koydu. Malum alçı yüzünden giyemiyordum.

"Beni bu kadar düşündüğün için teşekkür ederim. Ama bunu yapmayı bi an önce bırakmalısın. Alışıyorum ve bunu istemiyorum." dedim gözlerimi kaçırırken.

Çenemden tuttu ve kafamı kaldırdı.

"Bak küçük. Bu konuşmayı seninle yüz defa yaptık. Neden anlamıyorsun? Sen benim için bu dünyada ki en önemli kişisin. Hem de herkesten önemli ve değerlisin. Artık buna alışman lazım. Seni hepimiz çok seviyoruz." dedi net bir şekilde. Ama benim kafam başka bir şeye takılmıştı.

"Neden diğerleriyle fazla samimi değilsin? Ya da neden annem ve babam sana bir şey diyemiyor? En değerlim sensin diyorsun bana, peki ya diğerleri?" diye sordum. Aklıma takılmıştı.

Dediklerimle kaşları çatıldı.  Yüzünün gerildiğini gördüm. Derin bir nefes aldı.

"Boşver." dedi.

"Hayır abi. Anlat lütfen. Merak ediyorum." dedim. Gözlerime baktı ve yeniden derin bir nefes aldı.

"Bak sana her şeyi anlatacağım ama lafımı bölmeden dinle. Bir defa anlatırım ve bu konu burda kapanır. Tamam mı?" diye sordu. Kafamı sallayarak onayladım. O da direkt konuya girdi.

"Ben doğduğumda bu ailenin en büyük torunuydum. Ve erkektim. Tahmin edersin ki ailenin bütün işleri benim üstüme kalacaktı. Hem şirket işleri, hem de diğer şeyler. Yani doğduğumda bile aslında ne yapacağım, ne olacağım belliydi." dedi. Sonra yine derin bir nefes aldı.

"İşte ilkokul çağına gelene kadar her şey normaldi. Kaan abin filan doğmuştu. Ama sonra babam benim daha iyi bir eğitim almam gerektiğini söyleyip beni yatılı bir okula yazdırdı. Daha 6 yaşındayken annemden babamdan ayrıldım. Her ne kadar istemediğimi söylesemde en azından ilk okul için dişimi sıkmam gerektiğini söylemişlerdi." dedi ve  bir iki saniye sustu. Ardından devam etti.

"İlk okul şöyle böyle bitti. Batu abin de doğmuştu. Annem Meriçe hamileydi. Kaan ise okula başlamıştı. Onun neden kendi yanlarında kaldığını sorduğumda ise onun küçük olduğunu filan zırvalamışlardı. Bende küçüktüm bir zamanlar..." dedi ve yutkundu. Bu konuyu sevmediği belliydi.

"İşte bizimkileri arada bir görerek geçen yılların ardından annemin tekrar hamile olduğunu öğrendim. Ama bu defa farklıydı. Bir kız çocuğuna hamileydi." dedi ve hafif tebessüm etti. Bende çarpıkca gülümsedim.

"Bir kız kardeş... Sanırım en çok istediğim şeydi. Kız abisi olmak. Tarifsiz bir hismiş gibi geliyordu."

"Doğum zamanı gelince bende annemin yanında olmak, kardeşimi görmek istiyorum demiştim. Ama babamlar derslerime çalışmamı ve yaz tatilinde yanlarına dönebileceğimi söylemişti." dedi. Gözlerinden sinirlendiği anlaşılıyordu.

"Ne kadar itiraz etsemde bir şey değişmedi. Sonra senin doğum haberin geldi. Ardından da ölüm haberin." dedi ve yutkundu.

"Ama ben hiç bir şeyinde yanında değildim. Aynı annemlerin benim hiç bir şeyimde yanımda olmadığı gibi." dedi ve sustu.

Anlamıyordum. Bunu neden yapmışlardı? Bir insan çocuğunu neden yanından uzaklaştırır ki?

"Beni bir süre sonra yanlarına aldılar. Belki çok çocukça gelecek ama Kaanlara hep imreniyordum. Onlar aile ortamında büyümüştü. Ben ise yurtlarda. Yurtta her ne kadar her şey mükemmel de olsa küçük bir çocuğun ailesini özlemesini önleyemiyordu." dedi sonra gözlerini dikmiş olduğu yerden kaldırdı ve gözlerime bakmaya başladı.

"Ben senin ölüm haberini aldığımda yıkılmıştım Küçük. Seni hiç görmemiştim. Görememiştim. Ama bir kız kardeşim olduğunu hissetmiştim. Annemler beni tekrar yanlarına alınca ne oldu biliyor musun?" diye sordu. Gözlerim dolmuştu. Kafamı hayır anlamında salladım.

"Onlara olan özlemim son buldu. Bir daha onları bir aile gibi göremedim. Benim tek ailem..." dedi ve gözlerim taa en içine baktı.

"Benim tek ailem ölen kız kardeşimdi. Çünkü ona da bana yapılan şey yapılmıştı. Haksızlık." dedi. Gözümden bir damla yaş aktı.

"Onunda elinden aile sevgisi alınmıştı. O da aile sevgisini tadamadan ölmüştü. Ona da bana yapılanın aynısı yapılmıştı." dedi. Göz yaşlarım akıyordu artık.

"Sonra ben kardeşimin özlemiyle büyüdüm. Ardından babam tarafından yine uzaklaştırıldım. Bu defa ki bahanesi ise işlerimdi. Canımın tehlikede olduğunu söyleyip İngiltereye postaladı beni." dedi ve burukça gülümsedi.

"Hani sordun ya, neden onlara karşı böylesin diye. İşte bu yüzden. Ben onlarsız büyüdüm. Ailemsiz. Herkesten ayrı. Onlar burda mutlu aile tablolarını tamamlarken ben içimde aile eksikliğiyle büyüdüm. Diğerleri peki? Onlar neden abim bizim yanımızda değil demedi? Çocukça mı bilmiyorum ama cidden umrumda değil." dedi. Benim hâlâ göz yaşlarım akıyordu.

"Sen ve ben eksik büyüdük küçük. Ailesiz büyüdük. Tabi sen daha tam büyümüş sayılmazsın. Sana olan ilgimde bu yüzden. En azından sen sevgiyle büyü diye." dedi ve yanağımdan öptü.

Kollarımı karnına doladım. Tabi kırık kolum için baya zor oldu ama umursamadım.

Nasıl böyle bir şey yapabilmişlerdi? Bu resmen evlat ayrımcılığıydı. Nasıl küçücük bir çocuğa bunu yapabilmişlerdi?

"Ne diyebileceğimi bilmiyorum Koca Yürekli Adam. Sen... Sen mükemmel birisin." diyebildim sadece.

"Bir şey demene gerek yok küçük. Şimdi bunu unutuyorsun. Tamam mı?" dedi. Kafamla onayladım.

"Seni seviyorum Koca Yürekli Adamım."

"Seni seviyorum Küçük."

.
.
.

"Bacım kalk. Vallaha kalkmazsan Sultanların Sultanından tam 12 den bir atış yiyebilirsin. Sonra değerline zarar gelir. Değerline zarar gelirse büyük ihtimalle evde üçüncü dünya savaşı kopar. Eğer evde üçüncü dünya sav-"

"Yeter ya yeter!" diye bağırarak kafamı yastığa daha da gömdüm.

Abartısız 1 sattir başımda uyanmam gerektiğini söyleyen Poyraz abim sayesinde başım kazana dönmüştü. Bu nasıl bir çenedir ya?

"Kızım kalk artık. Babannemler birazdan burda olur. Uyanman gerek." dedi.

Allahım neydi günahım?

"Tamam sen in aşağıya. Bende hazırlanıp geliyorum." dedim. Bir süre sonra kapının sesi kulağıma gelince yavaşça yataktan kalktım.

Dün bahçeden içeri geçince direkt uyumak istediğimi söyleyip odama çıkmıştım. Eğer yanlarında kalsaydım ağır konuşurdum. Kuzey abime yaptıkları koca bir haksızlıktı. Sinirimi bozmuşlardı.

Banyoya girdim ve aynaya baktım. Bu ne ya? Berbat. Yüzümün halini boşverip sağlam olan elimle yüzümü yıkamaya çalıştım. Evet arkadaşlar sadece çalıştım. Çünkü yüzüm hariç her yer ıslandı. Tebrikler.

Sinirlerim bozulmuştu. Yine denedim. Yine olmadı. Yine denedim. Olmadı. Lan bir elle yüz yıkamak bu kadar zor olmamalı!

Biraz daha denedim. Üstümdeki pijama dahil her yer ıslanmıştı. Hani bana alkış?

"Noldu?" diyen sesle yerimde sıçradım. Arkama döndüğümde kapıdan ciddiyetle beni izleyen Kuzey abimi gördüm.

"Olmuyor." dedim bıkmışca.

"Çok zor. Kolumu kullananamak çok zor. Yüzümün halini söylemiyorum bile." diye mırıldandım.

"Takma kafana. Ben yıkarım." dedi ve yanıma geldi. Suyu açtı ve ılık olacak şekile getirdi. Düşünceli çocuk seni.

Ardından kafamı hafif öne eğdi ve yavaşca yüzümü yıkadı. Hareketleri çok yumuşaktı.

Yüzümü yıkaması bitince havluyla iyice kuruladı. İkizide konuşmuyorduk. Sonra diş fırçasını aldı ve üstüne biraz diş macunu sıktı. Ben ne yapacağına bakarken o çenemden tutup kafamı sabitledi.

Ardından dudaklarımı aralamamı sağladı ve diş fırçasını ağzıma soktu. Ben ona şaşkınca bakarken o yavaşca dişlerimi fırçalıyordu.

"Bakma öyle. Eğer ben fırçalamasaydım sen yapacaktın ve kolunu zorlayacaktın." dedi.

Ben bir şey diyemezken o ağzımdan fırçayı çekti. Sonra da ağzımı yıkamama yardım etti.

"Sen odaya geç beni bekle, geliyorum ben." dedi ve odadan banyodan çıktı. Bende daha fazla beklemeden çıktım banyodan.

Lan her yerim ıslak. Harika. Bir bu eksikti. Tek başıma değiştirmem imkansız. Annemi çağırmam gerekiyor. Ama önce Kuzey abimin gelmesini beklemem gerekiyor. Bekle demişti.

Kapı açılınca kafamı kapıya çevirdim. Kuzey abimdi. Elinde kıyafet ve bir ayakkabı kutusuna benzer bir şey vardı.

"Onlar ne?" diye sordum elindekilere bakarken.

"Benim kıyafetlerimden. Kolun için bol ve rahat olması daha iyi olur." dedi ve elindekileri yatağa bıraktı.

Ama bu fazla düşünceliydi. Hemde çok fazla.

"Teşekkür ederim." dedim gülümserken.

"Etme." dedi sadece. Daha fazla üstlemedim bende.

"Eğer rahatsız olmazsan ben değiştiririm üstünü. Benden utanmana gerek yok. Abinim ben senin. Nasıl annem veya babamdan uatnmıyorsan benden de utanma." dedi birden bire.

Ben ne diyeceğimi bilemezken o yine konuşmaya başladı.

"Tamam ben çıkıyorum. Anneme söylerim gelir ve değiştirir." dedi yine hızlı bir şekilde.

Ondan utanmıyordum veya çekinmiyordum. Galiba o benim en güvendiğim kişiydi. Emir gibiydi. Emirden utanmazdım. Ya da çekinmez ve korkmazdım. Kuzey abimde onun gibiydi.

"Anneme gerek yok abi. Senden utanmıyorum ya da çekinmiyorum." dedim.

Gözlerime ciddi miyim emin olmak ister gibi baktı. Ardından tekarat yanıma geldi ve beni yatağa oturttu.

Üstümdeki pijamayı koluma dikkat ederek çıkardı. Zaten altımda atlet vardı. Normalde de askılı body giydiğim için sıkıntı yoktu.

Getirdiği sweatini yavaşça giydirdi. Bana baya baya büyük olmuştu. Ayağa kalkmama yardım etti. Ben ayağa kalkınca sweat aşağıya kaydı. Remsen dizime geliyordu. Lan kaç beden bu?

Ben ayağa kalkınca o da altımda ki pijamayı yavaşça çıkardı. Zaten sweat uzun olduğu için sıkıntı olamamıştı. Getirdiği şortu eline aldı.

"Evin içi yeterince sıcak. Üşümezsin. Eğer dar bir şey giyersen bacağındaki yaralar acıyabilir. En iyi şort giymen." diye bi açıklama yaptı. Ama ben bunu yerim kii. Çok düşünceli bu.

Hemen şortuda bana giydirdi ve iyice yukarı çekti. Ardından ipini canımı yakmayacak ama belimden de düşmeyecek derecede bağladı. Sonra geri çekilip üstümü düzeltti. Üstümdekileri süzdü.

"Bekle." dedi ve dolabımın yanında ki çekmecelerden birini açtı. İçinden beyaz bir çorap alıp yanıma geldi. Beni tekrar yatağa oturtup önümde diz çöktü.

Ardından çorapları yavaşça ayağıma giydirmeye başladı. Bende hayran hayran onu izliyordum.

Çorapları giydirince ayağa kalktı ve getirdiği kutuyu açtı. İçinden lacivert Crocs terlikleri çıkarıp yere koydu. Bu kadar şeyi nasıl düşünmüştü?

Bir şey dememe izin vermeden arkama geçti ve saçımda ki tokayı çekti. Ben ne yapacağına bakarken o eliyle saçlarımı düzeltmeye başladı.

Ardından yavaş ve açıtmdana vir ev topuzu yaptı. Tabi ne kadar başarılı olduğunu söylememe gerek yok heralde. Ama yine de düşünmesi yeterdi.

Saçımı bırakınca ayağa kalktım. Terlikleri ayağıma geçirdim. Ardından da dolabın aynasından kendime baktım.

Üstümde dizime kadar gelen bir düz siyah ve baya geniş olan bir sweat vardı. Sweat o kadar boldu ki alçı bile belli olmuyordu. Altımda ki siyah şortun ise sadece uçları görünüyordu. Ayağımda beyaz bileğimde olan Nike çoraplar vardı. Ve lacivert Crocslar. Saçım ise ev topuzuydu. Şu an çok iyi duruyorlardı. Tam benim tarzım. Mükemmeldi.

"Bu kadar şeyi düşündüğün için teşekkür ederim." dedim. Bana bakıp hafif tebessüm etti.

"Artık teşekkür etmeyi bırakmam gerekiyor küçük. En azından bana." dedi ve gelip yanağımı öptü. Sonra da konuşmaya devam etti.

"Hadi inelim artık." dedi. Elimden tuttu ve odadan çıktık. Merdivenleri yavaşça inmeye başladık.

Bu adam nasıl bu kadar düşünceli olabiliyordu? Aslında digerlerinden ne kadar da farklıydı. Aile ortamında, o sevgiyle büyümemesine rağmen bana sevgisini çok güzel hissettiriyordu.

Bir yerde okumuştum. Aile sevgisinden mahrum büyüyen çocuklar ilerde çok iyi ebeveyn oluyorlarmış. Kuzey abim gibi... O da abiden çok babam gibiydi sonuçta.

"Ne düşünüyorsun Küçük?" diye soran Kuzey abimle kendime geldim. Zaten aşağı kata inmiştik.

"Hiç." dedim. O da üstlenemedi ve yemek odasına girdik. Herkes yine burdaydı.

"Nasılsın babacım?" diye sordu babam. Onlara Koca Yürekli Adamıma yaltıkları için sinirliydim ama bunu belli etmeme gerek yoktu.

"İyi." dedim sadece.

"Gel annecim otur şöyle." dedi annem yanını gösterirken. Kuzey abim ve ben de annemin yanına yöneldik. Abim beni annemin yanına oturtup diğer tarafıma da kendisi oturdu.

Tam da o sırada kapı çaldı. Kuzey abim ve ben hariç herkes ayağa kalkınca onlara şaşkınlıkla baktım. Noluyor be?

"Gazamız mübarek olsun. Ölürsem eğer helva değil cheescake kavurun. Ama o kavrulmuyordu. Her neyse ondan alın ve dağıtın. Sonra canazeme gelen her çocuğa 50 kuruş verin. Bakın bu nokta acayip önemli. Tam 50 kuruş vermelisiniz. Eksik veya fazla vererseniz kekokuluk anayasa kitabı 20. fıkra 3. parağrafta yer alan '50 kuruşun var mı trrek?' başlığı altında ki kanuna uymamış olursunuz. Sonra bende mezarımda ters dönerim. Ayrıca lütfen mezarıma 'tutunacak dalımız kalmadı, tutunamıyoruz.' yazdırın. Bari Oğuz Atay ruhum yaşasın. He bir de gelen misafir çocuklarının hepsinin ağzına sı-" diye boş boş konuşan Poyraz abimin lafını, Batu abim kafasına vurarak kesti.

"Lan gerizekalı sus artık!" dedi Kaan abimde.

Acaba Poyraz abimin fantezi dünyasında neler oluyordu? Hangi renkti mesela? Aklıma gelen fantazi dünyam rengarenk, bu daha hiç bir şey sözleriyle yüzümü buruşturdum. Bu şarkı kesinlikle Poyraz abim için yazılmıştı.

"Nerede benim torunum?" diye kulağıma dolan bağırtıyla yerimde sıçradım. Kuzey abimde ayağa kalkınca bir tek ben oturur pozisyondaydım.

Görüş açıma bir kadın ve bir adam girdi. Kadın yaşlı gibiydi ama baya genç duruyordu. Adamın ise 60 yaşlarında olduğu belli oluyordu.

"Anne baba hoşgeldiniz." dedi annem ve babam aynı anda.

"Hoşgeldiniz." dedi abimler ve Demir aynı anda. Bunlar kesinlikle gizli gizli aynı anda nasıl konuşuruz diye çalışıyorlar. Kesin.

"Hoşbulduk." dedi kadın gülümseyerek. Babaannem mi demeliyim? Kadın abimlere göz atarken oturan beni farkedince gözleri kocaman açıldı.

"Noldu benim torunuma böyle?" diye dehşetle konuşup, hızla yanıma geldi. Sesinde hafif şive var gibiydi.

"Noldu sana böyle?" diye sordu yakından suratıma bakarken. Karadeniz ağızıyla konuşuyordu galiba. Tam olmasa da bazı kelimeleri öyle çıkıyordu ağzından.

Ben ne diyeceğimi düşünürken dedem olduğunu tahmin ettiğim kişi yanımıza gelmeye başladı.

"Torunum." dedi ve bana sıkıca sarıldı. Yaralarımın verdiği acıyla bir çığlık koptu dudaklarımdan. Dede benik çığlık atmamla birden kendini geriye çekti.

"Bir şey oldu mu? Neren acıyor? Hâlâ ağrıyor mu?" diye hızla konuştu Kusey abim. Kafamı olumsuz anlamda salladım.

"İyiyim. Sıkıntı yok." dedim. Dede ve babaanne bana hâlâ şaşkınlıkla bakıyordu. Zorlada olsa ayağa kalktım. Oğlum ayağa kalkarken bile belimdeki kemiklerin hepsi ağrıyor resmen.

Ağrıları boşverip babannenin önüne gittim ve nazikçe elini tuttum ve öpüp başıma koydum. Bu yaptığıma daha da şaşırsa da sonradan kocaman gülümsedi. Onun gülümsemesine ufak bir tebessümle karşılık verip dedenin yanına gittim. Onunda elini öptüm. O da bana kocaman gülümsedi.

Benden sonra Demirlerde öptü sırayla. Son olarak Kuzey abimde öpünce kahvaltı masasıma tekrar oturduk.

Nasılsınız faslı filan geçince kahvaltıya başladılar. Tabi ben yine yiyemiyordum. Bana bi annem bi Kuzey abim veriyordu. Dede ve babaanne de sürekli olarak bana bakıyorlardı. Rahatsız olsamda bir şey diyemedim. Zaten ne diyebilirdim ki? Bakmayın lan bana mı?

Ayrıca neden bir şey sormuyorlar? Neden bu haldesin? Noldu sana? Naptılar sana? Geldiklerinde şaşkınlıkla sormuşlardı. Ama cavabını alamamışlardı. Ya merak etmiyorlardı ya da ne olduğunu tahmin edebiliyorlardı.

Bunları boşverip ağzımdaki annemin verdiği reçelli ekmeği yuttum. Ama boğazıma oturdu sanki. Berkin en sevdiği şeylerden biriydi. Kiraz reçeli...

Gözlerimin dolduğunu hissedince hemen kafamı yukarı kaldırdım. Sonra da Kuzey abime döndüm. İyice ona eğilip, sadece onun duyabileceği bir ses tonuyla konuşmaya başladım.

"Beni bugün Berkin yanına götürür müsün?" diye sordum. Benim konuşmamla bana dönmüştü.

"Bugün olmaz küçük. Çok önemli bir işim var. Yarın gitsek olur mu?" diye sordu.

"Ama o tek kalamaz. Korkar." dedim ve zorda olsa yutkundum.

"Her gün gitmem lazım yanına. Yanındandayım demem lazım." dedim ve Kuzey abimin gözlerine baktım.

"Seni yanımdan ayırmak istemezdim ama işim cidden fazla önemli. İstersen Kaan veya Batuya söylerim." dedi sorarcasına. Kafamı salladım. O da benden onayı alınca Kaan abime döndü.

"Kaan sen akşam üstü Defneyi istediği yere götürürsün." dedi. Sesi itiraz istemediğini belli eden bir tondaydı.

"Tamam götürürüm." dedi Kaan abimde bana göz kırparken.

Acaba Kuzey abimin bu kadar önemli olan işi neydi? Aklıma bir şey geliyor ama neyse.

"Sultanım? Hayırdır? Bir sakin gördüm sizi?" dedi Poyraz abim hayretle.

Harbiden lan. O bahsettikleri kadın bu muydu? Peh!

"Bu muydu, gelecek diye o kadar stres yaptıkları kadın?" diye sessizce Kuzey abime sordum.

"Sadece 3 dakika bekle." dedi Kuzey abim benim gibi sessizce.

"Asıl sen hayırdır torunum? Bana hesap mı soruyorsun?" dedi babaanne tek kaşını havaya kaldırırken.

"Yok yok Sultanım. O nasıl söz öyle. Estağfurullah. Tövbe tövbe. Allah korusun. Hasbinallah." dedi Poyraz abim hızla.

"Piçe bak lan. 5 dakikada imana geldi anasını satayım." dedi Meriç abim sadece bizim duyabileceğimiz şekilde. Kuzey abim hatiç hepimiz buna gülmüştük.

"Adam ol. Almayayım ayağımın altına." dedi babaanne.

Şu an random atarak gülmek istiyorum. Ama bu ortamda mümkün değildi. O yüzden kendimi sıktım.

"Cennet anaların ayağının altındadır Sulatım. Siz isteyin ayağınızı öpüp yalayayım." dedi Poyraz abim iğrençleşerek.

"Ula uşak ne dellendiriyorsun karımı. Sonra asabiyeti bana patlıyor." dedi dede. Bu dediğiyle herkes kıkırdarken, babaanne konuştu.

"Ne diyorsun böyle Osman? Senin canın koltukta uyumak istiyor galiba. Eğer öyleyse direkt söylemen yeterli, böyle saçma salak şeyler söyleyip gözümdeki değerini düşürerek bunu belli etmene gerek yoktu." dedi babaanne burun kıvırarak. Karadeniz ağızıyla söylüyordu bazı kelimeleri.

Lan adam ne dedi? Neye bu kadar yükseldin be kadın? Tövbe tövbe.

"Öyle şey olur mu Sultanım. Hâşâ." dedi dede hızlıca.

"Heh şöyle yola gel." dedi babaanne ağzına bir parça salatalık atarken.

Sen yılan, sen şeytan!

Bu kadında bir Hürrem Sultan şeytanlığı vardı valla. Ayrıca o kullandığı kelime ve cümleler onun jenerasyonundan değildi. Demek yaşıtları gibi değildi pek. Kadına bak bee.

"Ee torunum sen nereye gideceksin?" diye sordu bana birden bire. Dediği şeyle ne diyeceğimi bilemedim. Ama sonra kendime gelip konuştum.

"Kardeşimin yanına." dedim. Kaşları havaya kalktı.

"Kardeşin mi?" diye sordu. Kafamı evet anlamında salladım.

"Nasıl kardeşin? Nerde?" diye sordu. Boğazımın yandığını hissettim.

"Bunları sonra konuşuruz babaanne." dedi Demir ortamın havasını bozmak için.

"Ben doydum. Odama çıkacağım, dinlenmek istiyorum." dedim ve ayağa kalktım. Benimle birlikte Batu abim ve Kuzey abimde kalktı.

"Ben giderim yanında." dedi Batu abim. Bunu demesiyle Kuzey abim geri yerine oturdu. Batu abiyse gelip elimden tuttu.

"Afiyet olsun." diyip yemek odasından çıktık. Ardından da merdivenleri tırmanmaya başladık. Odama gelince kapıyı açıp içeri girdik.

"Biraz uyusak olur mu?" diye sordum. Daha yeni de kalkmış olsak yorgundum.

"Tamam güzelim." dedi Batu abim. Ardından da yatağa uzanmam için yorganı kaldırdı. Ben yatınca o dayanıma uzandı.

Bu akşamdan itibaren Kuzey abimle kalmaya başlayacaktım. Dün gece dışarda işi olduğunu söylediği için birlikte yatamamıştık. Ama bugünden itibaren odalarımız aynı olacaktı.

Acayip saçma. Ama benim için iyi olacaktı. Yalnız kalmak istemiyordum. Düşünmek istemiyordum.

Berkin yanına gideceğimiz aklıma gelince telefonumu komidinin üstünden aldım ve Emire mesaj attım.

Kime: Emir Kulum'
Mesaj: Akşam üstü Berkin yanına gideceğiz. Gelir misin sende?

Mesajı anında gördü ve hemen cevap yazdı

Kimden: Emir Kulum'
Mesaj: Gelirim güzelim. Haberleşiriz.

Kime: Emir Kulum'
Mesaj: Tamam yakışıklım.

Telefonu elimden bırakıp tekrar yatağa sindim. Batu abimde beni dikkatlice sarıyordu. Yavaş yavaş mayıştım ve sonra uykuya daldım.

.
.
.

"Gel gel gel gelsene beni övsene,
Senle ben yan yana bir düşünsene!"

"Gel, gel, gelsene de aynı sahneye
Bence evlenmeliyiz sen de bu sene!"

"Mantıklı düşünsene,
Aklın, fikrin nerede?"

"Herkesi dinliyorsun
Beni duy bir kere de!"

"Duysana sayın amına koduğum. Tabi işine gelmiyor ya duymazsın."

"İstesen de doymazsın,
Bir sınır da koymazsın!"

"Herkesten çok ayrısın'
Sen bunun farkındasın!"

"Evet amına koyayım farkındasın!"

"Gel, gel, gelsene de beni övsene,
Senle ben yan yana bir düşünsene!"

"Gel, gel, gelsene de aynı sahneye
Bence evlenmeliyiz sen de bu sene!"

"Yeteer! Sus artık! Yeter ya yeter! Bıktım! Kendimi kesicem! Hadise nedir ya? Neden ben Allahım neden ben?"

Poyraz abimin play listinden açtığı şarkıları başımda bağırarak söylemesiyle uyanmıştım bu defa da. Sadece şarkıyı söylemekle kalmıyor, aralara kendi yorumlarını da ekliyordu. Bu da kulak katliamına yol açıyordu.

Allahım ben neden normal insanlar gibi uyanmıyordum? Neden ya neden?

"Aa zilli bacım da uyanmış. Kalk kız. Anamlar börek yaptı. Gidip otlanalım." dedi. Yanımda duran yastığı alıp kafasına fırlattım.

"Lan bunun için mi uyandırdım? Lan! Senin var ya gelmişini geçm-" diye bedduya girecekken Poraz abimin açtığı şarkıyla susmak zorunda kaldım.

Ama bu yapılmaz ki. Bu şarkı... Ah buu şarkı... Söylemeden duramam ki. İntro bittikten sonra birlikte söylemeye başladık. Ben kesinlikle bipolarım...

"Koşarım peşinden kaçanların,
Doğruyu bulmakta zorlanırım."

"Severim sevmenin dertlerini,
Sonunda kollara yollanırım."

"Koşarım peşinden kaçanların,
Doğruyu bulmakta zorlanırım."

"Severim sevmenin dertlerini,
Sonunda kollara yollanırım."

"Kör olur gözlerim seviyorken,
Kendime masallar anlatırım."

"Dillere düşerim her aşkımla,
Yanarım yanarım aldanırım."

İkimizde son sesimizle bağırarak söyelemeye başladık.

"Anasını sattığımın dünyası..."

"Kafayı yormam, sonuna bakmam,
Ben adam olmam,
Deli gönlüm, neler ister de seni aldatamam!"

"Kafayı yormam, sonuna bakmam
Ben adam olmam,
Deli gönlüm, neler ister de Seni aldatamam!"

"Tamam dur yeter." dedim nefes nefese. Bağırmaktan boğazım ağrımıştı. Ama çok güzeldi.

"Çak bro." diyip yumruğunu uzattı. Bende karşılık verdim.

"Müzik zevkin der susarım." dedim saygıyla.

"Daha yeni Hadise ablama laf ediyordun. Noldu birden bire?" diye sordu.

"Serdar Ortaçla kalbimi kazandın." dedim. Dediğim şeyle ikimizde güldük.

"Hadi kalkta börek yiyelim ya. Sabahtan beri bu anı bekliyorum." dedi büyük bir iştahla. Kafamı tamam anlamında sallayınca yanıma geldi hemen. Yataktan kalkmama yardım edince Batu abinin odada olmadığını gördüm.

"Batu abi nerde?" diye sordum odadan çıkarken.

"İşleri var onların. Hepsi gitti. Birazdan Kaan abim gelip seni alacakmış." dediği şeyle kafamı salladım.

Aşağıya inip mutfağa girdik. Meriç abim, Demir, annem ve babaanne mutfaktaydı. Bizi gören babaanne hemen gülümsedi.

"Torunum gelmiş. Gel bakayım ye şunlardan. Bakalım sende benim böreklerimi beğenecek misin." diyip yanında ki sandalyeyi gösterdi. Gösterdiği yere Poyraz abim beni yavaşça oturttu.

"Ben oturunca ağzıma börek girmesi bir oldu. Lan! Boğulacaktım aq.

"Ye hadi ye." dedi heyecanlı bir sesle babaanne. Dediğini yapıp ağzımdaki böreği çiğneyip yuttum. Cidden lezsettiyli.

"Ellerinize sağlık. Çok güzel olmuş." dedim gülümserken. Kadının gülümsemesi daha da büyüdü.

"Afiyet olsun. Yarasın benim torunuma." dedi sevecenlikle.

"E biz kalkalım o zaman." dedi Poyraz abim. Bu dediği şeyle güldüm.

"Gel eşek sıpası. Sana da var burda." diyip tezgahtaki tabağı gösterdi babaanne. Poyraz abim bu duyduğu şeyle adeta böreklere uçtu.

"Daha iyisini bulacakmışsın,
Nah bulursun!"

"Çekmezler benim gibi nazını kahrolursun!"

"Çivi çiviyi sökermiş derler dene bence, yetmez sana kocaman pense mahvolursun."

Poyraz abim, Oğuzhan Uğurun şarkısını böreklere söylerken bende onu gülerek  izliyordum. Bu çocuk valla mal.

"Ee torunum var mı damadımız?" diye soran babaaaneye döndüm.

Ne? Ne damadı aq? Damat ne? Yeniyor mu?

"Onun yaşı küçük!" Meriç abim ve Demir aynı anda çok net bir şekilde söylemişti. Babaanne onlara şaşkınlıkla baktı.

"Size ne oluyor? Ben torunuma sordum. Ayrıca ne küçüğü? İsterse evlenir bile. Hatta isterse daha 20 yaşına gelmeden 6 çocuk yapar. 3 tane ikizi olabilir. Ailede genetik sonuçta."  dedi. Benim gözlerim büyürken abimlerde öksürmeye başlamıştı.

Lan kadına bak! Beni iki dakikada evlendirdi, bi de 6 tane çocuk yaptırdı. Üstelik hepsi ikiz! Ayrıca 3 yıl içinde! Lan tövbe. Çok tövbe.

"Anne sende abartma istersen. Kalplerine inecek." dedi annem gülerken.

Ayol hepsi manyak bunların.

"Aman iyi be. Bir şey demedim." dedi babaanne.

.
.
.

Börekleri yedikten sonra salona geçmiştik. Babamları bekliyorduk. Daha doğrusu ben Kaan abimi bekliyordum. Aynı zamanda da annem ve babannemin yaptığı aile dedikodularını dinliyordum.

Bu karı çok yılan valla. Hepimizi gömer bu. Maşallah.

"İşte Fatoş benim kızım halkla ilişkiler okudu, dersleri çok iyiydi, hemen iş buldu diye göğüsünü kabartarak konuşunca dayanadım. Bir ton şey söyledim tabi. Sonuna da şeyi ekledim; Ay görmemişin oğlu olmuş tutmuş şeyi koparmış. Tabi bütün cümle aleme yayacağını bilseydim demezdim. Yok kız yine derdim. İçimde kalacağına, dışımda dedikodu olsun." diyerek gülen babaanneye baktım.

Valla bu çok fena.

"Ay anne alem kadınsın." dedi annem gülerken. Ayol annemde ne yere bakan yürek yakan kadınmış. 2 saattir oturmuş herkesin gelmişini geçmişini, kirli çamaşırlarını, yılların dedikodusunu yapmıştı.

Kapı çalınca oturduğum koltuktan kalktım. Şu ortamdan kurtulmak istiyordum. Kapıyı açmaksa şu an benim için büyük bir nimetti. Büyük ihtimalle de Kaan abimdi. Hemen salondan çıkıp kapıya yürümeye başladım. Mutfaktan çıkan yardımcı ablayı görünce 'ben açarım' dedim ve onun geri mutfağa girmesini sağladım.

Sonunda kapıya ulaştığımda hemen açtım. Lan bu kapının kolu ne kadar güzelmiş. Açarkende söyleniyordum.

"Abi çok sağol ya. Keşke biraz daha geç gelseydin, bu erken oldu biraz. Bi 5 dakika daha geç gelseydin l. Alaaddin Keykubat döneminde ki sarayda cariyelerle yaşanan saçma salak aksiyonlu olaylar ve saray içi dedikodularını bile konuşma potansiyeline sahip olan annem ve babaanne ikilisinin gazabına uğrayacaktım. Aslında uğra-"

"Ne?" diyen sesle gözlerimi kapı kolundan ayırdım. Ne yapayım çok güzeldi.

Kapı kolunu bir kenara bırakıp bana boş boş bakan Savaşa baktım. Evet arkadaşlar 3 diyince cringe oluyoruz tamam mı? Üç.

"Ha?" dedim şaşkınlıkla. Sonra kendime gelip konuştum.

"Ne işin var senin burda?" diye sordum. Gözlerini devirdi.

"Misafirferverliğin gözlerimi yaşarttı." dedi.

"Gayet iyi görünüyorsun. Niye boş yere iyi misin diyerek zaman kaybedeyim? Sadade gel işte." dedim. Yine gözlerini devirdi.

"Abin evde mi?" diye sordu. Bu defa ben gözlerimi devirdim.

"5 tane abisi olan bir kıza abin evde mi diye sorman gözlerimi yaşarttı." dedim taklitini yaparak.

Lan 5 tane abim var. Hangisi evde mi?

"Kuzey abin evde mi?" diye sorusunu güncelledi.

"Değil. Napacaksın?" diye sordum. Umrumda değildi. Ama yine de sordum. Çünkü neden sormayayım.

"Seni ilgilendirmez." dedi.

"Peh! Pabucumun gizemi." dedim alay edercesine. Beni takmayıp konuşmaya başladı.

"Ne zaman gelecek, haberin var mı?" diye sordu bu defa da.

"Bilmiyorum. İşi varmış işte. Ayrıca biliyor musun bilmiyorum ama telefon diye bir şey icat edildi. Hemde yüz yıllar önce." dedim tane tane. Kaşları havaya kalktı.

"Ciddi misin? Aydınlandım." dedi düz bir ifadeyle.

"Ah evet başının üstünde ki ampülü gördüm. Ama haberin olsun ışık saçmıyor." dedim sahte bir gülümsemeyle.

"Benim ışığımın yanında sönük kalıyordur." diyip göz kırptı.

"Iy bok." dedim yüzümü buruştururken.

Egolu şey seni. Tamam yakışıklı çocuksun da yani bu egoda fazla aga. Yoksa değil mi? Neyse ben susuyorum.

"Bok mu? Neyse." dedi. Savaş sen nerenin aslanısın yavrum? Nedir bu egoistlik, gerim gerim gerilmeler?

"Kaan abim gelecek birazdan. İçeri geçte onu bekle istersen." dedim her şeyi es geçerek. Galiba bunu başta yapmam gerekiyordu.

"Kaanla değil işim. Kuzey abiyle." dedi. Lan ne işiymiş bu?

"Sen sormadan ben söyliyeyim." dedi ve gözlerimin içine baktı. Nerden anladı lan bir şey soracağımı?

"Seninle bir anlaşma yapmıştık hatırlıyorsan. Onunla ilgili bir pürüz çıktı." dedi. Kaşlarım çatılmıştı.

"Ne sorunu? Daha bi plan filan yapmadık ki? Ne gibi bi sorun çıkmış olabilir?" dedim şaşkınca. Derin bir nefes aldı.

"Kuzey abi sen nasıl benim kardeşimi üzersin, bir çocuğu nasıl ölüme terk edersin diyerek Ateşi almış." dedi.

Ne?!

.

.

.

.

Selaaaaammmmmmmm

Yaklaşık 6.000 kelime... Öldüm aga ben. Uçağım kalkıyor. Uçuyorum şu an

Bölüm nasıldııı

Siz nasılsınızzz

Benim sınavlar bitmek bilmiyor aga. Bugün bi bölüm yazayim bari dedim. Şu an saat gece 6 ve ben 7.30 da kalkıp coğrafya çalışıcam... Neyse birazdan ağlarım buna. Şimdi boşverelim.

Bölümün sonunu bağlayamadım mskskskskzkkfd

Bolümü gece saat 1-6 aralığında yazıyorum. Yazım yanlışı çok vardır büyük ihtimalle. Kusura bakmayın.

Ailesinin Kuzeye yaptığı?

Kuzey ve Defne sahneleri? Lan ben çok özenerek yazıyorum ntetknekbgenk

Babaanne? (daha tam olaya girmediler.)

Savaş ve Defne konuşması?

Kuzeyin, Ateşi alması VEKDBLBFKBSBSFLBSFLSBFLBSKBSF

Poyraz ve şarkılı kısımları seviyor musunuz? ben seviyorum zmsmkskskdjjsjzksks

Burayı okuyun lütfen

Yeni kurguya başladım. Çünkü neden olmasın dkkskzkaksmndnsms. İsterseniz bir tanıtım bölümü tadında bir şey yayımlarım. Evet bu kadardı fjskmzmsmzksmkzckdm

Kendinize iyi bakıınn

Görüşürüüzzz





Czytaj Dalej

To Też Polubisz

679K 42K 46
GERÇEK AİLE KURGUSU İlk kitabım olduğu için yazım yanlışları ve mantık hataları olabilir. *13.11.2023*
1.3M 83.4K 40
Aile sevgisinden uzak ve yalnız bir şekilde büyüyerek, soğuk ve umursamaz birine dönüşen bir genç kız. On sekiz yaşında karşısına çıkan biyolojik ai...
7.5K 991 37
"Son aldığım görev bir iş kadınını işini bitirmekti. Bana o kadının silah kaçakçılığı yaparak bir çok insana zarar verdiği ve yanında zorla insan tut...
417K 24.6K 75
(Tamamlandı✔) Kitabın tüm hakları; Asel'in motoruna olan aşkın'da Efo'nun alp'e olan takıntılı aşkın'da Alp'in efo'ya olan yoğun sabır'nda Çağan'ı...