Devin | RAFLARDA |

By candikmenli

295K 21.1K 15.1K

Babasının menfaatleri uğruna bir başkasına satılan Devin, yıllarca süren zulme boyun eğip susmuştur. Genç kad... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
DUYURU
Bölüm 6.1
Bölüm 6.2
Bölüm 7.1
Bölüm 7.2
Bölüm 8.1
Bölüm 8.2
Bölüm 9.1
Bölüm 9.2
Duyuru!!!
Bölüm 10.1
Bölüm 10.2
Bölüm 11.1
Bölüm 11.2
Bölüm 12.1
Bölüm 12.2
Bölüm 13
Bölüm 14.1
Bölüm 14.2
Bölüm 15.1
Bölüm 15.2
Bölüm 16.1
Bölüm 16.2
Bölüm 17.1
Bölüm 17.2
Bölüm 18.1
Bölüm 18.2
Bölüm 19.1
Bölüm 19.2
Bölüm 20.1
Bölüm 21.1
Bölüm 21.2
Bölüm 22.1
Bölüm 22.2
*Bölüm 23.1 - FİNAL
*Bölüm 23.2 FİNAL
Sizlerin Düşünceleri
DEVİN'İN YOLU
DUYURU 📣
Devin Kapak Görseli ve Çıkış Tarihi
ÖN SİPARİŞ

Bölüm 20.2

4.1K 301 215
By candikmenli

Yorumlarınızı ve Oylarınızı bekliyorum! ❤️

Bölüm sonundaki cümleye hikayenin gidişatı hakkındaki tüm yorumlarınızı bekliyorum. Nefret kusabilirsiniz. 😂

Keyifli okumalar. 💃🏻

Şiddet yanlısı biri asla değildim ama karşımda yaşanan bu olaylar ister istemez göğsümü kabartıyordu. Alex, benim için hayatımı zindan eden adamı pataklıyordu. Korkmuştum evet ama Korhan'a bir şey olacağından değil, Alex'in başının belaya girmesinden korkmuştum.

'Ailemden uzak duracaksın.' dediğinde adeta mest olmuştum. Kızımı ve beni o kadar çok benimsemişti ki bizden aile olarak bahsedebiliyordu.

Yerlerde yer yer kan lekeleri vardı. Bakışlarımı oradan çektim ve güçlükle soluk alan Korhan'a baktım. Ne kadar çaresiz ve savunmasız yatıyordu. Ama acımadım. İçimde ona karşı en ufak bir merhamet yoktu. Olamazdı da. Belki biraz dövülen tarafta olanın halinden anlardı. Alex'in ona verdiği bu dersi ömür boyu unutmayacaktı. Tıpkı benim yüzünde açtığım yaranın kalıcı izi gibi. Ama bunlar onu yıldırmayacaktı biliyordum. Eğer onu tırnağımın ucu kadar bile tanıyorsam ona edilen her hakaret, her darbe karşılığını alacaktı. Tek dileğim hayatımdan uzak olmasıydı. Kızım iyileşmişti. Sevdiğim adamlaydım. Bir aile kurabilir ve mutlu mesut yaşayabilirdim ama önümdeki tek engel cellatımdı. Korhan.

Arabamıza binerken Alya'nın o görüntüyü görmemesi için elimden geleni yaptım. Gerçi seslerin her birini duymuştu ama görmesi daha farklı olurdu. Geçenlerde Korhan'ı görüp kriz geçirdiğinde tekrar aynını yaşayacak diye ödüm kopmuştu ama yaşamamıştı. Çünkü o artık iyileşmişti. Sapasağlam bir çocuktu ve sağlıkla büyüyecek, eğlenip sevecek, düşüp kalkacaktı.

Alex arabayı otoparktan çıkartıp yola girdiğinde hiç birimiz konuşmuyorduk. Alya camdan dışarı bakıyordu. Alex pür dikkat yola bakıyor ve direksiyonu sıkmaya devam ediyordu. Benim bile içimin yağları erimişti halbuki fakat anlaşılan onun içi hala soğuyabilmiş değildi.

Direksiyonu tutan parmaklarına baktığımda kemiklerinin kızarıklığına baktım. Birkaç yerinde kanlar kurumaya başlamıştı bile. Bu kanın Korhan'a mı yoksa Alex'e mi ait olduğunu bilmiyordum ama temizleyecek kişi bendim. Benim için atmış olduğu her bir yumrukta aslında onun da canı yanmıştı. En azından bunu yapmalıydım.

Evimize geldiğimizde arabayı park ettik ve tek tek indik. Alya'yı kucağıma aldığımda serin havada üşümemesi için resmen içeri koştum. "Karnın acıktı mı anneciğim?" diye sorduğumda başını iki yana salladı. "Hastanede bana yemek yedirdiler anneciğim. Uyumak ve yarın okula gitmek istiyorum." dedi.

Kapıdan girdiğimizde onu yere bıraktım. Alnına dokunduğumda normal ısıdaydı. Ateşi tamamen geçmişti. "Birkaç gün gitmesen daha iyi olmaz mı güzelim?" dedim.

"Hayır. Hani artık iyileşmiştim. Okula gidip arkadaşlarımla oynamak istiyorum. Hem senin de işe gitmen gerekiyor. Ben gitmeyince gitmiyorsun." dedi.

Gözlerimi açarak ona baktım. Şaşkın şaşkın ağzım açılınca, "Resmen azar yiyorum." dedim.

Alya gülmeye başladığında bacağıma sarıldı ve beni gıdıklamaya çalıştı. Sanki on beş dakika önce yaşananlar hiç yaşanmamış gibi davranıyordu. Alex çoktan ardımızdan eve girmiş ve oturma odasındaki koltuğa yığılırcasına kendini bırakmıştı.

"İyi geceler anneciğim." dediğinde Alya bacağımdan ayrıldı.

Odasına doğru yönelmeden önce koşarak Alex'in yanına gitti ve tıpkı bir maymun gibi koltuğa, oradan da Alex'in boynuna uzandı. Yanağına bir öpücük bıraktıktan sonra hızla odasına koştu ve kapısını kapattı. Bu görüntüyü görmek o kadar muhteşem bir histi ki kelimelerle tasvir edilemezdi. Canımdan çok ve canım kadar sevdiğim iki varlık aynı karede.

Ağır adımlarla Alex'in yanına gittim. Gözleri ışıldıyordu. Dudağının kenarında ufak bir tebessüm vardı. Kaşındaki yara ve dudağındaki patlaktan sızan kanlar neredeyse kurumuştu. Banyoya gidip ilk yardım kitini aldım ve yanına döndüm.

İkimiz de hiçbir şey konuşmuyorduk. Kolunu biraz ittirerek bana dönmesini istediğimi belirtmiştim ve o da zorluk çıkarmadan dönmüştü. Ela gözlerindeki yeşil yansımalar ışıldamasına neden oluyordu. Tam gözlerimin içine bakıyordu. Ben çantadan araç gereçleri çıkarırken beni izlemeye devam etti.

Büyük bir pamuğun üzerine yarayı temizlemek için oksijenli su döktüm ve usulca parmaklarındaki hassasiyetten başladım. Korhan'ın izlerini silmek istiyordum. Onun bendeki izleri silmek istediği gibi.

Avucumun içine ellerini aldıktan sonra her bir kemiğini tek tek temizledim. Bu eller benim ellerimi tutuyordu ve bundan memnundu. Kendimi kutsanmış hissettiriyordu. İçimde eksik olan yanı tamamlıyordu. Sadece elleri değil, her şeyiyle beni tamamlıyordu. Ruhu benimkini tamir edebilecek kadar dirayetliydi. Elleri beni koruyabilecek kadar güçlüydü. Kalbi beni sevebilecek kadar büyüktü.

Pamuğu değiştirdikten sonra oturduğum yerde biraz daha ona yaklaştım ve bacaklarımı arkasında bağladım. Artık nefeslerimiz birbirine çarpıyordu ama yine de konuşmuyorduk. O beni seyretmeye devam ediyor, bense yaralarını sarmalamaya devam ediyordum. Kaşındaki ve dudağındaki yarayı da temizledikten sonra ağrı kesici kremin kapağını açtım ve işaret parmağımın üzerine leblebi büyüklüğü kadar sıktım. Ellerindeki hassaslaşmış kemiklerin üzerine sürdükten sonra kremden biraz daha aldım ve kaşındaki yaranın üzerine sürdüm. Bunu yaparken gözlerini sıktığında biraz canının yandığını fark ettim. Avuç içimle yanağını tuttuktan sonra kremli parmağımı dudağının kenarındaki yaraya sürdüm.

İlk yardım kitini yere attıktan sonra kollarımı onun boynuna doladığımda biraz daha kucağına yerleştim ve yüzünü incelemeye başladım. O da aynını bana yapıyordu. Ellerini belimde birleştirmiş, baş parmaklarıyla beni okşuyordu.

"Teşekkür ederim." diye fısıldadı.

Usulca dudağının kenarına bir öpücük bıraktım. "Seni seviyorum." dedim ve başımı boynuna gömerek kendimi ona daha fazla ittirdim. Sımsıkı sarıldım ve saatlerce öylece oturduk. Sükunetle. Sevgiyle.

***

Korhan'ın huzurumuzu kaçıracağını sanmıştım ama garip bir şekilde huzurumuzdan en ufak bir eksilme olmamıştı. Sanki dün yumrukların savrulduğu sahneler hepimizin zihninden silinmiş gibiydi. Birbirimize sarılarak keyifle uyumuştuk. Rahat nefesler alarak uyuyabildiğim nadir gecelerden biriydi. Artık işlerimizin başına dönebilecektik. Alya okuluna devam edebilecekti ve belki de gelecek için ciddi planlar yapabilecektik.

Yatakta vücudumu esnettikten sonra gözlerimi araladım. Alex çoktan kalkmış ve duşunu almıştı. Odanın içerisi mentollü şampuanın kokusuyla dolmuştu. Mutfakta kahvaltı hazırladığını belirten sesler duyduğumda gülümsedim. Yanımda duran telefonuma uzandığımda gelen mesajlara göz attım.

Uyumadan önce Nalan'a yarın Alya'yı okula bırakabilir mi diye mesaj atmıştım. Muhtemelen o saatte uyuduğu için sabah uyandığında görmüştü. Cevabı tabi ki olumluydu. Güvendiğim sayılı insanlar arasındaydı. Alya onunlayken ardıma bakmam gerekmezdi. Onu kendi kızı gibi görmesi, harika bir anne olacağını kanıtlıyordu. İkizleri kucağımıza almak için sabırsızlanıyordum.

Ayaklarımı usulca yataktan sarkıttım ve boynumdaki ağrıyı biraz ovaladıktan sonra ayağa kalktım. Banyoya ilerleyip elimi yüzümü yıkadıktan sonra odama geri döndüm ve iş için giyeceğim kıyafetlerimi dolaptan çıkarttım. Muhtemelen Alex çoktan giyinmiş, öyle kahvaltı hazırlıyordu.

Çabuk hareketlerle kıyafetlerimi değiştirdikten sonra kızarmış ekmeğin mis gibi kokusunu takip ettim. Mutfağa yöneldiğimde Alya okul için hazırlanmış, masadaki reçellerin tadına bakıyordu. Bir yandan da Alex'le sohbet ediyor ve gülümseyerek onu seyrediyordu. Her güne böyle başlamak istiyordum. Her günüm sevdiklerimle, mutlu mesut geçsin istiyordum.

"Günaydın!" diyerek yanlarına gittim.

"Ben de tam uykucu anneyi uyandırması için Alya'yı görevlendiriyordum." dediğinde Alex ocaktan aldığı tavayla masaya döndü. Yaptığı yumurtaları tabaklara bölüştürürken ellerindeki kızarıklığa baktım. Sızladıklarını bakar bakmaz hissedebiliyordum. Dudağının kenarında ufak bir kırmızılık vardı. Kaşına da yarayı kapatacak şekilde yara bandı yapıştırmıştı.

"Kızarmış ekmeğin kokusu beni güzellik uykumdan uyandırmaya yetti diyelim." dedim gülümseyerek Alya'nın yanına otururken.

Alex benim önümdeki tabağa tavada kalan yumurtayı koyarken, "Güzellik uykusuna ihtiyacın yok." dedi ve saçlarımdan öptü.

Yanımda oturan Alya kaşlarını çatarak ona baktı. "Bana da aynısını dedi!"

Kahkahamı tutamadığımda kızmış gibi yaparak Alex'e döndüm. "Kızımla beni birbirimize düşürmeye mi niyetlendin bakayım?" dedim.

Alex dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini kaçırdı. "Doğruları söyledim diyelim." dedi ve tavayı tezgahın üzerine bırakıp tam karşımıza oturdu.

Birlikte güzelce kahvaltımızı yaparken, "Bugün Nalan teyzen seni okula götürecek tatlım." dedim. Alya ışıldayan gözleriyle bana baktığında sevinçle çığlık attı. "Bebekler ne zaman doğacak anneciğim?" diye sorduğunda gülümsedim. "Onu da yolda giderken ona sorarsın bıdık." dedim.

Kapı çaldığında Alya sandalyesinden atladı ve koşarak kapıyı açtı.

"Allah'ım lokum mu bu ya? Lokum mu bu!" diye bağıran Nalan'ı gülerek karşıladım. Şapır şapır Alya'yı öperken neredeyse içine sokacak kadar sert sıkıyordu. Mesajlarında Alya'nın iyileştiği haberine büyük harflerle tepkisini yeterince verememiş gibi şimdi taçlandırıyordu. Ayağa kalkıp bana doğru yürüdüğünde ellerini iki yana açtı ve sımsıkı sarıldı. "Gözün aydın bir tanem." dedi. "Sabah gözümü verdiğin güzel haberle açtım ve bebeklerim kıpır kıpır oldular."

Gülerek koluna dokundum ve biraz kendimden uzaklaştırdım. Diğer elime karnını koyduğumda gülümseyerek ona baktım. "Seninkiler de daha vaktin olmasına rağmen doğdu doğacak gibi görünüyor." dedim. Karnı gün geçtikçe büyümeye devam ediyordu.

"Ayy çıksınlar artık o kadar heyecanlıyım ki!" dedi.

"Günaydın." diyerek yanımıza gelen Alex yanımda durdu ve Nalan'ın karnına baktı. Gülümsediğinde Alya'ya bakıyordu.

"Günaydın Alex'ciğim." dedi. Nalan uzanıp onu öptüğünde fısıldayarak, "İki kolu bebekle dolu bir nedime olmak istiyorum." dedi.

Gözlerimi patlatarak baktığımda bu fikir beni heyecanlandırmıştı. "İsteğin gerçekleşecek." diye fısıltıya fısıltıyla karşılık veren Alex'e baktım. Kalbim heyecanla tekledikten sonra, "Oldu olacak ikiniz bir arada evlenme teklifi edin." dedim. Bunu derken gülümsüyordum ama içimde harekete geçen bir şeyler vardı. Klişe tasvir etmek gerekirse; karnımda uçuşan kelebekler var gibiydi.

İkisi de sessiz kaldıktan sonra birbirlerine bakarak sırıttılar. "Biz artık gidelim. Alya'yı okula bıraktıktan sonra çok işim var. Toplantıya yetişmem gerek." dedi ve Alya'nın çantasını giymesine yardım etti.

"Eğer senin için sıkıntı olacaksa-" dememe kalmadan resmen çığırdı.

"Ay Devin! Yeter artık bu kadar başkalarını düşünme canım. Aaa ama," dedi. "Sıkıntı olacak olsa kabul etmezdim herhalde."

Gülümseyerek ona sarıldım. "Peki peki haklısın." dedim. Yere çömelerek Alya'ya şapkasını giydirdim ve montunun fermuarını iyice çektim. "Arkadaşlarınla güzel vakit geçir ve öğretmenlerinin sözünden çıkma olur mu güzelim?"

"Olur anneciğim." dedi. Yanağıma ıslak bir öpücük bıraktıktan sonra Nalan'ın elini tuttu. "Nalan teyzem böyle öpüyor."

"Kız zilli! Rahatsız mı oldun öpücüklerimden?" dediğinde Alya'nın elini çekiştirdi. Hadi düş önüme gidiyoruz."

Alya kıkırdarken elini öptü ve Alex'e fırlattı. Alex Alya'dan gelen öpücüğü havada yakalamış gibi yaptığında aynı şekilde elini öptü ve, "Oh mis." dedi.

Arkalarından el salladıktan sonra gittiler. Kapıyı kapattıktan sonra Alex'e döndüm. İkimizin de yüzünde huzurlu bir tebessüm vardı. Ayakta bir süre birbirimize sarıldıktan sonra, "Hadi etrafı toplayalım. İşe geç kalacağız." dedim.

İkimiz de hemen mutfaktaki bulaşıkları yıkadık ve masayı toparladık. Alex ceketini almak için yatak odasına gittiğinde ben de tezgahı siliyordum. Bu esnada kapı çaldığında kaşlarımı çatarak kapıya baktım. Acaba Alya bir şeyini mi unutmuştu? Belki de gelen Marcus'tu. Gelenin kim olduğunu öğrenebilmek için kapıya doğru yürüdüm. Ben kapıyı açacakken Alex elinde tuttuğu ceketiyle yanıma doğru yürüyordu.

Kapıyı açtığımda gelen kişi ne Alya'ydı ne de Marcus'tu. Tanımadığım iki çift yabancı göz bana bakıyordu. Karı koca olduklarını düşündüğüm çifte kim olduklarını sorgulayan gözlerle baktım. İkisinin de gözleri kıpkırmızıydı. Kadın bana bir yerden tanıdık geliyordu ama çıkaramıyordum.

"Buyurun?" dedim. Alex tam yanımda duruyordu.

"Devin hanım değil mi?" dedi kadın. Sesi o kadar kırılgan çıkıyordu ki çektiği acıyı hissettim. Yaralı bir serçe gibiydi. Kadının elleri titrerken adamın durgun bakışları benim kendimi daha da fazla kötü hissetmeme yol açtı.

"Evet, benim. Ne için buradasınız?" diye sordum.

"Bizi belki içeri almak istemeyebilirsiniz fakat sizi uyarmaya geldik. Beş dakikanızı alabilir miyim?" dedi. Gözleri dolarken kaşlarım daha da fazla çatıldı.

"Ne için uyarmaya geldiniz?" dedim.

"Kızınızı iyileştirmek için giriştiğiniz yöntem hakkında." dedi adam. Günlerdir konuşmuyormuş gibi çıkan sesiyle bakışlarım ona döndü.

"Kimsiniz? Polis misiniz?" dedim.

Adam dalga geçer gibi gülümsedikten sonra, "Öyle mi görünüyoruz?" dedi. Adamın sinirleri keman teli gibi gergindi. Kadın adamın sinirlenmemesi için ellerini havaya kaldırdı, "Biz de çocuğumuzun iyileşmesi için oraya giden ailelerden biriyiz." dedi. Bakışları 'lütfen' dercesine bakıyordu.

Kapıyı daha fazla açıp elimle içeri davet ettim. Alex sessizce bu yabancıları inceliyordu. Kadınla adam salonun ortasında ellerini birbirine bastırarak bize bakıyordu. O kadar naif görünüyorlardı ki, perişan hallerini gören insanın canı yanıyordu.

"Buyurun oturun lütfen." dediğinde Alex'in de benimle aynı hisleri paylaştığını anlamıştım.

Kadın ve adam usulca koltuğa oturduktan sonra biz de tam karşılarına oturduk.

"Lafı dolandırmadan söze gireceğim. Kızınız içeride mi?" diye sordu.

"Hayır, kreşte." dedim.

Kadınla adam birbirine baktıktan sonra kadının sesi biraz daha fazla titrek çıkarak devam etti. "Biz çaresiz ebeveynlerin kaderini en iyi siz bilirsiniz. Son çare neyse ona başvurmak bizim için en iyisidir her zaman. O yeri keşfettiğimizde son çaremiz orasıydı. İnanın lafı dolandırmak istemiyorum. Günlerdir perişan haldeyiz. Evladımızı kaybettik." dediğinde şimdi kadının nereden tanıdık geldiğini anlamıştım. Klinikte Alya'ya ikinci dozu vururken koridorda bağıra çağıra ağlayan anneydi bu kadın. Lafını kesmeden dinlemeye devam ettim.

"Bize dedikleri tek şey çocuğumuzun güçsüz olduğuydu ve ilacın ağır gelmiş olmasıydı. Göz bebeğini kaybetmiş birine söylenecek en basit ve gaddarca kelimelerdi bunlar. Hakkımızı aramak istedik. Giden canın telafisi asla olamazdı tabi biz de buraya yüzde yüz kesin çare gözüyle bakan insanları uyarmayı kendimize görev edindik. Birkaç aileye ulaştığımızda duyduklarımız karşısında şok olduk. Ailelerin çoğunun çocuğu ilacı kaldırabilmiş ve iyileşmişti ama," derken titrek bir nefes aldı.

İçime ansızın çöken sis bulutu midemi bulandırıyordu. Kalp atışlarım duyacağım şeyler karşısında hızını çoktan artırmıştı. "Ama ne?" dedim.

"İlacı kaldırabilen çocukları kaçırıyorlar Devin hanım. Neden kaçırdıklarını bilmiyoruz ama çocuğu kaçırılan aileler hiçbir şekilde sesini duyuramıyor. Bir şekilde kendilerini gizlemeyi başarıyorlar. Acaba o ilacın içerisinde ne var? Ne işe yarıyor? Nasıl iyileştiriyor veya neden öldürüyor bilmiyoruz. Belki de çocuklar üzerinde deney yapıyorlardır Tanrı bilir." dediğinde gözlerinde bir damla yaş aktı ve ellerini iki yana açtı. "Kızınızın ilacı kaldırabildiğini biliyorum. Bu yüzden sizi erkenden uyarmak için geldik. Bize katılmanızı ve sesimizi duyurmamıza destek olmanızı istiyoruz."

Duyduklarım karşısında neye uğradığımı şaşırmıştım. Kalp atışlarım göğüs kafesimi parçalara ayıracakmış gibi atıyordu. Dilim damağım kurumuştu ve nefes alamıyor gibi hissediyordum. İçimi karartan bu haberle aklıma direkt Alya'nın görüntüsü geldi.

Hızla ayağa kalktım ve evde dönerek telefonumu aradım.

"Ne yapıyorsun?" diye sordu Alex.

Titreyen sesimle, "Kreşi arayacağım." dedim.

"Tamam sakin ol. Ben ararım." dediğinde Alex cebinden telefonunu çıkarttı ve numarayı tuşladı. Yerimde duramıyordum. Mutfak tezgahında unuttuğum telefonumu alıp salona geri döndüğümde Alex'in telefonu kapattığını gördüm.

"Alya nasılmış?" dedim hızla.

Alex yutkunarak bana baktı. "A-Alya," dediğinde dizlerim titremeye başlamıştı. Midem o kadar şiddetli kasılıyordu ki öğürmek ve yediklerimin her birini kusmak istiyordum.

"Alya ne?" dedim. Bunu derken sesim kontrolsüz çıkmıştı.

"Bugün kreşe gelmediğini söylediler." dediğinde beynimin arka sokaklarında derinden gelen bir patlamanın uğultusu yankılandı.

Hızla elimdeki telefonun kilidini açtım ve Nalan'ı aradım. Lanet olası telefonu açılmıyordu. İçimdeki kötü his daha da çoğalırken gözü yaşlı aileye baktım. Onlar da tedirgin bakışlarla bizi seyrediyordu.

"Açmıyor!" dediğimde Alex elini sırtıma koydu. "Çağlar'ı ara. Nalan'ın şirkette olup olmadığını sor." dedi.

Hızla kafamı salladım ve rehberimde Çağlar'ın numarasını bulup üzerine tıkladım. Üçüncü çalışta açılan telefonla Alex'in kolunu tuttum.

"Devin?" diyen şaşkın sesi neden aradığımı merak ettiğini belli ediyordu.

"Çağlar, selam. Nalan'la şirkette mi? Yani en son ne zaman konuştunuz?" dedim. Sesim titriyordu.

"Hayır, buraya henüz gelmedi. En son Alya'yı kreşe bırakıp oradan geleceğini söylemişti. Bir sorun mu var?" dedi.

Onu henüz endişelendirmek istemiyordum. "Hayır, bir sorun yok. Seni daha sonra tekrar arayayım mı? Kapatmam gerek." dedim ve telefonu resmen suratına kapadım.

"Yok, şirkete gelmemiş." dediğimde tekrardan Nalan'ı aradım. Telefonu çalıyordu ama bir türlü açmıyordu. Odanın içerisinde volta atmaya başladığımda karnım ağrımaya başladı. Mide bulantım hat safhadaydı. Ellerim ve ayaklarım resmen buz kesmişti. Az önce öğrendiklerimi hazmedebilmiş değildim. En son ikinci dozu vurmaya gittiğimizde böyle hissetmiştim. Ama son çareyi gölgeleyecek tüm hisleri geri ittirmiştim.

İçimden deliler gibi dua ediyordum. Az sonra Nalan beni arayacak ve, 'Ne oldu şekerim?' diyecekti. Bunu istiyordum. Acaba kaza mı yapmışlardı? Ya da belki de kızımı kaçırmışlar ve Nalan'ı bayıltmışlardı. Korkutucu düşünceler tüm etrafımı sararken tüm bedenim zangır zangır titriyordu.

Birkaç saniye sonra telefonuma gelen mesaj sesiyle adımlarımı kestim ve telefona baktım. Tanımadığım bir numaradan mesaj gelmişti. Mesajı açtığımda zorla çıktığım enkazın altına tekrardan gömülmüştüm.

'Kızımız benimle' yazan mesajı okuduğumda Alex'e baktım. Adeta dilim tutulmuştu. Mesajı Korhan yazmıştı. Ardından bir mesaj daha geldiğinde bunun bir fotoğraf olduğunu anladım. Fotoğrafı indirdikten sonra gözlerimden bir damla yaş aktı. Nalan'ın başı önüne düşmüştü. Baygın olmasına rağmen oturttukları saldalyede ellerini ve ayaklarını bağlamışlardı. Elimle açılan ağzımı kapadım ve altında yazan mesajı okudum.

'Doğmamış ikizler üzerinde ilacı denemek harika olacak. ;)'

Continue Reading

You'll Also Like

198K 13.4K 21
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

569K 29.2K 49
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
69.3M 767K 34
Aslında ben hayatımda en çok sevilmek değil sevmek istemiştim. Çok sevmek istemiştim. Böyle dolu dolu kocaman. Her sabah işkence gibi gelen okul saba...
39.5K 338 23
Kitap öneri ve istek Sizler için watpat basılı kitapların pdflerini buldum ve yardımcı olacağım