Killer Love | Hyunlix

By DyShawVin

408K 26.5K 60.2K

Prens gibisin, benim prensim. [Angst] More

Yeni Çocuk
Yeni komşular
Karşı oda
Biyolojik olarak öpüştük
Büyülü ortam
Gitme
İntikam
Lucas?
Ben zaten ölüyüm
Sadece ne istiyorsam onu yapıyorum Felix
Böyle gidemez
İyi günler efendim
Hoşuma gidiyorsun
Nesin sen?
Hiç ayılmasak olur mu?
Senin yüzünden
Çok tatlısın
Uzun bir süre sonra
Belki ay ışığı seviyorumdur
Sonunda baş başayız Hwang Hyunjin
Aşığım sana
Her halinle kusursuzsun
Ömrümün sonuna kadar
Cehennemin seni bekliyor
Onsuz yaşayamam
Şimdi ne oldu Hyunjin?
Seni çok özledim
Son birkaç gün
Huzuruma açılan kapı
Asla ayrı düşmeyelim
Zaman doldu
Her şeyin başladığı yer
Final
Özel bölüm
Özel Bölüm

Seninle ilgili her şeyi seviyorum

10K 697 1.6K
By DyShawVin

Yüzümde hissettiğim ellerle gözlerimi açtım. Pencereden giren güneşin ışığı yüzüme vuruyorken gözlerimi açmak oldukça zordu tabi. Kolundan destek alarak üzerime eğilmiş olan Hyunjin sanki karşısında olağan dışı bir şey varmış gibi bakıyor ve yüzümü okşuyordu.

"Günaydın gün ışığı." Alnımı öperek söylediği şeyle kaşlarımı çattım. "Gün ışığı mı?" Başını onaylar anlamda salladı ve gülümsedi. Gün ışığı demek. Hoşuma gitmedi değil aslında.

Kolundan destek almayı bırakıp üzerime serildi. Yüzünü boynuma gömüp kollarını sıkıca iki yandan belime sardı. "Bugün okula gitmeyelim." Hayatımda daha mantıklı, duymaya ve uygulamaya değer bir cümle duymamıştım.

"Yeter ki iste. İstersen hiçbir zaman da gitmeyebiliriz." Kıkırdayıp başını kaldırdı ve gözlerini kısarak yüzüme baktı. "Sadece bugünlük."

Kollarımı boynuna dolayıp Hyunjin'i kendime çektim. "Hmm peki planınız nedir?" Hyunjin derin bir nefes alarak boynuma uzun bir öpücük bıraktı. "Belki" Boynumdan ayrılıp yanağıma yöneldi. "Biraz zaman geçirmek" Yanağımdan da ayrıldıktan sonra dudaklarıma uzun bir öpücük bıraktı.  "İstiyorumdur."

İçim kıpır kıpır olurken acaba ne desem diye düşünmeye başladım. Diyorum işte size bu çocuk beni aptallaştırıyor. "Eee...tamam." Hyunjin kahkaha atınca göz devirdim. Aptalsın Felix salaksın Felix. "Kalk üzerimden açım."

Hyunjin yana kayıp kendini yatağa atınca doğruldum. "Seni çillerinle gördüğüm için şanslıyım. Çoğu kişi çillerin olduğunu bile bilmiyor." 

Yataktan inip belimden hafif inen eşofmanımı yukarıya çektim. "Çünkü bilmemelerini ben istiyorum." Göz kırpıp odadan çıktım ve banyoya yöneldim. Rutin işlerimi hallettikten sonra mutfağa girdim ve Hyunjin'e bir şeyler hazırlamaya başladım. Açım dediğime bakmayın kendimi kurtarmak için söylemiştim.

Banyonun kapısı kapandığında Hyunjin'in aşağıya indiğini anladım. Hazırladıklarımı masaya dizip kendime bir kahve yaptım. Çocuklar aklıma gelince telefonumu aldım ve gruba mesaj attım.

Telekinezi Grubu

Siz:
Biz sevgilim kişisiyle okula gelmiyoruz bizsiz idare edin.

Minho:
Kahvaltı yap.

Jeongin:
+18 şeyler yapmayın yaşınız tutmuyor.

Chris:
Keşke ben de gitmesem. Seungmin bugün gezelim mi biraz?

Seungmin:
Olur gezelim :)

Changbin:
Bunlar sevgili değilse benim de adım Changbin değil.

Seungmin:
Sana ne

Jisung:
Terbiyesiz.

Minho: Kahvaltı yap.

Görüldü

Grubun adı saçma gelebilir ama öyle olmasının bir sebebi var. Çocuklarla ilk tanıştığımız zamanlarda sürekli bir araya gelip hangi telekinezi yöntemine yatkın olduğumuzu bulmaya çalışırdık. Bir yıl boyunca bu arayışı devam ettirmiştik bir şey olmayınca da pes etmiştik tabi.

Telefonu tezgaha bırakıp kahvemi aldım ve masaya oturdum. Hyunjin de geldiğinde o yemeğine başladı bense kahvemi yudumlamaya.

"Saçlarımı boyatmak istiyorum." Kaşlarımı çatıp kupamı masaya bıraktım. "Neden? Saçının bu rengine aşığım." Her türlü mükemmel derecede yakışıklıydı zaten ama onu böyle tanıdım böyle sevdim ve böyle kalmasını istiyordum.

"Bu rengi ben de beğeniyorum ama uzun süredir siyah istiyorum denemekten zarar gelmez." Başımı sallayıp anlayışlı bir şekilde gülümsedim. Saçlarını değiştirmesini istemiyordum ama kendi saçlarıydı sonuç olarak.

"İstersen ben boyayabilirim." Saçlarımı her zaman ben boyarım bu konuda akıl almaz bir becerim vardı artık. "Neden olmasın bebeğim."

Bebeğin yesin seni. Gülümseyip kahvemi içmeye devam ettim. "Bizim evde vardı boya belki boyarım diye almıştım. Alıp geliyorum bekle sen." Hyunjin ayağa kalkarken havaya bir öpücük attım o da göz kırpıp dış kapıya yöneldi.

Kupayı masaya bırakıp oturma odasına yöneldim ve büyük olan koltuğa kendimi attım. Üzerimde bir yorgunluk var ve ne kadar uyursam uyuyayım hiç geçmeyecekmiş gibi.

Orta sehpanın üzerinden kumandayı alıp televizyon kanallarında gezinmeye başladım. Aşırı gereksiz programlar dışında hiçbir şey yoktu. Kapı çaldığında zorla ayağa kalktım ve açtım. Hyunjin elinde iki tane boya kutusuyla karşımda dikiliyordu.

İçeri geçtiğinde elindeki kutuları aldım. Oturması için Hyunjin'e bir sandalye getirdim ve halının olmadığı bir yere koydum. Banyodan boya kutusunu, boya fırçasını ve bir örtü alıp Hyunjin'in yanına geri döndüm.

Elinden tutup sandalyeye oturttum ve örtüyü sırtından geçirip boğazının önünden bağladım. Kutudaki malzemeleri boya kutusunda birleştirip fırça yardımıyla birbirine karıştıdım.

Koltuğun üzerindeki tarağı alıp ipek gibi saçlarını yavaşça taramaya başladım. Sarı olan saçlarına son kez derin bir öpücük bırakıp ilk fırça darbesini attım. "Hey saçlarımı bu kadar sevdiğini bilseydim boyatmazdım."

Gülümseyip saçlarını parçalara böldüm böyle daha kolay oluyordu. "Seninle ilgili her şeyi seviyorum." Yüzünü göremiyordum ama güldüğünü hissetmiştim.

Elime geçirdiğim eldiveni çıkartıp hayatımın şarkısını açmıştım.

When you get older, plainer, saner
Will you remember all the danger
We came from?

Şarkıya dans ederek eşlik ettiğimde Hyunjin kahkaha attı ve bana katıldı.

Burning like embers, falling, tender
Longing for the days of no surrender
Years ago
And will you know

O çok hareket edemese de kaldırdığı elleri ve yüksek sesiyle yanımda sönük kalmıyordu.

So smoke em if you got em
Cause it's going down
All I ever wanted was you
I'll never get to heaven
Cause I don't know how

Zaten bağırarak söylediğimiz şarkıyı nakarat gelince sesimizin son seviyesini hem kahkaha atarak hem şarkıyı söylemeye çalışarak kullanmaya başlamıştık.

Let's raise a glass
Or two
To all the things I've lost on you
Ho, ooh
Tell me are they lost on you?
Ooh, oh
Just that you could cut me loose
Ho, ooh
After everything I've lost on you
Is that lost on you?
Hoooooh
Ooh, oh
Hoooooh
Is that lost on you?
Hoooooh
Ooh, oh
Baby, is that lost on you?
Is that lost on you?

Devam edip giden şarkıyla birlikte Hyunjin'in son sarı saç teli de gözden kaybolmuştu. Saçına bir bone geçirip yüzüne gelen boyaları temizledim.

"Yarım saat sonra yıka." Ayağa kalkıp dudaklarıma peş peşe küçük öpücükler bıraktı. "Teşekkür ederim." Yanağını sıkıp
boya kutularını aldım ve yıkayıp kaldırdım. 

Geri döndüğümde Hyunjin koltuğa oturmuş telefonuyla ilgileniyordu. "Kimi kesiyorsun?" Dalga geçerek sorduğum soruya "Seni." Diyerek cevap verdi.

Telefonuna baktığımda duvar kağıdında fotoğrafım olduğunu gördüm. Bu kadar küçük bir şeyden nasıl bu kadar etkilendim bilmiyorum ama aşırı duygulanmıştım. Yanına oturup bedenimi ona sardım göğsüne yatıp gözlerimi kapattım.

Bir süre sonra Hyunjin'in telefonunun alarmı çalınca yarım saatin geçtiğini anladım. Elinden tutup banyoya sürükledim. Hyunjin başını eğince suyu açıp saçındaki boyaları akıtmaya başladım. Siyah saç rengi ortaya çıkmaya başlamıştı.

Boyayı tamamen akıttığımda bir havlu alıp saçlarından damlayan suları engelledim. Kurutma makinesini açıp siyah saçlarını kurutmaya başladım. Tüm saçı kuruduğunda üzerinden tarakla geçtim ve eserime baktım.

Mükemmel görünüyordu. Kesinlikle mükemmeldi. Bu çocuğu insanlardan saklamamak için zor duruyordum. "Niye öyle bakıyorsun yakışmadı mı?" Kaşlarımı kaldırıp yüzümdeki şok ifadesini attım. "Sana herhangi bir şeyin yakışmama ihtimali var mı?"

Egoist bir şekilde omuz silkip aynaya baktı. Ellerini saçlarında gezdirdikten sonra başını salladı. "Beğendim ellerin değdiği için güzel olmuş." Göz devirip güldüm ve arkadan beline sarıldım. Aynadan birbirimize bakıp güldük. "Küçücüksün." Gerçekten onun yanında küçücük kalıyordum.

Normalde insanlar bana bunu söylediklerinde sinirlenir veya ters davranırdım ama Hyunjin söyleyince sadece gülmüştüm.

Bana yüzünü döndüğünde gözlerimi kırpıştırarak yüzüne baktım. Gözüken çillerim, küçük bedenim ve davranışlarımla karşısında sevimli göründüğümün farkındayım işte bu hiç hoşuma gitmiyordu. Ben bu Felix değildim.

Tek elini yanağıma koyup yüzüme doğru eğildiğinde ben de ona doğru yaklaştım. Dudakları dudaklarıma kapandığında gözlerimi kapattım. Beni bir anda duvarla arasına aldığında iki saniyelik bir şok yaşadım ama hemen kendime gelip gülümsedim ve hızlı öpüşüne karşılık verdim.

Üst dudağımı ısırdığında istemsizce inledim ve sanırım bu onun daha çok etkilenmesine sebep olmuştu. Beni kucağına alıp daha çok duvara itti ve bütün bedenini bana yasladı. Resmen ikimizin de gözleri dönmüştü. Altımda hissettiğim sertlik aklımı başımdan alıp götürüyordu.

Başımı yana eğip Hyunjin'in dilinin ağızımda keşfe çıkmasına izin verdim. Sanki bütün alkolleri karıştırmış ve tek solukta içiyormuş gibi hissediyordum. Bu çocuk beni sarhoş ediyordu ve ben hiç ayılmak istemiyordum.

Nefessiz kaldığımı hissettiğimde sadece nefes alabileceğim kadar ayrıldım Hyunjin'den ama hala dudaklarımız birbirine değiyordu. İkimiz de nefes nefese dudaklarımıza bakıyorduk. Alnımı alnına yaslayıp gülümsedim.

Dudaklarına küçük öpücükler bırakıp yavaşça boynuna yöneldim. Islak bir öpücük bıraktığımda Hyunjin'in vücudunun titrediğini hissettim. Piç gülüşü atıp boynunu dudaklarımın arasına aldım. Hyunjin beklemediğim tepkiler verince boynunun hassas bölgesi olduğunu anladım.

Size bahsettiğim de buydu. Onun hakkındaki şeyleri onunla yaşayarak öğrenmek istiyordum. Önceden bilip yaşamak değil.

Boynunu ısırdığımda derin almaya çalıştığı nefesleri hissettim. Son bir öpücük bırakıp nefesimi üfledim ve başımı kaldırdım. Hyunjin'in gözlerinin koyuluğu şaşırmama sebep olmuştu.

Dudaklarına bir daha yaklaştım Hyunjin tekrar dudaklarıma kapanacakken durdurdum. "Açım."

Hyunjin göz devirince kahkaha attım. "Hadii gerçekten açım." Hyunjin başını iki yana sallayıp gülümsedi. "Sen otur bu sefer ben hazırlarım." Başımı onaylar anlamda sallayınca banyodan çıktık.

Hyunjin mutfağa gittiğinde ben de büyük koltuğa kendimi attım. Sehpadaki telefonum titreyince alıp ekran kilidini açtım. Lucas dan mesaj gelmişti.

Kaşlarımı çatıp mesajın ne olduğuna baktım.

Lucas:
Felix babanın yerine geçen adam öldürülmüş. Kim tarafından olduğunu bilmiyoruz. Sorun şu ki ölmeden önceki vasiyeti onun yerine senin dışında kimsenin geçmemesiymiş. Eğer başa geçmezsen o evdeki tüm bilgiler ortada kalır. Bir nevi bunu yapmak zorundasın. Ne yapacağına iyi karar ver. O bilgilere sahip çıkmalı koltuğu korumalısın.

~~~~~~~

Kaos olmadan olur mu olmaz tabiki de. Hyunjin ve Felix'in söylediği şarkı medyada. Umarım beğenmişsinizdir eğer beğendiyseniz vote ve yorum atmayı lütfen unutmayın 💋💋💖💖✨✨

Hyunjin⤵️

Felix ⤵️

Continue Reading

You'll Also Like

71.7K 1.9K 36
"Nefret ediyorum senden anlamıyormusun?"dedim titreyen korku dolu sesimle "Sevemiyorum ben seni olmuyor işte artık vazgeç benden izin ver gideyim"ded...
3.8K 338 22
Onlar için umutsuz vaka yoktu. Onlar, gizemli hayatları açığa kavuşturacak güce ve umuda sahip kişilerdi.
286 92 9
Girdikleri üniversitede aynı odayı paylaşmaya başladıkları anda değişmişti hayatları... İki atan kalp, iki zorlu hayat, iki imkansız... Kendilerini h...
287K 15.8K 38
Caballero España 🌚🌝 Siz: Ben ağlamayayımda kim ağlasın. CRY MOMENT... Görüldü... +34-910-827***: ¿Quién eres? (Kimsiniz?) Siz: ¿? Siz: Derya biliyo...