SOĞUK SEMT

By ElaSelviNur

182K 10K 2.6K

Sessizlik. Burda öyle bir sessizlik vardı ki; Rüzgâr olduğunda sallanıp, dalına tutunamayan yaprağın yere dü... More

❌ 1. BÖLÜM ❌
❌ 2. BÖLÜM ❌
❌ 3. BÖLÜM ❌
❌ 4. BÖLÜM ❌
❌ 5. BÖLÜM ❌
❌ 6. BÖLÜM ❌
❌ 7. BÖLÜM ❌
❌ 8. BÖLÜM ❌
❌ 9. BÖLÜM ❌
❌ 10. BÖLÜM ❌
❌ 11. BÖLÜM ❌
❌ 12. BÖLÜM ❌
❌ 13. BÖLÜM ❌
❌ 14. BÖLÜM ❌
❌ 15. BÖLÜM ❌
❌ 16. BÖLÜM ❌
❌ 17. BÖLÜM ❌
❌ 18. BÖLÜM ❌
❌ 19. BÖLÜM ❌
❌ 20. BÖLÜM ❌
❌ 21. BÖLÜM ❌
❌ 22. BÖLÜM ❌
❌ 23. BÖLÜM ❌
❌ 24. BÖLÜM ❌
❌ 25. BÖLÜM ❌
❌ 26. BÖLÜM ❌
❌ 27. BÖLÜM ❌
❌ 28. BÖLÜM ❌
❌ 29. BÖLÜM ❌
❌ 30. BÖLÜM ❌
❌ 31. BÖLÜM ❌
❌ 32. BÖLÜM ❌
❌ 33. BÖLÜM ❌
❌ 34. BÖLÜM ❌
❌ 35. BÖLÜM ❌
❌ 36. BÖLÜM ❌
❌ 37. BÖLÜM ❌
❌ 38. BÖLÜM ❌
❌ 39. BÖLÜM ❌
❌ 40. BÖLÜM ❌
❌ 41. BÖLÜM ❌
❌ 42. BÖLÜM ❌
❌ 43. BÖLÜM ❌
❌ 44. BÖLÜM ❌
❌ 45. BÖLÜM ❌
❌ 46. BÖLÜM ❌
❌ 47. BÖLÜM ❌
❌ 48. BÖLÜM ❌
❌ 50. BÖLÜM ❌
❌ 51. BÖLÜM ❌
❌ 52. BÖLÜM ❌
❌ 53. BÖLÜM ❌
❌ 54. BÖLÜM ❌
❌ FİNAL ❌
❌ GAZEL ARSLANOĞLU ❌
❌ GİRAY DEMİRSOY ❌

❌ 49. BÖLÜM ❌

1K 93 23
By ElaSelviNur

SANCAR' IN   ANLATIMINDAN;

Gözlerime vuran ani ışıkla yüzümü buruşturup diğer tarafa dönmüştüm. Ama çok uzun sürmemişti ki üzerime birinin pardon, bir hayvanın atlaması ile nefesim kesilirken gözlerimi açtım.

"Ulan hayvanoğlu hayvan, kalk lan üstümden."

Üzerimdeki ağırlık anında yok olurken bende ayağa kalkmıştım. Korel kapının eşiğinde durmuş, ellerini de beline koymuş bana bakıyordu.

"Az önce babama hayvan dedin, yani amcana. Seni söylemeyen ne olsun."

Gözlerim kocaman açılırken koşan Korel'in arkasından bende koştum.

"Baba, baba yetiş bak sana ne diyeceğim."

Korel merdivenleri hızla inerken bende onu takip ediyordum.

"Baba, güvendiğin dağlara çığlar düştü baba yetiş."

Salona geldiğimiz gibi onu ensesinden tutup kendime çekmiş ve hızla ağzını kapatmıştım. Tam konuşacaktım ki evdeki çalışanın çığlık atması ile hepimizin o yöne gitmesi bir olmuştu. Hizmetli yerde yatan Gazel'in yanına diz çökmüş kendine getirmeyi çalışıyordu.

"Ne oldu burda?"

Hizmetli hızla yerden kalkarken, yaşlı kadın telaşlı gözleri ile bana baktı.

"Bilmiyorum. Bardakları almak için gelmiştim böyle yerde baygın gördüm. Sonra da siz geldiniz."

Hızla Gazel'in yanına gidip kucağıma aldım.

"Pusat, arabayı hazırla. Acele et!"

Pusat koşarak evden çıkarken ben de Gazel ile birlikte peşinden gittim. Evin önündeki arabanın arkasına Gazel'i yatırırken kendim de binip başını dizlerimin üzerine koydum.

"Bas şu siktiğimin gazına da bir an önce hastaneye gidelim."

Pusat arabayı hızlandırırken, kucağımda yatan kardeşime baktım. Ne olmuştu? Ne olmuştu da böyle bayılmıştı? Üstelik burnundan kan da gelmişti. Aklıma gelen tüm kötü düşünceleri bir yana bırakıp elimi saçlarının üzerine koyup hafifçe okşadım.

"Abi, Giray'a da haber verelim mi?"

Dikiz aynasından Pusat'a baktım daha sonra da Gazel'e baktım.

"Hayır. Önce biz öğrenelim neyi varmış belki önemli bir şey değildir. Giray bugün semte gidecek, bir sürü işi var gereksiz telaş yaptırmaya gerek yok."

Pusat bir şey demezken arabayı durdurdu ve indi. Arka kapıyı açıp Gazel'i kucağına alırken ben de arabadan indim. Hastaneye girdiğimiz gibi görevliler sedye getirirken Pusat, Gazel'i yavaşça sedyeye yatırıp geri çekildi. Yanımıza gelen ellili yaşlardaki adam bize bakarken Gazel'i çoktan götürmüşlerdi.

"Sakin olun ve neler olduğunu anlatın."

"Biz de bilmiyoruz. Evdeydik sonra çalışanımızın bağırması ile yanlarına gittik. Bayılmış ve burnundan epey kan gelmişti."

Doktor başını sallarken önce bana sonra da Pusat'a bakmıştı.

"Hastanın neyi oluyorsunuz?"

"Abileriyiz."

Doktor başını sallarken bize danışmayı işaret etti.

"Hastanın kaydını yaptırın. Şüphelendiğim bir şeyler var onun için de hastaya test yapmam gerekiyor. Kaydı yaptırdıktan sonra bu katta odam var oraya gelseniz iyi olur."

Doktor yanımızdan ayrılırken biz de danışmanlığa gitmiş ve gerekli yerleri imzalayıp hasta kaydını yapmıştık. Doktorun odasının nerde olduğunu öğrenip oraya doğru ilerlemeye başlamıştık.

"Umarım önemli bir şey değildir."

Pusat sessizce kendi kendine konuşurken içimden dua etmekten başka bir şey gelmiyordu. Odanın önüne gelmemiz ile kapıyı tıklatıp 'gel' sesinin ardından girdik.

"Buyrun oturun."

Ikimizde misafir koltuklarına oturup doktora baktık.

"Tahliller gelene kadar birkaç şey sormak istiyorum hasta hakkında."

Kafamı sallarken gelecek soruları bekledim.

"Öncelikle, gördüğüm kadarıyla hasta zayıf. Hep bu kiloda mıydı yoksa bu aralar mı kilo kaybı yaşıyor?"

Onu uzun zamandır tanımıyorduk ki biz. Nerden bilecektik?

"Açıkçası biz kardeşimizle uzun yıllardır görüşmedik fakat görüşmeye başladığımızdan beri bu kilodaydı. Ama bu aralar biraz daha kilo vermiş gibiydi. Yemek ile arası yoktu üstelik bu aralar pek bir şey yediğini bile söylemem."

Doktor başını sallayıp önündeki kağıtlara bir şeyler yazıp tekrar bize baktı.

"Peki ya hasta değilken ateşleniyor muydu ya da gece uykusunda terliyor muydu?"

"Evet, hatta bir gece başında sabahlamıştım ateşini düşürebilmek için."

Doktor yine bir şeyler yazdı.

"Kendini yorgun veya zayıf hissediyor muydu?"

Cevap vermeden iyice düşündüm.

"Bu aralar çok halsiz gibiydi. Yürümeye bile mecali yok gibi görünüyordu."

Doktor tam bir şey diyecekti ki içeriye hemşire girmiş ve elindeki kağıtları uzatıp çıkmıştı. Doktor dikkatli bir şekilde kağıtları incelerken sıkıntıyla bir nefes verip arkasına yaslandı.

"Ne oldu doktor, neyi var kardeşimizin?"

Pusat'ın meraklı ve endişeli sesiyle doktor bize baktı.

"Sizlerle açık konuşacağım. Kardeşiniz yani Gazel ne yazık ki kan kanseri ve birinci evrenin bitmesine çok az kalmış durumda. He-"

Pusat ayağa kalkarken sinirle koltuğa tekme atmıştı. Bense sadece doktoru dinliyordum.

"Kanser mi? Ne kanseri doktor, benim kardeşim gayet iyi durumdaydı. Bir şey olsa biz farketmez miydik? Abileriyiz biz onun."

Doktor yerinde dikleşip kafasını iki yana salladı.

"Fark edemezsiniz. Kanser belirtilerinin bir kısmı soğuk algınlığı belirtileri gibidir. Kilo kaybı, ateş, yorgunluk, halsizlik, eklem ağrıları gibi."

"Pusat sakin ol, olmayacaksan da dışarıya çık. Şu anda sinirlenmenin vakti değil. Sen git Giray'a haber ver gelsin."

Pusat dışarıya çıkarken doktora döndüm.

"Ne yapmalıyız Doktor Bey?"

Doktor bana doğru yaklaşıp ellerini masanın üzerinde birleştirdi.

"Öncelikle bunu ona sakince anlatmalı ve bir an önce tedaviye başlamalıyız. Kemoterapi olacağı için saçları, kaşları hatta kirpilerde bile dökülme olacaktır. Kaş ve kirpilerde fazla olmasa da saçları tamamen dökülecektir. O yüzden size tavsiyem tedaviden önce saçlarını kesmeniz aksi hâlde dökülmüş saçlarını görüp iyice morali bozulabilir. Siz de takdir edersiniz ki bu gibi süreçlerde en önemli şey moralin ta kendisidir. Üzüntüden uzak durmalı, morali yüksek tutulmalıdır."

Doktoru dikkatlice dinlerken bir yandan da aklımda tutmaya çalışıyordum. Bunu ona nasıl söylecektik?

"Şimdi isterseniz kardeşinizin yanına gidelim."

Başımı sallayıp ayağa kalkarken doktor da eline birkaç evrak alıp kalkmış ve odadan çıkmıştık.

"Giray geliyor."

Pusat da bizi takip ederken hepimiz yataklı servise geçip Gazel'in kaldığı odaya ilerledik.

"Sakin olun ve konuşmayı bana bırakın."

Derince nefes alıp verirken odaya girmiştik. Gazel yatakta uzanırken camdan dışarıya bakıyordu. Odaya girmemiz ile bize bakarken kaşları çatılmıştı. Kesin anlamıştı kötü bir şey olduğunu.

"Gazel hanım, nasıl hissediyorsunuz?"

Gazel kuruyan dudaklarını yalayıp doktora baktı.

"Yorgun."

Doktor başını sallarken önce bize daha sonra da Gazel'e bakmıştı.

"Hadi doktor söyle ne söyleyeceksen. Abimlerin ve senin yüzünden belli kötü bir şeyim olduğu. Merak etme üzülmem ben, söyle gitsin bir kerede."

Üzülmem diyordu. Ne kadar da emindi kendinden. Onu bu hâle getiren neydi? Hayat mıydı yoksa biz miydik?

"Gazel hanım, öncelikle sukûnetinizi koruyun lütfen."

"Şu anda olduğum kadar başka hiçbir zaman sakin olmamıştım. Hadi söyleyin artık. Ölüyor muyum yoksa?"

Birden sorduğu soru ile nefesim kesilmiş ve bir adım geriye sendelemiştim. Kendimi zar zor ayakta tutarken Gazel ile göz göze geldim.

"Birinci evre kan kanserisiniz. Hemen tedaviye başlamamız gerekiyor yoksa sizin için çok geç olabilir."

Gazel hiçbir şey demezken başını camın olduğu tarafa çevirmiş ve tekrar dışarıyı izlemeye başlamıştı.

"Size düşünmeniz için biraz zaman veriyorum. Bu gece hastanede kalacaksınız. Akşama doğru tekrar uğrayacağım eğer cevabınız olumlu olursa ilaç tedavisine başlayacağız eğer olumsuz olursa sizi taburcu etmek zorunda kalacağım."

Doktor bize başıyla selam verip odadan çıkmıştı. Pusat odadaki ikili koltuğa otururken ben de tekli koltuğa oturmuştum.

"Gazel, bir şey demeyecek misin?"

"Ne dememi istiyorsun?"

Pusat ayağa kalkıp odadan çıkarken sadece Gazel ve ben kalmıştım.

"Kabuk edecek misin? Gerçi benimki de soru tabiki de etmeyeceksin değil mi?"

Gazel gözlerini bana çevirirken tebessüm etmişti.

"Kabul edeceğim. Aileme, arkadaşlarıma ve sevdiğim adama arkamı dönüp gidemem. O yüzden kabul edeceğim."

Cevabı karşısında şaşırırken kapı açıldı ve içeriye nefes nefese kalan Giray, Yağız ve Poyraz girdi. Giray koşarak Gazel'in yanına gelirken kalkmasına bile izin vermeden sarılmıştı ona. Bu görüntüye daha fazla maruz kalmamak için Poyraz ve Yağız'ı da alıp odadan çıktım.

"Neyi varmış Sancar abi, Gazel'in?

Yağız gözleri dolu dolu bana bakarken omzuna kolumu koyup onu kendime çektim.

"Gelin bahçeye çıkalım. Orda konuşuruz her şeyi."

Hep birlikte asansöre binip aşağı indik. Hastanenin bahçesinde boş bir bank bulup otururken Yağız ayaktaydı.

"Abi söylesene artık neyi varmış?"

Cebimden sigaramı çıkartırken bir dal alıp dudaklarımın arasına sıkıştırdım. Paketi cebime tekrar koyup çakmağı çıkardım ve sigarayı alevlendirip tutuşurdum. Zippo tarzı olan çakmağın kapağı ile oynarken Yağız'a baktım.

"Kansermiş. Kan kanseri. Birinci evre ama ikinci evreye geçmesine az kalmış."

Yağız öylece bana bakarken benim gibi o da geriye doğru sendelemiş ama arkasından gelen Pusat tutmuştu onu.

"Ne olacak şimdi, tedaviyi kabul etti mi?"

Kafamı aşağı yukarı sallarken hepsi rahat bir nefes vermişti. Hepimiz tedaviyi kabul etmemesinden korkuyorduk. Ama neyse ki kabul etmişti.

"Nasıl halâ daha böyle güçlü? Nasıl başı dik, göğsü ilerde? Neden omuzları hiç çökmüyor, sırtındaki yük fazla değil mi?"

Yağız kendi kendine konuşurken ona baktım. Kafasını arkaya yatırmış gökyüzüne bakıyordu. Gözlerinden damlayan yaşlar yanaklarından süzülüyordu.

"Sizce de yaşadıkları fazla değil mi?"

Sıkıntıyla nefes alırken Giray yanıtladı tüm soruları.

"Çok fazla şey yaşadı, evet. Bunlara rağmen hep başını dik, göğsü ilerde durdu. Sırtındaki yük ne kadar ağır olursa olsun omuzlarını hiç indirmedi.  Çünkü o da biliyordu, bir kere başını indirirse ya da bir kere düşerse kimse ona el uzatmayacağını. Ve Gazel o eli bile tutamayacak kadar inatçı biri."

Giray'ın dediklerini hepimiz dikkatle dinlemiştik. Haklıydı, kardeşimi çok iyi tanıyordu. Bu durum ne kadar güzel olsa da hoşuma gitmemişti. Elin herifi benim kardeşimi ne diye bu kadar iyi tanıyordu?

"Neyse. Sancar biz şimdilik gidiyoruz, biliyorsun akşam semte giriyoruz artık. Gece mutlaka geleceğim o yüzden refakatçi olarak benim adımı verirsen iyi olur. Hadi eyvallah."

Giray itiraz etmeme bile izin  vermezken aklıma gelen şeyle Pusat'a döndüm.

"Saç kesme makinesi lazım Pusat. Git al bir yerden gel. Bu gece saçlarını kessek iyi olur. Onu da Giray'ın yapmasına asla izin  vermem."

Pusat son dediklerime gülerken kafasını sallayıp uzaklaşmıştı. Hastaneye geri gidip Gazel'in odasına girdim. Uyuyordu. Ikili koltuğa oturup iyice yayılırken kafamı arkaya atıp gözlerimi kapattım. Sanırım ben de uyusam iyi olacaktı.

"Barış adamlara haber ver başlasınlar. Bugün bu işi bitirip yarın buraya dönün."

Gazel'in sesi ile gözlerimi açarken oturduğum yerde dikleşip uyuşmuş boynumu oynattım. Gazel telefonunu yastığının altına koyarken bana baktı. Kapının birden açılmasıyla ikimizde oraya bakınca içeriye Pusat girdi ve elindeki poşeti bana uzattı.

"Gazel, saçlarını kesmeme  izin verir misin?"

Durdu. Bir şey demedi ama sonra aslında neden istediğimi anlamış olmalıydı ki başını sallayıp yataktan kalktı ve banyoya geçti. Makineyi poşetten çıkarıp bende ardından banyoya girdim. Makineyi fişe takarken, ağızlığını da takıp çalıştırdım. Gazel tam önümde dururken yavaşça makineyi saçlarının arasına daldırıp kesmeye başladım. Gazel önündeki aynadan bir an olsun gözlerini ayırmazken ben sadece saçlarına bakıyordum. Yeşil-siyah saçları bir bir yere düşerken, kesmeye devam ettim. Gazel'in bir anda inlemesi ile hızla makineyi uzaklaştırıp onu kendime çevirdim.

"Canın mı yandı? Neresi acıyor?"

Gözünden düşen tek damla yaş, yanağından boynuna doğru süzülmeye başladı.

"Canım, neyin var.hadi söyle bana."

Ellerimi yanaklarına koyup başını kaldırdım. Yağındaki elimi alıp kalbinin üzerine koydu.

"Burası çok acıyor abi."

"Kıyamam sana ben."

Onu kendime çekip sıkıca sarıldım.  Gazel kollarını belime dolarken bana daha sıkı sarılmıştı. Aradan biraz geçmişti ki benden ayrılıp tekrar aynaya döndü.

"Hadi bitir şunu artık, ayaklarım ağrıdı iyice."

Makineyi elime alıp tekrar çalıştırırken yarım bıraktığım işe geri döndüm.

"Giray nerde?"

Makineyi kapatıp musluğun üzerine koyarken ensesindeki ve üzerindeki saçları temizledim.

"Bu gece semte girecek. Kurallar konulacak ve yarışlar düzenlenecek. Üstelik semtin dövmesi de bu gece yapılacak üyelere. Baya işi var yani ama gece geleceğini söyledi."

"Benim hastanede kalmama gerek yok. Çıkalım biz de gidelim semte. Yüzündeki ifadeyi merak ediyorum."

Düşünmek için biraz bekledim. Haklıydı aslında. Tedaviyi kabul ettiği için çıkabilirdi. Üstelik Giray itinin yüzündeki ifadeyi ben de merak ediyordum.

"Tamam gidelim o zaman. Akşam olmak üzere zaten sen üzerini değiştir. Kalacaksın diye bir şeyler getirmiştik. Hatta duş al. Saçlar kaşındırır seni."

Gazel kafasını sallarken makineyi de alıp banyodan çıktım. Makineyi poşete koyarken Pusat'ı aradım.

"Korel'e haber ver, akşam semtin açılışına gideceğiz."

"Tamam abi."

Telefonu kapatıp cebime koyarken çıkış işlemleri için odadan çıktım. Gerekli evrakları imzalayıp odaya geri dönerken doktor ile karşılaştık.

"Gazel hanım nasıl, kararını  verdi mi?"

Doktora içten bir şekilde tebessüm edip başımı salladım.

"Evet, kabul etti. Bu akşam kalmak istemedi o yüzden çıkışını yaptık."

Doktor ellerini önlüğünün cebine koyarak gülümsedi.

"Pekâlâ,  yakında görüşmek üzere o zaman."

Sadece başımı sallarken yanından geçmiş ve odaya girmiştim. Benim girmem ile Gazel'in banyodan çıkması bir olmuştu. Üzerini giyinmiş, şapkasını kafasına geçiriyordu.

"Siyahtan başka bir şey giymez misin?"

Üzerindeki deri ceketin önünü kapatıp bana baktı.

"Dur bir düşüneyim. Hmm, hayır."

Yastığın altından telefonunu alıp odadan çıkınca bende poşeti alıp arkasından çıktım. Birlikte hastaneden çıkıp arabama bindik.

"Semte mi gidiyoruz?"

Sadece başımı sallarken, semtin olduğu yere doğru sürmeye başladım. Gazel torpidoyu açıp içindeki gümüş silahı alıp şarjörüne baktıktan sonra beline yerleştirdi.

"Ne olur, ne olmaz değil mi ama?"

Başımı sallarken gülümsedim. Semte doğru gitmeye devam ederken ikimizde sessiz kaldık. Gazel dışarıyı izlerken ben de arabayı sürmeye devam ediyordum.

Semtin önüne gelmemiz ile arabayı park edip indik. Büyük demir kapının hemen yan taraflarında dövme stüdyoları yapılmıştı. Giray'dan duyduğum kadarı ile baya havalı bir şey olacakmış.

"Sen gördün mü dövmenin nasıl yapıldığını?"

"Hayır ama ben tasarladım."

Dediği şeye gülerken mecbur biz de sıraya girdik. Sıranın bize gelmesi ile ben koltuğa oturunca Gazel bize baktı. Adam tam şah damarımın olduğu yeri silip kağıdı yapıştırdı. Biraz bekledikten sonra çıkarıp makineyi aldı.

Dövmeyi bitirip makineyi yerine koyarken kalkmak için hareketlendim ama adam kolumdan tutmuştu.

"Daha bitmedi."

Çekmemeden bir kutu çıkarıp içindeki makineyi aldı ve tekrar bir şeyler yaptı ardından dövmenin üzerini kapattı ve küçük bir merhem verdi.

"Sıradaki gelsin."

Gazel hiç oturmadan yanından geçerken adamın kaşları çatılmıştı.

"Dövme yaptırmadan giremezsin."

"Biliyorum."

Gazel boynunu gösterip adama baktı. Adam ayağa kalkarken eline bir kalem aldı. Kalemin ucuna basınca diğer ucundan mor bir ışık çıkmıştı. Boynuna daha dikkatli bakınca bunun kuru kafa olduğunu anlamak zor olmamıştı ama ışığı boynuna tutması ile kuru kafanın içinde yan yana iki s harfi belirmişti.

"Hassiktir. Çok güzel lan!"

"Benim tasarımım olduğunu söylemiştim."

Gazel ile birlikte büyük kapıdan içeriye girip toplanan kalabalığa doğru yürüdük. Giray, Yağız ve Poyraz yüksek bir yere çıkmış önlerindeki topluluğa bakıyordu. Topluluğun çoğu yirmili yaşlardan oluşurken yirmi yaşından küçük yok gibi görünüyordu. Üstelik bir çok mafya babası da topluluğun arasında yer alıyordu.

"Ben Giray Demirsoy. Bu semtin sahibiyim. Semtimin adı Soğuk Semt. Içinizi bile titretecek kadar soğuk olan semt. Semtin güzelliğini ve avantajlarını anlatmama gerek yok fakat kuralları anlatmama gerek var."

Giray gözlerini herkesin üzerinde gezdirdikten sonra öne çıkıp sırayla şimdilik belirlenen kuralları okumaya başlamıştı.

"Dövmesi olmayan semte adım dâhi atamaz. Üstelik yaptırılan bu dövmenin sahtesini yapmak son derece imkansız çünkü kullanılan malzemeler sadece bize özel."

Poyraz, Giray'ın yanına gelirken konuşmayı o devralmıştı.

"Çıkmak üye olmak kadar kolay değil. Dövmeleriniz bu yüzden şah damarlarınızın üzerine yapılıyor. Eğer düzgün bir şekilde çıkmak istiyorsanız belli bir süre sonra dövme silinecek ama bu kesinlikle tıbbi yoldan olmayacak. Eğer ihanet eden olursa da bizi uğraştırmadan şah damarını kesip gebersin."

Yağız da öne çıkarken, şimdi hepsi aynı hizza da duruyordu.

"Semtte olan en ufak kavgada bile kavga edenler kafese alınacak. Kafesin kilidi ya biri pes ederse ya da biri ölürse açılacak."

"En önemli kurallar bunlar. Diğer kurallar herkese verilecek. Kurallara uymayanların, ihanet edenlerin cezası belli şimdi itirazı olan var mı?"

Giray'ın sorusuna karşılık kimseden ses çıkmazken hemen yanımdan gelen ses bu sessizliği bölmüştü.

"Benim var."

Gazel her zamanki gibi ortaya bombayı atmıştı. Gazel, Giray'ın olduğu yere doğru ilerlerken önündekiler ona yolu açıyordu. Giray, Gazel'i görünce çatık kaşları düzelmişti. Yüzünde sırıtma olurken, sahne tarzı yere çıkmasına yardım edip elinden tutmuştu.

"Bu semtin iki sahibi var. Biri ben diğeri ise Gazel Arslanoğlu'dur. Ona yapılan en ufak kusur ile bizzat benim ilgileneceğime söz veriyorum. Şimdi kaybedenin arabasını verdiği yarışa geçelim. Siftahı kim yapmak ister?"

Kimseden ses çıkmazken yine deli gibi bağıran benim sevgili kardeşim olmuştu.

"Ben!"

BÖLÜM  SONU❌



Continue Reading

You'll Also Like

15.2M 614K 54
"Soyun!" "Ne?" Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu...
1.9M 71.1K 59
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
481K 17.9K 49
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
282 67 5
Bir ölüm, kaç hayata mâl olurdu? Bir yetime kaç el sarılırdı, hangi elin sıcaklığı gerçekti, hangi elin bileğine dikenlerden bir bileklik asılıydı? ...