20. Bölüm
Aşk sadece bir kadına hissedilmezdi, bunu Ecem doğunca anlamıştı Korhan. Onunla daha tanışmadan aralarında bir bağ kurulmuştu, asla kırılmayacak bir bağdı bu…
En karanlık anlarını yaşarken hayatına girip aydınlatmıştı kalbini. Yeniden sevmeyi, sonuna kadar güvenip korkmadan bağlanmayı öğretmişti ilk bakışıyla. Bir daha hayal kurmayacağım derken Ecem için yeniden hayal kurarken bulmuştu kendini ama hayır… Gözlerinin önüne getirdikleri hayal olarak kalmak zorunda değildi. Ecem o kadar küçük ve masumdu ki! Her şeyi en yakınlarından yavaşça ailesinden öğrenecek, karakteri oluşurken ailesinden etkilenecekti ve yıllar sonra büyüdüğünde…
Sahtelikten, kurgulardan uzak sevmeyi bilen pırıl pırıl bir kadın olacaktı. Bu konuda annesinin tam zıttı olması için her şeyi yapacaktı ama… Cesareti, dik başlılığı ve güçlülüğü ondan almalıydı.
Düşünceler, arzular bu yöndeyken küçücük kızının başucunda beklemek hayatında hiç karşılaşmadığı bir acıydı.
Korhan Ecem'i uyandırmamaya özen göstererek parmaklarını yavaşça kızının alnına değdirdi. Onu böyle bir hastane odasında görmeye alışık değildi, üstelik öyle bitkin görünüyordu ki... Korhan içinin acıdığını hissetti. Çaresiz olmaktan nefret ediyordu.
__ Çok fazla ateşi yok sanki...
Sesinin kısık tonu hislerini anlatırken Merve Hanım ayakta Korhan’a bakıyor, ilk kez ona destek olmaya çalışıyordu.
__ Evet, ateşi otuz sekize düştü, doktor hanım yarım saate kalmadan ateşinin tamamen normale döneceğini söylemişti. Bana almamız gereken ilaçları da verdi. Endişelenmeyin... Bir saate kalmaz hastaneden çıkacağız, göreceksiniz.
__ Ayşen Hanım nerede şimdi, neden burada değil?
__ Biraz evvel çıktı, acil bir hastası gelmiş ama birazdan dönecek yanımıza. Şey... Selen Hanım nasıl?
Korhan Bir an Merve Hanıma baktıktan sonra derin bir nefes almaya çalışarak sandalyesinde arkasına yaslanmıştı yavaşça.
__ Tansiyonu düşmüş, serum veriyorlar. Ilgaz Bey yanında...
__ Çok ama çok üzgünüm, hepsi benim yüzümden oldu biliyorum. Hemen sizi arayıp ona fark ettirmeden Ecem'i hastaneye getirebilirdim ama panikledim.
__ Önemli değil, nasıl olsa öğrenecekti. Belki erkenden ortaya çıkması daha iyi olmuştur.
__ Hah, işte doktor hanım da geldi…
Bu yanlış bir tahmindi. Selen’in bembeyaz bir yüzle, hafif sendeleyerek kendilerine doğru geldiğini görmek gerçek anlam da ikisini de ürkütmüştü. Merve Hanım elini ağzına kapatırken Korhan telaşlı bir şekilde ayağa kalkıp Selen’i belinden yakalamıştı.
__ Selen! Tanrı aşkına, ne işin var senin burada? Hemen odana gidiyoruz!
__ Hayır, iyiyim ben. Onu göreceğim.
__ Ecem iyi… Ateşi büyük bir hızla düşüyor. Sakin ol.
__ Bırak diyorum!
Kollarında Selen’in kendisine direnecek hali yoktu. Eğer isteseydi Selen’i kucaklar ve odasına geri götürürdü ama… O bal rengi gözler dolu dolu öyle bir bakıyordu ki Korhan yanlış olduğunu bilse de daha fazla itiraz edemedi. Selen bundan cesaret almıştı.
__ Lütfen bırak… Destek almadan yürüyebilirim.
Hala hafifçe başı dönse de kendisini daha iyi hissediyordu. Daha doğrusu onu görünce iyi olacaktı. Korhan’ın tutuşu gevşeyince ondan ayrılarak küçük yatağın önünde ki sandalyeye giderek çöktü yavaşça.
__ Merve Hanım. Siz isterseniz Ecem’in ilaçlarını alması için Ahmet’e talimat verin.
Selen onları umursamadan Ecem’i seyretmeye başlamıştı. Kucağındayken yüzünü görememişti. O… Çok tatlı, pamuk gibi bir bebekti. Düşündüğünden de güzeldi… Uzun, kıvrık kirpikleri vardı, burnu küçücük çok düzgündü. Tombik yanakları onu daha da sevimli bir hale getiriyordu. Sonra… Gözleri yavaşça kısacık olan saçlarına takıldı. Gülümsedi bir an!
Bu o kadar garip bir histi ki! Yani “anne” olduğunu daha sadece yarım saattir biliyordu ve bunu duyduğunda gerçek bir şok geçirmişti ama küçücük bir kızı olduğu gerçeği kolayca sinivermişti içine. Hele şimdi ona bakarken kalbine dolan şefkati, midesine kramplar sokabilecek kadar güçlü o sevgiyi hissedebiliyordu. Fısıldadı yavaşça…
__ Saçlarını benden almış galiba.
__ Evet, burnunu da öyle…
Korhan Selen’in yanına bir sandalye çekmiş o cümlenin kendisine söylenmediğinin farkında kısık bir sesle onaylamıştı onu.
__ Gözleri ne renk?
__ Mavi…
Selen içinde ki kıpırtılarla gülümsedi yeniden, aynı zaman da gözlerinden yaşlar akıyordu. Korhan Selen’in o yaşları hissettiğinden bile emin değildi. Kalbi bir garip atıyordu. Çünkü o an yanında ilk kez bebeğini gören, genç kız güzelliği taşıyan solgun, içten bir anne vardı. Duyguları gerçekti, bakışlarında ki sevgi, titreyen elleri sahtelikten çok uzaktı. Masumdu Selen, en azından o an masumdu hem de Ecem kadar…
__ Senin gözlerin gibi mi?
__ Evet…
Selen bir kez daha gülümserken yanağına değen parmaklarla bir an ürpererek baktı sonunda Korhan’a. O bakışlarda bambaşka bir şey vardı, kıyamayan sıcacık bir şeyler!
__ Ağlama artık…
__ Galiba… Bu sefer ki mutluluktan.
Korhan hüzünlü gülümsemesiyle parmaklarını ondan çekerken Selen gözlerini silmişti hemen. Hareketlerinde bir heyecan vardı.
__ Ilgaz Bey onu senden neden sakladığımızı anlattı mı?
__ Birkaç saçma şey anlattı. Tanrım, o bir mucize… Muhteşem bir şey! Nasıl onu bilmek beni kötü etkiler?
__ Ama etkiledi…
__ Evet, etkiledi dedi Selen gözlerini Korhan’ın hafif mesafesine rağmen ilgili bakan gözlerine çevirirken.
Yalnız hissediyordum kendimi, yirmi bir yıllık hayatımda hiçbir şeye sahip olamadığımı sanıyordum ama ona sahipmişim. Artık tutunabileceğim bir şey var. Gerçi… Sen bunu anlayamazsın.
__ Öyle mi sanıyorsun?
__ Korhan!
Odaya bir an da dalan Tarık Beyin sesiyle Selen neredeyse olduğu yer de zıplıyordu. Korhansa hemen ayağa kalkmıştı.
__ Baba…
__ Sen beni deli edeceksin! Ecem’in hastane de olduğunu güvenlik görevlilerinden mi öğrenecektim?
__ Baba, tamam. Ecem iyi.
Tarık Bey hemen Ecem’i kontrol ederken Korhan’ın gözleri oturduğu yer de yok olmak istediğini belli eden Selen’i bulmuştu. Onunla göz göze gelince güven vermek istercesine gözlerini kapattı bir an. Ama Tarık Bey doğal olarak Selen’in o halini çabucak fark etmişti.
__ Kızım… Ne oldu sana, çok kötü görünüyorsun?
__ Y-yok. İyiyim ben, biraz tansiyonum düştü de…
Korhan Selen’in yanına gidip kolunu sandalyesinin arkasına bıraktı sonunda, onun daha fazla zorlanmasını istemiyordu.
__ Biz zaten birazdan hastaneden çıkacağız. Hadi sen eve git baba, annem merak eder.
__ Hadi oradan! Sizi buradan toparlayabilecek birine ihtiyacınız var ki o da benim!
Neyse ki Merve Hanımın dediği gibi yarım saat içinde Ecem’in tamamen ateşi düşmüştü ve Selen’in yeniden tansiyonu ölçülmüş, onun da biraz daha iyi olduğu görülmüştü ama yine de Selen her an yere düşebilecek kadar güçsüz görünüyordu. Ilgaz Beye kalsa onu o gece hastane de kalmaya zorlardı ama Selen buna şiddetle itiraz etmiş, Merve Hanım da ona iyi bakacağına söz vermişti. Ilgaz Bey zaten kontrol için eve yine gelecekti.
Böylece orta yol bulunmuş Korhan kucağında Ecem’le önden hızlı adımlarla arabaya gitmişti. Onu üşütmeden arabaya ulaştırırken Selen de Tarık Beyin koluna girmişti.
Tarık Beyi tanımadığı için pek rahatsız olmamıştı Selen, başta gerilmişti ama… Tarık Bey öyle sevecendi ki ona hemen ısınmıştı. Şimdi neden ona baba dediğini çok iyi anlıyordu.
Selen kısa bir zaman sonra kucağında Ecem’le oturan Merve Hanımın yanına arabanın arka koltuğuna oturduğunda Korhan hemen arabanın ön kapısını açmıştı.
__ Korhan… Sen doğru arkaya karının yanına geç. Burada da patronluk taslama, hadi!
Korhan yönlendirilmekten bir kez daha nefret ettiğini düşünerek Selen’in yanına oturdu ve çekti arkasından kapıyı.
__ Tamam, Ahmet, gidebiliriz.
Selen biraz kendinde güç bulabilseydi Ecem’i kucağına almak isterdi ama buna cesaret bile edemiyordu. Başını koltuğun arkasına yaslamış kızını seyrederken kolunda hissettiği ufak acıyla şaşırdı bir an.
__ Bunu bir daha asla yapma…
Korhan’ın ne demek istediğini biliyordu. Kolunda ki küçük iğne izine hiç bakmadan konuştu yavaşça.
__ Seruma ihtiyacım yoktu.
__ Siz merak etmeyin Korhan Bey. Ben Selen Hanımı iyi ederim, bünyesi hemen düzelir. Artık onu yemem bunu içmem yok…
__ Ben çocuk değilim.
Tarık Bey yavaşça arkasını dönmüş oğluyla gelinine bakarken gülüyordu.
__ Buradan bakıldığında aslında ikiniz de çocuksunuz. Nasıl anne baba oldunuz siz hiç bilmiyorum.
__ Baba… Bunun cevabı biraz tehlikeli değil mi?
Tarık Bey gülerken Merve Hanım gülümsemesini tutmaya çalışıyordu. Kızarmıştı… Selense ciddi anlamda inanamıyordu!
__ Seni terbiyesiz!
Tarık Bey yeniden önüne dönerken Selen Korhan’a hiç bakmadan oturduğu yer de biraz kaymış başını ise koltuğun arkasına yaslamıştı. Bir parmağıyla hala uyuyan Ecem’in eline dokundu bir an… İpek gibiydi teni, gülümsedi hafifçe.
Artık hiçbir şeyi önemsemeyecekti, artık çok daha güçlü olacaktı.
Korhan günün gerginliğinden sonra biraz daha rahatlamıştı sonunda ama… Babasının yol boyunca arada bir bakışlarının üzerlerinde gezdiğini hissedebilmişti. Onlardan ne beklediğini ya da ne görmeyi umduğunu biliyordu. Korhan yavaşça bir nefes alırken Selen’in kucağında duran zarif eline baktı ve hiç duraksamadan, görevmişçesine o eli tuttu hafifçe… Selen’in şaşkın, içten bakışları gözlerini bulurken Korhan belli belirsiz gülümsedi. Bu gülümseyiş kendineydi aslında… Çünkü onu hissettiği an da ne kadar kalbini bir kenara atmaya çalışsa da olmuyordu. Selen hiçbir zaman bir görev ya da bir zorunluluk olmamıştı ve olamayacaktı… Ne yaparsa yapsın!
Canlarım, anakyeni bölüm ekleyebiliyorum, keyifli okumalar:))