HOLD ME ﻬ jikook

By loytnant

30.2K 2.5K 3.8K

Jeon Jungkook kız arkadaşına evlenme teklifi edeceği gün aldatılan bir polis. Park Jimin'se son dansına çıkan... More

HARD ﻬ
CLAMP ﻬ
PRISONER ﻬ
DEMOLITION ﻬ
AGREEMENT ﻬ
OUTLAWS OF LOVE ﻬ
MERGER ﻬ
RENAISSANCE ﻬ
FIRST MESSAGE ﻬ
JUST YOU ﻬ
WHO AM I? ﻬ
BLANK SPACE ﻬ
HOUSEMATE ﻬ
ﻬ REAL LOVE

CONFRONTATION ﻬ

1.4K 159 155
By loytnant

Miriba bizi özlemişsinizdir umarım
ben yorumlarınızı çokkk özledim çünkü ♡

▪︎

2 AY SONRA

"Hira! Haydi tatlım lütfen buraya gel!" Ufak ve aynı zamanda oldukça yaramaz olan bu kız bir kuş misali uçarcasına kendisini Jungkook'un kollarına bıraktı. Ardından hiç vakit dahi kaybetmeden tatlı bir kaç kıkırtıyı mavi gökyüzüne salarak kollarıyla kendinden yaşça büyük olan bu adamın sırtına çıkmak ve onu aynı günlerdir olduğu gibi sırtında taşıması için Jungkook'u ikna etmek için büyük bir çaba sarf etti.

"Hayır olmaz! Okul çıkışı bu kadar terlersen seninle sonra nasıl pizza yemeye gidebilirim Hira?" Jungkook'un sorduğu bu soru ne kadar şakayla karışık olsa da küçük kızı endişelendirmeye yetip artmıştı. Bu yüzden beyaz fakat soğuktan dolayı pembeye çalan yanakları hemen aşağıya çöktü ve o tatlı simasını istemsizce somurttu. Jungkook pis kaldırıma diz çökerek kızarmış yanakları havaya kaldırdı ve çekiştirdiği esnada "Jungkook hyung! Yapmaman gerektiğini söylemiştim, acıyor." Jungkook keyifle kızın tatlı yanaklarına bir kaç öpücük bıraktı ve nazlanarak arabasına bindirdi.

Kemerlerini taktıkları sırada hafif bir esintinin içeriye dolmasıyla "İyisin değil mi? Üşüdüysen klimayı açabilirim." Hira avuç içlerini birbirine sürterek Jungkook'un burnunu ısıtırken genç oğlan tavşan dişlerini göstererek gülümsedi. Elbette klimayı açacaktı aksi dahi düşünülemezdi.

Hira hiç şüphesiz 2 ay önce Jungkook o kara delikten çıktıktan sonra evine gökten düşmüş bir melek ya da bacadan girmiş bir noel baba değildi. Her ne kadar gelişi bu iki örnek kadar tuhaf olsa da Hira onun yanına gerçekten bir arkadaş hatta korunması gereken bir kız çocuğu olarak gelmişti. Hapishanede karşılaştığı ve o yaşlı adamın tacize uğramış küçük torunuydu. Jungkook sözünü tutacaktı elbette, nasıl göz ardı edebilirdi böyle bir felaketi. Bu yüzden tam 2 ay önce tekrar madalyaları, nişanı ve özgürlüğüne kavuştuğu gibi soluğu yetimhanede aldı. Jungkook'a hele de bekar bir erkeğe vermek istemedi idare. Fakat belki de bu genç memur tüm şansını burada kullanmıştı. O yaşlı adamın vasiyetinde... Yaşlı herif Jungkook oradan çıktıktan sonra kendisini canice bir şekilde asmış ve ardından ona dair bir not bırakmıştı. Bu yüzden idarenin elinden tatlı Hira'nın vasisini Jungkook yapmak dışında hiç bir şey gelmemişti.

Yaşlı adamın mektubuysa şu bir kaç kelimeden ibaretti:

"Ona bir oda ver Jungkook, gidecek hiç bir yeri yok. Bir evi olsun, istediğinde çıkıp gidebileceği, geri dönebileceği*."

Jungkook elbette o küçük kızı yanına alacaktı, sözünü tutacaktı. Amacı ona bir baba olmak değildi. Baba dediğimiz bu şey böyle hemen bir kaç kağıt parçasıyla elde edilemiyordu. Onun tek gayesi ona yaşlı adamın da dediği gibi bir oda vermekti, istediğinde gelebileceği ve çıkıp gidebileceği. Bu yüzden 2 aydır evinde tatlı bir kıvılcım ateşi tam karşısında oturuyordu.

İlk önce arkadaşları bu işe pek anlam veremedi elbette. Özellikle Taehyung kafayı yiyecek gibi oldu ve Jungkook'un bu küçük yaşında ne diye baba rolü oynamaya karar verdiğini sorguladı. Namjoon ise bu kararın elbette gayet olumlu sonuçlar verebileceğini fakat onun yanında kalmak yerine çocuğu olmayan yengesinin vasisi olması gerektiğini söyledi. Bu kararda onu tek destekleyen kişi sessiz ve sakin hep bir köşede kahvesini içen Yoongi olmuştu.

Sıcak kahvesiyle ısınarak "Elbette yapabilirsin sen bu çöpleri umursama." O bir tez ortaya atmıştı. "Hey!" dedi boğazını temizlediği sırada Tehyung "Arkadaşım daha kendine bakamıyor bir kere yumurta kırdığını bile göremedim. Nasıl bakar gelişme çağındaki bir çocuğa?" Ben dışında herkes benim hakkımda bir karara varma çabasındaydı. Çok garipti fakat normalde Taehyung beni Yoongi'ye karşı savunurken, şu an Yoongi beni Taehyung'a karşı savunuyordu. Bu ikisi didişirken Namjoon ise hala dayısı ve yengesinin bu sorumluluk için biçilmiş kaftan olabileceğini kulağımın içine soka soka o durgun sesinden döküyordu.

"Sen ne anlarsın zaten sorumluluktan, çocuktan Kim Tehyung? Tabii ki böyle bir şeyi Jungkook'un yapamaycağını söyleyecektim, hah!" Taehyung duyduklarıyla yeni yeni hazırladığı kelimeleri bir bir boğazından iteledi. Kocaman bir kuş boğazına oturmuşçasına "Nereden vardın bu sonuca? Ne sorumluluğundan bahsediyorsun Min! En yakın arkadaşımın bu şeyi yaparken zorlanacağını bildiğimden söylüyorum. Onun daha kendisi ço-" söylendiği sırada Yoongi elinde dakikalardır büktüğü dosyayı masaya fırlattı.

Olay benden ve Hira'dan tamamen uzaklaşmıştı. Hatta Namjoon bile dayısı ve yengesini boş verip bu olanları gizli bir pencereden izlemeye başladı.

"Sorumluluklardan ve onları almak isteyen herkesten korkuyorsun. Kendin sorumlulukları sırtlanamadığın gibi bunlar için için adım atan herkesin yoluna da kocaman bir engel oluyorsun." Bir eliyle saçlarını sıvazlarken "O kadar korkaksın ki." diyerek mırıldandı fakat Taehyung'un beti benzi adeta atmıştı omzuna elimi desteklercesine koymak istediğim de ise Yoongi'ye karşı dönerek "Ne saçmalıyorsun?"

"Büyüdüm sanıyorsun, akademiyi bitirip önüme bir kaç adalet nişanını çektin ve polis oldun diye büyüdün ve halkın sorumluluklarını aldın sanıyorsun. Ama Taehyung sen hep küçücüksün, büyü ve öyle karşıma geç."

"Yoongi yeter artık." Kelimelerimi böldü. Taehyung kendini savunamazken ve sadece gözlerinin ucunda bir damla yaş sallanırken onun kelimelerini sırtlandım. "Sen karışma Jungkook, o kendini daha önce de savunduğu gibi şimdi de savunabilir."

Ve ardından hala çenesi ellerinde bizi izleyen bir Namjoon, gözlerinin ucunda yaşla takılı kalan bir Taehyung ve bu olanlara anlam veremeyen bir ben bırakıp ofisten çıkmıştı.

İşte böyle oldu Hira'yı evlatlık edinmem ve ona bir oda hazırlamam. Ona kendimi alıştırmam için günlerce yetimhaneye gittim, onunla konuşmaya çalıştım fakat burada aldığı psikolojik şiddetle beraber onunla konuşmak epey zor olmuştu. Böylece onu onardım, ona bir baba olamazdım ve yahut bir kardeş fakat onun için bir hyung olabilirdim en nihayetinde.

Öylede oldu.

Bu sıkıcı ve küçük eve bir bahar sevinci gelmişti. Renkleri sevmiyordu, gerçekten renkleri ve çiçeklerden hiç hoşlanmıyordu onun tercihi daha çok yeşil bitkilerdi. Bu yüzden tatlı yeşil bitkiler satın aldım. Odası için ona sürpriz yapmak istiyordum bu yüzden krem ve beyaz renklerden oluşan bir oda hazırladık. Bu oda için bana yardım eden tek kişi belki size tuhaf gelecek ama Yoongi oldu. Hatta birkaç kere benimle yetimhaneye geldi ve Hirayla aramı açmak için ufak bir savaş başlattı. Hira bazen en çok onu sevdiği için bu kıskanmama neden oluyordu tabii.

Her şey hazır olduktan sonra onu yani, minik kız kardeşimi bir ilkokula yazdırmak için Namjoon ile kocaman bir kavga tutuştuk. Ben onun karakol yakınlarında bir okula gitmesini isterken o daha iyi bir eğitim veren daha uzak bir okula gitmesi taraftarıydı. En sonunda bu savaşı kazanan Kim Namjoon oldu.

Kim Taehyung mu? O ilk önce bu evlatlık alma işine pek sıcak bakmasa da Hira'nın tatlı yanaklarını gördükten sonra kendisinden utandığını ve çok salak bir insan olduğunu omzumda ağlayarak itiraf etti. En sonunda huysuz Yoongi, en yakın arkadaşım Taehyung ve Namjoon'un sırtına çıkmış Hira ile sivil bir şekilde bir avm'ye gidip ufaklığın tüm ihtiyaçlarını karşılamıştık. Böylece ona bir yuva o ise bana tek kişilik özlem duyduğum bir aile vermişti.

"Hyung diğer hyunglar ne zaman gelecek?"

Bileğimdeki saate bakarak onları içten içe vahşi planlarımla öldürürken ellerinde kocaman poşetlerle kapıdan Namjoon gözüktü, yine o çukurları tam yanaklarının üzerindeydi. Hira yediği pastayı kenara iterek ufacık parmaklarını Namjoon'un çukurlarına gömdü ve en büyük hyungundan bir öpücük kazandı.

Diğer taraftan ise Yoongi ve Taehyung yanımıza gelmişti. Hepsi teker teker küçük kıza öpücük verirken Hira "Jungkook hyung geçen bana dediğin ağız alerjisi Yoongi ve Taehyung hyunguma bulaşmış." Gözlerimi diktiğim pencereden ayırıp bu tuhaf ikiliye baktım.

İkisinin dudakları kızarmış ve... kızarmıştı?

İki koca herif hemen dudaklarını bileğinin içiyle silerek "Ah, Hira geçen Yoongi hyungunun verdiği abur cubur yüzünden-" Yoongi sertçe Taehyung'un dirseğine vurunca susmuştu en nihayetinde kırmızı dudakların birisi.

"Sadece kalitesiz abur cuburlar işte, ne önemi var?" En sonunda bu konu kapanıp herkes yerlerine oturduğu sırada Taehyung'u dikizleyen gözlerim en sonunda ona bir sinyal verdi ve omuzlarını silkerek "Ne bakıyorsun Jungkook? Ayı mı oynuyor karşında?"

Omuzlarımı onu taklit ederek silktiğim sırada sipariş ettiğimiz meyve suyunu aldım ve pipeti dişleyerek "Hiç dudakların kızarmış diyecektim." Ona verdiğim bu yanıt epey kızdırmıştı belki de bu yüzdendi masanın altındaki ayağımı dürtüp tekrar gözlerini benden kaçırması.

"Jungkook bir dans okulu varmış. Ne dersin?" Tekrar oyalandığım ve boğazımdan geçen pastayla tıkınırken kulağımın içinde zonklayan bu cümle beni çok uzaklara götürmüştü. O pis hücrenin içinde bana mini bir gösteri sunan ve ardından dans okulu açmak istediğini söyleyen dansçıya... Belki de onu bir yanım hala özlüyor yahut varlığın isteğiyle yanıp tutuşuyordu.

Onu o karlı sabah sadece minik adımlarla orta sınıf derecesinde bir arabaya binip kaybolurken görme fırsatım olmuştu. Elbette onu hatırlıyordum, küçük ve soğuktan kızaran burnunu, benim avuç içim kadar olan ellerini ve gülüşünü.. Hatta ve hatta bana kızgınlık ve öfkeyle bakan o kaşları bile aklımdaydı.

Onu özlüyor muydum? Ona ihtiyacım var mıydı? Hayır, ama neden yanımda olmasını istiyordum? Neden o kaybolduktan sonra tüm bilgilerini rahatlıkla bulabilecekken ona giden ayaklarım adım atmayı durdurmuştu.

Boğuk sesiyle "Hey!" dedi Namjoon hyung boğazındaki hırıltıyla "Dans okulu diyorum." Onun söyledikleriyle önümde duran ve sadece birkaç dilim yediğim pastayı iteledim. "Dans edecek yaşı geçtim hyung."

Keskin ve sinirli kedi gözleriyle yanakları yediği tatlıdan dolayı şişmiş Yoongi yanıtladı "Aptal, dansın hiç bir zaman yaşı olmaz zaten bu okulu senin için konuşmuyoruz." Duyduklarımla bizden tamamen uzaklamış ve Taehyung'un omzuna başını koyarak uyuyan Hira'ya baktım. Bu sefer sözü tekrar Namjoon alarak "Okul onu yoruyor fakat aynı zamanda eğlenmekte istiyor düşündüm ki-"

"Hyung elbette bu çok iyi ama biliyorsun insanlara güvenemiyorum,benim yanımda.." sesimi en ince tınısıyla karıştırarak "tekrar o tür bir şeyle karşılaşması beni mahveder." Endişeyle ellerimi birbirine sürttüm o sırada tekrar bir tabak tatlıya başlayan Yoongi mırıldandı. "Bu sadece seni mi mahveder Jungkook. En az senin kadar bizde onun ailesiyiz, biz artık bir aileyiz. Belki bunu benim söylemem tuhaf gelebilir ama biz artık bir aileyiz ve Hira hepimiz için değerli." pastasından bir kaç çatal daha alıp konuşacağım sırada beni susturarak " Bu kadar duygusallık yeter size sadece.." parmağıyla uyuyan Hira'yı göstererek "Bu ufaklık için katlanıyorum."

Ağlayabilirdim, bu kadar sevgiye ve bu saçma sapan ortama ağlayabilirdim. Bu yüzden bu havayı dağıtması için gözlerimle Taehyung'a yalvardım ve o da benim yakarışlarımı duyarak lafı aldı. "Hira'nın yaşıtları ya da box ya da dans eğitimine gidiyor geçen gün onunla konuştuğumda dans etmeyi sevdiğini söylemişti. Neden yarın okul çıkışı şu dans okuluna gitmiyorsunuz?" Lanet olası bir şekilde haklılardı fakat ben de okulun güvenliği konusunda tereddütte kalmıştım.

"Jungkook, Hira'nın yaptığı tek şey okul çıkışı sürekli bu dükkana gelip pizza yemek emin ol canı sıkılıyordur. Yarın gidip görseniz ne olur sanki?"

En sonunda oflayarak ve türlü lafın ardından yarın oku bu dans okuluna götüreceğimi söyledim. Elbette onun okul dışında aktivitelerde bulunmasını isterdim fakat gerçekten bu insanlara güvenmiyordum. Kendi sorumluluğumu üstlenirken her şey çok basitti fakat kendimden yaşça küçük olan birisi için bu kadar basit düşünemezdim. Onun kanatları yoktu, kanat olmuştum fakat ona uçması için fırsat da vermeliydim değil mi?

▪︎

"Yoongi ile mi öpüştün Tanrı aşkına Taehyung?!"

Herkes evlerine dağılmıştı ve ben de ağzının altındaki baklayı öğrenmek için Hira'nın ortaklığıyla Taehyung'u bu gece evimde misafir etmiştim. Kolunun altında ki yastıkla bana vurduğu sırada koltuğun altına sıkışmış terliği dizine geçirdim.

İkimizde sessizce fısıldaşıyorduk nedeni elbette Hira'nın yeni uyuması ve duvarların da çok ince olmasıydı. Bu yüzden onu uyandırmak ve bu sohbeti yarıda kesmek benim için epey büyük bir sorun demekti. Yan yana ve aynı zamanda da çok ayrıydık.

Taehyung öfkeyle kaşlarını çatarak sesli soruma sessiz bir yanıt vermişti. "Aslına bakarsan buna öpüşmek demek biraz haksızlık olur, daha çok bir intikam gibiydi." Taehyung'un yanıtına tek yanıtım kocaman bir kahkaha atmak olmuştu. İntikam mı? Tanrı aşkına neyin intikamından bahsediyordu böyle dizi mi çekiyorlardı?

"Şimdi siz sevgili misiniz?" Ona sorduğum bu soru damara giren bir iğne ucu misali bedeninin bir ok gibi gerilmesine neden olmuştu. Bu yüzdendi belki de gözleri gibi bedenini de geriye atmasının sebebi... Manalı bir edayla masanın üstünde duran sıcak kahvesini avuçlayıp "Biz öyle bir şey değiliz." Anlamsızca dudaklarından dökülen kelimeleri havada kaparken tuhaf bakışlar eşliğinde onu süzdüm. Ve ardından gayet ciddi bir tonla "O zaman birbirinize itiraf edemeyecek kadar salak iki oğlansınız?" Ona yönelttiğim bu soru bir öncekine göre daha çok rahatlamasını sağlamıştı. Fakat hayır, yolunda gitmeyen şeyler hala vardı işte.

"Jungkook biz sadece sevişiyoruz."

Bu sefer söylediği şey o koca iğnenin ona değil benim tüm bedenime batmasına neden oldu. Anlamsızca gözlerimle onu izlerken dilim tutulmuşçasına gözlerim kocaman oluverdi. Beni kendime getirmek isteği sırada "Yani sex arkadaşı mısınız?"

Elini alnına vurarak ofladı ve ardından bacaklarını siyah orta masanın üstüne koyarak önüne çektiği yastığın içine kafasını gömdü. Ben ne anlamam gerektiğinden bir haberken o sadece kafasının içinde ölüm planları kurmakla meşguldu.

"Lanet olsun evet sadece boş vaktimizde sevişen iki adamız Jungkook!"

Bu sefer konuşma sırası bendeydi ne yapmam gerektiğini bilmiyor ve az önce öğrendiğim şeyin şokuyla ne söylemem gerektiğinden bir haber olan bir zavallıydım.

"Ama o seni seviyor gibi-" Lafımı asla tamamlamama izin vermiyor her zaman üste çıkacak bir neden buluyordu. Bu sefer de aynısını yaptı ve çekinmeden "Lanet olsun o beni seviyor ama ben, öyle değil işte."

Bu sefer hayatımda yapmayacağım ve yapacağımı asla tahmin etmeyeceğim bir şey yaptım. Ve ardından Taehyung'un aşkıyla bir zavallıya dönüşen Yoongi'ye acıdım. Ona acırken bu sefer de Taehyung'a kocaman bir öfkeyle dolup taştım.

"Ve sen sadece zevklerin için onu kullanıyorsun öyle mi Kim Taehyung?"

Bu sefer sadece susan ve donukça bana bakan kişi oydu. Söylediğim şeyle ne yapması gerektiğine anlam verememiş ve "Onun bedenini seviyorum, kabul eden oydu." deyip ona hazırladığım yatağa yatıp kıçını bana dönmüştü.

Bana düşen şeyse aylardır olduğu gibi dansçının bana kıçını dönüp uyumasını aklıma getirmek olmuştu. Herkesin tek bir hareketi bana, onu hatırlatıyordu.

Sonra gülümsedim ve ardından ona o soğuk hücrede mırıldandığım şarkıyı söyledi dudaklarım.

"Outlaws of love.. They've branded us enough outlaws of love."

▪︎

"Jungkook hyung artık inmeyecek miyiz?"

Dakikalardır büyük ve yeni yapılmış bu dans okulunun kapısının önündeydik, arabadan çıkmıyor ve bir nedeni de olmadan adım atamıyordum. Tek bir adım diğer tüm adımlarımın başlangıcı olacak ve beni ayaklandıracaktı lakin dediğim gibi o ilk ve en önemli adımı atamıyordum.

Namjoon hyung ve diğerlerinin de dediği gibi bugün Hira'yı kayıt ettirmek için modern dans okuluna gelmiştik. Burası çok fazla bölmeye ayrılıyordu elbette ama başı bale çekiyor diyebilirdim.

En sonunda Hira'nın mızmızlanmasıyla ve kolumdan beni çekiştirmesiyle sonunda o adımı atıp yürümeye başladık. Kısa bir kaç dakikanın ardından dün gece Taehyung'un aldığı randevuyla bizimle ilgilenecek olan öğretmen yanımıza gelmişti. Böylece bu kadar gerilmeme neden olan bu nedensiz sebep yok oldu ve bende güçlü bir kahraman edasıyla kayıtlar için derin bir nefes aldım.

"İsmi nedir bu miniğim?" Kadın tatlı ve toy bir sesle mırıldandı bende gergin fakat gururlu bir edayla "Jeon Hira.." ismini mırıldandım. Mutluydum, soyadımı alan bu ufaklıktan ve onun bana tek kişilik koca bir aile oluşundan oldukça mutluydum.

Bir kaç ıvır zıvırdan sonra imzalar atıldı ve haftada 3 gün olmak üzere bale kursuna yazıldı böylece bizde ellerimizi birbirine kenetleyip tatlı sözleri dudağımızdan mırıldandıktan sonra evimize dönmek için anlaştık.

Arabaya binip aracı çalıştırdığım sırada koca bir şaşkınlık doldurdu ikimizi de... Elleriyle ağzını kapatıp alnına vurarak "Hyung çantamı unuttum!"

Çenesini okşayıp sorun olmadığını dile getirirken bir kaç dakika önce bulunduğumuz binaya ulaşmak için tekrar hareketlendim. Daha önce gerginlikten inemediğim araçtan şimdi prensesini kaleden kurtaran bir prens edasıyla cesaretle inmiştim.

Binaya girdiğim sırada 2. kata ulaşıp oturduğumuz masadan almaktı çantayı tek hedefim.. Lakin işler böyle olmadı nazik sesiyle bir uğultu kulağıma doluştu. O nazik ve zarif ses önce "Bayım!" dedi ve ardından ellerinde tuttuğu çantayı bana uzatarak "Unutmuşsunuz, alın lütfen." diyerek mırıldandı.

Gözleri kısılmıştı, ayrıca bana tam iki ay önce kafa tutan o haşarı oğlandan tek bir iz bile yoktu bakışlarında. Zarif bir balet gibi tüm bedeniyle eğildi karşımda. Ve hiç sesini bile çıkartmadan çantayı kapmamı bekledi.

Ona söylemek istedim uzun zaman olduğunu ve içimde bir yerlerin ona ulaşmak istediğini ama o ikindi vakti dansçı beni tanımamıştı. Bu yüzden karşımda saygıyla eğilip ardına bakmadan gözden kayboldu.

Ben onun hayaliyle içime binlerce çiçek ekerken o hepsini bir zemheri soğuğuna terk etmişti. Ben dansçının denizinde boğulurken o denizinde boğulan beni unutmuştu.

Dansçı beni unutmuştu hemde ben her gece onu hatırlamak isterken.

▪︎

Öncelikle sizden özür dilerim 2 gün sonra bölüm atacağım dedim 2 hafta oldu :(

Ve şimdi özürden sonra fice dönelim. Farkındaysanız her ficimde olduğu gibi bir çocuk geliyor fice. Hira'nın önemli olduğunu düşündüm. Ficleri sadece fic yazmak için yazmıyorum toplumsal bir şeylere değinmek hoşuma gidiyor. Ficlerimi okuyanlar bilir :)

Hira'dan umarım rahatsız olmazsınız çünkü gerçekten tatlı bir karakter ayrıca jimin ve kook'un tekrar birbirini görmesi için önemliydi.

Evet bu kadarrr şimdi jungkook'a gelelim. Galiba kook yandı dansçıya :) ne dersiniz?

Umarım seviyorsunuzdur bölümleri ve fici eğer öyleyse şu ana kadar olan yorumlarınızı buraya az da olsa yazarsanız sevinirim :)

Hold me ile kalın ♡

Continue Reading

You'll Also Like

191K 19.4K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
The 42 By alex

Fanfiction

57.2K 8.2K 18
"Bizden ne komşu, ne düşman, ne de arkadaş olur." university & dorm au! ! 15.01.2024
27.5K 7.1K 18
"ben seninle sarsılmak istiyorum."
45.5K 2.4K 41
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?