Abilerim ve İkizim ||tamamlan...

By gaamzeyyy

3.2M 164K 76.9K

17 yıl önce verilen yanlış bir karar bir ailenin hayatını nasıl etkileyebilir? Ya da yapılan hatalar hangi aş... More

1. Bölüm
2. Bölüm
Karakter Tanıtımı
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
İnstagram Bölümü
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
İnstagram Bölümü
17. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
İnstagram Bölümü
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
İnstagram Bölümü
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31.Bölüm
İnstagram Bölümü
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm (×2)
43. Bölüm
İnstagram Bölümü
44. Bölüm
Final
1 Milyon!
Finalden Sonra
1. Yıl :')

18. Bölüm

56K 3K 1.7K
By gaamzeyyy

*KAANDAN*

Şu an okula, Defnenin yanında gidiyorum. Babamın söylediği şeyden sonra ne yapacağımı bilemiyorum. Demek ki abim sahalara geri dönmüştü. Düşmanları bile Defneyi bildiğine göre artık Defneyi bir an bile yanımdan ayırmamam gerekiyor. Her an her şey olabilir.

Abim 7 yıl önce İngiltereye gitmişti. Gitmesinin sebebi ise; burda babamın işlerine o bakıyordu dolayısıyla herkes ona düşmandı. Yani ortadan kaldırmak istiyorlardı. Babamda bunu engellemek için onu zorlada olsa yurtdışına gönderdi. Ama abim orda da rahat durmamış ve aynı işlere devam edip kendini bütün dünyaya tanıtmış. Galiba düşmanları da Defneyi öğrenmişti. Eğer düşmanları öğrendiyse zaten kendisi de öğrenmiştir.

Şu an 28 yaşında olması lazım. Açıkçası korktuğum bir konu daha var. Eğer abim geri dönerse Defneye dokunmamıza bile izin vermez. Hepimizin 2 katı kadar kıskançtır o. O Defneyi doğduğunda bile görmemişti. O zamanlar yatılı bir kursa gidiyordu. Ama onun öldüğünü duyduğunda ortalığı birbirine katmıştı. 'Ben daha onu bir kere bile göremeden gidemez' diye ağlayıp duruyordu. Ama onu ondan sonra hiç ağlarken görmemiştim.

Defneye de bir abisi daha olduğunu söylememiştik. Hatta abime bile Defneyi bulduğumuzu söylememişti babam. Sonuçta öğrenirse gelmek istiyecekti ve babam bunu hâlâ tehlikeli buluyor.

Bunları boşverip önüne geldiğim okula girdim. Hemen Defnelerin sınıfına çıktım. Sınıfa girdiğimde Demirle konuşuyorlardı. Yanlarına gidip oturdum.

Demir bana Defnenin çizimlerini gösterdi. Cidden kalemi çok iyi. Bu beni mutlu etti. Sonuçta benim kardeşim ve bana benziyor.

Yemeğe gideceğimizi söylediğimde ayaklandılar. O sırada Ateşi gördüm. Ona da gelmesini söyledim. Sonuçta hem Defneyi kurtarmıştı hem de artık birlikte çalışıyoruz.

O da beni onaylayınca arabalara doğru ilerlemeye başladık.

.
.
.

*DEFNEDEN*

Arabada giderken dikkatimi etrafımızda ki arabalar çekti. Noluyor lan? Yoksa biz ajan filmlerinin çekimlerinde mıydık? Saçmalamayı bir kenara bırakıp abime döndüm.

"Bu arabalarla bizim bir ilgimiz var mı?" abimin gözünden bi ara endişe geçsede kendini toparlayıp konuştu.

"Evet abicim, bir sıkıntı çıkmasın diye tedbir aldık." dediği şeyin saçmalığına gülmek istesemde kendimi tuttum.

"Ne tedbiri 'ajan P'? Yoksa Dr. Doofenshmirtz' ü basmaya mı gidiyoruz?" dedim alayla. Benim bu dediğimle Poyraz abi ve ben anırarak gülmeye başladık. Diğerleride anlamayarak bize bakıyordu. Demek ki Poyraz abimde Phineas ve Ferb izliyordu. Bana yumruğunu uzattı. Bu defa bende onunla yumruğumu tokuşturdum. Bu sırada biz hâlâ anırmaya devam ediyorduk.

Bi an Kaan abim bana döndü. Gözleri gülüşüme gitti, daha doğrusu anıran suratıma. Ve bir süre daha bakıp gülümseyerek önüne döndü. Bende şu ajan arabalarını çoktan unutmuştum zaten.

.
.
.

Araba bir restaurantın önünde durunca gerildim. Ben böyle yerleri sevmem ki. Emirle ben daha çok fast- food mekanlarını tercih ederdik. Sonuçta bi insanı patatesten daha fazla ne mutlu edebilir? Hiç bir şey! Pardon bi de çikolata vardı. Her neyse, konumuz bu değil.

"Burda mı yiyeceğiz cidden?" diye sorduğumda herkes arabadan inmişti bile. Hatta Ateş bile yanımıza gelmişti.

"Neden güzelim? Buranın yemekleri güzeldir. Ama istersen başka bir yere de gidebiliriz." diyen Batu abime döndüm. Yhaa şapşik şeyy. Lan ağzıma vurucam şimdi. Şapşik şey ne aq?

"Hayır bana farketmez. Sadece herhangi bir fast- food yerini buraya tercih ederim. Ama siz güzel diyorsanız girelim. Haydeee." dedim. Haydeee yi biraz uzatmıştım ve bu hepsinin kıkırdamasına neden oldu.

"Hadi girelim o zaman." diyen Kaan abimi es geçip Demirin elini tuttum. Hepsi Demire öldürücü bakışlar atıyordu. Ama biz onları boşverip içeriye geçtik.

İçerisi normaldi. Yani işte pahalı bir yer olduğunu belli eden mobilyalar ve ışıklandırmalar vardı. Peki bu benim umrumda mı? Hayır.

"Hoşgeldiniz efendim. Her zamanki masanıza alalım sizi." dedi bi erkek garson. Taş çatlasa 22-23 yaşlarındaydı. Onun dediği şeyle Demir kafasını salladı ve biz önde abimler arkada bir masaya yürümeye başladık.

Oturduğumuzda ben Demir ve Kaan abimin arasında kalmıştım. Tam karşımda Ateş onun yanında ise abilerim vardı. Bizi kapıda karşılaysan garson geldi ve bize menüler uzattı.

Benimkini vermek için Ateşin üstünden bana doğru uzanmıştı. Menüyü alırken garsonla ellerimiz temas etti. Ben hemen ellerimi çektim ama garson hâlâ aynı pozisyondaydı.

Ateş birden elinin tersiyle garsonun göğüs kafesine sert bir darbe indirdi. Garson gerileyip yere düşerken ben şaşkınca Ateşe bakıyordum.

"Oğlum mal mısın? Niye vuruyorsun adama?" diye sordum hemen.

"Adam mı? Bir de o şerefsize adam mı diyorsun? Resmen sana dokundu!" bunu demesiyle masadan koro şeklinde bir ses yükseldi. Demek ki onlar ellerimizin değdiğini görmemişlerdi.

"Ne demek elledi lan?" sonra Kaan abim yerinden kalktı ve direkt yere düşen garsonu yumruklamaya başladı.

Lan noluyo? Dinlemeden etmeden direkt saldırılır mı? Bu yaptıkları çok yanlış ve çağ- dışı bir davranış aq. O yıllardır baba dediğim şerefsizde aynısını yapardı. Anlamadan, dinlemeden direkt döverdi beni. Eğer birisini bu kadar rahat dövebiliyorlarsa, beni de dövmeyeceklerinin garantisini veremezlerdi. Sinirle yerimden kalktım.

"Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz ya? Adamın ellerini yanlışlıkla elime deydi sadece! Bu onu benzetmeniz için bir neden değil! Şiddet uygulayarak ne elde edeceksiniz? Hiç bir şey! Ama bir şeyi kaybettiniz. Benim güvenimi!" diyip hızla çıkışa yöneldim.

Arkamdan bağırmalarını boşverip hızla koşmaya başladım. Şu an nefessiz kalıp ölmek zerre umrumda değildi. Zaten sahile yakın bir yerdeydik. Sahil boyunca koştum. Nefesim tükenene kadar. En sonunda fazla kişinin olmadığı bir yere gelince kendimi çimenlere attım.

Nefes alamıyordum. Üstelik bir de ağlayınca hiç alamıyordum. Boğuluyordum resmen. Acı çekiyordum. Gerçek aileminde bana o adam gibi davranabileceğini düşündükçe daha da beter ağlıyordum.

Bilincim yavaş yavaş el hareketi çekip beni terkederken birden ağzına giren şeyle boğazım açıldı. Bu ilacımdı galiba. Ama kim bana ilacımı verebilirdi ki? Onlardan birisi olmasın diye içimden geçirirken birisinin beni sarsmasıyla gözlerimi açtım.

Karşımda ki adamı tanımıyordum. En fazla 28-29 yaşlarında gibiydi.

"Küçük iyi misin? Hastaneye gidelim mi?" küçük senin anandır dememek için zor tuttum kendimi. Hem adam beni kurtarmıştı hem de şu ruh haliyle bu iğrenç espiriyi yapmamam benim için daha hayırlı olurdu.

"I-iyiyim. Yani iyi olmalıyım. Bilmiyorum. G-galiba iyi değilim." dedim ve şiddetle ağlamaya başladım.

Birden bana sarılınca neye uğradığımı şaşırdım. Ama o an sarılmaya ihtiyacım vardı ve tereddüt etmeden bende kollarımı ona sardım.

Bir süre daha o şekilde ağladıktan sonra beni yerden kaldırdı ve yakında ki bir banka otutturdu. Sonra o da yanıma oturdu. Dikkatle bana bakıyordu. Sanki ki yüzümü ezberlemek istermiş, üstüme atlayıp bana sarılmamak için zor duruyor gibiydi. Noluyo aq?

"Noldu küçük? Kim üzdü seni?" dedi hafif çatık kaşlarıyla. Ona baktım.

"Ş-şey onlar üzdü." dedim ama ağladığım için konuşamıyordum. Beni duyduğundan bile şüphelerim vardı.

"Onlar kim küçük? Seni kimin üzdüğünü söyle." dedi hem sert hem de sinirli sesiyle. Beni ailem üzdü diye nasıl derdim ki?

"A-ailem." dedim ve bu defa hıçkırarak ağlamaya başladım. Yavaşça yüzüne baktım. Sinirli bi şekilde önüne bakıyordu. Yüzünü incelemeye başladım. Tanıdık bir yüzü vardı. Ya da birisine benzetiyordum. Sonuçta insan insana benzer di mi? Birden bana döndü. Anında sinirli yüzü yerini şefkate bıraktı. Bu adamda bir işler var ama hadi hayırlısı.

"Ne yaptılar sana küçük? Seni nasıl üzdülerde bu hâle geldin?" dedi. O an ne oldu bilmiyorum ama ona güvenebileceğimi düşündüm ve her şeyi anlatmaya başladım.

"Ben 17 yaşıma kadar ailem sandığım insanlardan şiddet gördüm. Sürekli hem fiziksel hem de psikolojik şiddet uyguluyorlardı. Ama çok kısa bir süre önce bir şey öğrendim. O-onlar benim g-gerçek ailem değilmiş. Ö-önce ne yapacağımı bilemedim. D-dört tane abim bir tane de ikizim varmış. O-onlarında bana diğer ailem g-gibi davranacağını düşündüğüm için ilk başta biraz uzak durdum. S-sonra yanıldığımı düşündüm. Bana çok i-iyi davranıyorlardı. Ş-şevkatle bakıyorlardı. Anne ve baba dediğim insanlar benim için endişeleniyordu. O-onlara bir şans vermeye karar verdim. A-ama yanılmışım. Ne oldu biliyor musun? O abim olacak Kaan sadece bana eli deydi diye bir garsonu dövdü. Hem de anlamadan dinlemeden! 17 yıl beni döven babam sandığım adam gibi, daha ne olduğunu anlamadan o garsonu dövmeye başladı. Peki beni dövmeyeceklerini nerden bilebilirim? Ya o şerefsiz adamın beni 17 yıl dövdüğü gibi beni döverlerse napacağım? B-ben bıktım artık. Ben artık yaşamak istemiyorum. Yoruldum. Hem de çok yoruldum." sustuğumda suratına baktım, gerilmişti.

Her şeyi anlatmıştım işte. Ne eksik ne de fazlasıyla. Şu an tek yapmak istediğim şey uyumak. Ama bir daha uyanmayacağım bilerek uyumak...

"Şşş sakin ol. Artık seni üzelemezler. Asla izin vermem." dedi sakinleştirici sesiyle. O anın verdiği şeyle dediklerinin altında bir anlam aramadım. Sonucta ben ağlıyordum ve beni sakinleştirmeye çalışıyordu. O an aklıma ilaç geldi. Benim ilacımın onda ne işi var aq?

"Benim ilacımın sende ne işi var? Sende mi kullanıyorsun yoksa?" bi an telaşlandı gibi ama hemen toparlandı.

"Evet küçük, evet. Evet evet bende kullanıyorum, evet." dedi. Ne kadar çok evet kullandı lan. Yalan mı söylüyordu yani? Aman banane, yalan bile söylüyorsa sonuçta hayatımı kurtarmıştı.

"Yardım ettiğin için tesekkürler. Ben artık gitsem iyi olucak." diyip ayağa kalktım. Emire gidecektim tabi ki de. Zaten başka kimim vardı ki benim?

"Nereye gideceksin? Evine mi? Ben bırakırım seni." dedi.

"Hayır eve gitmeyeceğim. Bi arkadaşıma gidicem. Bırakmana gerek yok. Sana yük olmak istemem. İyi akşamlar." konuşurken yürümeye başlamıştım bile. Aniden kolumu tuttu.

"Ben bırakırım demiştim. Ayrıca bana yük filan olmuyorsun küçük." dedi ve birden bana sarıldı. Ne oluyor lan? Ben neden tanımadığım bir insansa hayatımı anlatmıştım ve neden şu an bana sarılmasına karşı gelemiyordum? Beni ona çeken bir şey vardı ve tuhaf bir şekilde bu beni rahatsız etmiyordu.

Bende olayın şokunu atlatıp ona sardım kollarımı. Sonuçta onu bir daha görmeyecektim, yani utanmama gerek yoktu. Ben ona sarılınca o da bana daha sıkı sarıldı.

İçimi kaplayan huzuru bir kenara atıp ondan ayrıldım. Onda bana iyi gelen bir şey vardı. Kolları beni rahatlatıyordu.

"Seni tanıyor muyum?" dedim pat diye. Yüzüme baktı. Baktı. Baktı...

"Hayır küçük. Hadi saat geç oluyor. Seni eve bırakayim. Daha fazla bu havada dışarıda kalma." diyip elimden tutup çekmeye başladı.

Şu an hiç tanımadığım birisine güvenerek belki de hata yapıyordum ama bana en fazla ne yapabilirdi ki? Dövecek miydi? Umrumda değil. Ya da öldürecek miydi? Bu benim işime yarar.

Bir arabanın önüne geldik. Bu simsiyah mat bir Amaroktu. Bildiğim kadarıyla Amaroların bu rengi daha Türkiyeye gelmemişti. Demek ki yurtdışından getirmişti. Ay bir dakika ya. Ben bu durumda neden bunu düşünüyorum?

"Güzel araba." dedim ve bana açtığı kapıdan arabaya bindim. Yüzünde bir gülümseme vardı. Bu adam çok garip. Galiba benim şu an bu arabada olmamam gerekiyordu. Ama ben akıllanır mıyım?

Tövbe Allahım, çok tövbe!

Ben mal mal düşünürken o da sürücü koltuğuna oturmuştu.

"Adın ne?" diye sordum. Durdu ve bana baktı.

"Kuzey. Senin peki?" dedi. Kuzey diyince aklıma Kuzey Tekinoğlunun replikleri geldi ama sustum.

"Bende Defne." dedim. Sonra da devam ettim. "Yurdışında mı yaşıyorsun?" sorduğum soruyla dondu. Noluyor lan? Yanlış bir şey mi dedim?

"Evet ama sen nerden biliyorsun bunu? Beni tanıyor musun?" nalaka lan? Yoksa bu ünlü filan mı? Onu nerden tanıyacam ben aq?

"Seni tanımam mı gerekiyor? Ünlü filan mısın yoksa?" dedim gayet hanımefendi biçimde. Puahah ben kim hanımefendi olmak kim. Neyse konumuz bu değil.

"Hayır, yok tanıman gerekmez. O zaman nerden anladın yurtdışında yaşadığımı." bu adam mal filan mı? Bu arabanın bu renginin Türkiyeye gelmediğini ufacık bebek bile bilir aq.

"Bu arabanın bu renginin Türkiye satışları yok. Bunu yurtdışından getirdiğini sadece ben değil aklı olan herkes anlar." şu an acayip boş bir konuyu konuşuyorduk. Işimiz gücümüz mü yok aq?

"Zekisin. Bunu sevdim." dediği şeyle gözlerimi devirdim.

"Nereye bırakıcam seni?" dediği şeyle düşünmeye başladım. Buradan Emirin evini bulmam imkansızdı.

"Hemen arkadaşımı arayıp konum isteyeceğim. Bir dakika." dedim ve hemen telefonumu çıkardım. Çıkarmaz olaydım. Şu an Kaan abi arıyordu. Açmayacaktım. Meşgule attım ve telefona baktım. Yuuh bu ne aq? yaklaşık 700 arama vardı. Bir tonda mesaj. Telefon sessizde olduğu için duymamıştım demek ki. Umrumda değiller açıkçası.

Hemen rehbere girdim ve girdiğim gibi de telefonum bayaz ışık verip kapandı. Ben var ya ben, ben şanssız tavuğun tekiyim. Her şey mi üst-üste gelir ya? Şarjım da vurdu bana.

"Noldu? Niye düştü suratın?" diyen Kuzey abiye telefonumu kaldırıp gösterdim.

"Garibin yüzü gülür mü? Şarjım bitti be." dedim. Dediğim şeye güler gibi oldu ama sonra toparladı.

"Al benden ara arkadaşını." dedi ve telefonunu uzattı. Aldım ve Emirin numarasını yazdım. Bir kaç defa çaldıktan sonra açtı.

"Yakışıklım, benim Defne." dememle ve Emir aniden konuşmaya başladı.

"Güzelim iyi misin? Noldu? Nerdesin? Bu kimin numarası? Sana bir şey mi yaptılar?" gözlerim doldu. Beni düşünüyordu. Onu cidden seviyorum.

"Emir sakin ol. Ben iyiyim. Yani sanırım iyiyim. Her neyse oraya gelicem. Gelince konuşuruz. Sen bu numaraya konum atar mısın?"

"Tabi güzelim. Hemen atıyorum." dedi ve kapattı. Telefonu Kuzey Beye ya da Kuzey abiye uzattım. Bana çatık kaşlarla bakıyordu. Tırssamda belli etmedim.

"Arkadaşına bırakacağımı sanıyordum, sevgiline değil." diyince açıklama gereği duydum.

"Emir zaten sevgilim değil. Bu dünyada ki güvenebileceğim tek kişi hatta. O benim kardeşim hatta abim." konuşmamın başında kaşları düzelir gibi olmuştu ama ben abim diyince kaşları tekrar çatıldı.

"Bence seni bir otele bırakmalıyım küçük. Bir erkeğin evinde kalmamalısın bence." dedi. Saçmalıyordu. Bundan ona ne?

"Sizden izin istediğimi sanmıyorum Kuzey Bey. Beni oraya bırakmayacaksanız bir taksiye binip giderim." dedim kararlı bi ses tonuyla. O da onaylamadığını belirten homurtular çıkartıp önüne döndü ve arabayı çalıştırdı.

Bende Kuzey dallamasının ne kadar garip olduğunu düşünerek kafamı cama yasladım.

Hayat garipti. Ya da benim hayatım garipti. Bilemiyorum...

.
.
.

Selaaammmm

Bu bölüm biraz geç geldi. Çok üzgünüm ama işim çıktı ve anca şimdi atabildim.

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz???

Kuzey?

Kuzey kim acaba kgrkbrwkbdwbwkwrbkdwb

Peki Defnenin abilerine olan tepkisi? (bence haklıydı tepki göstermekte.)

Kuzeyi sevdiniz mi??

Önerileriniz??

Eee nasılsınızzz?

Neyse iyi günleeeeerrr

Continue Reading

You'll Also Like

480 84 6
Bir kız düşünün geçmişini,ailesini ve kendisini tanımayan bir kız kim olduğunu bilmiyor. Tek bildiği 4 yıldır bir hastanede olduğu kapana kısılmış gi...
243K 11.2K 73
Hayatından 16 yıl çalınmış olan bir kızın hayatını sadece bir DNA testinin değiştirebileceğini biliyor muydun berbat ötesi hayatından hayallerde ki g...
327K 21.6K 26
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...
79.6K 4.9K 26
Savcı ve asker hikayesidir aynı zamanda bir gerçek aile hikayesidir kitabıma bir şans verin lütfen