Siyah Kadar Yalnız (Düzenleme...

Av GuidingThanatos

882 55 32

Aşk ile nefret arasındaki ince çizgide yürüyen bedenleri, sağa yalpaladığını sanarken sola düşerse ne olur? D... Mer

Tanıtım
1.Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
Bölüm 6: Plan
Bölüm 8: Tanışma
#özgecanaslan
Bölüm 9: Yarış
Bölüm 10:Gerçek Alya' yı Tanımak
Bölüm 11: Yeni Ev
Bölüm 12: Tuana' nın Planı
Bölüm 13: Öpücük

Bölüm 7: Serseriler

43 3 3
Av GuidingThanatos

Medyada Çağın' ın en sevdiğim fotoğraflarından biri var. Okuyup beğenirseniz oy vermeyi unutmayın lütfen ve düşünceleriniz benm için çok değerli yorum yaparsanız sevinirim. İyi okumalar...

O halde ikinci aşama başlasın

7.Bölüm

O çocuğun Tuana' ya bakışlarından ilk aşamayı başardığımızı anlamıştım ve muhtemelen Tuana' yı daha önce görmediklerinden ve Ada' nın çekingen tavırlarından onları çete dışından arkadaşlarım olarak düşünüyorlardır. Bu olayı kendi lehimize çevirdiğimizde intikamımızı almak için önümüzde hiçbir engel kalmayacak. Onları yavaş yavaş, acı çektirerek, içeriden, en derinden çürüteceğiz. Ben bu düşüncelere dalmışken Erva' nın sesiyle irkildim.

"Yine çok düşünüyorsun." Sanırım haklıydı ama düşünmek, konuşmaktan daha kolaydı fikirlerine temel oluşturmak için. Konuşan insan bir destek bekler ama düşünen insanın kimseye ispatlayacağı bir şeyi kalmamıştır çünkü etrafındakiler bilmesi gerekeni biliyorlardır, bilmesi gerekenden fazlasını değil. Düşüncelerimi bölen Erva' nın

"Proje ödevlerini ne yapacağız Alya. Not ortalamasının yarısını oluşturuyor ve açıkçası ben sınıfta kalmak istemiyorum." demesi oldu. Haklıydı. Sınıfta kalmamız hoş olmazdı. Bu bir nevi bizi aşağılamaları için öğretmenlerin eline koz vermek olurdu. Ama belki de...

"Sanırım bir fikrim var." dedim. Erva da

"Bak 1 hafta içinde hepsini yetiştiremeyiz, kimse yapamaz." dedi.

"Kimse değil. Bir kişi var ve unutma Erva..." derken sözümü kesti.

"Asla, asla deme! Evet biliyorum bu çok önemli ve bir o kadar da  anlamlı bir söz ama ya bir gün gerçekten imkansız bir şeyle karşılaşırsan. Ya bir gün zekanla veya gücünle çözemeeceğin bir sorunla karşılaşırsan..." dediğinde boş anıma gelmiş olacak ki

"Asla öyle bir sorunla karşılaşmayacağım." dedim.

"Bana "asla, asla deme" diyene de bak sen." diye alay etti. Haklıydı aslında ama sinirlenmiştim. O da bunu fark etmiş olacak ki sustu.

"Her neyse Beril' e söyle şu Çağın mıdır nedir onu bulsun bana. Şu bisikletçi çocuk, o yapabilir ödevleri." dedim.

"Demek ödevleri inek çocuğa yaptıracaksın ha... Güzel fikirmiş ama kabul edeceğini nereden biliyoruz?" dedi. Sonra söylediğinin saçmalığını fark etmiş olacak ki

"Ne diyorum ben? Tabi ki kabul edecek. Bu komikti." dedi ve arkasından hafif bir kahkaha attı. Aslında Erva oldukça neşeli bir kızdı ve eğlenmeyi çok severdi. Hatırlıyorum da eskiden gerçekten çok eğlendiğimiz günlerimiz olmuştu. Mutlu günlerimiz... Ama hayat önce bizi birbirimizden ayırdı sonra da güçlü olmaya ve savaşmaya mecbur bıraktı ve biz de olabileceğimizin en iyisi olduk.

-----

Karşıdan bana doğru hızla gelen Beril ve Çağın' ı gördüğümde sırıtmadan edemedim çünkü Çağın' ın suratındaki korkmuş ifade görülmeye değerdi. Geldiklerinde Beril tam ağzını açmış konuşacaktı ki Çağın buna izin vermeden atladı.

"Bakın ben yanlış bir şey yapmadım tamam mı zaten ineğin tekiyimdir yanlış bir şey yapamam ben ancak test sorularında yanlış şıkkı işaretlerim ki övünmek gibi olmasın ama o da çok enderdir." dedi. Bu gerçekten komikti ama ciddi duruşumu bozmamak adına bir  tepki vermedim. Yanlız Erva benim kadar sabredememiş olacak ki kahkahayı basıverdi. Tabi bunun üzerine Çağın' ın "neler oluyor?" bakışlarını görmemek elde değildi. Bir kolumu Çağın' ın omzuna atıp yavaşça yürütmeye başladım onu. Biraz yapılıydı ama benim de ondan geri kalır yanım yoktu o yüzden tuhaf bir görüntü sergilemiyorduk. Dürüst olmak gerekirsse Çağın şu sivilcelerle dolu bir yüzü olan ve neredeyse iskelet halinde olan üflese bir tüy gibi savrulacak bir inek değildi. Gözlükler de yakışmıştı ama bunları asla benim ağzımdan duyamayacaktı.

"Bak bisikletçi çocuk eğer sana bir şey yapacak olsak bunu okul çıkışında ve herkesin içinde yapmazdık en azından 13. cumayı beklerdik." dedim ve duygusuzca bir kahkaha attım. Ben kahkaha atınca Beril ve Erva da gülmüştü ayrıca Çağın' ın gergin kıkırtısı da gözden kaçırılacak gibi değildi. Şu anda filmlerdeki sürtüklerin zayıf çocuğu sıkıştırdıkları sahnenin birebir aynısı gibi göründüğümüzgerçeği de vardı ve bu ergen ötesi görüntüsü beni germeye başladığı için ortamı soğuk ve sert sesimle dağıttım.

"Yeter artık! Erva, sen açıklarsın ama ben bu saçmalığa daha fazla katlanamam." dedim. Her birinin gözündeki saf korkuya şahit olduğum an, uzun zamandır başıma gelmeyen ama ender de olsa yaşadığım bir durumu yaşadım. Korkularından, gücümden, hislerimden zevk alamdım; kendimden, hedefimden şüphe duydum.

Ben hep güçlü olmak istedim ama eskiden, mutluyken ihtiyaç duymuyordum. Peki ya şimdi tüm güç elimdeyken mutluluğumu ger kazanabildim mi yoksa bu hissettiğim sadece tutkunun ve güç arzusunun kör ettiği gözlerimin, beynimin ve kalbimin aynı yanılgıya uğraması mı? İşte bu soru kafamdan asla çıkmadı. Öyle olsa bile mutluluğumun kaynağını kaybettim bir kere. Geri onarılamayacak bir şekilde dağıldı parçalarım bir kez ama bu parçalar eski haline dönemese bile yeni bir bütünün parçaları olabilir mi? Yeniden mutlu olmanın bir yolunu bulabilir miyim? Bu sorular beynimin içini bir kez daha kemirirken biraz kafa dağıtmaya karar verdim. Motoruma atladığım gibi bara sürmeye başladım.

Bara geldiğimde gündüz olduğu için çok kalabalık değildi ve o klasik iğrenç görüntü yoktu ortada. Hani şu kitaplarda ve filmlerde sürekli okuyup izlediğimiz ayak üstü sevişen tipler yoktu en azından ama benim gibi gündüz vakti sarhoş olmaya gelmiş birkaç tipi görebiliyorduk oradan oraya savrulurlerken. Bara oturdum ve barmene seslendim. Yanıma geldiğinde beni zaten tanıdığı için ne istediğimi anlamıştı. Gündüz gözü buraya yanlız geliyorsam fazla bir anlamı olamazdı zaten.

-----

Kaç bardak içtiğimi artık sayamadığım içkilerden sonra sarhoş olduğumu hissetmiyordum yani en fazla çakırkeyiftim. Kolay kolay sarhoş olmayan bir bünyem vardı ama şu an sınırda gibi bir şeydim. Birkaç shot atsam kesinlikle sarhoş olurdum. O sırada yanıma yaklaşan Alaz' ı gördüm. Bara geldi ve bir içki söyledi. Kafası dağınık görünüyordu ve beni henüz fark etmemişti ayrıca saat ilerlemiş bar da yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Alaz içkisini içmeye başlamıştı ki beni fark etti. İçkisini de alıp yanıma geldi. İkimiz de sessizce oturuyorduk. Sanki sessizliğimiz oradaki en büyük gürültüyü yayıyordu ve yüm sahte gürültünün içinden sızıp derilerime nüfuz ederken hayatlarımızı yakıyordu. Her şeyi beraberinde götürecek, tüm sorunları bir süreliğine yok edebilecek muzieyi içkilerimize katıyordu. Oan ikimiz de elimizdeki bardakları kafamıza diktik ve tek yudumda ne varsa bitirdik. Bardağı tezgaha koyduğumuzda verdiğimiz nefesle sorunlarımız da kısa bir süreliğine yok olmuştu sanki. O sırada çalmaya başlayan bir şarkı daha doğrusu birden fazla şarkının birleşmiş olduğu bir mash up kulak zarlarımızı titreştirmeye ve her şeyi dansa bırakmaya zorladı. Ne olduğunu anlayamadan kendimi pistte buldum. Alaz ve ben... Dans ediyorduk. Daha önce hiçbir şekilde öğrenmediğim veya görmediğim bir koreografiydi ama hareketlerimiz gözlerimizin aksine uyumluydu. Gözlerimiz birbirinden kaçarcasına asla karşı karşıya gelmezken bedenlerimiz sanki ikinci yarılarını bulmuş gibi bir uyum içinde hareket ediyor, herkesi her şeyi unutturuyor ve ortada sadece bizi, şarkıyı, ritmini ve tüm bunların muhteşem bir ahenk içindeki uyumunu bırakıyordu.

Saatler ilerledi, insanlar geldi, gitti, bar doldu, insanlar sarhoş oldu,biz dans ettik ve dünya döndü. Saatlerce dans ettik sanki kör kütük sarhoş değilmişcesine ve en ironiği de tek kelime konuşmamış olmamızdı. Kelimeler yetersizdi sanki ve ne söylersek söyleyelim asla uygun olmayacaktı. Kelimelerimizle değil figürlerimizle konuşuyorduk sanki başka hiçbir şeye ihtiyacımız yokmuş gibi. Sonunda ikimiz de tam anlamıyla bittiğimizde oraya, dans pistinin tam ortasına dizlerimiz üzerine yığıldık. Bir yandan nefeslerimizi düzene sokmaya çalışırken konuştum.

"Böyle dans edebildiğini bilmiyordum." Bana baktı. Şaşırmıştı ama neye? O an fark etmiştim de ilk kez kelimeleri kullanmamızın yanı sıra, aynı zamanda ilk kez göz göze gelmiştik o gece.

"Neden şaşırdın?" diye sordum. ana cevap vermedi. Bir cevap da beklememiştim gerçi öylesine bir insana sorduğum öylesine bir soruydu. YAvaşça ayağa kalktık ama sanki az önce bir bedende dans eden biz değilmişiz gibi uzak ve bir o kadar da yakındık. Atmosferdeki o hava kaçınılmazdı ama aynı zamanda çok iticiydi. Ordan ayrıldım. Tam motoruma gidiyordum ki sarhoş bir şekilde süremeyeceğimi fark ettim. Aslında kendimdeydim ama durdurulursam gecenin bu saatinde korkutabileceğim bir polis çıkmazdı karşıma. Yürümeye başladım zaten evim çok uzak değildi sadece şehirin merkezinde olmadığı için biraz ıssızdı.

Yürüken arkamdan gelen hışırtılarla tetikte duruyordum aynı zamanda. Karanlığı en yakından tanıyanlardan biriydim ve başıma gelebileceklerin sonuna kadar farkındaydım. En basitinden şu an arkamdan bana laf atan ayyaşlar çok küçük bir örnekti. Beni takip edeceklerini anladığımda ilk köşeden döndüm ve tetikte beklemeye başladım ama rahat ve korkusuz duruşumu bozmamıştım. Bu gibi durumlarda o hızlı hızlı yürüyüp kaçmaya çalışan aptal kız olamam. Madem gücüm var kullanmalıyım onu. Çok geçmeden onlar da köşeyi dönmüştü ve beni arkama bakmadan koşarak kaçmakta değil de durmuş onları beklerken görünce afallamışlardı. En öndeki bana doğru yaklaştığında hiçbir tepki vermedim önce. Ama şimdi onları benzetmessem sonra kendimi zor durduracağımı biliyordum. Yine de sadece bekledim.

"Beklediğine göre senin de niyetin var bebeğim..." dediğinde daha fazla dayanamadım ve suratının ortasına yumruğumu geçirdim. Hemen diğer ikisi iki atılıp beni iki kolumdan duvara sabitlediler. Artık başkanları olduğuna emin olduğum ve biraz önce neredeyse burnunu kıracağım çocuk bana doğru yaklaşıp

"Sert kızsın ama sayıca üstünüz bebeğim kusura bakma." dediğinde alay ve kibir dolu bir kahkaha patlattım. Bu hareketim karşısında oldukça şaşırmış ama karanlık  ve tam seçemediğim yüzlerine tek tek bakıp en son başkanlarına dönerek

"Sizin gibi itlerin sürüsünü tek başıma halledebilirim. Beni küçümsememenizi öneririm. Şimdi o kokuşmuş siklerinizi ağzınıza tıkmadan def olup giderseniz sizin yararınıza olacağını size temin ederim." dedim. Önce afallayan yüzünün yavaş yavaş alaylı bir hal alışını izledikten sonra tıpkı onunki gibi bir gülüş takınıp kollarımı tutan çocuklardan birinin aletine tekme atıp bir elimi boşa çıkardım. Hamle yapmaya çalışan çocuklardan birini yakasından yakalayıp diğer kolumdakine savurdum. Diğer elim de serbest kalınca elime hangisi geçtiyse kafasını duvara çarptırdım. Tam arkamı dönerken biri bana vurdu ve duvara çarptım. Muhtemelen kaşım yarılmıştı. Hissettiğim ve kaşımdan yanağıma süzülen sıvı sıcaklık da bunu onaylar biçimde yüzümün yarısını neredeyse kapladığında alimin tersiyle gözüme yakın kısmın kanlarını sildim. Elimdeki kana bakıp daha çok hırslandığım ve fırtına öncesi sessizliğin yaşandığı o anda karşımda üç kişi vardı ve başarabileceğimi düşünüyordum. Ani bir atakla birinin karnına tekme attım o geriye savrulurken hemen yanındakine saldırdım ama diğeri bana yumruk atmıştı. Birkaç adım tökezledim ama dengei sağlayıp doğruldum. Bana yumruk atanın başına doğru bir tekme savurduğumda yere yığıldı ve muhtemelen bayıldı ama aynı zamanda karın boşluğuma darbe almıştım. Nefes almakta zorlanırken bunu başarabiliceğimin ama aynı zamanda sınırda olduğumun farkındaydım. Neyim var neyim yok kullanmalıydım ve iki kişi vardı karşımda. İkisinin arasında girdim ve yüzümü başkanlarına çevirdim. O bana atak yaptığında arkamdaki çocuğun omuzlarına doğru ters takla attım. Ellerimle omuzlarının üstünde dengemi sağlamıştım ama çocuk hazırlıksız olduğundan dizlerinin üstüne düşmüştü. Doğal olarak bana atmaya çalıştığı yumruk arkadaşının suratına gelmişti. O çocuk da bayılırken geriye sadece başları ve ben kalmıştık. Bu çocuğa başkanları dışında bir şey söylesem çok güzel olacak aslında. Her neyse...

İkimiz de sınırlarımızı zorluyorduk bunu hissediyordum. Birbirimize karşı dururken üzerimde bugünün yorgunluğu vardı. Yumruk atmaya çalıştığında sağa doğru eğilerek yumruktan kaçtım ve bileğini yakalayarak onu havada döndürüp yere çarpmasını sağladım. Ayağa kalktığında arkasına geçip dizlerinin arkasına tekma attığımda dizleri üstünde yere düştü ama o da karın boşluğuma vurmuştu. Nefes almak bu kadar zor olmamıştı daha önce. Son bir güçle kafasını tuttuğum gibi dizime geçirdim ve ikimiz birlikte yere düştük. Yüzümdeki kurumuş kanın üstüne yan düştüğüm yer yüzünden tekrar patlayan kaşımın yeni ve taze kanı eklendiğinde gözlerim kararırken son hissettiğim ağzımdaki bana haz veren metalik tattı.

Fortsett å les

You'll Also Like

236K 12.2K 44
Alya özer (asil ) küçük yaştan beri ailesinin intikamı için yanıp tututuşur tam herşey bitmişken gerçek ailesi ortaya çıkar.
36K 1.7K 18
Tesadüfen yolları kesişen avukat kızın ve askerin yaşadıkları zorluklar, aynı zamanda beraber geçirdikleri güzel vakitler... Kitaptaki olayların hiçb...
174K 818 6
!!! KİTAPTA BOLCA SMUT BULUNUR !!!
23.8K 1.4K 25
Bir suçlu ile mektup arkadaşlığı...