SOĞUK SEMT

By ElaSelviNur

183K 10.1K 2.6K

Sessizlik. Burda öyle bir sessizlik vardı ki; Rüzgâr olduğunda sallanıp, dalına tutunamayan yaprağın yere dü... More

❌ 1. BÖLÜM ❌
❌ 2. BÖLÜM ❌
❌ 3. BÖLÜM ❌
❌ 4. BÖLÜM ❌
❌ 5. BÖLÜM ❌
❌ 6. BÖLÜM ❌
❌ 7. BÖLÜM ❌
❌ 8. BÖLÜM ❌
❌ 9. BÖLÜM ❌
❌ 10. BÖLÜM ❌
❌ 11. BÖLÜM ❌
❌ 12. BÖLÜM ❌
❌ 13. BÖLÜM ❌
❌ 14. BÖLÜM ❌
❌ 15. BÖLÜM ❌
❌ 16. BÖLÜM ❌
❌ 17. BÖLÜM ❌
❌ 18. BÖLÜM ❌
❌ 19. BÖLÜM ❌
❌ 20. BÖLÜM ❌
❌ 21. BÖLÜM ❌
❌ 22. BÖLÜM ❌
❌ 23. BÖLÜM ❌
❌ 24. BÖLÜM ❌
❌ 25. BÖLÜM ❌
❌ 26. BÖLÜM ❌
❌ 27. BÖLÜM ❌
❌ 28. BÖLÜM ❌
❌ 29. BÖLÜM ❌
❌ 30. BÖLÜM ❌
❌ 31. BÖLÜM ❌
❌ 32. BÖLÜM ❌
❌ 33. BÖLÜM ❌
❌ 34. BÖLÜM ❌
❌ 35. BÖLÜM ❌
❌ 36. BÖLÜM ❌
❌ 37. BÖLÜM ❌
❌ 38. BÖLÜM ❌
❌ 39. BÖLÜM ❌
❌ 40. BÖLÜM ❌
❌ 41. BÖLÜM ❌
❌ 42. BÖLÜM ❌
❌ 43. BÖLÜM ❌
❌ 44. BÖLÜM ❌
❌ 45. BÖLÜM ❌
❌ 46. BÖLÜM ❌
❌ 48. BÖLÜM ❌
❌ 49. BÖLÜM ❌
❌ 50. BÖLÜM ❌
❌ 51. BÖLÜM ❌
❌ 52. BÖLÜM ❌
❌ 53. BÖLÜM ❌
❌ 54. BÖLÜM ❌
❌ FİNAL ❌
❌ GAZEL ARSLANOĞLU ❌
❌ GİRAY DEMİRSOY ❌

❌ 47. BÖLÜM ❌

1.2K 90 26
By ElaSelviNur

Palylist: Model -  Antidepresan Gülümsemesi

GAZEL'İN  ANLATIMINDAN;

Yavaş yavaş sona yaklaştığımı hissediyordum. Duygularımın yavaş yavaş yerine geldiğini hissediyor gibiydim. Aslında korkmuyor değildim. Onca yıl  duygularımdan yoksun bir şekilde yaşamıştım şimdi birden etrafımdaki şeyleri hissetmek ister istemez gözümü korkutuyordu.

Birazdan olacaklardan da korkuyordum. Göreceğim veya okuyacağım şeylerden deli gibi korkuyordum. Kalbim göğüsümde değil de boğazımda atıyordu. Kulaklarım uğulduyor, ara sıra gözlerim kararıyordu. Başıma kesik kesik gören keskin ağrılar beni zorlarken tüm bunları göz ardı edip hemen önümdeki eski evimize girdim.

Kapıyı elimdeki anahtar ile açarken tozlu ve eski eve girdim. Amcam olanlardan sonra buraya hiç uğramamış olmalıydı. Kapıyı ardımdan kapatıp anahtarı cebime koydum ve evin içinde ilerlemeye başladım. Her şey yerli yerinde duruyordu. Hiçbir şeye dokunulmamıştı. O lanet gün nasılsa şimdi de öyleydi. Yemek masası üzerinde duran tabaklar tozdan renk değiştirmiş, beyaz örtü gri rengini almıştı. Ahşap rengi olan yerler ise tozdan ve kirden görünmüyordu. Evin bazı yerlerini örümcek ağları bağlamış ve duvarları rutubet tutmuştu. Salondan ayrılıp yavaş yavaş üst kata çıktım. Merdiven trabzanları üzerinde küçük örümcekler dolanırken merdivenlerde de aynı kirlilik devam ediyordu. Annemin büyük bir özenle diktirdiği perdeler yıpranmış ve kirlenmişti. Üst kata geldiğim gibi önce kendi kaldığım odaya girmiştim.

Siyah. Simsiyahtı her şey. Tıpkı o zamanlarda da şimdi de olduğu gibi, her şey siyahtı. Benim hayatımda hiçbir zaman beyaza yer yoktu. Griye bile yer yoktu benim için. Ya siyah olacaktı ya da hiç olmayacaktı. Siyah ahşap kapımı sonuna kadar açmış öylece etrafa bakıyordum. Siyah çarşafları olan yatağımın üzerinde örümcekler dolanırken tavanın köşelerinde yine örümcek ağları vardı. Yerdeki siyah tüylü halım tozdan grimsi bir renk almıştı. Yatağımın hemen karşısındaki kitaplığımın bir tarafı çökmüş, birkaç kitap da yere düşmüştü. Daha fazla kalmamaya karar verip odadan çıktım. Koridorun sonuna doğru ilerlerken alnımdan akan terleri hissediyordum. Anne ve babamın yatak odasının kapısı aralıklı, o gün olduğu gibi. Kapıyı yavaşça itip içeriye girdim. Bir an gözümün önüne gelen görüntüler ile olduğum yerde kalakaldım. Babam annemi ve o adamı alınlarından vurmuş öylece onlara bakıyordu sonra birden benim olduğum yere baktı.

Gördüm. Her şeyi gördüm o gözlerde.

Öfke.

Nefret.

Yenilmişlik.

Hayal kırıklığı.

Korku.

Endişe.

Bütün kötü duygular babamın gözlerinin içindeydi ve ben bugün burda tüm o duyguları görmüş hatta hissetmiştim.  Babam elindeki silahını beline koyup benim olduğum yere doğru yaklaştı ve tam karşımda durdu.

"Gazel, benim küçük prensesim senin ne işin var burda?"

Benimle konuşuyordu ama nasıl? Nasıl bir şeyin içindeydim ben?

"Kızım, neden burdasın? Neden bu harabenin içindesin kızım?"

Bir an kendimi sorguladım. Benim ne işim vardı ki burda? Ben ne yapmaya gelmiştim buraya?

"Benim güzel kızım, bu gözlerindeki duygu da neyin nesi? Ne oldu benim küçük kızıma? Ne yaptılar benim küçük prensesime?"

Gözlerim dolmuştu. Nefesim kesilmişti. Konuşmak istesem de harfleri birleştiremiyordum. Tanrı aşkına neler oluyordu burda?

"B-baba?"

Dudaklarımdan fısıldar gibi firar eden kelimeyle babam yavaşça gülümsedi. Elini bana doğru uzatıp yanağıma koydu ve okşadı.

"Söyle güzel kızım, söyle neler oldu sana böyle?"

Gözümdeki yaşlar hızını arttırmış birbir dökülmeye devam ediyordu.

"B-baba, benim c-canım çok y-yanıyor."

Babamın gözlerindeki şefkat bir kez daha yakmıştı canımı. Öyle güzel bakıyordu ki bana, bunu hiçbir kelime ile dile getiremezdim. Bir babanın kızına böyle bakması hiçbir şeye değişilmezdi. Ister yerle gök bir olsun, ister iki gezegen birleşsin yine de bir babanın şefkati edemezdi.

"Ah benim güzeller güzeli kızım. Bu dünyanın yükü omuzlarını parçaladı biliyorum. Iki büklüm etti seni acıdan ama yine de sesini bile çıkartmadın biliyorum."

Kafamı küçük bir çocuk gibi salladım.

"Içim acıyor baba, çok acıyor."

Ben artık deli gibi ağlamaya başlamıştım. Babam diğer elini kısa saçlarımın üzerine koyup yavaşça saçlarımı okşamaya başladı.

"Zaman. Zaman tanı kendine güzel kızım. Gün gelecek konuşmak yerine susmanın, yaklaşmak yerine mesafe koymanın, beklemek yerine unutmanın seni daha az incittiğini öğreneceksin. Işte o zaman güçlü olacaksın."

Babam önce saçlarımdaki elini daha sonra da yanağımdaki elini çekti. Telaşla ona doğru yaklaşmıştım ama o da aynı şekilde geri gitmişti.

"Gitme baba, beni yine yalnız bırakma. Ben çok özledim seni."

Babam kafasını iki yana sallarken yavaşça bana arkasını dönmüştü.

"Baba ne olur gitme. Yalvarırım sana gitme. Istediğin her şeyi yaparım. Seninle oturur saatlerce, günlerce hatta haftalarca hiç susmadan konuşurum. Yeter ki gitme sen baba!"

Dinlemedi beni. Arkasını dönmüş ve gitmişti. Gözlerimin önünde büyüyen beyaz ışık ile gözlerimi kapattım ve ağlamaya devam ettim. Ağlayışlarım hıçkırıklara dönmüş sonrasında ise çığlıklara dönmüştü. Büyük bir yenilgi ile yere çökmüştüm. Önümde kanlı çarşaf, arkamda geçmiş, omuzlarımda ise dünyanın yükü vardı. Ellerimi yumruk olurken sinirle yere vurmaya başladım.

Siz de ağlıyor muydunuz benimle? Yoksa sizde mi yalnız bırakmıştınız beni? Yine mi yalnız kalmıştık?

Elimden akan sıcak sıvıyı hissetsem bile durmadım. Yere ne kadar vurdum, elimi ne kadar berbat hâle getirdim, ne kadar ağladım bilmiyordum. Tek bildiğim kalbimde açılan kocaman boşluktu.

Yerden zorda olsa kalkıp odayı aramaya başladım. Anneme dair bir şeyler arıyordum. Onu arada sırada bir deftere bir şeyler yazarken görüyordum. Günlük tutuyordu ve benim o günlüğü bulmam gerekiyordu. Benden, beni öldürecek kadar olan nefretinin nedenini merak ediyordum.

Hiçbir şey bulamamıştım. Odayı hatta evi alt üst etmiştim ama tek bir şey bile yoktu. Bir anda aklıma gelen şeyle telefonumu çıkarıp amcamı aradım.

"Efen-"

"Amca bizim eskiden evde çalışan bir kadın vardı. O yaşıyor mu, bir bilgin var mı?"

Amcam duraksadı. Yanındaki sesleri duyabiliyordum. Evdeydi.

"Yaşıyor. Sen ner-"

"Onu bana bul. Bu akşam onunla konuşmak istiyorum."

Bir şey demesine izin vermeden telefonu kapattım ve evden çıktım. Kapıyı kilitleyip Korel'in arabasına bindim. Alışverişten sonra arabasını almış onu da kovmuştum. O kabindeki tüm elbiseleri denemiştim ama o piç her birine bir şey bulmuş ve beni süründürmüştü. Arabayı amcamın evine doğru sürerken şu anda tek istediğim birkaç saatlik uykuydu.

Önümdeki büyük kapı iki yana açılınca bahçeye girip garaja indim. Arabayı durdurup inerken anahtarı da alıp elimde çevirmeye başlamıştım. Elimdeki kurumuş kan yüzünden ellerim yapış yapış olmuştu ama bu da umrumda değildi. Evden gelen seslere bakılırsa herkes evdeydi. Kapının önüne gelmem ile evdeki çalışan kadın kapıyı açmış ve geçmem için yer açmıştı. Içeriye girip salona geçerken elimdeki anahtarı Korel'in kafasına atınca hepsi bana bakmıştı.

"Nerdesin lan sen kaç saattir?"

Abim bağırarak yerinden kalkınca elimi kaldırıp onu durdurdum. Ağladığım için felaket bir şekilde başım ağrıyordu bir de onu hiç çekemezdim.

"Bağırma. Ben uyumaya gidiyorum sonra kalkıp davet için hazırlanırım."

Abim hızla yanıma gelirken havadaki elimi tuttu.

"Ellerine ne oldu Gazel böyle?"

Ellerimi ellerinden çekip sakince nefes çektim içime.

"Bir şey yok. Lütfen rahatsız etmeyin beni."

Abim gözlerimin içine dikkatle bakarken ağladığımı anladığını biliyordum. Arkamı dönüp merdivenlerden çıkıp kaldığım odaya girdim. Kapıyı arkamdan kapatıp ayağımdaki ayakkabıları çıkardım. Yataktaki yorganı kaldırıp altına girdim. Yorganı boğazıma kadar çekerken cam tarafına dönmüş dışarıyı izliyordum. Elimdeki kan izlerinin yorgana bulaştığını bilsem de umursamadım ve yavaşça gözlerimi kapattım.

Saçlarımda hissettiğim el ile aniden gözlerimi açıp eli bileğinden yakalayıp kendimden uzaklaştırdım. Arkamı döndüğüm gibi bana şaşkınlıkla bakan abimi görmem bir olmuştu. Nefesimi dışarıya verip yattığım yerde doğruldum ve sırtımı ona dönüp oturmaya başladım. Abim yataktan kalkarken ne yapacağını bekledim. Banyodan gelen su sesi ile kaşlarımı çatarken benim odamda banyo yapacağı düşüncesini kafamdan attım. Sancar Arslanoğlu asla başkasının evinde ve odasında  banyo yapmazdı. Abim karşımda durup diz çökünce ona baktım.

"Hadi kalk. Önce güzel bir duş al sonra da hazırlan. Ellerini pansuman etmek için geleceğim sen elleme."

Başımı sallayınca o da kalkıp odadan çıkmıştı. Dediğini yapıp ayağa kalkıp banyoya yürüdüm. Üzerimdekileri çıkarıp kirli sepetine atarken kabinin içine girmiştim. Su saç diplerime çivi gibi saplanırken gözlerimi kapattım  ama dışardan duyduğum şeyle açmam bir olmuştu.

"Gazel, keyif yapmayı kes de çık artık. Daha hazırlanacaksın."

Korel dışarıda anırırken kabinin kapısını açtım.

"Korel, siktir git şuradan. Yemin ederim çıkarsam bıçaklarım seni!"

Ses anında kesilirken kabinin kapısını kapatıp hızla yıkanmaya başladım. Eklem yerlerim acıya acıya duşumu alıp suyu kapatıp çıktım. Havlu ile vücudumu kurutup vücut kremini alıp vücuduma güzelce sürdükten sonra aynanın önündeki makyaj malzemelerine göz attım. Yüzüme krem sürüp banyodan çıktım.

Giyinme odasına girip siyah iç çamaşırımı giyip bornozu tekrar üzerime giydim. Banyoya tekrar gidip  saçlarımı tarayıp kurutmaya başladım. Saçlarıma bandana takıp önüme gelmesine engel olduktan sonra makyaj bazımı güzelce yüzüme sürdüm. Bileğime sıktığım kapatıcıyı güzelce sürüp yüz hatlarını da daha belirgin hâle getirdim. Ebisem yeterince iyi olduğu için dudaklarımı sade bırakacak, gözlerimi ön plana çıkaracaktım. Gözlerimi siyah ağırlıklı bir makyaj yapıp dudaklarıma nude rujun ardından parlatıcı sürdüm. Makyaj sabitleyiciyi yüzüme sıktıktan sonra saçımdaki bandanayı çıkarıp saçlarıma fön çektim. Odaya tekrar dönerken kapıyı açıp bağırdım,

"Abii!"

Pusat odasının kapısından kafasını çıkarıp bana bakarken göz devirdim.

"Sen niye bakıyorsun Pusat?"

Bu sefer kaşlarını o çatmıştı.

"Ne demek ne bakıyorsun, ben de senin abinim."

Ona dil çıkarırken abim odasından çıkıp bana doğru yürümeye başladı. Altındaki siyah kumaş pantolon ona biçilmiş kaftan gibiydi. Üzerinde beyaz gömlek üzerinde siyah ceketi ile harika duruyordu. Kasları adeta 'ben burdayım' diyordu.

"Hey! Kaslarını çek de seni göreyim."

Bu dediğime gülerken ben de güldüm. Odama girince ben de gidip yatağa oturdum. Elindeki ilk yardım çantası ile yanıma oturup çantayı açtı. Çıkardığı batikon ile yaraları temizleyip gazlı bez ile eklem yerlerimi örttü. Bezlerin üzerine beyaz bandajları dolayıp güzelce bağladı. Ellerimi geri çekecekken izin vermedi. Ellerimin ikisini öpüp dizlerimin üzerine bıraktı. Çantayı toplayıp ayağa kalktı.

"Bir daha böyle bir şey istemiyorum Gazel. Sen benim için önemlisin, hep de öyleydin. Kendine dikkat et. Hadi şimdi hazırlan ve aşağı in."

Başımı sallayıp giyinme odasına girdim o da çıkmıştı odadan. Korel'in seçtiği siyah simli elbiseyi dikkatlice üzerime geçirdim. Dediği gibi, göğüs dekoltesi yoktu ama sırt dekoltesi bir hayli fazlaydı. Ayağıma siyah tek bant ayakkabılarımı giyerken sağ bacağımdaki derin yırtmaç bir kez daha gözler önüne serilmişti. Yan tarafımdaki fermuarı kapatıp boy aynasının önüne geçtim. Üzerime tam oturan elbise beni olduğumdan çok daha güzel göstermişti. Sırtımdaki dekolteden dövmelerim görünürken gülümsedim. Elbise boğazıma kadar geliyordu ve kolları uzundu. Arkası biraz daha uzun olan elbiseden gözlerimi alamazken gitme zamanının geldiğini biliyordum. Elime yine simli bir siyah çanta alıp içine telefonumu, biraz para ve kredi kartı koymuştum. Unutmadan rujumu da yanıma alırken üzerime sırtımı kapatacak bir sahte kürk giymiştim. Bana oldukça pahalıya patlayan parfümümden birkaç fıslatıp odadan çıktım.

"Lan Gazel hadisene!"

Pusat yine böğürmeye başlarken bende bağırdım.

"Yemin ederim keseceğim seni!"

Sesi kesilirken aşağı indim. Korel ve amcam ıslık çalarken abim ve Pusat ters ters bakıyordu.

"Hadi gidelim."

Abim ve Pusat aynı arabaya binerken, amcam da Korel'in arabasına binmişti. Ben kendi arabama binerken siyah spor arabamı tercih etmiştim.

Sırayla davetin yapıldığı yere gelmiştik. Arabayı durdurup çantamı almış ve inmiştim. Vale yanıma gelirken arabamı aldı ve park etmeye götürdü. Gazetecilerin gözü bize dönerken amcam bizi resim çekilmek üzere tehdit ediyordu. Ona karşı çıkamadığımız için ilkokul çocukları gibi yan yana dizilmiş ve poz vermiştik. Birkaç resmin ardından içeriye girmiştik. Üzerimdeki kürkü girişteki yere bırakıp bana verdikleri kağıdı çantama koydum. Davet kapısı bizim için açılırken en önden amcam girdi. Anında tüm gözler bize dönerken benim gözüm gek bir kişiye odaklanmıştı. Giray. Gözlerinin bana dönmesi ile kaşlarını havaya kaldırırken yanındaki kadını görmem ile benim kaşlarım çatılmıştı.

Kim lan bu yelloz!?

BÖLÜM  SONU❌

Continue Reading

You'll Also Like

484K 28.8K 31
ablasına yazacakken yanlışlıkla dünyaca ünlü boksöre yazan Ahu 💋💋
182K 16.3K 34
Alışılmadık bir aile kurgusudur💥 Bol kahkaha garantilidir💃🏻 Kitaptan küçük bir alıntı⤵️ 🪷 Gözlerime bakmaya devam ederken sordu. "Sen benim kim o...
1.1K 827 55
kaplidio Efsanesinın son kitabıdır... işlenen suçların ödenmesi gereken bedelleri vardır. Fakat nesillerce taşınmış bu bedeli kim ödeyecek? Gerçek s...
1.1M 44.2K 63
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...