Bir Küçücük Civciv | Tamamlan...

By queenofpuskevit

1.9M 105K 11.6K

*Wattys2021 Romantizm Kazananı* Çağlar 27 yaşında, sorumluluk almayı sevmeyen bir adamdı. Abisi ve yengesinin... More

/Giriş/
/Giriş~2/
/1/
/2/
/3/
/4/
/5/
/6/
/7/
/8/
/9/
/10/
duyuru
/11/
/12/
/13/
/14/
/15/
/16/
/17/
/18/
/agape/
/20/
/21/
emir&nilay
/22/
/23/
/24/
/25/
/26/
/27/
/28/
/29/
final ve diğer şeyler
Final/ Part1
Final /Part2
veda
Özel Bölüm/ 1
Özel Bölüm/ 2
duyuru | canlı yayın
Ödüllü Kitabımız Yok Demeyin

/19/

43.6K 3K 509
By queenofpuskevit

ARKADAŞLAR BU BÖLÜME REKOR OY YORUM GELMEZSE BEN DAHA NE YAPAYIM BİLMİYORUM

Yorumlarda çıldırmak serbesttir :)) Yazarken çok eğlendim umarım siz de aynı duyguları paylaşırsınız

İyi Okumalar!

🐣🐣

"Allah belamı versin ki seviyorum!"

Simge, arkadaşına korku dolu gözlerle baktıktan hemen sonra elindeki bardağı sorguladı. Birinin ayık kalması gerekiyordu bu durumda. Bardağı usulca halının üstüne geri bırakırken Eylül'ün kendinden geçmiş bir halde aşkını haykırmasını izliyordu.

Nilay kızın bu haline kıkırdayarak bardağını biraz daha doldurdu. Kendisi de hafiften çakırkeyif olmuştu ama çok şükür aklı başındaydı. Eylül'ü böyle izlerken de oldukça keyif alıyordu.

Yılların içicisi gibi davranan Eylül'ün kafası ise git gelliydi elbette.

Kızları oldukça şaşırtan itirafından sonra çok utanmış ve bu konuyu konuşmak istememişti. Sonrasında dayanamayıp kendi anlatsa da sustuğu 10 dakika için büyük bir takdiri hak ediyordu. Daha sonra Hülya, uyanan Bade ile birlikte komşusuna gitmeye karar vermişti. Kadıncağız torununu doğru düzgün göremiyordu ve kocası evde yokken birkaç saat hasret gidersinler istemişti.

İçmeyi teklif eden ise Nilay olmuştu. Bir anda hepsinin aklına yatan fikirle kendilerini bu halde bulmuşlardı; yerde oturmuş su bardaklarıyla içki içerken. Ve Eylül... Pek de iyi değildi.

"Ama varya aptalım ben! Çünkü ben, yazıyorum bunları anlıyor musun!? Yazdığın, yazdığını sen gerçek hayatta nasıl kullanamazsın ya!?"

Nilay düşünceli düşünceli kaşlarını kaldırdığında Simge köyü yanan muhtar gibi onlara baktı. İkisi de iyi değildi ve onların arasında olmaktan tırsmıştı bir anda.

"İşte insan kendi yediği bokları temizleyemiyor," dedi bilgili bilgili.

"Terzi değil miydi o," dedi Nilay ona bakarken.

"Kim," dedi Eylül merakla geri çekilirken.

"Bokunu temizleyemeyen, terzi değil miydi?"

Eylül kaşlarını çattı sinirle. O neyden bahsediyordu, bu kızın derdi neydi? Sıkıntısını da dinlemeyecekse neden arkadaşı olmuştu?

"Bana ne terzi bokunu temizleyemiyorsa ya? Onun sorunu."

Nilay, mantıklı, dercesine kafasını sallarken Eylül içkisinden bir yudum aldı. Bir an için suratında ağlamaklı bir ifade belirdiğinde Simge hızla omzuna dokundu. Ne olmuştu birden bire? Of cidden kendisi de kafayı çekse olmaz mıydı? Üzerinde çok fazla baskı hissediyordu.

"Ben çok seviyorum Çağlar'ı. Ama ne yapacağım?"

"Bunu bize değil ona söyleyeceksin tabii ki."

"Çok kolaydı çünkü!"

Ve o an, Eylül ağlamaya başladı. Nilay iyi bir dost gibi dudak büzüp ona ulaşmaya çalışırken Simge sabır dilenircesine yüzünü sıvazladı. Tek istediği bu geceyi sağ salim atlatmaktı. Eylül'e yediği bokları anlatırken de oldukça evleneceğini biliyordu ama şu anda hiç ama hiç eğlendiği söylenemezdi.

İşin garip tarafı Eylül gerçekten, salya sümük ağlıyordu.

"Kızım değer mi Çağlar için bu kadar ağlamaya? Adam aşk için dileniyor zaten seni almayacak da kimi alacak?"

Bu harika tavsiyenin kimden geldiğini konuşmaya gerek yoktu.

"Ya başkasını alırsa ama?" Küçük bir çocuk gibi mırıldanan Eylül'e istemeden güldü. Ama bu genç kızın daha şiddetli ağlamasına sebep olduğunda tıpkı Nilay gibi uzanıp bedenini sardı.

"Senden iyisini bulamaz," dedi ikna edici bir tonda.

Eylül kırgınlıkla kafasını iki yana salladı. Bu halde bile kendini affedemiyor, kötü hissediyordu. Ona söyledikleri ve en başında yanında olamayışı ağır geliyordu Eylül'e. Çağlar bir zamanlar vurdumduymaz ve serseri biriydi evet ama bunları da hak etmemişti.

Belki de kendini bu şekilde saklıyordu.

Simge, gerçek anlamda böğürerek ağlayan arkadaşına gülmek ve üzülmek arasındaydı. Onun içten içe dert ettiklerini biliyordu ama bu hali o kadar komikti ki gülmemek elde değildi.

"Benden nefret ediyor. Etmeli de. Pis insanım ben, kötüyüm."

"Kız ben seni yerim." Nilay löp diye kendini Eylül'ün üstüne atınca genç kadın beklemediği ağırlık karşısında dengesini kaybetti ve üstünde Nilay'la birlikte yere yuvarlandı.

"Ohaa Nilay!"

Simge hızla ona atıldı ama tutmak için çok geç kalmıştı. Eylül en altta bir an için kendine gelmeye çalışırken, sersemlemiş halinden kurtulamadı.

"Senin yerinde Çağlar olmalıydı."

"Tövbe Yarabbim," diyerek kalkmaya çalıştı Nilay. Simge onları kendi hallerine bırakıp bacaklarını gövdesine çekerken sırtını da koltuğa yasladı. Tahminen ne zaman sızarlardı? Ya da sızarlar mıydı? Sehpanın üzerinden Nilay'ın telefonunu alıp Emir'e kısa bir mesaj yazdı. Ortamı dağıtmazsa çok fena şeyler olacakmış gibi hissediyordu.

"Benden nefret ediyor," dedi o sırada sarhoş Eylül. Pardon! Bu artık sarhoşluk değildi; küfelik olmuştu! Hâlâ yerde yatıyordu ama bu sefer iki büklüm olmuştu.

"Senden nefret etmiyor," dedi kızın telefonunu aldığı yere geri koyup Eylül'ün pelteye dönmüş vücudunu kaldırmaya çalışırken. Yani Eylül pek zayıf bir kadın sayılmazdı ve alkolden vücudu daha da ağırlaşmıştı.

"Ben ederdim. Niye etmiyor?"

"Seni seviyor çünkü," dedi Simge başından savar gibi.

"Ne? Beni mi seviyor? Çağlar?"

Simge kafasını salladı. Nasıl olsa sabah hiçbir şey hatırlamayacaktı. Şimdilik böyle düşünüp ağlamayı bırakması herkes için en iyisiydi.

"E hani terzi kendi bokunu şey edemiyordu? Etmişim işte!"

"Sen terzi değilsin ki ama," dedi Nilay ağzındaki kocaman yudumu seslice yutarken. Simge de böylesine sarhoş olmak istiyordu çünkü belli ki arkadaşlarının kafaları baya baya gidikti.

O sırada Nilay'ın telefonu çalmaya başladı. Simge anında dikkat kesilirken Nilay da uyuşuk uyuşuk telefonu açıp kulağına götürdü.

"Alooo?"

"Nilay? Hazırlan seni almaya geliyorum."

"Yaaaaa nişanlım! Biraz daha kalsaydım, hemen gelme."

Emir seslice bir iç çekip hemen yanında oturan adama baktı göz ucuyla. Hoparlörde Nilay'ın sesi oldukça iyi yankılanmıştı. Çağlar parmaklarının tersini dudaklarına bastırdı. Anlaşılan birinin kafası uçmuştu.

"Geliyorum ama," dedi uzlaşmacı bir sesle. Aksi bir tavırda bulunsa Nilay'ın onu kapı dışarı edeceğini biliyordu bu yüzden suyuna gitmeliydi. "Evimize gitmek istiyorum. Hazırlan hadi."

Nilay kıkırdayıp hülyalı bir tavırla kolunu sehpaya kaşını da koluna dayadı. "Özledin mi beni?"

Çağlar gülmemek için büyük bir mücadele ediyordu ama Emir dayanamadı. Dudaklarının arasından ufak bir kıkırtı çıkıverdi. Kadinin silueti neredeyse karşısında gibiydi. Telefonun arkasındaki halini görebiliyordu adeta.

"Hmhm, çok özledim güzelim. Hazır ol tamam mı?"

Nilay iç çekti. Bu kabullenişin sesiydi. "Tamammm." Telefonu kapatır kapatmaz bardağında içkisini bitirdi ve kızlara baktı. "Nişanlım beni almaya geliyor."

Eylül olduğu yerde sallanarak ona cevap verirken Simge hiçbir şey söylemedi. Hoş söylese de kimsenin umurunda olmazdı. Hepsi kendi dünyalarına çekilmişti. Nilay olduğu yerde kendini hazırlıyor, Eylül ne boklar yiyeceğini düşünüyordu. Simge'yi tahmin edersiniz; o sadece bu gecenin bitmesini istiyordu.

Çünkü sarhoş olan siz değilseniz o gece tam olarak bir kâbusa dönüşürdü.

Yarım saat sonra Eylül sehpada yarı baygın halde, Nilay da yumruk yaptığı elleriyle yüzünü taşımakla meşguldü. Zil çalınca hızla ayağa kalkmaya çalıştı ama tabii ki bunu becermek için daha az sarhoş olması gerekiyordu. Simge oflayarak kalkıp onu kolundan çekerek kaldırdı.

Kapıyı açar açmaz sevinçli bir nida kopardı Nilay.

"Bugün de birilerinin adına utanacağız belli ki," dedi Simge mırıldanır gibi.

"Dünyanın en yakışıklı nişanlısı!" Kendini bir anda adamın kolları arasına atınca Emir neye uğradığını şaşırdı. Kadını birçok kez sarhoş gördüğü olmuştu ama böylesine lakayt davrandığını ilk kez görüyordu. Çok mu içmişti?

"Güzelim? Bu halin ne? Dert sahibi insanlar bu kadar içmiyor."

Nilay dudaklarını büzdü. Adama sıkıca yapışmış olsa da yüz yüze bakabiliyorlardı. "Eylül'ün morali çok bozuktu. O yüzden içtik. Güzelleşmiş miyim?" Elinin tersiyle saçlarını savurduğunda Çağlar kaşlarını çattı.

"Nesi var Eylül'ün?"

"Aa Çağlar! Var değil yok diyecektin. Olsa niye ağlasın?"

Çağlar mantıklı bir cevap bulamayacağını anlayınca ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi.

"Ben bu sarhoşu götürüyorum kardeşim," dedi Emir kızın ayakkabılarını giymesine yardımcı olurken. "Simge, seni de bırakalım istersen?"

Simge bir an için Eylül'e baktı. Sonra da odaya girmek üzere olan Çağlar'a. Onları bir arada bırakmak ne kadar doğruydu? Hızlı bir hesap yaptı. Eğer burada kalırsa olaylara müdahale edebilir ve Eylül'ü pişman olacağı şeyleri yapmaktan kurtarabilirdi.

Ama diğer yandan bunu yapmak için Eylül'ün başka bir cesur anı olmayadabilirdi. Bu gece geçirecekleri birkaç yalnız saat hayatlarını oldukça değiştirebilirdi.

Yanlış kararı vermemiş olmak için dua etti ve telefonunu kapıp kapıya koşturdu. Hülya Teyzesine kısa bir mesaj attıktan sonra Emirlerle birlikte evden çıktı.

Çağlar da o sırada sehpanın üzerine eğilmiş, kapının kapanma sesini dinlemişti. Eylül uyuyor gibi görünüyordu ve eğer öyleyse onu yerine götürmesi gerekecekti.

"Eylül," dedi kızın sırtına hafifçe dokunurken. Bu kadar içmek için belli bir sebepleri var mıydı acaba?

"Eylül, kalk güzelim. Hadi yatağa götürelim seni."

"Çağlar?"

Eylül kafasını hızla kaldırdı ama başı öyle bir döndü ki bir an için kim olduğunu unuttu sanki. "Of şimdi de hayal mi duyuyorum? Rabbim olmayan şeylerin ızdırabını hep ben mi çekmek zorundayım?!"

Onu ilk kez sarhoş görmüyordu ama şimdiki Eylül'ün diğerlerinden farkı da büyüktü. Daha agresif aynı zamanda daha çekici görünüyordu. Gülümseyerek kızı belinden kavradı ve ayağa kalkması için yardımcı oldu.

"Hadi kalk. Doğru yatağa."

Genç kadın bir anda ellerine sarılınca duraksadı. O an Eylül'ün kalbi duracakmış gibi oldu. Buradaydı. Uğruna saatlerdir konuştuğu adam yanındaydı.

"Buradasın," dedi sevinçle. Sonra kafasını kaldırdı ve görmeyen gözlerle adama doğru şirince sırıttı. "N'aber?"

İçten bir kahkahayla bedeni sarsıldı adamın. Bu kadın gerçekten akıllara zarardı. Her haliyle böyle güzel olmayı nasıl başarıyordu? Çağlar en çok ona laf sokarken hoşlanıyordu Eylül'den. Büyük ihtimalle kendisi onu çoktan kızdırmış oluyordu ve yanakları kızardığında onun sokacak bir laf bulduğunu anlıyordu. Bu izlemesi en keyifli şeydi.

Ama sarhoş halinden aldığı zevk de doruklardaydı. O zaman, kendisini öpme lüksünü gösteriyor, biraz olsun hayallerini destekliyordu.

Kahkahası buruk bir tebessüme dönüştü. "Hadi yatıralım seni koca civciv."

"Yaa," diye kıkırdadı Eylül. "Civciv ailesi olduk."

Sarsak adımlarla kızı odasına sokmayı başardı. "Tabii ki," dedi onu oyalamak için. "Bize çok yakışıyor değil mi?"

Eylül kafasını salladı. "Aile olmayı seviyorum," dedi yumuşacık sesiyle. Çağlar bunu kastetmemişti ama kızın söylediği çok hoşuna gitmişti. Kızı yatağın ucuna oturtup önünde diz çöktü. Bileğindeki tokayı alıp saçlarını toplamaya çalışırken Eylül'ün ne kadar da yakınında olduğunu göz ardı etmeye çalışıyordu.

Ancak Eylül'ün pek de öyle bir planı yoktu. Günlerdir aklından çıkmayan adam yanı başında saçlarını topluyordu. Kokusunu, tenini ve nefesini hissedebiliyordu. Buradaydı ve Eylül o an her şeyi bağıra çağıra anlatmak istedi o an. Onu ne kadar sevdiğinden bahsetmek; bunca zaman kör olduğu için de özür dilemek istedi.

Saçma ön yargıları yüzünden Çağlar onu affeder miydi bilmiyordu ama denemek istiyordu. En azından çabalardı.

Adam ona hiç bakmadan saçlarını toplamaya çalışırken avuçlarını çenesine bastırıp bakışlarını kendisine çekti. Çağlar'ın hareketleri bıçak gibi kesilmişti bir anda.

Eylül ona böyle anlamlı ne zaman bakmıştı en son? Kaç yıl önceydi? Aynı senaryoyu tekrar yaşıyormuş gibi hissediyordu ama bunu istediğinden emin değildi. Çünkü sonu hiçbir zaman onun istediği gibi bitmiyordu.

"Eylül," diye uyardı hemen araya girmek isteyen bir sesle. "Kafan yerinde değil. Hadi yatıralım seni."

Kafasını salladı Eylül. Yatmak istemiyordu. Yapmak istediği şeyler çok daha farklıydı. Ama Çağlar'ın ondan kaçmaya çalıştığını anlayacak kadar da kafası yerinde değildi.

Dudaklarını adamın dudaklarına bastırdığında tekrar nefes aldığını hissetti. Burada, bu dudaklara dokunması gerekiyordu. Çağlar bedenini iki yanından tutup kızı uzaklaştırmaya çalışsa da Eylül ona sıkıca sarılmıştı.

Bu, Çağlar için ölmekten de beter bir durumdu.

Yıllar önce, henüz çok gençken, Eylül'den ne kadar da etkinlendiğini kendine hatta Arda'ya itiraf etmişti. Kadının düşündüğü gibi hovarda, her gün başkasıyla eğlenen bir tip hiç olmamıştı. Sadece biraz kafası uçarı ve serseriydi o kadar. Ama Eylül böyle düşünmüyordu. Kızın ondan haz etmediğini, onu hep tehlike olarak algıladığını biliyordu.

Bu kendisini durdurmak için bir sebep olamazdı. Çünkü dışarıdan nasıl göründüğünü biliyor ve kıza hak veriyordu. Yaşananlardan sonra Eylül'ün kendisinden etkinlendiğini duymak tabii ki hoşuna gitmişti. Ama ondan uzak durmak zorunda olduğunu da anlamasına sebep olmuştu.

Evet, Eylül ondan etkileniyordu ama kafası yerine gelince daha fazla kaçacaktı. Onu zorlamak istemedi, peşinden gitmedi. Eğer bir şey olacaksa beklemeye de razıydı. Nitekim kız bu yıllar içerisinde hayatına kimseyi almamıştı.

Ve şimdi... Çağlar onun garip davrandığını ilk andan anlamıştı. Sürekli bir araya gelmeleri ve Bade'nin kendilerinde bir şeyleri değiştirmesi onun fikirlerini başka yönlere savurmuştu hiç şüphesiz. Çağlar bundan dolayı mutluydu. Eylül ona gelirse seve seve koşardı ve bunu itiraf etmek biraz komikti.

Elinin altındaki bedeni sıkıca kavradığında Eylül'ün yakınması ağzının içinde kayboldu. İlk dokunuşun masum etkisi ortadan kalkmıştı. Eylül daha fazlasını istiyordu. Parmaklarını Çağlar'ın saçlarının arasından geçirip kendini öpücükte daha çok kaybederken bir anda dudakları ayrıldı.

İkisinin de kalbi ağızlarında atıyordu sanki. "Uyuman lazım," dedi Çağlar. Ne yapıyordu burada? Kızın aklı başında değil sik kafalı, diye geçirdi içinden. "İkimizi de zor durumda bırakma güzelim. Kalk." Eylül titreyen bacaklarının üstünde onun yardımıyla dururken Çağlar yatağı açıp kızı içine bıraktı.

"Sen de gelsene," dedi Eylül şirince. Piçliği tutsa yarın Eylül'e tüm bunları anlatır, onun yakınmalarını dinlerdi. Ama bunu en az kadın kadar o da istiyordu bu yüzden itiraz etmedi. Kızın tek kişilik yatağında yanına uzanmaya çalışırken Eylül üst bedenini kendisininkinin üstüne attı. İtiraz etmeden sıkıca sardı kızı.  En azından bu gece için sınırlarını bir kenara bırakabilirdi.

Eylül aptal aptal kafasını yukarı kaldırdı ve birkaç saniyeliğine adamın dudaklarına tekrar öpücük bıraktı. Utanma hissini bir kenara atmıştı sanki. Karşısında, karanlıktan siyah görünen gözlere dikti bakışlarını. "Seni öpmeyi çok seviyorum," diye fısıldadı.

Parmak uçlarını adamın teninde gezdirirken göz temasını kesmedi. "Dudaklarına dokunmayı ve tenini hissetmeyi sevdiğim kadar çok hem de."

Kafasını daha fazla ayakta tutamadı ve alnını adamın çenesine yasladı.

"Ha siktir ya," diye mırıldandı. "Ben baya baya etkileniyorum senden."

Çağlar, anın getirdiği dejavu hissinden kurtulmak için güldü. Tarih gerçekten kendini tekrar ediyor gibiydi. Yarın olduğunda Eylül ondan nasıl kaçacaktı merak etti. Belki de hatırlamazdı bile.

"Bu sözleri ayık kafayla söylediğini duyabilecek miyim acaba?"

Eylül, adamın kollarında kıkırdayıp uyku pozisyonuna geçti.

Çağlar'ı nasıl bir cehenneme attığını ise elbette bilmiyordu.

🐣🐣

NASIL NASIL NASIL?

Bayıldınız değil mi? Biliyorum 😅

Siz bir de sonraki bölümü görün 🙃🤭

En çok hoşunuza giden yer neresiydi?

Sizce bizi daha neler bekliyor?

Bulacak mıyız mutlu sonu?

Continue Reading

You'll Also Like

5.6K 1.9K 19
Değerli Bacım; Ümmet-i Muhammed'in diğer kadınlarına öncülük etmek ister misin? Eğer cevabın "Evet" ise, o zaman güzelce oku ve titizlikle yerine ge...
8M 374K 65
"İkimizde biliyoruz ki, er ya da geç benimle evleneceksin. Ve bu zorunluluktan olmayacak!" "Başlangıç: 12 HAZİRAN 2016 Bitiş: 18 EKİM 2019" ...
733K 37.7K 26
"Yıllarca bekledim."dedi yenilmiş sesi. Gözlerimi karşımdaki kalabalıktan alıp yanımda ezilmiş adama çıkardım. "Sevmeni bekledim. Benim gözlerim hep...
1.8M 90.2K 100
İhtimaller diyarı halime gülerken, sen o bileğine ne güzel yakıştırdın düşlerimi...