deniz kızı ile sarhoşlar masa...

By mysaddnestear

269K 10.3K 12.9K

[tamamlandı] "Ne yapmamı istiyorsun Domenic, sana abi dememi falan mı? Cidden bunu mu istiyorsun benden?!" "E... More

1| BAŞLANGIÇ
2| SARHOŞ
3| YAKINLAŞMA
4| TEHDİT
5| YAKALANMA
6| İTİRAFLAR
7| GECE
8| BAR
9| SOHBET
10| AİLE
11| DENİZ
12| OKUL
13| YÜZLEŞME
14| KIRIKLIK
15|TERAS
16| ANLAŞMA
17| ŞARKI
18| BEBEK
19| KONUŞMA
20| TERCİH
21| SORGU
22| KARŞILAŞMA
23| HİSLER
24| ÇİÇEK
25| KARAR
26| KUTLAMA
27| HASTA
28| YEMEK
29| ANI
30| ÖFKE
31| KISKANÇLIK
32| GÖRÜŞME
33| KARAR
34| ENDİŞE
35| HEYECAN
36| YENİ YIL
38| İHALE
39| PARILTI
40| SÜRPRİZ
41| ŞAŞKINLIK
42| HİZMET
43| SONUÇ
44| HAMİLE
45| İLGİ
46| TEKLİF
47| FİNAL

37| KAVGA

3.9K 165 248
By mysaddnestear

Nick'in ayarladığı yeni yıl tatilinden döneli iki gün olmuştu. O kadar harika bir hafta sonu geçirmiştim ki hafızalarımdan silinmeyecek anılara bir yenileri eklenmişti âdeta.

Şimdi ise Claire ile okulun çıkışına doğru ilerlerken sohbet ediyorduk. Daha doğrusu ben ona Nick'in sürprizini anlatıyorum, o da Bash ile yaptıklarını bana anlatıyordu.

Aklıma tekrardan o gün yaptıklarımız gelirken aptal aptal gülümsedim. Birlikte teleferiğe binmiştik ve bir sürü fotoğraf çekilmiştik. Sonrasında Nick mangal yakacağını söylemişti ama yakmaya çalıştığı kömürler et pişirmeye yetecek kadar alev almayınca vazgeçmiştik. En sonunda da yakınlardaki bir restoranda yemeğimizi yiyip gece yola çıkmıştık.

Bir insana basit gelebilecek şeyler bile o kadar değerli anlar gibi gelmişti ki gözüme...

Claire bunları daha sonra detaylı konuşacağımızı söyleyip kızların yanına giderken ben de adımlarımı bahçeye yöneltmiştim. Görüş açıma giren Nick'in arabasıyla genişçe gülümsedim. Varlığı beni mutlu ediyordu.

Ben tamamen ona odaklanmışken bir anda bileğimden tutulup duraksatılmamla bakışlarım ne olduğunu anlamak amacıyla o tarafa çevrildi. Okulun çıkış kapısının önünde beni durdurmasının amacını kendimce anlamaya çalışıyordum. O da bunu fark etmiş gibi konuşmaya başlamıştı.

"Birkaç dakikan var mı Nina?"

Bakışlarım önce hemen ilerideki Nick'in arabasını buldu. Ardından Noah'a çevrildi. Açıkçası şu an onunla muhatap olmak isteyeceğim son şeydi. Hele ki beni Nick bekliyorken.

"Acelem var, Noah. Üzgünüm."

"Sadece birkaç dakika."

Nick'in arabasının kapısının çarpılma sesiyle bakışlarım anında o tarafa kaydığında onun da bir şeylerin ters gittiğini hissetmiş olabileceğini anlamıştım.

Arabadan çıkıp eliyle alnına dağılmış saçlarını geriye atarken buraya doğru gelmeye başlamıştı. Ben de ona dalıp gitmiştim. Üzerine giydiği beyaz gömleği bileklerine doğru hafifçe sıyırmış, gömleğinin yukarıdan birkaç düğmesi onu rahatsız etmemesi için olsa gerek açıktı.

Onu incelemeye o kadar çok dalmıştım ki ne ara yanıma geldiğini bile anlayamamıştım. En sonunda Noah'ın sinirle söylediği sözler beni gerçek dünyaya döndürmeyi başarmıştı.

"Bak şu işe, küçük patron da buradaymış!"

Bakışlarım anında Nick'e dönerken herhangi bir olay çıkarmamasını umuyordum. Mavi gözleri âdeta alev alacak kadar koyulaşmış, Noah'a bakıyordu. Bakışları ufak bir an beni bulduğunda ise dudaklarımı oynatarak "Boş ver sen onu, gidelim," dedim ama beni umursadığı falan yoktu.

"Ne dedin sen?"

"Küçük patron dedim."

Nick bunu yedirememiş olacak ki birkaç adım ona yaklaştı. Boyu Noah'tan uzun olduğu için ona üstten alayla bakmaya başlamıştı. Çevredeki bir grup insanın duraksayıp neler olduğunu anlamak amacıyla bizi izlediğini fark etmiştim fakat şu an Nick'i elinden tutup kendime doğru çekiştirmekten başka bir şey gelmiyordu elimden.

Nick hâlâ daha ona bakarken "Küçük?" dedi tıslarcasına. Noah ise onu kızdırmış olmanın rahatlığıyla omzunu silkip gülmüştü. Nick bir kez daha "Küçük," diye mırıldandığında parmaklarımın arasındaki elinin sıkılaştığını hissetmiştim.

Şiddet canlısı bir insan olmadığını biliyordum lakin Noah şu an onu kışkırtmaktan başka bir şey yapmıyordu. Ben Nick'e gitmemiz gerektiğine dair bir şeyler söylerken neyse ki etraftan birkaç grup erkek gelip Noah'ı geri çekmişlerdi. Olaylara bulaşmasını istemiyor olacaklardı çünkü ceza yiyecek olan her şekilde Noah'tı.

Noah'ın yanımızdan ayrılmasıyla Nick'in bakışları beni buldu. Ellerimizi ayırmadan beni az ilerideki arabaya ilerlettiğinde rahat bir nefes koyuverdim. Böyle basit bir olaydan ötürü magazin sayfalarına düşüp adının lekelenmesini istemezdim.

Arabada yerlerimizi aldığımızda daha fazla burada durmak istemiyor olacak ki hiçbir şey söylemeden arabayı çalıştırdı. Ben de sinirinden faydalanmak istemediğim için sesimi çıkarmıyordum.

Ana yola çıktığımızda "Ben gelmeden önce ne söyledi sana?" diye sormasıyla birlikte omzumu silkip "Önemsiz bir şey," diye mırıldandım. Ardından konuyu değiştirmek için tekrar konuştum. "Nasıl geçti günün?"

"Pek de iyi sayılmaz."

"E normal, yanında ben olmayınca."

Boş bulunup içimden söyleyeceğim şeyi dışımdan söylemiştim. Bakışlarım anında ona çevrilirken gülümsediğini fark ettim. Ben de gülümsememe engel olamazken "Haklısın," diye mırıldanışını işitmiştim. Siniri yavaş yavaş geçiyordu neyse ki.

"Nereye gidiyoruz?"

Şirkete gitmediğimiz belliydi. Bu yollar pek tanıdık gelmiyordu çünkü bana. Ondan da cevap gecikmemişti. "Yemek yeriz diye düşünmüştüm."

Başımla onayladım onu. Ardından da sessizliğe tahammül edemeyip okuldaki bugün yaşadıklarımı anlattım. Özellikle de gıcık olduğum hocalara olan sinirimi kusuyordum. O da söylediklerimi onaylıyordu. Çünkü sevgilimdi ve ben ne düşünüyorsam o da onaylamak zorundaydı. İlk başlarda öyle eğitmiştim onu.

Araba bir yarım saatin ardından yol kenarında durduğunda kaşlarım çatıldı. Burada mı yemek yiyecektik yani? Halbuki çevrede sadece butikler ve kafeler vardı. Karşımızda da deniz.

"Nerede yiyeceğiz yemeği?"

Arabadan çıkıp benim olduğum yere geldi ve kapımı açtı. Emniyet kemerimi çözerken "Fazla soru soruyorsun, Nina," dedi burnuma ufak bir öpücük kondurup geriye çekilirken. Ben de çok beklemeden arabadan çıkmıştım.

Nick arka koltuktan çantamı alırken odağımı üzerime çevirip okul eteğimi düzelttim. Ayağımdaki nike jordanlarımın bağcığının çözüldüğünü fark ettiğimde yüzümü buruşturdum. Uzun süreden sonra bot haricinde bir şey giyeyim demiştim onun da bağcık derdiyle uğraşıyordum.

Çantamı eline almış olan Nick elimi tutup beni ilerletecekken yerimden kıpırdamayıp "Nick," dedim hafif üzgün çıkan sesimle. Arkasını dönüp bana 'sorun ne' dercesine bir bakış attığında "Bağcığım çözülmüş," diye mırıldandım elimle ayağımı gösterirken. Ben bağcık bağlamayı bilmezdim.

Oflayıp elindeki çantayı yere bıraktı. Tam önümde diz çöküp çözülen bağcığımı bağlamaya başladığında gülümseyerek onu izliyordum. İşini bitirip geri çekildiğinde de bu sefer beni ilerletmesine engel olabilecek bir durum kalmamıştı.

Arabayı park ettiğimiz yol kenarından karşıya geçtik. İskelenin olduğu kısma geldiğimizde hâlâ daha nerede yemek yiyeceğimizi anlayamamıştım. Ta ki fark ettiğim detayla...

Az ileride iskele kenarındaki ihtimal vermediğim yat bizi kocaman ihtişamıyla karşılarken kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Nick tam önünde durup beni o tarafa yönelttiğinde de yanılmadığımı anlamış olmuştum.

Önce kendisi iskeleden ayrılıp yata geçti. Sonra da elimi tutup benim geçmemde yardımcı oldu. Ben ise hâlâ daha şaşkınlığımı korumaktaydım. Yemek yiyeceğiz derken yat kiralayacağını tahmin dahi etmemiştim. Benim için bu kadar çok masrafa girmesi hoşuma gitmemişti.

Yalan söyledim, hoşuma gitmişti. Hem de çok. Sonuçta o kadar parası vardı ve bana harcamayacaksa kime harcayacaktı?

Beni deniz manzarasına bakan kısma ilerlettiğinde karşıma çıkan bir sürü yemek çeşitleriyle dolu masa resmen gözlerimden kalpler çıkmasına neden olacaktı. Yemek önemliydi sonuçta.

Arkamdan karnıma dolanan kollar bana sıkı sıkı sarılırken ben de kafamı geriye, onun göğsüne yasladım. Bu şekilde bana sarılmak hoşuna gidiyordu sanırım.

"Beğendin mi?"

Birden heyecanla arkama dönüp onun yanaklarına uzanırken "Beğenmez olur muyum şapşal!" diye yükselmeme engel olamamıştım. Öyle böyle değil çok seviyordum ben bu adamı.

Benim tepkime kahkaha attığında "Buradaki son yemeğimiz," dedi gülümsemesi yavaş yavaş solarken. Anında kaşlarım çatıldı.

"O ne demek oluyor?"

"İhalenin tarihi ve nerede gerçekleşeceği bugün açıklandı. Yarın hazırlıkları tamamlayıp yola çıkacağız."

"Peki planlarında beni de yanında götürmek var mı?"

"Bilmiyorum, karar sana kalmış. Ailen falan buna karşı çıkabilir. Hem okulun..."

Birden "Saçmalama, tabii ki geleceğim Nick!" diye çıkıştığımda annemden yalvar yakar izin isteyeceğimi de böylelikle anlamıştım. Lakin sıkıntı çıkacağını sanmıyordum. Nasıl olsa Nick yanımda olacaktı.

Az önceki yüksek çıkan sesime karşılık merakıma yenik düşüp daha alçak bir sesle "Nereye gideceğiz?" dedim yüzümde geniş bir gülümseme yer edinirken.

"Türkiye'ye."

Continue Reading

You'll Also Like

171K 4.9K 34
Gizemlerle dolu bir çizgi film olan Esrarengiz Kasaba'da bakıp da göremedeğiniz gizemler ve sırları merak ediyorsanız bu kitap tam sizlik. Burada dah...
20.2K 1.3K 54
Cadı olduğumu belli etmeden yardım etmek zordu. Akıllı insanları doğa üstü güçlere inandırmak zor. Helede Simitçiyi! Bu imkansızı başarmalıyım.
324K 21.4K 26
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...