"Acaba promosyon olarak seni de mi versek? İyem alana Arda bedava."

Arda Hale'ye kaşlarını çatarak baktı ve "Ben ondan kurtulmaya çalışıyorum dediğin şeye bak Halecim." diyerek eliyle saçlarını geriye doğru yatırdı. Hale onun bu haline gülüp bakışlarını bana çevirdi ve yine sinirimi hoplatacak bir şey diyeceğini anladım.

"Sana gerek yok zaten, promosyon olarak Bukre ablanı vereceğiz eniştenin kuzenine."

Kaşlarımı çatıp Hale'ye bakarken Arda şaşkınca bana bakıp "Onlara iki kız mı vereceğiz biz?" diye sorunca Benan kahkaha attı, ben hafifçe kulağını çektim Hale ise sırıtarak bakmaya devam etti.

Saçma saçma konuşuyorlardı.

İsteseler kabul etmeyeceksin sanki?

İç sesime karşı olan tek cevabım 'sanırım kabul ederdim.' oldu.

Çünkü Yusuf Taha'da benim istediğim gibi biriydi. Hiç görmediğim birini beklemenin ikimize de zarar vereceğini biliyordum. O kişi karşıma hiç çıkmayacaktı belki de.

Hem Yusuf Taha değişik bir şekilde karnımda kelebeklerin halay çekmesine sebep oluyordu. Fikrim hâlâ değişmemişti, helal olmadan veya bir yola adım atmadan onunla konuşamazdım. Yaşımın küçük olduğunun da farkındaydım ama  Allah nasip ediyorsa vardır bir hayrı diyerek kabul edebilirdim. Çünkü haram yollara girmektense tek sorunun yaşım olması işime gelirdi.

Allah'ın yasak dediği yerde benim sözümün bir önemi yoktu, en önemlisi O'ydu. Çünkü bana kalbi de aşkı da O vermişti.

İyem içeri girdiğinde düşüncelerimden sıyrıldım ve onu inceledim. Lacivert sade bir elbise giymişti ve çok yakışmıştı. Tek sorun asık suratıydı sanırım.

Osman Amca içeri girince oturuşumuzu düzelttiğimiz sırada kapı çalınca İyem'in heyecanını fark ettim. İçsel olarak bir savaşa girdiğini anlamak çokta zor değildi. Hiç tanımadığı birine inat şuan geleceğiyle ilgili önemli bir adım atıyordu.

Nigâr Teyze kapıyı açtığında içeri Halit amca, Hanife Teyze ve dedem ile anneannem girmişti. Yüzümde büyük bir gülümseme olurken kalkıp ellerinden öptüm. Hanife Teyze sıcacık gülümsemesiyle yanağımı okşayıp "Oy benim güzel kızım, nur gibi parlıyorsun." dediğinde kıkırdayıp bende onun yanağını sıktım.

"Senin güzelliğin karşısında biz kimiz ki?"

Neşeyle gülüp yanımdan geçti ve İyem ile de samimi bir sohbetten sonra koltuğa oturdu. Kapı tekrar çaldığında İyem yanıma yaklaşıp kulağıma fısıldadı.
"Gidip plastik kılıcımı odadan getirsek mi? Belki lazım olur hazır da dursun."

Ona sen iflah olmazsın bakışlarımdan atıp içeriye gelen kişilere odaklandım. Önde geçen sefer anneannemlere gelen bir adam ve kapalı bir kadın girdiğinde bunların Yunus Ali'nin anne babası olduğunu hatırladım. Onların arkasından elinde çiçek ve çikolatayla somurtkan bir Yunus Ali girdi. Bu haline gülmek istesem de şuan yeri olmadığından zor tuttum kendimi.

Daha sonra kapalı bizim yaşlarımızda bir kız ve arkasından gelen Yusuf Taha'yı görünce şu sıralar sürekli başıma gelen mide krampı baş gösterdi. Hadi ama, bu kadar aptal olamazsın kalbim.

Erkekler dışında hepsiyle el sıkışıp selamlaştıktan sonra Nigâr Teyze el işaretiyle ben ve İyem'i yanına çağırdı. Gittiğimizde eliyle mutfağı işaret ederek "Siz kahveleri hazırlayın, getirirsiniz istemeden önce." dedi ve bizi mutfağa itekleyerek çıktı.

İyem annesinin arkasından kaşlarını çatarak baktıktan sonra "Diğer ikisi niye yardım etmiyor ki?" diye yakındı. Mutfak zaten daracıktı, Nigâr Teyze de gözüne ilk ben çarptığım için beni çağırmıştı sanırım.

Dinle Beni Bi | TextingWhere stories live. Discover now