Blake sessizce güldü. Sam etrafa bakıyordu.

CHRISTIE: Zach, Blake, Eva! Jessie'nin katili üçünüzden biri olmalı!

Hepimizden "NE?!" tarzı sesler çıktı.

VICTORIA: Neden öyle düşünüyorsun?

CHRISTIE: Jessie bu üçünü kayıt odasına çağırmıştı.

Üçüne baktım. Blake ifadesizdi. Eva yani Bloody Mask korkutucu bir şekilde gülüyordu ve Zach korkmuş gözüküyordu. Sam hala etrafı inceliyordu.

VICTORIA: Ne demek oluyor bu?!

CHRISTIE: Onunla en son üçünüz görüştü! Sizden birisi suçlu olmalı!

------------------------------

ERTESİ GÜN

Yine ve yine biri öldü. Kilitli Kayıt odasında , müdürün ajanı olduğundan suphelendigimiz Jessie'nin cesedini bulduk ve dördüncü cinayete ilişkin araştırmalarımıza başladık. Elimizdeki ipucular: seker şişeleri,  dergi rafındaki kan lekeleri, düşmüş heykel, ters dönmüş dergi, Jessie'nin ayakkabısındaki toz. Şimdi tek başıma kayıt odasının inceliyorum. Geriye yaşayan 7 kişi kaldık. O sırada kapı açıldı.

DEAN: Victoria. Benimle gelsene biraz.

Kafamı olumlu anlamda salladım ve Dean'i takip etmeye başladım. Yeni açılan kattaki kimya laboratuvarının kapısını açtı. Içeri girdim. Yere sarı toz dökülmüş. Topların üzerinde ayakkabı izleri var.

VICTORIA: Sarı toz ve... ayak izleri mi? Bunlar Jessie'nin ayakkabısında olanlar değil mi?

DEAN: Aynen demekki burada bir şeyler olmuş.

Hoparlörden yine müdürün sinir bozucu sesini duydum.

MÜDÜR: Gece oldu! Herkes odalarına! Hahahahah!

Tamam biz deliriyoruz ama bu müdür baştan gitmiş ya. Arkamı döndüm. Tam çıkacaktım ki Dean'in gelmediğini fark ettim. Dean'e döndüm.

VICTORIA: Gelmiyor musun?

DEAN: Sen git ben birazdan gelirim.

VICTORIA: Tamam.

Erkekler yatakhanesi en altta giriş yani spor salonunun, kantin-yemekhane ve konferans salonunun olduğu kattaydı. Kızlar yatakhanesi ise bir üst katta. Uyumadan önce yanima kantinden biraz yemek almak istedim. Kantine doğru yürürken erkekler yatakhanesinin ,bir yer dışında tamamen karanlık olduğunu fark ettim ve o yere doğru yürümeye başladım. O yerden kırmızı ışık geliyordu.  Korku filmlerinde böyle yaoan insanların hep salak olduğunu düşünmüşümtür ama şimdi her halimle ölü gibiyim. En azından merakım gitsin. Erkekler yatakhanesinin olduğu koridora girdim. Burada bütün erkeklerin kapıları yan yana dizilmiş üzerlerinde ya isim ya da resim var. Kırmızı ışığın geldiği odaya doğru yürürken o odanın, Dean'in odasının yanında olduğunu fark ettim. O odanın kapısı açık diye kimin olduğunu da anlayamadım. Tam kapının önüne geldim ve içeriye baktım.

Tam kapının karşısında beyaz, üzerinde kırmızı lekelerin olduğu bir cam , camın önünde de arkası dönük biri duruyor. Odayı aydınlatan tek ışık,  perdedeki kırmızılıktan dolayı içeriye kırmızı olarak gelen ay ışığıydı. Biraz daha dikkatli bakınca bu kişinin Sam olduğunu anladım. Sağ eliyle, sol eline bir şeyler yapıyordu. Ne olduğunu anlayamıyordum. Daha sonra sol elini, perdenin beyaz kısmına sildi ve perdenin o kısmı kırmızı oldu. Daha sonra sağ elini aşağı indirdi ve elindeki şeyin büyük bir bıçak olduğunu anladım.

VICTORIA: Sam!!

Sam hızlıca bana doğru döndü. Biraz ifadesizce bana sonra yere çöküp ağlamaya başladı. Hemen yanına koştum ve ona sarıldım. O hala ağlamaya devam ediyordu. Dikkatlice elindeki bıçağı aldım ve kenara fırlattım.

VICTORIA: Shh... Geçti artık. Bak buradayım.

Onu sakinleştirmeye çalışıyordum. Bir anda beni etti ve ayağa kalktı. Hala ağlıyordu.

SAM: Bana yaklaşma! Hiçbir şey geçmedi! Şu ellerime bak!

Ellerini bana doğru uzattı. Sağ elinde bir şey yoktu ama sol eli kandan kıpkırmızı olmuştu. Sol elinde bileğine doğru giden kocaman bir yarık vardı fakat daha bileğine gelmemişti. İntihar etmeye çalışıyor!

SAM: Sizden olabildiğince uzaklaşmaya çalıştım çünkü burada deliriyordum! Aklımdan kaç kere sizi öldürmek geçti biliyor musun sen?! Diğerlerini öldürüp buradan kaçmayı o kadar çok istedim ki bilemezsin! Fakat daha sonra seni hatırladım ve bunu sana yapamadım. Ben ne kadar umudumu kaybettiysem, sen o kadar yaşamak istedin! Senin için ölmedim! Sana zarar vermek istemediğimden dolayı hep seni tersledim ama artık dayanamayacağım!

Ağlamaya başladım. Hayır! Ölmesini istemiyorum! Hemen ayağa kalktım.

VICTORIA: Sakın kendini öldürme! Dayanabilirsin! Buradan hep birlikte çıkacağız! Lütfen!

Bunların hepsini ağlayarak ve bağırarak söylemiştim. Sam bana doğru yürümeye başladı. Bana sarıldı ve beni öpmeye başladı. Hiçbir şey düşünecek durumda değildim zaten ben karşılık veremeden geri çekildi ve bıçağı eline aldı. Tam camın önüne,  eski yerine geçti ve bana şefkatle ve özlemle bakmaya başladı.

SAM: Seni seviyorum. Sana zarar verme ihtimalini bile göze alamam. Benim zamanım çoktan geçti. Fakat sana tek bir şey söyleyeceğim. Hayatta kal.

Daha sonra omzumun üstünden arkaya baktı.

SAM: Victoria sana emanet...

Cümlesini yarım bıraktı. Ben arkama bakamadan bıçağı hemen bileğine batırdı ve bileğindeki -şu intihar edenlerin kestiği- damarını kesti.

İlk önce dizlerinin üzerine düştü. Daha sonra gülümsedi ve yarım bıraktığı cümlesini devam ettirdi.

SAM: ... Dean.

Sam gülümsedi ve tamamen yere düşüp nefes alamaya başladı. Şoktan hareket edemiyordum. İşte şimdi anladım ki Sam gerçekten öldü.

Kendimi yere attım ve var gücümle çığlık atmaya başladım. Hem ağlıyor hem de "Sam" " Hayır! " diye sayıklıyordum. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum ama Dean beni kaldırdı ve dışarı çıkarmak için arkamı dönmemi sağladı. Kapıya baktığımda herkesin kapıda olduğunu ve , ya ağladıklarını ya da yere baktıklarını gördüm. Fakat hala ağlıyor ve gitmemek için tutturuyordum.

En sonunda Dean beni bıraktı ve Sam'in yanına koştum. Dean ve diğerleri de yanıma geldi ve hep birlikte ağlamaya başladık.

İşte şimdi 6 kişi kaldık. Aslında başından beri 6 kişiymişiz. Sadece bizi öldürmemek, kendini kaybedip başkalarına zarar vermemek için kendini öldürdü ve ben bütün bu zaman boyunca ondan supheleniyordum. Asıl ölmesi gereken benim. Ama Sam için ölmeyeceğim. Onun son isteğini gerçekleştireceğim ve buradan, kimseyi öldürmeden kurtulacağım.

Sırlar OkuluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin