Hâlâ fotoğraf çekmesi gereken birçok yer vardı. Zaten dergi için sadece iki sayılık yurt dışına çıkıp belgesel hazırlama fırsatı oluyordu, bu da iki kez yurt dışına çıkmak ve maddi- manevi harcama yapmak demekti. Ayrıca bu kadar ilerlemişken bir anda çekimi bırakması tüm emeklerinin -Louis'nin dediği gibi- heba olmasına neden olurdu.

Çektiği tüm fotoğrafları İngiltere'ye sağ salim götürecek, randevuya gidecek ve evine dönecekti.

Louis rahatlamak için on dakikalık bir duş aldı. Mental olarak çöktüğünü hissediyordu çünkü teyzesini epey sağlıklı bırakmıştı. Üstüne kuzenlerinden yediği azar olunca bir saat içinde iyi hissetmeye pek bir fırsatı kalmamıştı.

Banyodan çıktığında saçlarını dalgın bir hâlde kurulayan sevgilisini gören Harry, kollarını açıp, "Louuueh!" diyerek onun istemeden gülmesine neden oldu. "Benim bebeğim kollarımın arasına gelebilir mi artık?"

Louis bir süre daha saçlarını kurulayıp onu sandalyeye astı. Yatağın üzerinde emekleyerek Harry'nin kolları arasına kıvrıldığında, bugünün yorgunluğu hem bacaklarında, hem gözlerinde hem de beyninde hissedilir olmuştu.

Başını göğsüne koymadan, çenesini Harry'nin göğsüne yasladı ve gülümsedi. Harry'nin parmağı da onun burnunda geziniyordu. "Bıyıkların çıkıyor."

"Altı gün oldu tıraş olalı, yine olmalıyım."

Louis uzanıp sakalla kaplanmaya başlayan çenesini ve dudaklarını öptü. "Olsun, çok tatlısın, her zamanki gibi. Ben de sakallarımı kesmeli miyim?"

"Yakışıyor sana, gerçi her halin iyi. Fark etmez bana, sen ne yapmak istersen kabul."

Bu kez Harry'nin göğsüne kıvrılınca gözlerini yumarak rahat bir nefes bıraktı, Harry de onu sarmaladı. İnsan sevdiği birine sarılınca içindeki boşluklara rağmen tamamlanmış hissediyordu.

"Louis?"

"Hm?"

"İyi ki o gün seni görmüşüm. Holi Festivalinde."

Gülümsedi. "Ben de..." Harry'nin beline biraz daha sıkı sarıldı, yapboz parçaları gibi birleşerek rahat pozisyonu yakalamıştı. "Canını yakmama rağmen bu haldeyiz."

"Seni çekici kılan şeyler vardı çünkü."

"Mesela?"

"Popon," dediğinde ikisi de karanlık odanın içinde kahkaha atmaya başladı. İçeriyi sadece otel bahçesindeki havuzun bebek mavisi ışığı aydınlatıyordu.

"Şakacı," diye dalga geçti.

"Şaka değildi ama olsun. Tabi bu yeterli değil seni çekici yapmaya. Sesin çok eşsiz. Ya da kokun. Ya da dur, gözlerin! Aslında sen başlı başına eşsizsin."

"Teşekkürler," diye mırıldanırken sesi uykulu çıkıyordu ama Harry bunu o an anlayamayıp hevesle hayallerini anlatmaya başladı.

"Ben seni Agra'dan almaya gelirim ve teyzenin iyileşmesini bekleriz. Sonra da teyzene her şeyi anlatırız. Hatta alırım kuzenlerini karşıma, bana kaçmıştı ve şimdi de ben onu kaçırıyorum derim. Ama teyzenin haberi olacak tabi, maksat onlara nispet olsun." Kıkırdadı. "Gemma sürekli bana seni soruyor, sınıf öğretmeni ya hani, tüm öğretmen arkadaşlarına bizi anlatıyormuş. Annem desen komşulara anlatmaya başlamış bile! Babam bize kiralık ev de bakıyor hem, bu harika değil mi?"

"Hmm..."

"Uyuyacak mısın?"

"Öyle yorgunum ki..."

In India | Larry ✔Where stories live. Discover now