Cevap vermeyip kütüphanenin köşesine ittirdi Harry'yi. "Ne halt ediyorsun?" dedi Draco yüzündeki ifadesizliği koruyarak. "Neyden bahsettiğini anlamıyorum."

"Beni dikizlemenden bahsediyorum, rahatsız edici olabiliyor."

Harry gözlerini kısan Draco'ya baktı. Aklına ona yine kütüphanede basıldığı gelince alayla sırıttı. "Belki yine fenalaşırsın da seni öperim diye bekliyordum."

Draco kaşlarını çatıp, ciddi olup olmadığından emin olmak için, bir süre yüzünde gezdirdi bakışlarını. Dudaklarına gelince duraksadı orada. Gelen öpme isteğini bastırıp gözlerine baktı zar zor. "Beni öpmeye bu kadar meraklı olduğunu bilmiyordum." dedi Draco kendini beğenmiş bir gülüşle. "Ah, tabi sende haklısın; Bu dudakları öyle herkes öpemez. Bilirsin, biraz yüce ve asildir dudaklarım."

Harry gözlerini devirdi. Hep kendini övmek zorunda mıydı? Tam kütüphaneden çıkmıştı ki Draco seslenince tekrar ona döndü. "Bu gece yarısı Astronomi Kulesinde. Unutmak gibi bir hataya düşersen okuldan cesedin çıkar Potter." Sırıtarak orta parmağını kaldırdı Draco'ya. Önüne dönünce kütüphaneden çıktı hemen.

Akşam yemeği vaktinde Hermione ve Ron'un yanına gelince sorguya tutulmuştu. Onlara gece buluşacaklarını anlattı günlük bir şeyden bahsediyormuş gibi oysa düşününce bile kalbi hızlı atıyordu. "Hayır, Harry, gece buluşmamalısın. Bir daha yakalanırsan ne olacak?" dedi Hermione kaşlarını çatarak. "Görünmezlik pelerinim var, endişelenme sen."

Hermione onu duymamış gibi devam etti, "Hem zaten Profesör Snape'in gözü üstünde, ya yakalayıp seni yeniden yasak ormana gönderirse?" Harry, Hermione'nin nutuk çekeceğini tahmin ettiği için cevap vermeden önüne döndü. Ne olursa olsun gece Astronomi Kulesine gidecekti.

Akşam yemeklerini yemişler Büyük Salonda Harry, Ron, Hermione ve Ginny konuşuyordu. Daha doğrusu Ron büyücü satrancı oynaması için birini ikna etmeye çalışıyordu. "Hadi ama Hermione, çok eğlenceli olur."

"Büyücü satrancı sevmiyorum Ron. Fazla kaba geliyor bana." dedi Hermione ödevinden kafasını kaldırmadan. "Ya sen oynamak istemez misin Ginny?" dedi Ron Ginny'ye dönerek.

"Hep sana kaybetmekten yoruldum ben."

"Ya sen Harry?" Harry'ye döndüğünde yüzündeki umutlu ifade de silinmişti artık. Hermione Harry'ye uyarıcı bakışlar atmıştı bile. Biliyordu Harry'nin ödev yapmamak için her şeyi yapacağını. Harry hızla Ron'a dönmüştü ki Hermione'nin bakışlarıyla karşılaştı, "Şuan ödevi bırakırsam Hermione beni öldürür Ron, başka zaman."

"Sende kütüphaneye gitmek yerine yapsaydın benimle birlikte ödevi." diye homurdandı Ron. "Ben seninle büyücü satrancı oynarım Ron." dedi hülyalı bir ses. Hepsi aynı anda sesin geldiği yöne dönünce sarı saçları beline kadar uzanan Luna ile karşılaştılar. Hülyalı bakışları ile sırıtıyordu ve Gryffindor masasına gelmişti. Ron hızla kalkıp onunla oynayacak birini bulmanın verdiği mutlulukla Luna'nın yanına gitti.

"Kütüphanede ne yaptın?" dedi Ginny kuşkuyla onları süzerek. Hermione güldü ve ödevinden kafasını kaldırmadan söyledi, "Kitap almaya gitti. Şey kitabı almaya gitti, değil mi Harry?"

Harry gözlerini devirdi. Ginny ise anlamamış görünüyordu.

__ __

Saatin gece yarısı olmasına beş dakika kaldığını görünce görünmezlik pelerinini giyip yatakhaneden çıktı. Astronomi Kulesine geldiğinde Draco arkası dönük onu bekliyordu. Pelerinini çıkarmadan yaklaştı ona. "Beş dakika geç kaldın." dedi Draco istifini bozmadan. Harry şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Görünmezlik pelerinini çıkarıp kenara bıraktı. "Nereden anladın geldiğimi?" dedi hayret içinde. "Yoğun bir kokun var, kendini ele veriyor."

Harry şaşkınlıkla ona bakmaya devam etti. "Hadi başlamayacak mıyız?" dedi Draco konuyu dağıtmak istercesine. Asasını çıkartıp Harry'ye döndü. "Ne yapmam gerek?"

Derin bir nefes aldı Harry. "En mutlu anını düşün. Sadece o anıya odaklan. Sonra kendini hazır hissettiğinde 'Expecto Patronum' diyeceksin."

Draco düşündü biraz. "Hazır mısın?" diye sordu Harry. Draco kafasını sallayınca kenara çekilip beklemeye başladı. "Expecto Patronum." hiçbir şey olmadı.

Harry şaşırmadı, ilk yapışta olmasını beklemiyordu zaten. Draco ise olmamasına şaşırmıştı. Daha sonra bir kez daha denedi, bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha...

Tekrar denemek için sinirle asasını kaldırdı yeniden. Öfkelendiği her halinden anlaşılıyordu. Harry önüne geçip tekrar denemesini önledi. "Dur, şuanda sinirlisin. Sakinleş biraz."

Draco sertçe omzundan ittirdi Harry'yi. "Çekil, sen yapabiliyorsan bende yaparım ve yapacağım." dedi Draco sinirle. Harry sendelese de bozuntuya vermeden tekrar ona doğru adımladı. Tam karşısında durunca Draco'nun yüzünü ellerinin arasına aldı. Yaklaştığı andan itibaren onu itmeye çalışan Draco duraksadı. Şaşkınlıkla büyüyen gözleri doğrudan Harry'nin gözlerine bakıyordu. "Hangi anını düşünüyorsun?" dedi Harry baş parmağıyla Draco'nun yanağını okşarken. "Seni ilgilendirmez."

Gözlerini devirip ellerini çekti Harry. Ellerini çekmesiyle Draco kendini boşluğa düşmüş gibi hissetse de bozuntuya vermedi. "Her ne düşünüyorsan yeterli değil. Seni çok daha mutlu edecek bir anı düşünmen lazım ve sakinliğini de koru." dedikten sonra geri çekilip Draco'ya düşünmesi için zaman tanıdı.

"Expecto Patronum." yine hiçbir şey olmadı. "Başka bir anı düşün." dedi Harry, olduğu yerde kalarak. Draco biraz daha düşündü. "Expecto Patronum." hiçbir ilerleme olmadı. Draco yavaş yavaş tekrar sinirlenmeye başlıyordu ve umudunu kaybediyordu. Başka bir anı seçti hızla. "EXPECTO PATRONUM!" yüksek sesle bağırması havaya karışsa da hiçbir ilerleme kaydedemedi yine.

Harry yeniden geldi yanına. Draco'nun asayı tutan zarif, kemikli elini kavradı. "Ne yapıyorsun, Potter?" dedi göz ucuyla Harry'ye bakarken. "Yardımcı oluyorum." dedi Harry, Draco'nun elini daha sıkı kavrarken. Boşta kalan eli de Draco'nun omzundaydı. Draco'nun tam arkasında duruyordu ve boyuna yetişmek için parmak ucunda yükselmişti. Tuttuğu elinden asasını nasıl sallaması gerektiğini gösterirken, "Düşündüklerinin hiçbiri en mutlu anın değil. Belki patronus yapabilecek kadar güçlü bir anın henüz yoktur. O yüzden düşün, olmayan ama olursa seni çok mutlu edecek bir anı düşün, gerçek olmayan bir anı." diye fısıldadı Draco'nun kulağına doğru. Nefesi Draco'nun boynuna çarpıyordu ve bu Draco'nun nefes almasını zorlaştırıyordu.

Draco fark ettirmemeye özen göstererek göz ucuyla Harry'ye bakıyordu. Harry ona bu denli yakınken anı düşünmesi zorudu. Ne olurdu biraz uzaklaşsa? Harry hissetmiş gibi birkaç adım geriye gitti, bedenlerindeki temas kesilmişti. Draco ise anıyı bulunca derin bir nefes aldı. "Expecto Patronum." bir ışık çıktı Draco'nun asasından ama daha şekil belirmeden kayboldu. Harry sevinçle ellerini çırptı. "İlk güne göre gayet iyi bir ilerleme. Zaten bir günde olacak bir şey değil. Her ne düşündüysen o anı üzerinden gideceğiz ama çok daha güçlüsünü düşünmen gerek."

Gülümsedi Draco. Yavaş yavaş yapabiliyordu işte. Anlık mutlulukla ne yaptığının farkında olmadan Harry'ye sarılırken buldu kendini. Harry beline dolanan kollarla şaşırsa da Draco'nun omzuna yerleştirdi elini. Draco ne yaptığının farkına varınca öksürerek geri çekildi. "Bir daha ne zaman çalışacağız?"

"Ne zaman boş ders saatin var? İhtiyaç odasına gideriz diye düşündüm."

"Yarın işim var. Sonraki gün ders aralarından birinde olabilir." biraz düşündü Harry sonra kafasını olumlu anlamda salladı. Görünmezlik pelerinini aldı. "Seni yatakhaneye kadar bırakmamı ister misin?" dedi pelerini işaret ederek. "Hayır, başımın çaresine bakabilirim."

Draco hızla Astronomi Kulesinden ayrıldı. Harry de pelerinini üstüne geçirip yatakhaneye doğru ilerledi.

__

Bugün yeşil elmam yere düştü :(( Draco'nun elmasının düşme sahnesini o yüzden ekledim bcbdgbdbd

Medyaya bakın lütfen ben elendim sizde elenin

Ve bir tane bile olsa yorum yapın bee çok sıkılıyorum ben böyle :(

Yeşil kaçar

Flowers On My Skin | DrarryUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum