8.Bölüm Part 2

5.4K 243 69
                                    

Bir varmış bir yokmuş. Bir zamanlar çok önemli üç dersinden gireceği sınava geç kalan, sınava alınmayınca da eksi bilmem kaç derece soğukta dört saat sonra olacak diğer sınavını ağlayarak beklerken size yeni bölüm yazan bir yazar varmış. Ama bu yazara müstahakmış. Çünkü okuyucularını dört aydır bekletiyormuş. Sonunda o gün yeni bölüm yazmış.

Ama bu yazarın bir kusuru daha varmış. İmla kurallarından hiç anlamazmış. Onun yerine ‘de’ lerini, ‘da’larını kardeşi düzeltirmiş. Yeni bölümü yazınca yazar, kardeşini iki gün beklemiş. Ama kardeşi bir türlü gelmeyince yazar yeni bölümü ne olursa olsun paylaşmaya ve okuyucularını daha fazla bekletmemeye karar vermiş. Ve Yeni bölümü paylaşmış. Bu da o yeni bölümmüş. 

                                             8.Bölüm Part 2

Kantindeki yuvarlak masanın etrafında oturmuş, vahşi batı filmlerindeki sırt sırta verip uzaklaşan sonra da aniden geri dönüp birbirlerine ölümcül bakışlar atan düelloya tutuşmuş iki kovboy gibi keskin bakışlarla süzüyorduk birbirimizi. İlk kurşunu kim atacak merak konusuydu. Tabi bu arada erkeklerden farkla biz kızların silahları ağızları, kurşunları da kelimeleriydi.

Uzun saniyeler süren sessizlikten sıkılarak dudaklarımı aralayıp ilk kurşunu ben atmak üzereydim ki, Merve benden önce davranıp kurusıkı tabancadan bir farkı olmayan ağzından beni bir trapezci gibi hayretlerden hayretlere zıplatacak o cümlelerin dökülmesini sağladı.

“Evin masrafları dahil kira kişi başı iki yüz yetmiş tl. Evin iki odası bir salonu var. Odalar iki kişilik.”

Merve konuşmasına devam ederken ben çaktırmadan kafasındaki şişliği arıyordum. Zira bu cümlelerin onun ağzından dökülebilmesi için kafasına bayağı ağır bir şey düşmüş olmalıydı.

“Eee ne diyorsunuz?”

Ben daha kafasındaki olmayan şişliği bulamamışken aniden gelen soruyla kendime gelip önce Merve’ye sonra kızlara döndüm. Birbirimize anlamsız anlamsız bakarken Gökçe öne atılıp cevap verdi.

“Ne zaman taşınabiliriz?”

Oha Gökçe!

“Hemen taşınabilirsiniz.”

Oha Merve!

Gökçe ve Merve kendi aralarında konuşarak bir el sıkışıp kurban satıcıları gibi pazarlığa tutuşmadıkları kalmışken, bizimde Neşe’yle arkada koyun gibi melememiz eksikti bir tek.

“Kızlar sizce nasıl? Tamamdır değil mi?”

Sonunda tam arkadaşlığımızı sorgulamak üzereyken Gökçe varlığımızı hatırlamıştı. Gerçi bize fikrimizi sormak yerine kendi kararının altına imza atmamızı istemişti. Ama ben o kağıdı okumadan tabi ki imzalamazdım.

“Önce evi görmemiz lazım.”

Merve her ne kadar diliyle söyledikleriyle beni şaşırtsa da, gözler yalan söylemezdi değil mi? Çünkü cevabım üzerine bana diktiği gözleri vahşi batı filmlerinden Kill Bill e geçiş yapmıştı. Ama onun öldürmek istediği Bill değil bendim.

“Olur tabi. Dersiniz yoksa şimdi gidelim.”

Merve nötr tutmaya çalıştığı düz sesiyle söyledikten ve hepimiz de onayladıktan sonra, hep birlikte kampüsten çıkmıştık. Merve’nin söylediğine göre ev yürüme mesafesindeydi. Daha yürümeye başlayalı çok olmamıştı ki, telefonumun zil sesini duymamla çantamın ön gözünden telefonumu çıkarıp arama ekranına baktım.

Ah Başıma GelenlerWhere stories live. Discover now