| 4 |

11.7K 940 366
                                    

İnsanoğlu kendine göre doğruları ve yanlışları belirler. Oysa bana doğru olan ona yanlış, bana yanlış olan ona da doğru gelebilir. Kişiye göre değişmesi gerekir. Ama kalıplaşmış yanlışlar ve doğrular vardır. Bir insana tecavüz etmek yanlıştı, ama o kadar tuhaf bir toplumuz ki tecavüzcü bir insan yaptığından zerre utanmaz iken, eş cinsel bir insan kendinden utanıyordu.

Bundaki en büyük etken isen adalet (!) ve toplumumuz idi. İnsanlar kendi doğruları yönünde hareket ediyorlardı. Empati, merhamet, vicdan.. Yoktu birçok insanda.

Peki bu kötü insanların iğrençliklerinin bedelini neden hiçbir suçu olmayan insanlar ödüyordu?

Neden bir genç kimliğini, benliğini saklıyordu?

İnsanlar neden iğreniyordu bizden?

Bu yanlış değildi. Kim ne derse desin.. Eş cinsellik anormal değil normaldi. Bir erkek etek de giyer, makyajda yapar. Aşkın, kıyafetin, makyajın cinsiyeti yoktur. Bu benim, bizim hayatımızdı. Söz hakkına sadece biz sahibiz..

Düşünmekten ağrıyan başımı koltuğa yasladım ve gözlerimi yumdum. Fiziksel acı geçerken ruhsal acının ilk günkü gibi kalması acı vericiydi.

Birkaç saniye gözlerim kapalı bekledim sonra açtım ve televizyondaki çizgi filme odaklandım. Biraz önceki bitmişti ve şimdi başka bir tane başlamıştı.

Bakışlarımı mutfak kapısına yönelttim, kafamı uzatıp bakmaya çalıştım ama bir şey gözükmüyordu. Bakışlarımı tekrar tvye diktim.

Hayatımda ilk defa güzel bir şey olmuştu. Bir insan tarafından korunmuştum. Acıyordu belki bana ama koruyordu işte. Birkaç gün sonra, iyileşince gönderecekti beni. Ben tekrar kendi başıma olup, ayaklarımın üzerinde durmaya çalışacaktım.

Etrafında insan olmayan kişiler kendi yalnızlıklarında kalabalıklaşırlar. Yalnızlığı sevmek değil, alışmak zor olan. Ben alışmıştım, yalnızlığa, kimsesizliğe.

Hem annem ve babam sevmemiş, istememiş beni, yabancı biri neden isterdi?

Mutfaktan sesler gelince tekrar oraya döndüm. Elinde küçük bir tepsiyle yanıma geldi ve orta sehpaya bıraktı. Bir sandviç ve meyve suyu getirmişti. Hafifçe tebessüm ettim.

"Küçük şeylerden mutlu olan insanlar hayatları boyunca mutluluğa tam erişememiş ve yalnız olan insanlardır. Onlara bir sakız bile verseniz mutlu olurlar. Çünkü fazla bir beklentileri yoktur."

Aklıma sevdiğim bir romandaki yazı gelince yüzümdeki buruk tebessümü silmeden ona baktım.

"Yemek yapmayı bilmiyorum ve dışarıdan söylesem yarım saate anca gelirdi. Açsındır.."

Ben mi çok sevgiye muhtaç olduğum için böyle düşünüyordum? Kendimi özel hissetmem normal miydi?

"Bu yeter, teşekkür ederim.." dedim kızarmış yanaklarımı görmesin diye eğilerek. Ama galiba görmüştü ki dudaklarının kenarı kıvrıldı.

"Afiyet olsun, ufaklık." dedi ve çaprazımdaki tekli koltuğa oturdu. Ama tam otururken telefonu çalınca göz devirdi. Bu hali çok... çok tatlıydı, evet. İstemsizce gülmüştüm.

Bakışları bana kaydı. Gözleri kıvrılan dudaklarıma kayınca yanlış anlamasın diye hemen sildim ve önüme döndüm.

"Gülmek sana yakışıyor, ufaklık. Özellikle bunu sen yapma. Sen bile kendi gülümsemeni soldurma ki insanların soldurmaya gücü yetmesin. "

Abi bir şey dicem neden hepiniz "ufaklık" kelimesine bu kadar düştünüz ğqpdköqwojr

Relicta -GAY (Askıda) Where stories live. Discover now