14. BÖLÜM

1.7K 209 159
                                    

"Leyla kim amca?" diye yineledim sorumu. Pars'tan iyice uzaklaştım ve amcama doğru yürüdüm. Miray ve Pars burada değilmiş gibi doğruca onun gözlerine baktım ve cevap vermesini bekledim.

"Bu seni hiç ilgilendirmez." dedi amcam. Gözlerini kaçırdı. Yerdeki çürük elmalara baktı bir kez daha. Fakat benim de pes edecek halim yoktu. Bir kere sormaya cesaret etmişken, bu kadar kolay vazgeçemezdim. Bir daha ne zaman bu kadar cesur olabilirdim ki?

"İlgilendirir." dedim meydan okurcasına. "Her şey onun yüzünden olurken, ailem o kadın yüzünden kayıpken sen bana ilgilendirmez diyemezsin. Anlatmak zorundasın."

"Hiçbir şey yapmak zorunda değilim."

"Onu sen mi öldürdün?"

Amcam şok olmuş bir halde bana bakakalırken artık buradan dönüşümün olmadığını biliyordum. Boğazıma kadar çamura batmıştım. Kendi kendimi yiyip bitiriyordum içerde ve bunu başkalarına yansıtmamak için çabalarken daha çok üzülüyordum. Ve karşımdaki bu adam bunu hak etmiyordu. Bunun sebebi tüm bu karmaşaya son vermek için çabalamıyor oluşu değildi. Hayır. Bunun sebebi bir şeyler gizliyor oluşuydu. Ben de gizliyordum ve bu yanlıştı. Nitekim henüz geri dönmek için vaktim vardı. Amcamın ise geri dönüş yolu çoktan kapanmıştı ve o hala inatla yoluna devam etmeye çalışıyordu.

"Ne dediğinin farkında mısın sen?" diye çıkıştı amcam. Bu hareketinin beni korkutacağını düşünmüştü belliki fakat korkmuyordum. En fazla ne yapabilirdi ki?

"Gayet farkındayım. Hatta Leyla'nın ölümünde parmağın olduğunu bilecek kadar her şeyin farkındayım. Onunla olan şu ilişkinle başlayabilirsin anlatmaya."

"Sen bunu nereden biliyorsun?" diye sordu amcam. Aralarındaki gönül ilişkisinden bahsettiği son derece açıktı. Sonuç itibariyle vizyonda gördüğüm o şeyde bu ilişkinin detayları konuşulmuyordu. Ve amcam bunu pek tabi biliyordu.

"Odanı karıştırdım." dedim omuz silkerek. Neyseki yalan söylemek konusunda kötü değildim. Defne'yi bu işin içine katmaya niyetim yoktu ve bunu yalnız başıma yaptığımı söylemek pek de zor olmamıştı benim için.

Amcam o an öyle bir söyledi ki adımı sıçradım.

"Ladin!"

Adamın içinden resmen bir aslan çıkmıştı. Sesinin çiftliğin diğer ucundan duyulduğuna emindim. Bakışları ise alev saçıyordu ve o bakışların hedefinde ben vardım.

Hiç istifimi bozmadım. Tamam, biraz korkmuştum ama beni sindirmesine izin verecek değildim. Bir kere başlamıştım sorgulamaya. Üstelik anlatsa onun da rahatlayacağından emindim.

"Amca, anlat artık. Sen de kurtul, biz de kurtulalım. Yaşadığımız şu şeylere baksana bir. Karşımızdaki düşmanı tanıdığından eminim ama anlatmamak için direndikçe yabancılaşıyor bize. Her şeyin sebebinin Leyla olduğunu da biliyorum ve bunu sen de biliyorsun. Kim bu kadın, seninle ne ilgisi var, ölümünden neden seni sorumlu tutuyorlar? Ailem nerede benim, amca? Neden kardeşimle ben onları özlemek zorundayız? Neden yapmadığımız bir şeyin bedelini ödüyoruz? Neden ya neden?! Anlat artık!"

Sona doğru öyle çileden çıkmıştım ki kendimi bağırırken bulmuştum. Boğazım acımıştı ve su içme ihtiyacı hissediyordum fakat şuan bunu yapamayacağımın da farkındaydım. Gözlerim yanıyordu, ağlamak istiyordum. Kalbim acıyordu, ailemi özlüyordum. Bu saçma sapan şey bitsin istiyordum ama bitmiyordu. Bir türlü sonu gelmiyordu ve ben kaybetmiş hissediyordum.

"Ladin." dedi amcam. Birkaç adım attı bana doğru. Sesi öncekine nazaran daha yumuşaktı ama buna kanacak değildim.

Geriye doğru iki adım attım ben de. Bu hareketim onun da durmasına sebep oldu. Garip bir atmosfer hakimdi ortamda. Elle tutulur cinsten bir elektrik akımı dolaşıyordu sanki. Sanki duygularımız; öfkemiz, özlemimiz ve acımız maddesel hale gelmiş gibiydi. Can yakıyordu. Kimse konuşmuyordu fakat bir elma ağacına tünemiş olan baykuş ötüyordu.

CADI ||TAMAMLANDI||Where stories live. Discover now