23. BÖLÜM

1K 129 15
                                    

"Kızlar?"

Aylar sonra duydum bu sesi. Korktuğumda sığındığım, üzüldüğümde sarıldığım o adamın sesi kulağıma ulaştığında gözlerim çoktan isyan bayrağını çekmişti. Neredeyse ağlayacak duruma gelmiştim. Öylesine duygu yüklüydüm ki şuracığa yığılıp kalabilir, hüngür hüngür ağlayabilirdim. Buna nazaran dudaklarım koca bir gülümsemeyle kıvrılmıştı. Babamdı bu, onun sesiydi. Aylardır hasret olduğum o adamı yeniden görüyor olmak dünyalara bedeldi.

"Baba." sözcüğü bir fısıltı gibi döküldü dudaklarımdan. Aynı anda bir gözyaşı yanağıma yuvarlandı ve geçtiği yerlerde nehirler bıraktı. Defne çoktan parmaklıkların dibine çökmüş, babamın kirli ellerine sarılmıştı. Omuzları sarsılırken, harap olmuş babama ulaşmaya çalışıyordu. Nitekim kalın parmaklıklar buna izin vermiyor, yalnızca ellerinin buluşmasına müsaade ediyordu.

Yanlarına gittim. Dizlerimin üzerine çökerken babamın hüzün dolu bakışlarıyla karşılaştım. Gözlerim gittikçe loş ışığa alışmıştı. Burası bir mağaraydı. Mağarayı kenardaki oyukta yanan ateş aydınlatıyordu. Ara ara dizilmiş olan birkaç meşale de aydınlatmaya yardım ediyordu fakat hiçbiri gün ışığının yerini tutamıyordu. Babamın bulunduğu kafesin karşısında, nispeten daha büyük olan, bir başka kafes vardı. İçinde annemi öldüren kurt ve o gün gördüğüm diğer kurtlar duruyordu. Bunca zaman burnumuzun dibinde saklanmışlardı, inanılmazdı.

"Merhaba kızıl." dedi kurtlardan birisi. Gözleri delicesine parıltılar saçarken ellerini parmaklıklara dolamıştı. "Annen nasıl?"

Kurdun dalga geçersine söylediği sözler üzerine yerimde kalmak için inanılmaz bir çaba sarf etmiştim. Defne ise çoktan ayaklanmış, onların bulunduğu kafese doğru koşmuştu. Ellerinden fırlayan yıldırımlar parmaklıklardan içeri girdiği anda kurtlar geriye savruldu.

"Annemin adını ağzına almayacaksın!" dedi dişlerinin arasından kardeşim fakat önemli olan o değildi. Önemli olan asıl şey babamın sorgulayan bakışlarıydı. Bilmiyordu.

"Ne demek istedi?"

Yutkundum. Derin bir acı yüreğimi yaktı. Bir ay geçmişti annem öleli ama ben hala daha tam olarak kabullenebilmiş değildim. Şimdiyse babama bunu açıklamak zorundaydım.

"O, annemi öldürdü." derken boğazıma oturan yumruya lanetler ettim. Sesim çatlamış, birkaç damla daha yaş gözlerimden düşüvermişti.

"Hayır." dedi babam. Sesi bir fısıltıyı andırsada içinde fırtınalar koptuğuna emindim. Aşıktılar onlar. Ben aşkı ilk onlarda görmüştüm. Aşka aşık olmamı sağlayan kişilerdi ailem. Şimdiyse babam aşık olduğu kadının, annemin öldüğünü öğreniyordu. "Onu serbest bırakacaklardı."

Başımı iki yana sallayabildim sadece. Diyecek tek kelimem yokken arkadaki kurtlardan kahkaha sesleri geliyordu. Defne onları şimşeklerinin hedefi yapıyordu fakat onlar sanki bundan etkilenmiyor, etkilenselerde canları yanmıyor gibi davranıyordu. Sanki gıdıklanıyormuş gibi bir halleri vardı. Korkunçtu ve ben bunun nedenini bilmiyordum.

"Uğraşma." dedi babam tarazlı çıkan sesiyle. Defne'yle konuşuyordu. "Onlara işlemez. Hepsi benim yüzümden bu halde. Güçleri dengesiz." derken bana baktı babam. O an anladım işte nedenini, bu kurtlar diğerlerinden daha tehlikeliydiler, benim gibi. Çünkü cevherleri yarımdı.

"Cevherlerini mi parçaladın?" dedim. Aslında bu bir soru değildi, bir nevi tespitti ve babam bunu başını saklayarak onaylamıştı. Gözleri kızarık, gözaltları mosmordu. Uykusuz kalmıştı. Annemin öldüğünü öğrenmek ise onu fazlasıyla üzmüştü. Öte yandan giysilerinde yırtıklar vardı ve bu mağara buz gibiydi. Burada üşümemesi imkansız gibi bir şeydi. Uzun zamandır banyo yapmadığı da gözle görülür bir gerçekti.

CADI ||TAMAMLANDI||Where stories live. Discover now