~16

80.9K 3.1K 885
                                    

16. Bölüm:

Mehin sabah üzerini değiştirmek zorunda olsa da, yine de inadından odasına gitmeyip Elif'in kıyafetlerinden giymeyi tercih etmişti. Karan'ın yüzünü görmek istemiyordu. Şu ana kadar hep susmuştu ama dün ki imasını asla unutamazdı. Daha adamın adını bile bilmezken, o kızın abisi olduğunu duyduğunda çileden çıkmıştı işte.

Hâlbuki görüşmediklerine inanmıştı. Kocasının o kızı sevmediğini düşünüyordu fakat yanılmıştı da, iftirayı Devin'in attığına adı kadar emindi. Öbür türlü neden böyle bir soru sorsundu ki? Başka adam mı kalmamıştı? Hoş zaten olmayan bir şeyi durduk yere de  ortaya atamazdı.

"Mehin, kızım kardeşin geldi. Bende salona aldım. Sen git istersen."

Mehin Zehre Hanım'ın sesiyle bulaşıkları bırakıp, elini kurularken o sırada Fatma da koşarak mutfağa girmiş ve heyecanlı bir şekilde  bağırmıştı.

"Yaaa inanamıyorum! Konağa taş düştü, taş. Hatta meteor. Hatta ve hatta direk kalbime çarptı. Sanırım aşık oldum!"

Mutfakta herkes bir anda Fatma'ya dikkat kesilirken, kimse bir şey anlamamış Zehre hanım ise elinde ki su bardağını direk Fatma'nın yüzüne boşaltmıştı.

"Sen ne biçim konuşuyorsun bakalım?"

"Ya uf Zehre abla! Mahvettin üstümü. Ben şimdi nasıl salona gidip o çocuğu kesicem."

Mehin'in ne olduğunu anlaması geç sürerken bir anda kahkaha attı. Fatma belli ki, Yiğit'ten bahsediyordu ve cidden dediği kadar vardı kardeşi. Ama yine de mutfakta kimse Fatma'yı ciddiye almadı. Çünkü hiç biri buna olanak vermiyordu. Mehin de gülüp geçmiş ve mutfaktan çıkarak kardeşinin yanına gitmişti.

"Abla!"

Yiğit ablasını gördüğü anda, bütün yüzünü kaplayan sırıtmasıyla koşarak sarılırken, Mehin de kardeşini sıkı sıkı sardı. Normalde kendi evlerinde bol bol didişirlerdi ama şu an o kadar özlemişti ki, kokusunu bile içine çekti.

"Ya nasıl özlemişim."

"Sen bir de bana sor. Sen yokken ev bomboş kaldı. Annem ve babam da yaşlandılar zaten, buruş buruş yanaklarını öpemiyorum."

Yiğit söylene söylene, ablasının kemiklerini kırarcasına sıkı sıkı sarılırken, Mehin de bundan şikayet etmemiş ve kızmamıştı. Ta ki Yiğit ablasının yanaklarını çürütene kadar öpene dek.

"Ağrıttın Yiğit!" Mehin canı acıdığı için geri çekilirken, Yiğit bu sefer de yumuşakça öpmüştü.

"Geçti mi?" İkisi de gülerken, Mehin yavaşça başını sallayıp koltuğu işaret etti.

"Otursana, açsan bir şeyler getireyim."

"Yok ya, yedim ben. Zaten burdan çıkıp arkadaşlarla buluşucam. O yüzden hemen derse koyulsak iyi olur prenses."

Yiğit ani refleksleriyle, çantasını koltuktan alıp ablasını da kolundan tutarak yemek masasına oturturtup, çoktan kitaplarını da çıkartmıştı.

"Az yavaş mı olsan kardeşim. Yangından mal kaçırmıyoruz."

"Abla iki saatim var işte. Hızlı olmamız lazım."

Mehin sohbet etmeye bile vakit bulamadan, derse koyulmuşlarken bu anları özlediğini fark etti. Kardeşiyle geçirdiği vaktin güzelliğini bu konakta başka veren bir şey yoktu.

"Yiğit, aptal mısın kardeşim. Sana diyorum ki..."

"Ya anladım onu ama sen beni anlamıyorsun. Bak şimdi..."

MEHİN | ᏖÖᏒᏋ Where stories live. Discover now