3.Bölüm

39 9 8
                                    


                       Andre

       Uzun zamandır onlarla yaşıyorum ama asla onlar gibi olamadım. Kardeşlerim, hepsi harika savaş yeteneklerine sahipler. Hepsi güçlü. Savaşlarda asla kaybetmeyecek tiplerdenler. Evet, doğru. Ben de bir Sombre'yim ama beni onlardan farklı kılan şey gücümün zihin kontrolu olması. Gücümün kardeşlerim üzerinde etkisi yok. Bu yüzden onlar kadar güçlü olamadım. Gücün en güçlülerin üzerinde bile işe yaramazsa ne anlamı kalır ki? Tabii bununla bir derdim yok. Lusterlara ve diğer Sombrelere göre oldukça güçlüyüm. Amacım insanlara hükmetmek ya da onun gibi bir şey değil. İsteğim diğer Lusterlar gibi özgürce yaşayabilmek.

       Sombre olmak neden bu kadar zordu? Romanlardaki karakterler gibi mutlu hayatlarımız olamazdı. Bizler özeldik ne de olsa. Hayatta kalmak için çabalamalıydık. Her ne kadar ölümcül varlıklar olsak da kaderimiz boş bir ölümle sonlanmamalıydı. Bizler çabalayarak masumların ve kendi türümüzün ölmesini engellemeliydik. Yani, babamın bize dedikleri bunlardı. Bana ne düşündüğümü soracak olursanız tek isteğim başkalarını düşünmeden yaşayabileceğim normal bir hayat. Para, güç, şöhret... Bu anlamsız şeylerde gözüm yok. Sadece korkmadan yaşayabileceğim bir geleceğim olsun isterdim.

      ''O mankafa yine bir işler karıştırıyor. Bu acele de neyin nesiydi?'' Zack yine Ryuu hakkında söyleniyordu. Onu anlamak zordu. Ağzından iyi bir laf çıktığını henüz görmemiştim.

      ''Bilmiyorum. Çok önemli bir şey değildir eminim.''

      ''Tabii ya bu yüzden bu kadar telaşlıydı.'' kahvesinden bir yudum aldı. ''Gerçekten de keçiye benziyor.''

      ''Bilmiyorum ve umurumda da değil. Megumi ile onun arasında sonuç olarak. Bize karışmak düşmüyor Zack.''

       Masanın üstünden bana yaklaşarak ''Sen Ryuu'dan bile daha aptalsın Andre. Gücün zihin kontrolü olduğu için biraz da zeki olursun sanmıştım. Gerçekten... Etrafında olup bitenleri göremiyor musun?''
''Sana bunun umurumda olmadığını söyledim.''

       Sıkılmış gibi ayağa kalktı ''Zamanı geldiğinde seni koruyacağım Andre.''bu anlamlıymış gibi görünen sözlerinden sonra kafeteryadan ayrıldı. Anlaması zor bir insandı. Aşağılıyor mu koruyor mu belli değil.

      Ben çayımı içmeye devam ederken hızlı adımlarıyla Maria yanıma geldi.

      ''Oturabilir miyim Yarbay?''

      ''Elbette Maria.''

      ''Bugün nasılsınız?''

      ''İyiyim Maria ya sen?''

      ''Pek iyi değilim Yarbay.''

       Sesi endişeli gibiydi. Sanki bir şeyden kaçarmışçasına etrafınabakınıp duruyordu. ''Efendim. Yanlış giden bir şeyler var.''

      ''Nasıl yanlış şeyler?''

      ''Olmaması gereken şeyler.''

      ''Ne demek istiyorsun?''

      ''Yarbay...Dikkatli olmalısınız.'' zaten açık renk olan cildi şimdi bembeyaz olmuştu. Açık mavi gözlerinin rengi sönmüştü ve koyu renkteki saçları onu oldukça korkutucu kılıyordu. Ama yüzündeki o korkmuş ifadeyi görmek içimi acıttı. Maria rüyalarında gelecekten bazı kısımları görürdü. Ama içime oturan asıl şey neden bunu benimle paylaştığıydı. Neden Ryuu ya da babamla paylaşmadığını anlamamıştım. Gerçekten ne olabilir ki onu bu kadar korkutan?

Chilly BlossomDonde viven las historias. Descúbrelo ahora