Şimdi vakit öğleydi ve biz sabah dersinin acıktırdığı karnımızı doyuruyorduk. Kantin her öğle aralarında olduğu gibi kalabalıktı. Ecmel yeni bir dövme yaptıracağını ve dövmesinin şeklini anlatıyordu. Günlerdir süren ısrarına boyun eğip göbeğime piercing taktırmayı kabul etmem sanırım benim için en çarpıcı olan taraftı. Melda sohbete dahil olsa da sıkıntısını görebiliyordum.

Ecmel'in anlatacaklarını tamamlamasını bekledikten sonra konuştum. "Ee, Melda?" dedim yavaştan konuyu açmaya niyetlenerek. "Renan ile ilgili bir gelişme var mı?"

Konunun açılmasına sevinip sevinmediğini anlayamadım fakat her iki ihtimalle de içinde tutması iyi değildi. Elindeki tostu tabağa geri koydu. "Ben hala ondan kaçıyorum."

Dudak büzdüm ve dudaklarımı ıslattıktan sonra ona doğru eğildim. "Neden? Üzüleceğinden mi korkuyorsun?"

Omuz silkti. "Aşık olup da üzülmeyen bir kişi bile görmedim. Buna en iyi örnek sensin."

Gülerken amacım konunun boğuculuğunu azaltmaktı. "Ben belalı tipleri çekerim, aşkın bir suçu yok. Ayrıca bu sevgili olaylarına ilk atıldığım zamanlar üzülüyordum. Şimdi bakıyorum da onlar için on dakika daha fazla yorganın altında durup tavanı seyretmek vakit israfıymış." Omuz silktim. "Hem Renan hayatımda gördüğüm en kibar adam. Seni üzeceğine kendini köprüden atar. İki yıldır değişmeyen sadakatle peşinden koşuyor, şans vermenin vakti gelmedi mi?"

Derin bir nefes verdi ve kucağındaki ellerine baktı. "İnsanların ne diyeceğini biliyorsun," dediğinde lafını kestim.

"O insanların ağzına sıçayım. Onlar konuşmaktan başka bir halt bilmezler. Sadece oturup kocakarılar gibi sevgililerin ilişkileri hakkında zırvalarlar," dedim hırçınlaşarak.

"Aynen öyle," dedi Ecmel sadece konu hakkında yorumsuz kalmamak için. İkimiz de dönüp ona ters ters baktık. Bu konularda ne diyeceğini bilmiyor, kendini mecbur hissettiğinde de saçmalamaya başlıyordu.

Açık açık konuşmaya niyetlendiğim için duruşumu dikleştirdim. "Bak, engelli olman, yürüyememen bizim zerre kadar umurumuzda değil. Ben sana baktığımda en yakın arkadaşım olan kişiyi görüyorum. Aynı şekil de Ecmel ve Emir de."

"Evet hatta biliyorsun, Emir seni tekerlekli sandalyenle uçuruyor. Biz senin kara şimşeğini seviyoruz," diye ağzında bir şeyler geveledi Ecmel. Melda ona minnet dolu bir tebessüm gönderdi.

"Haklısınız ama bu benim için bazen acı verici olabiliyor. Bakışların nasıl acıtabileceği hakkında bir fikriniz yok."

Derin bir nefes alarak vücudumun nikotin isteğini bastırmayı denedim. "Belki seni tam anlamıyla anlayamayız ama bunun büyük bir acı olduğunu düşünüyorsan daha güçlü olmak için acılarını kullan. Bu seni zehirlemek yerine çok daha güçlü bir insan yaratsın. O zaman göreceksin gerçekleri. Renan'ın seni ne kadar sevdiğini ve insanların yaşamları hakkında konuşanları beyinsizlik hastalığının yakaladığını." Sessiz kalıp ellerine bakmaya devam edince son noktayı koydum. "Sana yemin ediyorum, en kısa zamanda Renan'a bir şans vermezsen plan yapıp ikinizi olağanüstü romantik bir yemeğe çıkaracağım."

Hiç güleceği yokmuş gibi bir tavırla güldü. Kaşlarımı kaldırıp bir cevap istercesine yüzüne baktığımı görünce kafasını aşağı yukarı salladı. "Tamam, onunla konuşacağım."

"Güzel," dedim mücadelemi kazandığım için kocaman gülümseyerek. Melda'nın önünde tabağa uzanıp tostunun kenarından taşan kaşarı aldım ve ağzıma attım.

Açılan bileklerimi görünce morluğun sarartıya dönüştüğünü günler sonra ilk kez fark ettim. Kendimle ilgilenemeyecek kadar meşgul ve huzursuzdum. Melda ve Ecmel'e tüm olanları anlatıp yükümü hafifletmeyi öylesine isterdim ki... Ama bu işte tek başımaydım. Her zaman olduğu gibi, belki de olması gerektiği gibi. Fakat insan yaslanmaya cesaret edemese de onun için uzanmış omza bakmak cesaret verirdi.

Papatyalar Karanlıkta Büyür Where stories live. Discover now