TREN 0.1

37.8K 2.7K 1.7K
                                    

Tren raylardan hızlı hızlı geçerken, önümden akıp giden yola bakıyordum. Sigarayı dudaklarıma götürüp bir duman daha çektim. Şu hayatta beni sakinleştirebilen sadece sigara vardı.

Çok fazla sinirli olduğum söylenmezdi, öyle her şeye parlamazdım aslında ama bir işim planladığımın dışında gelişirse deli olurdum.

Adının Halil olduğunu öğrendiğim çocuk benden önce bilet aldığı ve başka vagonlarda da yer olmadığı için benimle kalmak zorundaydı. Ve bu benim sinirimi bozuyordu.

Önemli bir dergide çalışıyordum ve burada sadece nostalji konuları işleniyordu. Ama daha çok garip hayat hikayeleri.

Herkes uzun süredir bu trenden bahsettikleri için derginin yönetimi bana bunu teklif etmişlerdi. Dergide böyle uzun bir yolculuğa çıkmayı, hele de böyle her anlamda pis bir trende yolculuk yapmayı kabul etmeyecekleri için Tamer Bey direkt olarak bana teklif etmişti bu konuyu.

Onunla aramızda yaşanan güç savaşlarından dolayı, bana olan kinini biliyordum ve muhtemelen kabul etmeseydim 'hazır piş, ağzıma düş' sözü altında beni oldukça gerecekti.

Sıkıntılı bir nefes verip sonuna geldiğim sigarayı aralık olan küçük camdan dışarı attım ve yerime gitmek için arkama döndüm.

Bir küçücük çocuk ağzı burnu çikolata, üzeri dağınıktı. Kazağını altından beyaz atleti çıkmıştı. Yanından her geçtiğim yerde bağırarak konuşan insanlar vardı.

Gözlerimi devirerek kendi bulunduğum yere gidip sürgülü kapıyı açtım ve içeri girdim. Kapıyı kapattığım anda sesler biraz daha azalmıştı.

Direkt karşı koltukta oturan çocuğa baktığımda onun ifadesiz bir suratla oturduğunu gördüm. Ben içeri girince bakışları bana birkaç saniye değdi ama ardından hızla bakışlarını yere indirdi.

"Sanırım uzun bir yolculuk geçireceğiz." dedim yerime geçip otururken. Bakışları bana dönmedi bile.

"Ulaş ben." dediğimde yabani bakışlarını bana çevirdi. Bu ne soğuk bakıştı böyle.

Birkaç saniye yüzüme bakıp yeniden bakışlarını indirdi. Şuna bak, cevap vermeye bile tenezzül etmiyor bir de.

Yüzünü incelemeye başladım. Gözleri yeşildi ve iriydi. Saçları siyahtı ama zıt bir şekilde teni bembeyazdı. Yüzünde hiç iz yoktu, muhtemelen yumuşaktıda. Ama fazla beyaz olduğu için küçüklüğümden beri her zaman öyle kişilerin teninin hep soğuk olduğunu düşünürdüm.

Üzerine giyindiği kıyafetler ise yaşına uygun değildi pek. Oldukça paçavra duruyordu. Ama erkek güzeliydi ve bu kıyafetler içinde bile dikkat çekiyordu. Sanırım gördüğüm en güzel erkek olabilirdi.

Geriye yaslandım, neden cevap vermiyordu? Bu kadar yabani miydi yani.. Ben onunla konuşurken onun benimle konuşmaması sinirimi bozmuştu.

Sıkıntılı bir nefes alıp telefonumu çıkardım.

Ali: Ne yapıyorsun lan?

Ulaş: Partiliyorum kardeşim ne yapayım.

Ali: Afjkajfjlsjdjskhfksjfksjdbshdh

Ulaş: Yanıma biri oturdu bir de.

Ali: Aha, oturanın vay haline.

Ali: Avrad mı?

Ulaş: Hayır, oğlan.

Ali: Olmadı bu.

Ulaş: Kimseyi istemiyordum yanımda.

Ulaş: Bir de ben konuşmaya çalışıyorum beyefendi cevap vermiyor.

Ulaş: Doğulu biri zaten.

Ali: Dilsizdir belki?

Kaslarım çatıldı ve gözlerimi ekrandan çekip çocuğa diktim. Harbiden dilsiz olabilir miydi?

TREN Where stories live. Discover now