2

80 14 72
                                    

Flashback.

"Jihoon?" Ellerini ince hırkasının ceplerinden çıkarmadan, ıslık çala çala ilerliyordu Seok. Şöminenin önünde kitap okurken birden koca evin elektriği kesilmiş ve gökyüzünden yükselen seslerle yağmur bastırmıştı. Son günlerde yağmur sık sık yağıyor ve bedenlere karamsarlık aşılıyordu.

Ne kitabını huzurla okumasını engelleyen yıldırımların kaba sesleri ne de odalara çökmüş zifiri karanlık korkutuyordu Jin'i. Bu durum onu sadece boş hislerin çıkmazı içine sokuyordu. Cevaplanmayan soruların ortasına atıyordu ve o yanan ateş Seok Jin'i ürkütüyordu. O ateşte kaçmak istediği anılar kül oluyor, genzine kaçıyordu.

"Jihoon.." Bu sefer fısıltı halinde çıkmıştı sesi.

Yalnızlığı sevmiyordu. Sevgilisini istiyordu, onun huzurlu kolları arasında uyumak istiyordu. Merdivenlere yöneldi. Muhtemelen oğlan yatak odasında dinleniyor olmalıydı. Birkaç saat önceki küçük tartışmalarından sonra ikisi de sakinleşebilmek üzere kendi köşelerine çekilmişti. Aslında Jin, tartışma taraftarı değildi fakat sevgilisi son birkaç gündür garip davranıyordu. Bu da onu yeteri kadar endişelendirmişti.

Sanki ortada büyük bir mesele vardı ve Jihoon bunu ondan uzun zamandır saklıyor gibiydi.

Sevgilisi bir şey olmadığına dair ona çokça dil dökmesine rağmen Jin'in içi hiç rahat değildi.

Son basamağı da çıktığında az ileriki banyodan duş sesi geliyordu. Odayı küçük yuvarlak pencereden yansıyan ay ışığı aydınlatıyordu. Odaya kafasını uzatarak baktığında yatağın hiç bozulmamış olduğunu hatta buraya bugün hiç girilmemiş olduğuna kanaat getirdi. Yatak sabahki halini koruyordu.

"Jihoon!" Seslenip banyo kapısına doğru ilerledi, "Orada mısın?" Su sesinden başka hiçbir ses gelmiyordu Jin'in kulaklarına. Kapıyı birkaç kez tıklattı ve kulağını kapıya yasladı. Lakin yine suyun ritmik sesinden başka hiçbir şey yoktu. Jihoon eğer orada olsaydı kesinlikle duyardı sevgilisinin sesini. Cevap verirdi Jin'e, bundan emindi.

Kaşlarını çattı ve sesleri dinlemeye başladı, o sırada çıplak ayaklarına değen ıslaklıkla geriye çekilmesi bir olmuştu. Sular.. banyo kapısının altından geliyordu sular. Aceleyle kapıyı açmaya çalıştı fakat ne kapı açılıyordu ne de Jihoon'dan ses alabiliyordu. Seok Jin'in vücudunu büyük bir endişe kapladı.

Omzunu yasladı ve birkaç vuruşta kapıyı açabildi.

Hayır.. bunu beklemiyordu.

Ölü bir beden en son görmek isteyeceği şey bile değildi.

Flashback sonu.

"Uyan." Seok Jin, vücuduna nüfuz eden meltemle titreye titreye gözlerini açtığında artık o soğuk ve karanlık depoda olmadığını fark etmişti.

Bir yatak odasında olduğunu tahmin ediyordu, uzandığı kuş tüyü yatak sayesinde.

Lacivert duvarları beyaz çizgilerle kaplanmış odanın az ilerisinde duran koca raf ve yanındaki siyah gardıroptu gözüne çarpan, sürekli etrafında dönen eşyalar. Sanki hepsi üstüne üstüne geliyormuş gibiydi. Dünyası durmuş, odadaki ışık hüzmeleri gözünü kör ediyordu.

Aslında dönen şey başıydı. Öyle bi' dönüyordu ki başı, kafasını, yumduğu gözleriyle birlikte sızlanarak yastığa bastırdı.

Depodan kalma acılar bilincinin tam olarak yerine gelmemesine sebep oluyordu. Bedeninin herbir karışı sızlıyor ve ağlamaktan bitap düşmüş gözleri her hareketinde yanıyordu.

karoliniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin