18.Bölüm: TANRININ CİLVESİ

En başından başla
                                    

Baybora Alanguva bir bana bir de kardeşine bakıyordu. En sonunda dayanamamış gibi araya girdi.

"Konuşmamızı daha sonra devam ettiririz, siz biraz sakinleşin bence." Dedi ve bir şarkı doldurdu salonu. Hemen ardından Baybora'nın görüntüsü kayboldu. Şarkıyı Baybora bize açmıştı! Tanıdık melodi Erkin Koray'ın bir şarkısına aitti.

Kaybolan ekran görüntüsünü cama bıraktı, iyice hızlanan yağmur okyanusa ve cama vuruyordu.

"Yağmurun sesine bak. Aşka davet ediyor." Şarkının sözleriyle tüm öfkem uçtu ve kendimi tutamayarak kahkaha attım. "Cama vuran her damla, beni harap ediyor."

Ateş'in de sinirli bakışları hızla eridi, gülmemek için yanağının içini ısırdı ve az önce abisinin olduğu, şuan şarkı çalan ekrana baktı. Hemen ardından da gülümseyen dudaklarıma.

"Bu yağmur seni benden alıp götüren yağmur. Aşkımızı sel gibi silip süpüren yağmur." Koca gamzesi belli olurken, küçük bir çocuğa benziyordu.

"Abine bayılıyorum." Dedim keyifle, ondan uzaklaştım ve camın karşısına geçtim.

"Her damlada ah ettim. Hayatıma kahrettim. O kadar üzgünüm ki seni nasıl kaybettim? Seni nasıl kaybettim?" İkimiz de şarkının çalmasından şikayetçi değildik, aksine keyifle dinliyorduk. Ateş yanıma geldi, yağmurla taçlanmış manzarayı seyretmeme eşlik etti.

"Ne zaman kapım çalsa sen geldin sanıyorum. Korkarım ki aşkımı boş yere arıyorum." Baybora Alanguva'nın ince mizah anlayışı beni bir kez daha güldürdü.

"Sanırım bu abinin savaşmayın sevişin deme şekli." Çapkın tavrıma üstten baktı.

"Büyükleri dinlemek lazım." Dedi göz kırparak. Ben senden daha çapkınım demeye getiriyordu ama olamazdı.

Ona yakınlaştım, camla arasına geçtim ve sırtımı cama yasladım. Geri çekilmek istedi, bunu hissettim ama çekilmedi. Onun yerine derin bir nefes alıp dışarıyı seyretti.

"Sevgiline sadık kalmaya mı çalışıyorsun?" Dedim sinir bozucu şekilde dudaklarımı büzerek, Didem'in taklidiydi. Elini kafamın hemen yanına, cama yasladı, üzerime doğru eğildi.

"Hayır, senin oyunlarına gelmiyorum."

"Artık." Diyerek cümlesini düzelttim. Son yakınlaşmamızda gerçekten aşağılanmış hissetmiş olmalıydı ve bu Alanguva gibi bir adam için onur kırıcıydı.

Bir elim göğsüne gitti, tişörtünün kumaşına dokundum. Sarı gözlerine derince bakarak, göğsümü şişiren bir nefes aldım.

Beni öpmek istedi ama yapmadı, o da derin bir nefes aldı ve benden uzaklaşmasına neden olacak bir adım attı geriye doğru.

"Abine çok kızgınsın ama içinde yaşıyorsun." Bende ona bir adım attım. "Söyleyin artık, benimle işiniz ne?"

"Çok zekisin, kurnazsın ve katilsin. Dahasına gerek var mı?"

"Bu yüzden sorguluyorum."

Geri çekildi iyice, benden kaçtığına artık emindim. Yakınlaştığında kendine hakim olamıyordu ve benim karşımda güçsüz durmak istemiyordu.

Aklını alacağım Alanguva, sen hala kiminle dans ettiğini farkında değilsin.

Odadan çıkacaktı ancak çalan telefonuyla durdu, aramayı cevapladı. "Emin misin?" Diye sordu karşısındaki kişiye, bakışları bana dönü. "Görüntüleri atın, Suat'ın icabına bak." Beni zehirleyen kişiyi öğrenmişti.

ATEŞPARE (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin