Bölüm 3: Kıvılcım

114 13 2
                                    

Türkiye'nin Gözünden

"Ne oldu iyi misin?" diye sordu Kuzey Kıbrıs. "İyiyim" diye yanıt verdim. "Abi ben günlüğünü okuduğum için özür dilerim!" dedi. Açıkçası hala Kuzey Kıbrıs'a dargındım, günlüğümü okudu nede olsa. Fakat yine de "Sorun değil" dedim ve gülümsedim. "Ne patladı burada?" diye sordu Nazi. "Telefonum patladı" diye cevap verdim. Nazi telefonuma baktı ve "Nasıl bu hale getirdin telefonu?" diye sordu. "Sadece dokundum ve bum" diye cevapladım sorusunu. "O zaman Güney Kore telefonun içine bomba koymuş" dedi Kuzey Kıbrıs. "İşi gücü yok bomba koyacak telefona. Hem içinde bir bomba olsaydı çoktan patlardı." dedim. "Aman, uykum var benim" dedi kız kardeşim.

Kuzey Kıbrıs'ın Gözünden

"Ben artık gideyim" dedi Nazi fakat ben onun gitmesine izin verecek değildim. Belki onu polise şikayet edebilirdim bu sayede. "Hayır burada kalıyorsun." dedim o da "Hayır evime gidiyorum" diye cevap verdi. Kavga çıkacağını anlamış olacak ki abim "Kim kalıyorsa kalsın kim gidiyorsa gitsin karışmıyorum" dedi. Ondan sonra uzun bir süre boyunca "Hayır burada kalıyorsun" "Hayır eve gidiyorum" diye tartıştık. "Şu manyak kardeşine söyle beni rahat bıraksın. Yoksa elimden bir kaza çıkacak!" dedi Nazi. Bende ona "Sanki sen çok normalsin! Ayrıca ne yapabilirsin ki sen!" diye cevap verdim. Tam ağzını açmış cevap verecekken Bay Yumak ona sürtünmeye başladı. O sırada abim Pofuduk'u kucağına almış seviyordu. "Bu kedi neden bana yapıştı?" diye sordu Nazi. Miyavladı Bay Yumak. Anlaşılan Nazi'nin onu kucağına almasını istiyordu veya açtı ve Nazi'den yemek istiyordu. "Kucağına çıkmak istiyor" dedi abim.

Nazi'nin Gözünden

"Kucağına çıkmak istiyor" dedi Türkiye. Bay Yumak'ı bir yerden gözüm ısırıyordu. Muhtemelen bir yerde yemek falan vermiştim, tabi sokak kedisiyse. "Burada kalıyorsun! Hem bak Bay Yumak da seni gitmeni istemiyor" dedi Kuzey Kıbrıs. "Hay tamam burada kalıyorum" dedim. Aslında kabul etmemeliydim. Türkiye'nin kardeşiydi ancak her şeyi yapabilirdi. "Kıyafet vereyim mi?" diye sordu Türkiye. "Yok sağ ol" dedim sonra da "Hatırlarsan en son senin kıyafetini giymeye çalıştığımda az kalsın sonsuza dek kafamda tişört ile kalıyordum" diye ekledim. Türkiye benden oldukça kısaydı. En son tişörtüm yırtıldığı için kendi tişörtlerinden birini vermişti. Onu giymeye çalışırken başımı tişört kafama sıkışmıştı. Tişörtü çıkarana kadar canımız çıkmıştı. "Ama o kaç yıl önceydi" dedi benim akıllı arkadaşım. Ardında da akıllı arkadaşımın üstün zekalı kedisi bana pençelerini geçirdi ve bu şekilde hızlıca tırmandı. En sonunda onu kucağıma almak zorunda kaldım. Bay Yumak yavru değildi fakat küçüktü, aşırı uzun beyaz tüyleri vardı. Pofuduk Bay Yumak'tan daha küçüktü kahverengi kısa tüyleri vardı. "Bay Yumak'ı nereden aldın?" diye sordum Türkiye'ye. "Sokakta yaralı bir şekilde buldum." diye cevap verdi; daha sonra da "Neden sordun?" diye sordu. "Tanıdık geldi" diye cevap verdim. Sonra da sanki onu bıçaklamışım gibi baktı. "Sen ne cüretle kedime zarar ver-" derken lafını bölüp "Kediye ben bir şey yapmadım. Yemin ederim!" dedim. Yine şu küçük kıvılcımlar çıkıyordu Türkiye'nin etrafında. "Eğer ona zarar vermiş olsaydım bana sülük gibi yapışmazdı!" dedim. Bay Yumak hala kucağımdaydı. Halinden oldukça menün gözüküyordu. Miyavladı korkuyla ve Türkiye'nin kucağından atladı Pofuduk. Türkiye'nin etrafındaki kıvılcımlar öyle bir artmıştı ki suratını bile göremiyordum. Kuzey Kıbrıs ise korku dolu gözler ile abisine bakıyordu. Türkiye bana doğru yürümeye başladı. Bay Yumak da kucağımdan atladı. Hem Pofuduk hem de Bay Yumak tüylerini kabartmıştı. Git gide yaklaşıyordu Türkiye. Koridor çok dardı bu yüzden yanından da kaçamıyorduk. Kuzey Kıbrıs ağlamaya başlamıştı. En sonunda kapının dibine kadar geldik. Kapıyı açmaya çalıştım fakat kapı kilitliydi. Türkiye adım adım yaklaşıyordu O ara Kuzey Kıbrıs değişik telefonuna sarıldı. "Alo, Abi yardım et abim derildi" dedi. O anda Türkiye'den çıkan kıvılcımlar o kadar artmıştı ki bir adım attığında yakınındaki aletlerin üzerinde kıvılcımların izi kalıyordu. Bir anda ışıklar söndü. "Tamam abi açıyorum hoparlörü" dedi Kuzey Kıbrıs. Hoparlörü açtı ve Azerbaycan konuşmaya başladı "Türkiye orada mısın? Beni duyuyorsan sakin ol. Türkiye ab-" cümlesini tamamlamadan Kuzey Kıbrıs'a ve dolayısıyla telefonu ile bana da elektrik çarpmıştı. Kediler nasıl olduysa kaçmayı başarmıştı. Çok şükür bizde patlamamıştık ancak telefon kullanılamaz hale gelmişti. "Abin umarım yetişir" dedim. O da "İnşallah" diye yanıt verdi...

YıldırımWhere stories live. Discover now