•Prolog•

25 2 1
                                        

Açılan kapı sesiyle, bakışlarımı oraya çevirdim. İçeri girdi ve siyah saçlarını geriye doğru tek eliyle attı. “Bugün huysuzluk çıkartmışsın,” dedi soğuk ama kısık sesiyle. Ahşap kapıya bedenini yaslarken, cevap verecek halim yoktu. Başımı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım.

Koyu renk kot pantolonunun sardığı uzun bacaklarıyla yanıma geldi. Ve tek dizinin üstüne çöktü. Gözleri, bacağımdaki kelepçedeydi.

“Morarmış,” dediği sırada, ellerini uzatıp çıplak bacağıma dokundu. Korkuyla geri çekileceğim sırada, kelepçeyi biraz daha zorlamış olmalıyım ki, kanamaya başladı.

Parmakları, kanın uğursuz kırmızı rengine bulanana kadar, parmaklarını bacağımdan çekmedi.

Ben ise, onu izliyordum.

Katilim, Azrail’im ya da kullanılacak onlarca kötü sıfatın yakışacağı tek adamı.

Esmer yüzü, küçük burnu, uzun siyah kirpikleri ve koyu kahverengi gözleriyle sıradan olmaya uzaktı. Geniş omuzları vardı.

Yüzünü kaldırıp gözlerimin içerisine baktığında, bakışlarımı ondan çevirdim. “Bana bak,” dedi kısık sesiyle. Kan bulaşmış parmaklarıyla çenemi kavradı ve ona bakmaya zorladı.

“Mahzene gideceksin.”

Duyduklarımla, kalbim ağızımda atmaya başladı. Gözlerim yanıyor, gözyaşı üretmek için bekliyorlardı.

“Lütfen,” dedim kullanılmamaktan çatlayan sesimle. “Ben hiçbir şey yapmadım.”

“Seni alırlar,” dedikten sonra uzandı ve saçlarıma küçük , belli belirsiz bir öpücük kondurdu.

“Hayır,” dedim. Yanaklarım göz yaşlarının etkisiyle ısınmaya, ıslanmaya başlamışlardı. “Lütfen, yapma.”

Çevik bir hareketle doğruldu ben ise kısık sesimle bağırabildiğim kadar bağırdım. “Hayır!”

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 26, 2015 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

GizWhere stories live. Discover now