losing game

274 26 16
                                    


Bazen insan yaşadıklarını birilerine anlatma ihtiyacı hisseder. Sanki o yaşananlar paylaşıldığında, diğer yaşanılacak şeylere daha çok yer kalacakmış gibi bir his bu. Bende bunun için yazıyorum bunları. Çünkü birileriyle yüz yüze gelip anlatmaya kalksam bir şeyler eksik kalacaktır, buna eminim. O yüzden yazmak en iyi karardı benim için. Yanlış bir kelime kullanırsam eğer silebilme imkanım bile var.

Sadece bunlar yüzünden de yazmıyorum. Bazı kısımlarda hıçkırıklara boğulacağımı biliyorum. Karşımda birine anlatırken onun acınası bakışlarına maruz kalmak istemiyorum. Ağlamak istediğimde rahatça ağlamak ve ardından toparlanıp anlatmaya devam etmek istiyorum. Bu yazıyı yazarken bari her şeyin benim elimde olmasını istiyorum, tüm kaybedilenleri unutturmayacak olsa da.

En baştan başlamalıyım sanırım, lise yıllarımızdan. 1991 yılındaydık o koridorlara adım attığımızda. Yeni gelenler için heyecanlı bir andı ve birazda korkunç. Ama büyük şehirlerdeki gibi olmuyordu burada. Bir kasabada yaşıyorduk ve çoğu kişi birbirini tanıyordu. Bu yüzden çok yabancılık çekmiyordu kimse. En azından birbirlerinin yüzüne aşinaydı insanlar. Bu bile bir güven ve rahatlama verebiliyordu.

Koridorda yavaş adımlarla yürürken etrafı süzerek sınıfımı arıyordum. O an hiç aşina olmadığım bir yüzü görmüştüm birkaç saniye. Burada büyümediğini düşünmüştüm. Başka yerlerden buraya gelenlerde oluyordu. Onlardan biri olabileceğini düşünmüştüm. Aynı sınıfa düştüğümüzde ve tek boş sıra onun yanı olduğunda da gerçeği öğrenmiştim. Her zaman buradaymış. Burada doğmuş ve büyümüş, tıpkı benim gibi. İçimden 'kader işte' diye geçirdiğimi anımsıyorum. Küçük bu kasabada bile ilk defa burada görmüştük birbirimizi. Onun için önemsiz bir şeydi. Sadece etrafında farklı bir yüz görmek isteyen biriydi. Kader tarafından seçilmiş kişi de bendim. Arkadaşlarını bıktıran biriydi. Bu yüzden genelde ikimiz beraber vakit geçiriyorduk. Oysa onun sadece ismini ve yaşını biliyordum, tıpkı onun gibi. Benim hakkımda bir şey öğrenmek istememişti asla. Ben de sessiz kalmayı tercih ettim.

Sabahları okuldaydık. Öğlenleri basketbol oynardık. Akşamları geç saate kadar favori mekanı olan ateri salonundaydık. Sürekli oraya para yatırdığı falan yoktu. Babası işletiyordu ve o da sürekli orada oyun oynuyordu. Aslında anlamışsınızdır arkadaşlarını neden bıktırdığını. Sürekli aynı rutindeydi. Bu bedende bu hayatı bir kez yaşıyorduk ve o farkında değil gibiydi. Tüm günleri birbirinin kopyasıydı. Arkadaşları buna uymak istemiyorlardı. Ben istemiyordum. İlk başta eğlenceli sayılırdı ama gittikçe berbat bir hal almaya başladı. Kendi başına takılmayı sevmediğini söylerdi. Yanında biri olduğunda kendini iyi hissettiğini de. Sonradan fark ettim ki bunlar boş cümlelerdi. Atari salonunda bile genelde tek kişilik oyunlar oynamayı tercih ederdi, sanki ben orada değilmişim gibi. Çok sevdiği çift kişilik oyunlar için kullanırdı beni. Tıpkı basketbolu kendi başına oynamak sıkıcı olacağı için beni kullandığı gibi. Bunlara neden göz yumdum bu kadar bilmiyorum. Sadece zaman boşa akıyordu. Kazanılan bir şey yoktu. Geleceğimizden kaybediyorduk.

Sınav zamanları geldiğinde mecburen ders çalışmam gerekiyordu. Ama onu da bırakamamıştım. Tam gece yarısı salon kapandığında ayrılırdık. Eve koşarak gelir ve hemen sabah ki sınavda çıkacak konulara çalışmaya başlardım. Geç saatlere kadar sürerdi ve uykusuz kalırdım. Bazen derslerde uyuyakalır ve onun sesi ile uyanırdım.

"Dostum hiç iyi görünmüyorsun, bugün eve gidip uyu." Beni ilk düşündüğü gündü. O hafta çökmüş gibiydim ve uyku gerçekten iyi gelmişti. Sonraki gün ise benimle konuşmadı doğru düzgün. Aslında çok konuştuğumuz bile söylenemezdi ama o gün daha farklıydı. Çıkışta bile birden gözden kaybolmuştu. Eve gitmiştim ben de ama akşam saatlerinde merakım iyice arttığından adımlarımın beni atari salonuna götürmesine izin verdim. Bir kız vardı yanında. Oyun oynuyorlardı beraber ve ilk defa oyun oynarken gülümsediğini fark ettim. Oysa o güne kadar beraber yaklaşık iki ay geçirmiştik. Ve fark ettim ki, bu sadece arkadaşlık adına bir şey değildi. Bir erkeğe aşık olmuştum.

arcade; johnjae Where stories live. Discover now