Mavi

594 90 135
                                    

🌿Görüş ve önerilerinizi bekliyorum mutlaka öpüldünüz 😘🌿

Medya: Mırıldandığı şarkı

Önerilen şarkı: Sezen Aksu/ Kurşuni renkler


(HAPSOLMAK)

"Her insanın keşkeleri vardır, lâkin bazı keşkeler yolunu öyle bir kaybettirir ki koca bir okyanusta tek başına kalmış, dümensiz bir gemi olursun"

Kadere inanır mısınız? Ben inanırım. Tamam, olacaklar hayattaki seçimlerimize bağlı ama doğacağımız evi ve aileyi bizim seçimlerimiz belirlemiyor. Kaderimize bağlı bir seçim oluyor bu yuva dediğimiz şey. Şey diyorum, çünkü ben hâlâ buna bir isim bulamadım, zira mutlu olduğum söylenemez. Daha önce de söylediğim gibi, benim seçimim değildi. Göz kapaklarımı zorlukla aralayıp karanlık bir odada olduğumu görünce içimi büyük bir korku sarmış kalbimin hızını bile duyar olmuştum. En son hatırladığım, annemin mezarına gitmiş ve her zamanki gibi ağlamaktan yorulup uyuya kalmış olmamdı. Tabii bu karanlık yerde değil, annemin toprak kokusunda uyanmayı bekliyordum. Bakışlarımı korkuyla çevremde gezdirdim. Burası küçük bir yatağı olan dört duvarında sıvası dökülmek üzere küf kokan karanlık bir odaydı. Lâkin beni buraya kimin getirdiğini ve ne istediğini düşünmeden önce, soğuk betonun içime kadar işlediğini düşünmeden edemiyordum. Yerde kıpırdanarak ayağa kalkmak için hamle yaptığımda pek de başarılı olmadığımı fark etmem uzun sürmemişti. Zira bedenimin tüm eklem yerleri sızlıyordu. Sonunda pes edip başımı zorlukla tavana çevirdim. Gözlerimden birkaç damla yaşın yanağımdan süzüldüğünü hissederken kulaklarımda annemin güzel sesinden şarkımızı dinliyordum. Yine. Ne zaman korksam ya da yalnız hissetsem, her zaman onun o güzel sesi imdadıma yetişir, huzurla doldururdu içimi. Ben de annemin sesiyle gözlerimi kapatıp o şarkıyı mırıldanmaya başladım. Bir sabah saçlarımı, okşayıp da rüzgâr
İzlerini sürüp de, gidecek beyaz beyaz
Ve güneş aynaya baktığımda çizgilerden
Yeni bir yüz gösterecek, üzülerek biraz. Yok olmaz erken daha, biraz geç kalın ne olur
Hiç hazır değilim henüz
Ne olur baharlarımı, bırakın bir süre daha
Tanıdık değil bana güz. Titreyen sesimin sonunda hıçkırıklarımı zorlukla bastırıp derin bir nefes alarak sakinleşmek için devam ettim. O gün başka renkte, ağaracak biliyorum
Ve zorla değil ya, o rengi hiç sevmiyorum
Ne olur sanki biraz, daha zaman verseniz
Yıllar öfkenizi hiç, mi hiç anlamıyorum. Yok, olmaz erken daha, biraz geç. Tutamadığım hıçkırıklarımın sesi duvarlara çarparken yattığım yerde yana dönüp cenin pozisyonunda ne kadar süre ağladığımı bilmeden yattım. Hiçbir şey yapmadan, bağırıp çağırmadan, sağı solu yumruklamadan ya da "çıkarın beni!" diye yırtınmadan bilemediğim bir zaman kadar ağladım. Tek yaptığım, buz gibi bir betonun üstünde anne karnındaki gibi cenin pozisyonu alarak hüngür hüngür ağlamak oldu. Sanki daha önce hiç ağlamamış gibi. Belki dakikalar, belki saatlerce, O arayı kapatmak için; Ömürlük ağladım. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Gözlerimi kapatıp annemin hayalini izlerken kapının gıcırtısıyla araladım kirpiklerimi. Başımı ağır hareketlerle kapıya doğru çevirdiğimde içeri süzülen ayakları gördüm. Kalbim hızla atmaya başladı. Görmek istemiyordum. Başımı kollarımın arasına alıp ayak seslerini dinledim. Adımları bana yaklaştıkça annemin sesi de uzaklaştı ve ben yine korkuyla kalakalmıştım. Yabancı bir nefesin sıcaklığını boynumda hissedince irkilsem de dönmedim. Bir süre sessizlik doldurdu içeriyi, ta ki bu ağır sessizliği tok gelen sesi bozana kadar. Buz gibi olan sesi adeta üşütüyordu. "Kalk da bir şeyler ye" Sanki soğuk duvarlar dile gelmiş gibi hissettiren sesini duymazdan geldim. Tek istediğim bir önce beni yalnız bırakmasıydı. Benden ses gelmeyince bir süre sonra parmaklarını saçlarımın arasında hissetmiş acıyla inlemiştim. "Kalk yemeğini ye! Bir daha söylemem!" diye öfkeyle tıslayarak saçımı çekiştirip ayağa kaldırdı. "İstemiyorum, bırak beni!" diye bağırarak elinden kurtulmaya çalıştım. Korkuyla, baştan beri sormam gereken ama hiç sormadığım soruyu yüzüne bakmadan sordum. "Neden buradayım? Ne istiyorsun benden?" Diye sorsam da cevap gelmeyince arkamda duran bedene alaylı bir ses tonuyla konuştum. "Yoksa fidye için mi kaçırdın? Boşuna zahmet etmişsin, babam değil benim için milyonlar vermek, zahmet edip getirdiğin bu yemek için bile para vermez" dedim önümdeki yemeği göstererek. "Bana bak! Zıkkımlan yoksa ben zorla yedireceğim" diyerek başımı yemeğe itti. Bu hareketiyle sinirlenerek öfkeden kararmış bakışlarımı ona çevirdiğimde dudaklarım aralık kalmış kaskatı kesilmiştim. Zira gözleri koca bir okyanusu andırıyordu. Annemin bana sürekli anlattığı masallardaki kahramanların gözlerini
okyanus rengi gözler diye betimlerdi annem. Ben de o gözleri hayal ederek büyümüştüm. Hâlbuki bir gün o gözlere sahip bir masal kahramanıyla tanışacağımı umut etmiştim. Lâkin şimdi gördüğüm bu okyanus mavisi gözler bir canavara aitti. Hareketsiz kaldığımın farkına varmış olan mavi, çatık kaşlarını düzeltip ifadesiz bir bakış attığında
kendime gelip boğazımı temizledim. "Senin getirdiğin hiçbir şeyi zıkkımlanmayacağım!" Diyerek öfkeyle tısladığımda yüzü tekrar kızgınlıkla kasılıp dişlerini sıktı. Seri bir hareketle saçlarıma daldırdığı elleri ile tutumlarımı sertçe arkaya doğru çekti. Ben can havliyle saçlarımı ellerinden kurtarmaya çalışırken o gözlerime öfkeyle baktı. "Bırak!" diye çığlık atarken beni yatağa çöp gibi fırlattı. Doğrulmaya çalıştığımda sert adımlarla tepsiyi masadan alıp yanıma oturdu.
Eliyle çenemi yakalayarak soğumaya başlayan yemekten bir kaşık alıp ağzıma doldurdu. Canımın yanması bir tarafa, midem ağzıma gelerek can havliyle kendimi yere attım ve zorlukla yuttuklarımı kustum. Ayaklanıp ayaklarını yere sertçe vurarak odadan çıkmış dakikalar sonra elinde bez ve su dolu kovayla gelerek önüme atmıştı. "Şimdi temizle pisliğini!" diye tısladığında titreyerek dizlerimin üstüne çöküp bezi alarak kovaya soktum. Bezi yıkayıp kusmukla kirlenmiş olan yüzeyi midem bulanarak sildim. Gözlerimdeki yaşlarda bezi ıslatırken hıçkırıklarımı tutarak elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim. Hiçbir zaman sevilen ve şefkatle büyütülen bir kız olmadım. En azından annem öldüğünden beri bu böyle oldu. Babamın vicdandan yoksun tavırları ve sevgisiz bakışları beni yalnızlığa mahkûm etmişti. Bu sebeple benzer bir hırpalanma yaşamayı da çok görmüyordum. Bana o kadar olağan ve gerçek geliyordu ki aksini hayal bile edemiyordum. "Bana bak kızım! Senin babanın pis parasını istemiyorum. O yüzden bir daha bana diklenme! Olur da diklenmeye kalkarsan, Allah yarattı demem! Duydun mu beni?" Diyerek öfkeyle tısladı. Başımı olumlu anlamda sallayarak gözlerimi kaçırdım. "Ben ne yaptım sana? Ne istiyorsun benden? " Diye sordum başım yerde sesim titreyerek. Dibime kadar gelip konuştu. "Senin suçun çok büyük! O babanın kızı olmayacaktın." Diyerek çenemi sıkıp bıraktı.
Gözlerimdeki yaşlarla odadan çıkıp giden adamın arkasından bakarken benim kulağımda son sözleri yankılanıyordu. Haklıydı, benim tek suçum babamın kızı olmak.

Keşke biraz ölsem...

Bitti.

Eski kurgularımdan biri.
Düzenlemeye alarak bu kitabı yazıp bitirmeye karar verdim.
Hep polisiye kurgu yazan bir yazar olacak değilim.
Hatta bence en iyi dram yazıyorum ben.
Siz de bol bol yorum yapın da ben de sürekli yb atayım olur mu ?

Aklınıza takılan birşeyler olursa yorum yapmayı unutmayın.. tabi beğenmeyi de..

Kitap önersem mi acaba ? Yoksa diğer kitaba özel bir şey mi olsun bu ? Bilemedim himmmm.....

Film önereyim 🤔

Zaten aşırıci derecede 'Denzel Washington ' hayranı olduğum için ilk onun en sevdiğim filmini önermek istedim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Zaten aşırıci derecede 'Denzel Washington ' hayranı olduğum için ilk onun en sevdiğim filmini önermek istedim. 😁 İyi seyirler ..

Mavi (Kitap Oldu) 📢Where stories live. Discover now