Haber

12 2 0
                                    

*Samuel -yeni ismiyle Phaldor Feu- bu şekilde yaşamaya başlar. Hayatı normal öğrenci hayatına dönüşmüş olsa bile içindeki tutkuyu bastıramamakta. Apollo'ya olan sevgisi gerçek bir aşktır. Fakat bunu kabullenmek istememektedir. Apollo'nun başına geleceklere bakalım.*

-Apollo'nun ağzından-

*4 hafta sonra*

Projeyi bitireli 3 hafta oldu. Evde ne annem nede babam vardı. Artık beni mutlu edecek bir Samuel bile yoktu. Evde yalnız başıma takılmaktan bıkmıştım. Samuel. O kokusu. Bakışı. Kan kırmızısı gözleri. Dudakları. Gülümseyişi. Boyu. Kasları. İçimi kıpır kıpır ediyordu. Haftasonuydu. Evdeyim. Aynada kendi kendime bakıp düşünüyordum ki ayağa kalktım ve boy aynasından kendime bakmaya karar verdim. Ayaklarımdan kalçama kadar bakıyordum ki özel organım kendini eşofmanda belli ediyordu. Samuel'i düşündükçe kendimden geçiyorum.

Kendimi toparlayıp aşağı inmeye karar verdim. Samuel öyle kolay kolay ölecek bir insan değildi ve illaki bir planı vardı. Mırıldana mırıldana televizyonu açtım. Açmamla vücudum yaprak gibi tir tir titremesi bir oldu. Annem ve babam televizyonda gözüküyordu. Kayıp ilanı mı verilmişti? Bu neydi? Bir yere gitmeden önce kimseye haber vermezlerdi zaten. Ve çok kez böyle haberler çıkardı. Fakat içimden bir ses bunun yalan olmadığını söylüyordu. Aynı zamanda ölen bir kaç kişinin ismi ve resmi veriliyordu. Televizyonu kapatacaktım ki kadının "Samuel" demesiyle duraksadım. Arkam dönüktü. Bakamıyordum. Heykel gibi kalmıştım. Samuel. Ölü müydü?

Gözlerim dolmaya başladı ve dengem gittikçe kayboluyordu. Yürüyemez hale gelmiştim. Ve duyduğum son ses yere düşme sesimdi.

Yavaş yavaş gözlerimi araladım. Başım ağrıyordu. Ve tam olarak neredeydim ben? Şu anlık her şey bulanık gözüküyordu. Gözlerimi kırpıştırmaya devam ettim. Görüntüler netleşince bir kaç hizmetli ablayı gördüm. Ah Lisa, May ve Tris ablayı gördüm.

L: Ah şükürler olsun Tanrıya. Küçük Apollo uyandı sonunda.

Küçük demeleri alışkanlık olmuştu. Bende çok sorgulamıyordum açıkçası.

M: Küçük efendi nasılsınız? Nasıl hissediyorsunuz?

-Teşekkürler iyiyim. Ne oldu bana?

M: Küçük efendi yerde titreyerek ağlıyordunuz ve "Samuel" diye sayıklıyordunuz. Çok korktuk. Sizi hemen hastahaneye getirdik.

T: Efendi aç mısınız?

-Samuel nerde?

Üçüde birbirine baktı. Üzgün gözüküyorlardı.

T: Şey efendi...

Yataktan daha da dikleşip Tris ablaya baktım.

T: Biz de kesin bir şey bilmiyoruz. Haberlerde gördüğümüz kadarıyla öldürülmüş olduğu yazıyordu.

Ellerime bakıyordum. Bunun gerçek olmadığını biliyordum. Samuel... Onca acıya dayandıktan sonra kolay bir şekilde ölemez. Değil mi? Hayır. Hayır ölmesine imkan yoktu. Yumruklarımı sıkıp ağlamaya başladım. Tutamıyordum kendimi. Bana daha önce sahip olmadığım duyguları yaşattı. Tattırdı. Onsuz bir hayata mı devam edecektim yani?

L: Küçük efendi?

Düşüncelerimden kurtulup bana seslenen kişiye baktım. Sesim titriyordu.

-Efendim?

L: Doktor geldi efendim. Hazırsanız sizi taburcu etmeden önce tahlil yapacaklar.

-Tamam.

...

ApolloTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon