-2-

429 35 6
                                    

"İsmini öğrenebilir miyim?"

"Lauren."

Gülümsedi. "Lauren, güzel isim."

"Teşekkürler." dedim ve yeni gelen müşterilerin masasına doğru ilerledim. Söylediği bu basit cümle beni oldukça mutlu etmişti. Onunla daha fazla konuşmak istiyordum fakat hem onu sıkmak istemiyordum hem de beni bekleyen işler vardı.

Siparişleri aldıktan sonra tezgahın arkasındaki yerime geri döndüm. Kısa bir süre sonra Oscar hesabı masaya bıraktı ve bana doğru yürümeye başladı. Attığı her adımda kalbim daha hızlı çarpmaya başlıyordu.

"Bundan sonra buraya daha sık geleceğim. Görüşürüz Lauren."

"Görüşürüz." dedim ve Oscar gülümseyip kafeden çıktı.

Gitmeden önce yanıma gelmesi suratıma aptalca bir gülümsemenin oluşmasına sebep oldu. Madison yanıma gelene kadar arkasından bakakaldığımı farketmemiştim. Saatin 13.00 olduğunu da bana o hatırlattı. Aceleyle kafeden çıkıp üniversitenin yolunu tuttum.

Çoğunlukla klasik bir günüm böyle geçerdi işte. Saat 9'da kafeye gel -ki bugün oldukça geç kalmıştım- 13.00 da kafeden çıkıp okula git, oradan eve dön, işin yoksa akşam tekrar kafeye gel, eve git, ders çalış... Hayatımın tekdüzeliğine biraz da olsa renk kattığı için içimden Oscar'a teşekkür ettim ve soğuk hava tenimi ısırırken kendimi kırmızı renkli otobüsün içine attım.

--

Ertesi sabah geç kalmamaya özen göstererek ve kalın giyinerek kafeye gittim. Hava bugün oldukça kapalıydı.Ben böyle havaları pek sevmem, ruhumu bunaltır fakat Londra'da yaşadığım için bundan bir kaçış yolu yok.

Kafe bugün dünün aksine biraz daha kalabalıktı. Saat daha erkendi ama okula giden gençler sabah kahvelerini içmek için burayı dolduruyorlardı. Cam kenarındaki masada yanyana oturmuş, birbirinin elini tutan çifte baktım. O kadar tatlı gözüküyorlardı ki, anlatamam. Bir de kendi aşk hayatımı düşündüm. Bu konu kalbimin derinliklerinde kalmış ve üstü tozlanmış bir konuydu. "Sahi," dedim kendi kendime, "Ne kadar zaman oldu?"

"Uzun zaman oldu." diye cevap verdi iç sesim.

Şu ana kadar sadece 2 kişiyle çıktım. İkisi de iyi birer sevgili adayı hatta iyi birer arkadaş değildi, kabul. "Bir daha aşk mı? Asla." falan demiyorum. Sadece aşk, artık üzerinde çok fazla düşündüğüm bir konu değil.

Daha sonra aklımda dün olanlar geldi. -gerçi aklımdan bir türlü çıkmıyordu ama, herneyse-  "Keşke Oscar'la daha çok konuşsaydım." diye düşündüm. Ah şu keşkeler... Bir daha olsa, bu kez yaparımlar...

Kapının gürültülü bir şekilde açılmasıyla düşüncelerimden sıyrılıp gözlerimi kapıya çevirdim. Madison "Geç kaldım, geç kaldım." diye koşarak içeriye girdi. Yanıma gelince durakladı.

"Başka birini mi bekliyordun?"

"Ne? Evet... Yani hayır. Ne alakası var?" dedim ceketini çıkaran Madison'a.

Dudaklarını büzdü. "Bana öyle gibi geldi."

Gözlerim kapıya kaydı. "Hayır," dedim, "Birini beklemiyorum."

"Peeki." dedi e harfini uzatarak ve biricik John'unun yanına gitti.

O gün olağandışı birşey yaşanmadı. Oscar da 6 gün sonra kafeye uğradı, yani uğramış, ben kafede değildim. Dediğim gibi sadece işim olmadığı zamanlarda akşamları kafeye uğrardım ve şansa bakın ki o gün işim vardı.

Akşam evde tek başıma proje ödevimi yapmaya uğraşırken Madison aradı ve Oscar'ın kafeye geldiğini söyledi. Bir an kalkıp gitmeyi düşündüm ama proje ödevim buna izin vermedi. Gerçi gecenin geri kalan kısmını "Acaba beni sordu mu?" diye düşünmeye harcadığım için ödevim de yarım kaldı. "Belki," dedim, "Sonra yine gelir. En azından öyle söylemişti; daha sık geleceğim demişti."

Yarım saat sonra Mady'ye mesaj attım.

"Merhaba Madison. Diyorum ki acaba Oscar beni sormuş olabilir mi? :) "

Hemen yanıtladı.

"Üzgünüm tatlım sadece kahve içip kalktı. :("

Mesaja cevap yazmadım, yazacak bir cevabım yoktu. Ne bekliyordum? Adımı hatırlamasını ve beni sormasını mı? Kim bilir günde kaç kızla tanışıyordur, beni mi hatırlayacaktı sanki?

Yatağıma uzandım ve derin düşüncelere dalıp uykunun beni ele geçirmesine izin verdim.

WAITER || Oscar Dos SantosWhere stories live. Discover now