4: Kavuşacağız Sevgilim

899 58 67
                                    


Kazım Koyuncu - İşte Gidiyorum


İşte gidiyorum, bir şey demeden.

Arkamı dönmeden, şikayet etmeden.

Hiçbir şey almadan, bir şey vermeden.

Yol ayrılmış, görmeden, gidiyorum.


Ne küslük var, ne pişmanlık kalbimde.

Yürüyorum sanki senin yanında.

Sesin uzaklaşır her bir adımda.

Ayak izim kalmadan gidiyorum.


"Fatoş?" Fidan, yeğeninin kapısını açıp içeriye girdi. "Hadi kızım, hazırsan çıkalım."

Halasına boş bir bakış atan Fatoş yeniden aynaya döndü. Üzerinde siyahtan başka bir renk yoktu. Pantolonu, gömleği, başındaki şalı; hatta ruhu kapkaraydı. Neco'nun huzur bulduğu yeşil gözleri vardı renk olarak sadece. Çevresi ağlamaktan kızarmıştı ama yeşillikleri mücevher gibi parlıyordu. Sırf Neco çok sevdiği için bile gölge düşürmezdi gözlerine. Başındaki şalın bir ucunu omzuna attı ve son kez düzeltti. Elleri titrediği için iğneyi takamamıştı ki, halası yardımına yetişti. O da tamam olunca buz gibi bir bakış attı aynaya.

"Hazırım." Halasına döndü sonra. "Bir daha görmeyeceğim kocamı mezara koymaya hazırım." Sonra da başını çevirip odadan çıktı.

Aşağıda Afet yengesi de onları bekliyordu. Fatoş'u bu halde görünce bir şey diyemedi ve sessizce ikisinin de inmesini bekledi. Fidan'ın arabasına bindiler ve cenazenin yapılacağı mezarlığa doğru gittiler. Fatoş, arkaya oturmuş ve yol boyunca camdan dışarıyı seyrederek sessiz gözyaşları dökmüştü. Ne dese, ne kadar haykırsa da bunun acısını çıkarmaya hiçbir şey yeterli gelmeyecekti. Acısının ağırlığınca susmayı ve engel olamadığı gözyaşlarını serbest bırakmayı tercih etti o da.

Mezarlığa geldiklerinde neredeyse yüz kişi kadar bir kalabalık olduğunu gördüler. Bu kadardı işte. Süleyman Ağa yaşarken etrafında pervane olan insanlardan geriye kıymet bilen bu kadarcık kişi kalmıştı. Neco neyse ama koskoca Süleyman Yıldırım'ı saymayan yoktu güya.

Önde iki tabut omuzlarda taşınıyor ve bu insanlar da arkalarından takip ediyorlardı. O tabutlardan birinde kıymetini bilmediği, yüreğini açmadığı kocası vardı. Bu gerçek yüzüne acımasızca bir kere daha vurulurken onun fenalaştığını fark eden halasıyla yengesi iki koluna girdiler.

"Fatoş, eğer iyi değilsen oturalım."

Başını iki yana salladı Fatoş. "Peşinden gitmek istiyorum." Afet'le Fidan onu bırakmadan kalabalığı takip ederek defnedileceği yere doğru yürüdüler.

Fatoş her adımını güçlükle atıyor, sanki tonlarca ağırlık taşıyormuş gibiydi. Bu olanların gerçekliğine inanamıyor, hala bir yerlerden Neco çıkıp gelecekmiş de, "Amma ağladın kızım be!" diye dalga geçecekmiş gibi hissediyordu. Keşke öyle bir ihtimal olsaydı. Neco o tabutlardan birinde değil de arkasından yaklaşıp kendisiyle dalga geçseydi. Bu sefer ona gıkını çıkarmaz, ne söylerse söylesin sinirlenmezdi. Sadece boynuna sarılır ve kokusunu içine çekerdi. Hazır fırsatı varken kalp atışını hisseder, sıcaklığında dinlenirdi.

VEDA | NECFATWhere stories live. Discover now