𝕿𝖜𝖎𝖑𝖎𝖌𝖍𝖙'𝖘 𝕷𝖆𝖘𝖙 𝕲𝖑𝖊𝖆𝖒𝖎𝖓𝖌 [1]

Start from the beginning
                                    

Finn, arkasındakilerin duraksamasıyla yürümeyi bırakırken iki genç kızın dehşete düşmüş ifadeyle Charlotte'a baktığını fark etti.

"Seni kurtarmış olmamız seni affettiğimiz anlamına gelmiyor, anladın mı?"

Athena, arkadaşını onaylayan bir şekilde hafifçe başını sallarken küçük kızın yüzüne bile bakamıyordu.
Eliyle kalbini tutarken biraz soluklanmak az da olsa ona iyi gelmişti.

"Clarke."

Clarke Griffin, arkadaşının tahminen ilacını almamasından dolayı kalp ritmini toparlaması için ona destek olurken ismini söyleyen Finn'e ters bir bakış attı.

"Ne var?"

"O sadece bir çocuk."

Athena sinirle gerilirken Clarke, onun nefesini harcamaması adına kendisi araya girdi.

"O bir katil. Sen birini öldürdün, Charlotte. Yaşamına son verdin. Bir saniyeliğine durup bunu düşündün mü?"

Clarke eliyle küçük kızı dürttü.

"Bana bak. Kendini daha iyi hissetmek için birini öldüremezsin."

Charlotte'ın gözleri dolarken Athena başını iki yana sallayıp arkasındaki ağaca yaslandı ve bakışlarını onlardan çevirdi.

" Tanrım..."

Clarke hafifçe geri çekilirken içindeki öfkeyi kusmanın verdiği rahatlıkla Finn'e döndü.

"Charlotte!"

John Murphy'nin sesi ile gitmeleri gerektiğini anlayan Athena göz devirip başını geriye attı.

"Oh Lanet olsun."

"Clarke, Finn ve Athena seni kurtaramaz!"

Clarke her ne kadar öfkeli olsa da Charlotte'I kolundan tutup ilerletmeye hazırlandı.

"Koşmalıyız."

"Nefes alamıyorum. Bensiz ilerleyin."

Finn başını iki yana sallayarak Athena'ya yaklaştı ve onu kendine doğru çekti.

"Bu bir seçenek bile değil. Hadi."

Hemen diplerindeki bir demir kapağı açtığında Athena rahatlamıştı.

Kaçmalarına gerek yoktu.

"Girin. Hadi Hen."

Clarke, Athena'ya yardım ederek içeri girdiğinde karanlığı aydınlatmak adına fenerleri yaktılar.

Kalemler...

Erzaklar...

Fotoğraflar...

"Finn. Burası neresi?"

"Bilmem. Şimdilik...evimiz."

THE 100 | 𝕱𝖆𝖑𝖑 𝖔𝖋 𝕾𝖐𝖎𝖊𝖘Where stories live. Discover now