Kyle'ın gözleri dolarken kapıya dayandı. "Sora o benim de oğlumdu."

"DEFOL!"

Kyle konuşmak için ağzını açmıştı ki Sinestro sarı bir yapıyla onu dışarı fırlattı. "Kızımı duydun, seni bir daha görmek istemiyor!"

GÜNÜMÜZ

Gezegene indiklerinde Kyle, Guy'ın etrafındaki enerji kalkanını kaldırdı. Guy başını kaldırıp gezegeni inceledi. "New Korugar pek değişmemiş."

"Buraya gelmeyeli uzun zaman olmuştu." Kyle yutkundu. Burada olmak ona kötü anılarını hatırlatıyordu. Guy ne düşündüğünü anlamış gibi ona baktı. "Onu ben de özlüyorum."

Kyle başını öne eğerken iç çekti. "Bunları onun için yaptım."

Guy yürürken durup ona döndü. "Ne?"

"Beyaz enerjiyi almamı isteyen Sora'ydı. Ölürken savaşa son vermemi istemişti." Kyle ona bakmadı. Guy'ın yüz ifadesini görmek, onu tekrar yargılamasını dinlemek istemiyordu. Adımlarını hızlandırıp yüzüğünün verdiği sinyali izledi. Geçmiş hakkında konuşmak istemiyordu, tek istediği Sinestro'yu bulmaktı. 

Guy adımlarını sıklaştırıp ona yetişti. "Neden şimdi söylüyorsun?"

"Çünkü hiç sormadınız." Kyle olduğu yerde durup nefesini dışarı verdi. Ardından Guy'a dönüp kırgın bir tonla konuştu. "O günden beri tek yaptığınız bana kızıp yargılamak. Hiçbiriniz asla bana sebebini sormadı. Asla! Hepiniz bencil pisliğin teki olduğumu düşündünüz ve beni düşündünüz."

"Neden buna izin verdin?" diyerek Guy ona uzandı ancak Kyle elini ittirip yürümeye devam etti. "Belki de eskiden ailem olarak gördüğüm insanlar birden sorgulamadan benden nefret edince önemi kalmadığını düşünmüşümdür."

"Kyle-"

Kyle elini kaldırıp onu susturdu. Evin önüne gelmişlerdi. Kyle yüzüğün onu yönlendirdiği yöne gitti. Evin arka tarafındaki mezar taşını görünce durdu. Arkasından hızla gelen Guy kendini dizginleyemeyip ona çarptı. Kyle kaşlarını çatıp ona baktı. "Cidden mi?"

"Duramadım be oğlum napayım!" diyerek Guy üzerini düzeltti. Kyle'ın arkasından çıkıp mezara baktı. Başını yana eğdi. "Bizim pembiş ölmüş mü şimdi?"

Kyle yüzüğüne baktı, doğru yere gelmişlerdi. "Öyle görünüyor."

Guy mezarın yanına diz çöktü. "Bizim Sinestro öldü mü şimdi?"

"Anlamıyorum." diyerek Kyle parmaklarını mezar taşının üzerinde gezdirdi. "O mesajlar... Sinestro'nun ağzındandı."

Guy bir tutam toprak alıp avucunda oynadı. "İçindekinin Sin olduğuna emin miyiz?"

"Sence..." Kyle kaşlarını kaldırdı. Guy omuz silkti. "Kazmadan bilemeyiz."

Kyle yüzünü buruşturdu. "Bunu benim yapmam gerek, değil mi?"

Guy teslim olurcasına ellerini kaldırdı. "Warrior kolunu küreğe çeviremiyor kusura bakma."

Kyle iç çekti. Yüzüğüyle bir kepçe yaratıp mezarı kazmaya başladı. Birkaç dakikanın sonunda tabuta ulaştılar. Kyle kepçeyi yok etti ve ikisi de mezarın üstüne eğildi. "Hazır mısın?"

Guy başını salladı. Kyle derin bir nefes alıp elinde bir levye oluşturdu ve tabutun kapağını açtı. Sinestro uzun zaman önce ölmüş olamazdı, bedeni hala yerinde duruyordu. İkisi de kötü kokuyla yüzlerini buruşturdu. Kyle tiksinerek geri kapatmaya uzandı. "Tamam, kesinlikle ölmüş!"

"Kyle dur!"

"Ne?!"

"Bak!" diyerek Guy eliyle Sinestro'nun elini işaret etti. "Bir not var!"

Kyle başıyla işaret etti. "Alsana."

"Hayatta olmaz!"

Kyle yeşil bir yapı yapıp notu aldıktan sonra tabutu kapattı ve geri döndü. Tiksinerek notu açıp okuduğunda kaşları çatıldı. Guy merakla sordu. "Ne diyor?"

Kyle notu yarattığı yeşil ateşte yaktı. "Tüm bunları benim için yaptığını."

-

Hal kapının çalmasıyla elindeki gazetesini indirdi. İşini yeni bitirmişti ve son istediği Kyle ile tekrar konuşmaktı. O olduğunu adı gibi biliyordu, asla yakasından düşmeyecekti. 

İç çekip kapıyı açtı. "Kyle sana kararımı-" Gördüğü yüzle olduğu yerde dondu kaldı. "Aman Tanrım! Sen!"

Adam yanındaki yeşil yaratığın başını okşarken gülümsedi. "Merhaba, Bay Jordan. Sizi öldürmeye geldim."


old man raynerTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon