altı

5.9K 902 557
                                    

Günler geçiyor, takvim yaprakları çevriliyor

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Günler geçiyor, takvim yaprakları çevriliyor.

Benim içinden çekip aldığım tek an gece oluyor.

Yine o anlardan birinde aklımı cümleleriyle dolduracak adamı bekliyordum. Onu ne ara beklemeye başlamıştım bilmiyordum ama artık onu beklediğimi biliyordum. Bunu gelmediği gece kabullenmiştim. Kapının diğer tarafında oluşunu kabullenmem gibi... Burada bana yoldaş olan tek kişi oydu öyle veya böyle. Bir gün beni hayal kırıklığına uğratacak da olsa umurumda olmazdı. Artık onu hayatıma alıp almamayı, konuşup konuşmamayı umursamıyordum. Boş vermiştim her şeyi ve herkesi. Tek gayem buradan bir an önce kurtulmaktı. Bunu da ancak onun dediği yöntemle yapabilirdim. Doktorların beni bırakacağı yoktu. Bazen Yakup'un onları parayla tuttuğunu bile düşünüyordum ama hayatlarımızı ellerine emanet ettiğimiz kişilere böylesi iğrenç bir davranışı yakıştıramıyordum. Ötesi berisi önemli değildi artık. Tek çarem Alp'in dediği gibi kaçmaktı. Beraber veya tek başıma fark etmezdi, buradan çıkacaktım. Aklıma koymuştum. Ve eski benden bir parça kalmışsa içimde aklıma koyduğumu yapmadan bırakmazdım.

Tam o sırada kaçmama yardım edecek kişinin sesini duydum gecede. "Hafsa? Hayırlı geceler dilemeye geldim."

Hoş geldin.

"Şu elimdeki hikayeyi okuyayım sonra sohbet ederiz olur mu?"

Sohbet edersin, olur.

"Uzak ülkelerden birinde yaşayan iki soylu ailenin birleşeceği büyük gün gelmişti..."

Başladığı hikayeyi sonuna kadar sorunsuz bir şekilde okudu. Bense kapının arkasına yasladığım bedenimle onu dinledim. Biraz üşüdüm, biraz irkildim ama onu dinlemekten asla vazgeçmedim.

***

Sonraki birkaç gece daha bu şekilde devam etti. Sakince.

Bana hikayeler okudu. Benimle sohbet etti. Kardeşinden bahsetti. Durumu şimdilik iyiymiş, kemoterapi görüyormuş, kardeşinin çok güçlü olduğunu ve bunu atlatacağını düşünüyor. İlk geceki yakarışından eser yoktu üzerinde. Yeniden kendine bir umut bulmuş ve o umuda sonuna kadar tutunmuştu. Buna sevinmiştim. Can'ın iyileşmesini bende istiyordum.

Hep bu tarz şeyler konuşmuştu ama merak ettiğim konuları konuşmamıştı.

Benim ona destek olmama, beni kaçıracağını söylemesine getirmiyordu konuyu bir türlü.

Birkaç gecedir bu içimi kemiriyordu. O konuşmadıkça konuyu ben açmak istiyordum. Vazgeçmediğini bilmek istiyordum. Vazgeçerse diye gözlemlere başlamıştım bile. Gündüzleri hastanenin her köşesini kolaçan ediyor, kendime kaçış alanları bulmaya çalışıyordum. Her seferinde birine yakalanıp geri televizyon odasına gönderiliyordum tabii orası ayrı. Küçük bir hastane olmasına rağmen personeli çok olan bir yerdi burası. Birini atlatsam diğerine takılıyordum. Hepsini atlatmanın tek yolu ise Cemil Alp'ten geçiyordu. Onu yolumu açması konusunda ikna etmeliydim. O yolumu açtıktan sonra gerisi çorap söküğü gibi gelecekti. Hızlıca toz olacaktım buradan. Kaçacağım zaman gece olmalıydı. Günün en sevdiğim saatinde yapmalıydım aklıma koyduğum şeyi... Hem öylesi daha az dikkat çekerdi.

HALLİCE HALİM ✔Where stories live. Discover now