Bana bir gece biz tamamen bittik, diyordu ancak birkaç gece sonra gece sarhoş bir şekilde arıyordu.

Derin bir nefes aldım. Biz ne ara bu hale gelmiştik?

Bahçede çınlayan müzik değiştiğinde Bade kendini bana daha fazla çekti. Gözlerimi devirerek ondan birkaç adım uzaklaşmaya çalıştım, dans etmesine rağmen dengesi yerinde değildi. Bu yüzden durmadan sallanıyor ve tökezleyerek bana tutunuyordu.

Bir kere daha tökezlediğinde onu tutmak amacı ile geriledim. Tam o sırada, arkamdaki dans eden bedene sertçe çarpmıştım. Bir kolum düşmemesi için Bade'yi sıkıca kavrarken çarptığım bedenin sahibine doğru hızla döndüm, bu sırada dudaklarım özür dilemek amacıyla aralanmıştı.

Ama bedenin sahibini gördüğümde kelimelerimi yutarak acele ve keskin bir emirle geldikleri yere geri yolladım.

Çünkü çarptığım beden Sima'ya aitti.

"Ne yapıyorsun ya?" diye sordu. Sarhoş değildi ancak kırmızı ruja boyalı dudaklarından dökülen kelimeler savrula savrula çarpıyordu diğer insanların kulaklarına.

Gözlerimi kıstım. Kaşlarını kaldırarak bana baktığında, kim olduğumu yeni algılamış gibi kaşları havalandı. Ona ters bir şekilde baktığımda, aramızdaki bakış savaşını da başlatmıştım.

"Sen ne yapıyorsun?" diye sordum soğuk ve sakin bir sesle.

O sırada Bade çalan şarkıya eşlik etmeye başlamıştı. Elinde bir bira şişesi ile Sima'nın yanında dönüp duran kız Dolunay'dan başkası değildi.

"Çarpan sensin," dedi Sima gözlerini devirerek. Gözlerini oymak istiyordum. Bunu gerçekten istiyordum. "Ben bir şey yapmıyorum." Gözleri kısıldı. "Adımlarına dikkat et."

Ancak bu bahsettiği şey, her nasılsa ona çarpmamı sağlayan adımlarımmış gibi hissettirmemişti.

Taki Taki şarkısı çalmaya başladığında Dolunay bağırmaya başladı. Sarhoştu. Deli gibi sarhoştu. Sanırım Özgür'e benziyordu, ikisi de eğlence işinde abartıya kaçıyor gibi görünüyorlardı çünkü Dolunay'ı hiç ayık kafayla görmemiştim.

Bade kayıp kardeşini bulmuş gibi Dolunay'a sarıldığında, bizden çok ayrı bir kafaya girmiş olduklarını belli ederek beraber dans etmeye başladılar.

"Def ol git be," diye tısladım.

Normalde birine çarpmış olsaydım ve bana bu tepkiye verse özür diler geçerdim ancak söz konusu Sima ise hiçbir şekilde normal tepki vermem beklenemezdi benden.

"Bence," dedi yapmacık bir şekilde gülümseyerek. "Bana bulaşma sen."

Alayla güldüğüm sırada, "O benim bileceğim iş," dedim omzumu silkerek. Kaşları havalanırken yüzündeki sinir olmuş ifade daha da büyümüştü.

Dolunay, Sima'nın üzerine atladığında aramızdaki gergin bakışma da sonlanmıştı. Sima'nın üstüne atlamasına rağmen hala Bade'yi bırakmamıştı, bir eli sımsıkı bir şekilde Bade'nin kolunu kavramıştı.

NEYRANWhere stories live. Discover now