kırk beş

7.7K 822 2.3K
                                    



şöyle bir durum var, ben normalde başkalarının ağzından yazmayı sevmem, tek bir karakterin ağzından yazarım ancak bu şekilde hiçbir şey anlaşılmıyor diye isyan ediyorsunuz çünkü Arya hiçbir şey bilmiyor.

ayrıca Arya'nın olmadığı sahnelerde de neler döndüğünü görmüş olursunuz böylece. bu kitap geniş çerçeveden bakmanız gereken bir kitap çünkü.

yine her şeyi hazır olarak vermem ancak sizi bir şeyler bilen bir karakter ile tanıştırabilirim.

iyi okumalar. bölümleri atlamayın lütfen.

The Weeknd, Starboy (Kygo Remix)

Özgür'den.

Partiler asla son bulmazdı.

İç çekerek kafamı geriye attım. Kulaklarınızda çınlayan müzik sesleri, son bulmazdı. Dibinde kaybettiğiniz kişiyi bulmak için ardı ardına yuvarladığınız o alkol şişeleri, ihtimali yok bitmezdi.

Dibini göremezdiniz. Siz içtikçe derinleşirlerdi, siz içtikçe dipsizleşirlerdi, siz onları içmeye devam ettikçe sizi kendine hapseder, sonunu görmek için çabaladığınız o diplerde sizi boğarlardı.

Ve siz, hiçbir şey yapamazdınız.

Çünkü sadece dönüp duran çarkın üzerindeki, kimsenin önemsemediği bir diştiniz. Bundan ibarettiniz. Daha fazlası değildiniz. Asla olamazdınız, asla izin vermezlerdi.

"Özgür!" diye bağırdı kalın bir ses.

Özgür.

Nefes olduğu süre boyunca mahkum yaşayacak olan, üstelik bunu adı kadar iyi bilen tutsak bir ruhun ismiydi, daima insanların dudaklarından döküldüğünü duyduğum ve üzerime yakışması gerekmesine rağmen zihnimin tam olarak algılayamadığı, çünkü ne demek hiç bilmediği bir kelimeydi.

İsmim, Özgür.

Benim aksime.

Hayat bana karşı, komik olmayan bir şaka gibiydi.

"Efendim?" diye sordum kafamı yasladığım yerden kaldırmadan. Gözlerim kapalıydı. O kadar içmiştim ki kafamın içinin patladığı yetmiyormuş gibi, gözlerim kapalı olmasına rağmen gözlerimin içinde görüntüler süzülüp gidiyordu.

Yine partiye uyuşturucu sokmuşlar, diye geçirdim içimden küfür ederek. Yine içkilere uyuşturucu katmışlar işte. Piç. Kurusu. Sönmezerler.

"Neden bize katılmıyorsun, oğlum?" diye sordu aynı sesin sahibi. Gözlerimi tanıyamasam da zihnim beni bu sefer yarı yolda bırakmamıştı. Sesin sahibini idrak edebilmiştim. Kayrahan.

"Buradan katılıyorum," dedim gözlerimi biraz daha sıkarak.

Bunu sevmiyordum, hayır, bahsettiğim şey kafamın güzel olması ya da kendimi kaybetmiş olmam değildi, kesinlikle değildi.

Buna bayılıyordum. Bana yaşıyormuşum gibi hissettiriyordu. Bu hissi seviyordum. Kendimi kaybetmeyi seviyordum.

Sevmediğim şey, boğazıma takılı kalan o iğrenç tattı.

"Barlas kusuyor," dedi Kayrahan bağırarak. "Bir şey diyeceğim, bu normal değil kanka. Çok pis kusuyor, mal mı kalitesiz çıktı anlamadım. Oğlum, hastanelik olursa ne yapacağız lan?"

"Ne demek kusuyor lan?" diye sordum kafamı kaldırmadan ancak gözlerim anında açılmıştı. "Hala mı kusuyor? Alkol mü çarptı?"

Şerefsiz olabilirdim, bir kalp kırıcı olabilirdim, kızların duyguları ile oynayabilirdim, kötü olan birçok sıfatı üzerimde ipek bir elbise gibi taşıyabilirdim; taşıyordum da zaten. Fakat konu arkadaşlarım olduğunda, işler tamamen değişirdi. 

NEYRANWhere stories live. Discover now